4 Gün 3 Gece Özeti, Konusu ve Karakterleri

4 Gün 3 Gece – Ayşe Kulin

Karakterler

Sevda: Romanın ana karakteridir. Vicdanına yenik düşerek tanımadığı bir genci eve alır ve o iyileşene kadar onunla ilgilenir. Bu sırada bu olayların çevresi tarafınca duyulmaması için büyük bir çaba sarf eder.

Sedat: Sevda’nın eşidir. Üniversite yıllarından beridir Sevda ile beraberdir. İktidardaki partide milletvekilidir sadece düşünceleri farklılaşmaya başladığı için yurtdışındaki görevini tamamladıktan sonrasında görevinden çekilme edeceğine dair eşine söz vermiştir.

Yusuf: Sevda’nın oturmuş olduğu apartmanın asansöründe bulmuş olduğu yaralı gençtir. Darbe vakaları esnasında suçsuz yere yaralanmış, maddi durumu olmayan genç bir üniversite öğrencisidir.

Selçuk: Sevda’nın çocukluklarında birlikte büyümüş olduğu kuzenidir. Tabip olduğundan Sevda’ya Yusuf’un sıhhat durumu ile ilgili destek olmuştur. Yaşamı dalgaya alan, gülmece duygusu yüksek bir karakterdir.

Sevim: Selçuk’un eşidir. Selçuk’un evliliklerindeki davranışlarından her fırsatta yakınma eder.

Mevzusu

Tek mekanda kurgulanmış olan bu romanda 1960 darbesi esnasında bir kadının hayatında gerçekleşen bayağı bir olayın bayağı olmayan ve aşk hikayesine bağlanan sonuçlarının hikayesi anlatılmaktadır.

4 Gün 3 Gece Özeti

Romanın ana karakteri Sevda 25 Mayıs günü ertesi gün eşi yurt dışından döneceğinden ona yiyecek hazırlamak için alışverişe çıkmıştır. Alışverişini tamamlayıp Bölme’e doğru geçerken Anıt’ın çevresinde toplanan kalabalığı görür ve telaşlanır. Düzgüsel şartlarda eşi Sedat ile birlikte Ankara’da yaşayan Sevda, üniversiteler açılmadığı için İstanbul’da ailesinin öncesinden yaşamış olduğu evdedir sadece protesto ve gösteriler Bölme’de gerçekleştiği için olayların tam ortasında kalır. Kalabalık arasından zorlukla sıyrılarak kendi apartmanına doğru ilerler. Asansöre vardığında kabinin ışığı yanmıyordur ve katın düğmesine basmak için uzanırken ayağı torbamsı bir şeye takılır ve feryat atar. Büzülmüş olan şey bir insandır. Asansördeki yabancı ağır bir halde yaralanmış ve yüzü gözü kan içinde kalmıştır. İsmi Yusuf olan bu yabancı genç ayağa bile kalkamayacak bir haldedir. Kapıcıları Mehmet Efendi’den yardım istemeyi düşünür sadece Mehmet Efendi gençlerden pek de haz etmeyen bir adamdır. Bu yüzden Sevda risk alarak Yusuf’u eve götürür ve hastaneye gitmesi mevzusunda Yusuf’a ısrar eder. Sadece Yusuf gidebilecek halde değildir. Kocasına durumu anlatsa tepki göstereceğini düşündüğünden tedirgin olup o eve gelmeden bu işi çözmesi icap ettiğinin farkındadır. Her neyse ki eşini aradığında gelişini ertelemek zorunda bulunduğunu söyler. Normalde kocasını dört gözle bekleyen Sevda yaralı genci ortada bırakamadığı için bu duruma rahatlar. Arkasından hekim olan ve çocuklukta birlikte yetiştikleri kuzeni Selçuk aklına gelir ve derhal ona gelmesini söyler. Selçuk ona lüzumlu müdahaleyi yapar sadece Yusuf’un ateşi ciddi derecede yüksektir. Sevda hem gencin durumu ağır olduğundan bu durumla iyi mi baş edeceğini bilemediğinden hem de eşinin bu vakası duyabilme ihtimalinden endişelidir. Selçuk Yusuf’a iğne yapmış olup gider sadece gece yatarken Sevda’ya kapısını kilitlemeden uyumaması mevzusunda tembihte bulunur.

Akşam saatlerinde Yusuf hala ateşler içerisindedir, Sevda soğuk havlularla başlangıcında bekleyerek Yusuf’un ateşini düşürmeye çalışır. Tam o sırada eşi Sedat arayarak ertesi gün dönebileceğini söyler. Sevda ne olur Sedat yarın dönmese diye içinden yalvarır. Bir tek bigün bile kazansa çocuğun ateşi düşer, bu vakadan kurtulur ve eşine uygun bir zamanda tatlı bir halde bu genci anlatacağını düşünür. Bir taraftan da eşinin geliş tarihinin uzaması Sevda’nın kıskandığı Sedat’ın arkadaşı olan Belgin mevzusunda Sevda’yı şüpheye sokar.

Ertesi sabah Sevda uyanır uyanmaz koşturarak Yusuf’un ateşine bakmaya gider, bir miktar düşmüştür sadece hala fazlaca yüksektir. Gene Selçuk’u arayarak derhal gelmesini söyler. O sırada evladı bir taraftan onun mahremiyetine dikkat ederek banyoya sokmaya çalışır sadece Yusuf’un banyoda ayağı kaymıştır daha da fena bir haldedir. İçeri girerek onu kaldırıp kanepeye götürür. Bu sırada oğlanla cebelleştiği sırada Sevda’nın omzu gözükür. Normalde oğlu yaşlarında olabilecek Yusuf ona “abla” diye hitap etmiş olduğu için içten içte mutluluk duyduğunu farklıdır. Tek düzeliğinden muzdarip olduğu yaşamı giderek karmaşık bir hal almaktadır. Her neyse ki eşi Sedat arayarak gelişinin ertesi güne sarktığını söyler. Sedat eşinin sesinde bir tuhaflık sezer sadece Sevda askeri darbeden dolayı zor anlamış olur yaşadığını söyler. Selçuk vardığında Yusuf’a tekrardan müdahale eder, Yusuf’un omurgasında kırık vardır. Ayrıca Selçuk Yusuf’un vücudunu sargılarla sararken türlü türlü sorular sorarak bu yabancı gencin iyi mi yoksa fena niyetli olduğundan güvenilir olmaya çalışır ve gencin zararsız olduğuna kanaat getirir. Sevda Yusuf’a iyileştiği vakit bir an ilkin onun evden gitmesi icap ettiğini devamlı olarak ona hatırlatır.

Romanın ilerleyen bölümlerinde vakalar bir de Yusuf’un bakış açısından anlatılır. Yusuf maddi durumu olmayan, yurtta kalan biridir. Düşünürken hayatındaki tüm hanımefendileri gözden geçirir. Sevda’nın yaşını bir türlü tahmin edemiyordur sadece onun Tanrı tarafınca ona gönderilen bir kurtarıcı bulunduğunu düşünür. Karakol köşelerinde o denli fazlaca dