2009 ÖSS Türkçe Soruları ve Cevapları

 

2009 ÖSS Türkçe

14 Haziran 2009 ÖSS (Öğrenci Seçme Sınavı) Türkçe Soruları ve Cevapları

1.  Aşağıdakilerin hangisinde, yazara ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbiriyle uyuşmamaktadır?
A) Dilin anlatım olanaklarının sınırlarını genişleterek okurlarına yeni dünyaların kapılarını açar. (yaratıcı olma)
B) Olayları, insanları, hatta cansız varlıkları duygulu, renkli bir biçimde dile getirir. (anlatımsal etkileyicilik)
C) Her yaratısından sonra ara vermeden bir yenisini düşünür. (üretkenlik)
D) Anlattıklarına yönelik ipuçları vererek okurun düşünme ve düş gücünü kamçılar. (kişiliğini gizleme)
E) Yapıtlarında, okur yaşananlardan kesitler bulur. (gerçekleri yansıtma)

2. Aşağıdaki tanımlardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?
A) Şiirde dizeyi, düz yazıda cümleyi oluşturan sözcüklerin ses özelliklerine göre sıralanışından doğan uyum. (ahenk)
B) Yazınsal yaratılarda yer alan ögelerin birbirine bağlanıp bütünleşerek oluşturdukları düzen. (biçim)
C) Bir yapıtta anlatılmak isteneni örneklerle yansıtma.(ayrıntı)
D) Sanatçının bir olayı ya da konuyu belli bir yönden ele alıp değerlendirmesi. (bakış açısı)
E) Yazınsal yaratılarda yansıtılmak isteneni daha canlı, etkili, görünür kılmak amacıyla zihinde canlandırılmaya çalışılan görüntü. (imge)

3. Dost canlısı, sevgi dolu, nitelikli bir insandı. Dünyaya hep yüreğinin penceresinden baktı. Yardıma ihtiyaç duyduğu en güç günlerinde, en çok güvendiği kişileri yanında görmediğinde bile onları sevmekten, bağışlamaktan kaçınmadı. Kırgınlıkların nedenini kendinde aramayı yeğledi.

Bu parçada geçen “dünyaya hep yüreğinin penceresinden bakma” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olayları, durumları duygularına göre değerlendirme
B) Çevresindekileri üzmekten kaçınma
C) Yaşananları değişik yönleriyle düşünme
D) Yakınlarının mutluluğunu isteme
E) Kendi düşüncelerinin doğruluğuna inanma

4. Onun karikatürlerinde dondurulmuş kareler birden harekete geçer, yansıtılan kişiler canlılık kazanırdı.
Bu cümlede, söz konusu karikatürlerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?

A) Yaşananları eleştirme
B) Gerçeklik duygusu uyandırma
C) Öğretici olma
D) Çok yönlü düşündürme
E) Güncel olanı yansıtma

5. Picasso, “Ben başkalarını değil, asıl kendimi kopya etmekten korkarım.” der.
Picasso bu sözüyle sanatçıların nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiğini belirtmek istemiştir?
A) Başkalarına benzememe ilkesine bağlı kalmalıdır.
B) Sıradan şeylerden sıra dışı ürünler yaratabilmelidir.
C) Farklı olma düşüncesiyle anlaşılması güç ürünler ortaya koymamalıdır.
D) Bireysel konulardan yola çıkarak toplumsal gerçekleri dile getirmelidir.
E) Her yeni çalışmasında, öncekilere benzemeyen özgün yapıtlar ortaya koymalıdır.

6. (I) Kütüphaneler kültürel yaşamı besleyen ve geliştiren ana damarlardandır. (II) Ne var ki kâğıt üzerinde sayıları artmış gibi görünse de Türkiye’de neredeyse 50.000 kişiye bir halk kütüphanesi düşmekte. (III) Oysa Almanya’da bu rakam 6000. (IV) Öte yandan, ülkemizde son otuz yıllık dönemde halk kütüphanelerine üye olanların oranının da % 1 ya da % 2 olduğunu belirtelim. (V) Bu oranın ABD, İngiltere, Finlandiya’da % 60 dolaylarında olduğu söylenebilir. (VI) Bu sayısal değerler, kültürel yaşamımızda etkili bir yeri olan kütüphanelerin yetersiz olduğunu her yönüyle açık seçik gösteriyor.

Kütüphanelerin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, işlevinden söz edilmektedir.
B) II. cümlede, gereksinimleri karşılamadığı belirtilmektedir.
C) IV. cümlede, saptama yapılmıştır.
D) V. cümlede, kesinlik söz konusudur.
E) VI. cümlede, önemli bir sorun dile getirilmiştir.

7. (I) Köşe yazılarını dışarıda tutacak olursak günümüz edebiyatında türler arasında kesin çizgiler pek kalmadı. (II) Uzun öykü, anlatı, roman iç içe geçebiliyor. (III) Bu durum bana kolaylık sağlıyor. (IV) Kaldı ki ben yazmaya başladığımda sonunun türsel açıdan nereye varacağını kestiremiyorum çoğu zaman. (V) Deneme diye başlıyorum öykü çıkıyor, öyküye
başlıyorum romanlaşıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) II. ve III.  B) II. ve V.  C) III. ve IV. D) III. ve V.     E) IV. ve V.

8. “Bu roman tamamen gerçekleri yansıtıyor.” demekle, “Bu yapıttaki her şey hayal ürünüdür, gerçek hayattakilerle benzeşmeler rastlantıdan başka bir şey değildir.” demek aynı ölçüde gerçek dışıdır.

Romanla ilgili bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Düşle gerçek birbiriyle kaynaştırılarak verilir.
B) Düşsellikle gerçekliğin dengesini kurmak güçtür.
C) Gerçeğe ya da düş gücüne dayalı oluşuna yazar değil, okur karar verir.
D) Düşselliğin gelişigüzel kullanılması yapıtın değerini azaltır.
E) Tümüyle gerçeklere dayandırılması ona inandırıcılık kazandırır.

9. Yazı yazmak, yemek pişirmeye benzer. —-. Burada önemli olan, uygun yöntemle, ustalıkla pişirebilmektir.

Yukarıda boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) İkisi de uzun süren ve derinlemesine düşünmeyi gerektiren bir hazırlık dönemi ister
B) Kimseden etkilenmeden, özgün bir ürün ortaya koymak gerekir
C) Herkesin başarabileceği, sıradan bir iştir
D) Yalnız, yetkinleşebilmek için birçok kere yapıp bozmak gerekir
E) Aynı malzemeyle iki kişi birbirinden çok farklı tatlarda iki yemek yapar

10.  Çevrenizde olup biten her şeyden birkaç dakikalığına uzaklaşıp ruhunuzun derinliklerinden gelen kısık sesli müziği dinlediniz mi hiç ( ) Aslında bu müziğin sözü, bestesi tamamen size ait. Emin olun, o şarkının sözlerinde çok şey gizli    ( ) Beden, ruh sağlığına dikkat et ( ) para, kariyer önemli ama senden önemli değil; sevdiklerini, bundan da önemlisi kendini ihmal ediyorsun ( ) diye fısıldayacak o şarkının sözleri. Nereden mi biliyorum ( ) Çünkü bunları yaşıyorum.

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (.) (.) (;) (;) (!)     B) (!) (:) (,) (!) (?)    C) (?) (:) (;) (,) (?)
D) (.) (.) (,) (,) (.)          E) (?) (.) (,) (,) (.)

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu binanın planını Avusturyalı bir mimarla birlikte çizmişler.
B) Müzenin bugünkü durumuyla ilgili bilgileri bir önceki sayımızda yayımlamıştık.
C) O gezide yıllardır görmediğim bir arkadaşıma rastladım.
D) Buraya yeni bir yaya geçiti yapılacak.
E) Şenlikler bu yıl mayıs ayında başlayacak.

12. Salvador Dali’nin bütün resimlerinin yer aldığı sergide, İspanyol ustanın sanat tarihine bıraktığı eşsiz mirası yansıtan iki yüz yetmiş yapıt sanatseverlere tanıtıldı.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden fazla sıfat tamlaması vardır.
B) Yönelme durumu eki alan sözcükler zarf tümleci görevindedir.
C) Sayı sıfatı kullanılmıştır.
D) Yapım eki almış birden fazla sözcük vardır.
E) Bileşik sözcük kullanılmıştır.

13. (I) Lunaparklar çocukluğumuzun güzel günlerini anımsatır. (II) Dönme dolaba, atlıkarıncaya, çarpışan otolara binmeden önce duyumsadığımız heyecan ve kimi zaman korku bu eğlence merkezlerini farklı ve ilginç kılar. (III) Çocukken en çok hangilerine binmeyi severdiniz? (IV) Belki de hâlâ içinizdeki o çocuk sizi götürüyor giderek azalan lunaparklardan birine. (V) Ve hâlâ seviyorsunuz binmeyi dönme dolaba, atlıkarıncaya.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangilerinin ögeleri özne, belirtili nesne ve yüklemden oluşmaktadır?
A) I. ve II. B) I. ve V.     C) II. ve III.  D) III. ve IV. E) IV. ve V.

14. (I) “Ağın” sözcüğü, çocukluğumda, bazı toprak yığınlarının tepesindeki tek kalmış ağaçları getirirdi gözümün önüne. (II) Fırat’ın bir kolu olan Karasu kıyılarındaki ekin tarlalarının ortasında yetişen “tek dut”, içimdeki yalnızlığın simgesiydi. (III) Şu yaşa gelmeme karşın o ağacın “yalnızlığı” çağrıştıran görüntüsü belleğimden silinmedi. (IV) Ağın’da elmasından armuduna, eriğinden narına, üzümüne çeşit çeşit meyve yetişmeseydi, “Ağın”la “ağu” (zehir, zıkkım) arasında anlamca bir bağlantı kurulabilirdi belki. (V) Oysa o küçük kasaba, insanlarıyla, kuzularının melemeleriyle, güzelim meyveleriyle zehri bala çeviriyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle bileşik yapılıdır.
B) II. cümle ad cümlesidir.
C) III. cümlede fiilimsiyle oluşturulmuş bir tamlama vardır.
D) IV. cümlede yeterlik fiili kullanılmıştır.
E) V. cümlede “ilebağlaç olarak kullanılmıştır.

15. (I) Şu ana kadar tüm öykülerine övgüler düzeceğim bir seçkiyle karşılaşmadım. (II) Özellikle bu seçki tamamen yeni öykülerden oluşuyorsa böyle bir beklentiye hiç girmemeli. (III) Yazarlar birbirlerinden farklı edebiyat anlayışlarına sahiptirler. (IV) Sayfaları çevirdikçe çok farklı metinlerle karşılaşırsınız. (V) Eğer çok yönlü bir insan değilseniz bu öykülerin size seslenmesi pek olası değildir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi belirli geçmiş zamanın olumsuzuyla çekimlenmiştir.
B) II. cümlede koşul eki almış bir sözcük vardır.
C) III. cümlede özne isimden isim yapma eki almıştır.
D) IV. cümlede zarf-fiil vardır.
E) V. cümlenin yüklemi ek eylemin olumsuz biçimiyle çekimlenmiştir.

16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yarın, uzun sürecek bir iş gezisine çıkıyorum.
B) Kızımı Fransızca kursuna kayıt yaptırmak istiyorum.
C) Telefonumu nerede bıraktığımı hatırlamıyorum.
D) Bu kursta, güzel konuşmanın inceliklerini öğreniyorum.
E) Davete katılanların hemen hemen hepsini tanıyorum.

17. Benim için yazmaya başlamanın saati, dakikası yoktur. Diyebilirim ki günün her saatinde yazmaya başlayabilirim. Şimdi emekliyim, zamanı dilediğim gibi kullanabilirim artık. Ama bu yalnızca bir sanı, yazma söz konusuysa bu geçerli değildir. Yazmada zamanı “yazı” belirler, ne yazılacağının belirleyicisi de odur. Marquez’in, “O kadar acemiydim ki romanların, yazanın istediği gibi değil de kendi istedikleri gibi başladıklarını henüz bilmiyordum.” sözüyle karşılaşınca “yazmaya” sınır konulamayacağına daha derinden inandım.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Farklı düşünceleri ardı ardına verme
B) Anlamca kesinlik bildiren cümleler kullanma
C) Varlıklara, insana özgü nitelikler yükleme
D) Örneklemelerden yararlanma
E) Alıntıyla düşünceyi pekiştirme

18. Bir yerde yaşamayı sevmek için orada mutlaka anılarınızın olması gerekli. Yoksa evler soğuk birer duvar yığını, cadde ve sokaklar yabancılara ait yerlerdir. Size dostça bakmayan bu otobüs durağında eğreti eğreti beklersiniz. Yeni bir eve taşınmanın birçok insana hiç çekici gelmemesinin nedenleri de aslında bunlardır. Evin duvarlarında geçmişinizin o acı tatlı anılarından hiçbir iz yoktur. Bir tanışla iş dönüşü karşılaşıp dostça iki çift laf edilmiş o eski sokağınızla hiçbir benzerliği bulunmaz bu sokağın. Her şey, sesler, renkler sizin dışınızda akıp gider gibidir. Bu yüzden, hayatınıza yeni giren bir yeri benimsemek için zamana ihtiyacınız olacaktır. Orayı sevemezsiniz. Ta ki anı biriktirene kadar.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İkilemelere yer verme
B) Karşılaştırmaya başvurma
C) Birden çok duyuya seslenme
D) Betimleyici ögelerden yararlanma
E) Birinci kişili anlatımla oluşturulma

19. Bir yazarın yaşamını, çevresindeki insanların yazar hakkındaki görüşlerini bilmek; giyim kuşamından tutun da gündelik yaşamının bütün ayrıntılarına göz atmak birçoğumuza ilginç gelir. Bunların ele alındığı yazılar, sevdiğimiz bir metnin arkasındaki yazarı tanıma olanağı verdiği kadar metinde dile getirilemeyen ruhsal durumları anlamamıza, boş bırakılan, tamamlanmamış birçok noktayı doldurmamıza da yardımcı olur. Borges’in seksen yaşında kendini kaybedercesine âşık olması, James Joyce’un hiçbir zaman “Ulysses”i okumayan karısının nasıl biri olduğu, Cemal Süreya’nın Kadıköy sahilinde yürürken her an karşıdan Fazıl Hüsnü gelebilir düşüncesiyle ceketini ilikleyerek gezmesi, Turgut Uyar’ın, ardında kendi el yazısıyla oluşturulmuş hiçbir metin bırakmama ilkesi gibi ilginç bilgilerin ne kadarı edebiyatla ilişkilidir? Önemli olan —-.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bir yazarın yaşam öyküsünün, yazarın yaratılarını yorumlamada ne kadar etkili olduğudur
B) kendiyle ilgili bu yazıları başkalarına bırakmayıp yazarın kendinin yazmasıdır
C) bir yazarı yazmaya yönlendiren kişisel düş kırıklıklarının doğru bir biçimde verilmiş olmasıdır
D) bu tür yazılarda okurun ilgisini çekecek bilgilerin verilmesidir
E) bu bilgilerin, birçok kaynaktan araştırılıp doğruluğu denetlendikten sonra verilmesidir

20. Okumayan bir insan, sadece tek bir yaşam sürmüştür. Oysa ben Napolyon’un, Sezar’ın, Dartanyan’ın yaşamlarıyla kendi yaşamımı zenginleştirdim. Bu nedenle, gençleri kitap okumaları konusunda her zaman yüreklendiriyor, yönlendiriyorum, çünkü bu, tek boyutlu kişilikten kurtulmanın en etkili yoludur. Böylece, —- bu müthiş bir ayrıcalıktır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) tarihsel olaylara ilgi duyarsınız
B) ülkeleri tanıma isteğiniz artar
C) değişik yaşantılar edinmiş olursunuz
D) insanları daha çok sevebilirsiniz
E) sorumluluk duygunuz gelişip güçlenir

21. —-. Montaigne‘in kendine dönük, söyleşi havasında, gelişigüzel yazılmış duygusu uyandıran; Bacon‘ ın ise nesnel, özlü, betimleyici denemeler yazdığı söylenir. İki denemecinin yalnızca biçeminin değil, bakıp yorumladıkları dünyanın da farklı olduğu görülebilir. Montaigne’in, denemelerini, “kendi benliğini anlamak için” oluşturduğu, Bacon’ınsa “değişik alanlarda edindiği gözlem ve deneyimleri insanların yararlanabileceği bir bilgelikle” yazdığı, denemelerinden anlaşılmaktadır.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Denemenin dokusu yazardan yazara değişir
B) Her denemecinin anlatım biçimi kendine özgüdür
C) Denemenin konuşma tadı taşıması dilin kullanımıyla ilgilidir
D) Her denemecinin bir çıraklık bir de ustalık dönemi vardır
E) Deneme, kişiselliğe dayalı, rahat okunan bir yazı türüdür

22. Taşa çalınmış bir nara benzetirim dilimizi. Eşsiz parıltılar saçan bazı taneleri kaybolmuştur bu narın, bazı taneleri unutulmuştur. Bu benzetmeden yola çıkarak şunları söyleyebilirim: Sokaklar, caddeler, ağızlar ve gönüller yavaş yavaş benim bilmediğim sözcüklerle doldu. Bende en küçük anısı bile olmayan, derinliğini göremediğim sözcükler bunlar: “sunucu” spiker, “gösteri adamı” showman, “iş hanı” plaza, “yıldız” star, “çarpıcı haber” flaş haber oldu söz gelimi. Daha da önemlisi “paşa”yı pasha, “efendi”yi efendy, “evet”i ewet biçiminde yazan bir kuşak çıktı ortaya.

Bunları söyleyen kişi aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Dil kurallarının geçerliğini yitirmesinden
B) Dil bilincinin zayıflamasından
C) Sözcüklere farklı anlamlar yüklenmesinden
D) Anlamdaş sözcüklerin birlikte kullanılmasından
E) Yabancı sözcüklerin doğru yazılmamasından

23. Dil, tarih, edebiyat, hukuk, din, ekonomi, tarım, aile yapısı gibi birçok öge, kültür kavramı içinde yer alır. Bu bağlamda kültür, bir ulusu oluşturan toplumun ayrılmaz parçasıdır. Ulusların gelişmişlik düzeyiyle kültür arasında çok sıkı bir etkileşim vardır. Çünkü kültür bir ağaç fidesindeki, bir çiçek tohumundaki öz gibi, toplumu bir arada ve canlı tutan, geliştiren bir etkendir. Sağlıklı bir toplumsa zamanın getirdiği yenilikleri, kendi öz değerleriyle kaynaştırarak yol alır. İşte bu yönden Atatürk döneminde gerçekleştirilen devrimler de bu amaca yönelik yenileştirme, geliştirme atılımlarıdır.

Bu parçadan kültürle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Uluslararası ilişkilerde gözetilmesi gereken nitelikler taşıdığı
B) Toplumsal yapıyı kuran değerler bütünü olduğu
C) Toplumların gelişip değişmesinde önemli bir güç olduğu
D) Bireyleri birbirine bağlayan özellikler içerdiği
E) Koşullara göre değişime uğrayabileceği

24. Düşünme üzerine söylenmiş ne kadar çok söz var! O sözlerden biri şöyle: “Uyanan düşünce bir daha uyumaz.” Öyle midir? Bilinir ki nice uyanan düşüncenin bir yolu bulunarak uyutulduğu çok olmuştur. Düşünceyi yücelten bir söz daha: “Ölümsüz olarak bildiğim tek şey, düşüncedir.” Bu söz için de “Evet, doğru.” Diyesim gelmiyor. Tarihe baktığımızda nice düşüncenin yozlaştırılıp yok edildiğini gördüğümüz için… Konfüçyüs ise düşünmenin bir başka yönüne vurgu yaparak “Düşünmeden öğrenmek, vakit kaybetmektir.” diyor. Evet, düşünme ama hangi düşünme? Biz eleştiren ve yargılayan bir düşünmeden yanayız.

Bu parçadan düşünmeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Belirli kalıplar içinde dondurulamayacağı
B) Farklı yaklaşımlara göre farklı anlamlar içerebileceği
C) Savunanların yanı sıra engellemeye çalışanların da olabileceği
D) Sorgulayıcı bir nitelik taşıması gerektiği
E) Çağdaşlığın yolunu açma gücü taşıdığı

25. Bu kitapta okur, zaman zaman esprili, zaman zaman da son derece duygusal ama her durumda sade bir anlatım üzerinde ilerliyor. Okuru hiçbir zaman yormuyor bu aşk ve insan odaklı öyküler. Bunların çoğunda hüzün saklı. Öykülerin kahramanı olan kadınlar tüm kırılganlıklarıyla çiziliyor. Kentli ve kültürlü, iyi eğitim almış bu kadınların pek çoğu, aslında içlerinde saklı olan gücü fark edebiliyor yeri geldiğinde. Son derece basit bir olay örgüsü çevresinde insan hâllerini, aşk karşısında yaşananları, yalnızlıkları, düş kırıklıklarını ve küçük mutlulukları kaleme alıyor yazar.

Bu parçada sözü edilen öykülerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İnce anlamlı güldürücü sözler
B) Duyguları devindiren bir doku
C) Her kesimden seçilmiş kahramanlar
D) Süsten arınmış bir anlatım
E) Değişik yönleriyle yansıtılan kadınlar

26. Sabahattin Ali, olayları kesin sonuca bağlamaktan kaçınan, okurun kafasında bir ufuk açıp bırakan öyküler yazar. Yani o döneme kadar alışılmış olanın dışına çıkan, Çehov‘un “durum öyküsü” diye anılan öykü tarzının etkileri görülür öykülerinde. Zaman zaman da, Maupassant‘ın geliştirdiği, bizdeyse Ömer Seyfettin‘in öncülük ettiği “olay öyküsü” tarzının izlerine rastlanır.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Çehov ve Maupassant’ın öykü türüne yenilikler getirdiği
B) Sabahattin Ali ile Ömer Seyfettin’in öyküye bakış açılarının bire bir örtüşmediği
C) Yazarlar arasında etkileşim olabileceği
D) Sabahattin Ali’nin öykülerinde olay ve durum öyküsü özelliklerinin görüldüğü
E) Yazarların öykü türünü daha çok yeğlediği

27. Türkçenin yeterince ayrımına varılmamış bir özelliğinden, yoğunlaştırma gücünden ustaca yararlanıyor bu yazarımız. Yapıtlarındaki duygusal ve düşünsel derinlik de buradan geliyor büyük ölçüde. Çünkü az sözle çok şey anlatma yoludur yoğunlaştırma, anlatımda şiirselliğin damarını yakalamadır. “Düşüncenin canı kısa sözdedir.” yargısına bağlı kalmadır.

Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu parçada anlatılanlara örnek oluşturmaz?
A) Zamanı öldürerek kendi ölümünü hazırlayan ne çok insan var şu yeryüzünde.
B) İnsanları fiziksel özellikleriyle değerlendirmenin yanlışlığı çokça yinelenir.
C) Yaşamını güzelliklerle dokumayan insanın ömrü, yaşarken tükenmiş demektir.
D) Sabrın ülkesinde soluk alıp vermeyen bir sanatçı, adını gelecek kuşaklara bırakamaz.
E) Acıların ateşinde pişmeyen insan, bu duyarsızlık ortamında nasıl ayakta kalabilir ki.

28. İlk ortak çalışmamızda onun kimi özelliklerinin ayrımına varmıştım. Hem zengin bir yazınsal birikimi vardı hem de bilinçli bir okurdu. İlyada, Don Kişot, Hamlet, Suç ve Ceza, Yabancı gibi başyapıtlar derin izler bırakmıştı onda. Sık sık anıyordu bu yapıtları. Öte yandan yokluk ve yoksullukla geçen çileli, örselenmiş bir çocukluk dönemi yaşamıştı. O yaralı çocukluk günlerini anlatmaktan hiç çekinmiyordu, çekinmek şöyle dursun anlatırken kahkahalarla gülüyor, az sonra gözleri buğulanıyordu. Aslında anlattıkları hiç de gülünç değildi. Dinlerken içim burkulur, ağlamamak için zor tutardım kendimi. Kahkahalarının tınısında nasıl bir duygu gizliydi? Haz mı, acı mı, öç alma mı? Ayıramazdım bir türlü.

Bu parçada anlatılan kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?
A) Neyi niçin okuduğunu bilen
B) Duygusal bir kişiliği olan
C) Okuduğu yazarlara benzemeye çalışan
D) Önemli yapıtlardan etkilenen
E) Yaşadıklarını hiç değiştirmeden anlatan

29. O, dil duyarlığı gelişmiş öykücülerimizden biridir. Yaşamı değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlar. Öte yandan öykülerinde dili, bir araç olarak görmez. Yazarken dilin olanaklarını belirli amaçlar doğrultusunda zorlar, bu yolla yeni söylem biçimleri araştırır. Bunu yazarlığın ve yaratıcılığın doğal bir işlevi olarak görür. Yoğun, çok katmanlı, çağrışımlı bir anlatım oluşturma çabası içindedir. Dilin, yeni duyguları, yaşantıları yansıtabilmesi için farklı sözcükler seçmekten ve sözcüklere yeni anlamlar yüklemekten çekinmez. Bütün bunları yazarlığın temel koşulu sayar, yazdıklarını bu doğrultuda biçimlendirir.

Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dile yaklaşımına
B) Yaşananlara farklı açılardan baktığına
C) İşinin bilincinde olduğuna
D) Anlatımını geliştirmeye çalıştığına
E) İlginç konular seçtiğine

30. Kimi çağdaş yazarların hoş bir tutumu var. Önce bilinen bir klişeyi alıp yazdıkları öykünün çıkış noktası yapıyorlar. Siz okur olarak “Eyvah!” der demez, satırların arasında verilen ustalıklı ve incelikli anlatımlar sizi bambaşka bir şölene çağırıyor. Ama öyle dil oyunlarının, bilinç akışı gibi metnin anlaşılmasını güçleştiren yöntemlerin kullanıldığı bir şölen değil bu. İnsanların davranışlarını yönlendiren ögeleri seçiyor, bunları çarpıtmadan çağdaş insanın tutkularıyla bizi yüz yüze getiriyor. Üstelik her şey yalın ve usulca söz söylemeye dayalı.

Bu parçada sözü edilen yazarların yapıtlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlaşılması çaba gerektiren nitelikler taşıdığı
B) Özgün olmayan konulardan yola çıktığı
C) Belirli teknikleri kullanmaktan kaçındığı
D) Anlatılanların beklentilere ters düştüğü
E) Karakterleri kendi gerçeklikleri içinde yansıttığı

(Toplam: 21, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer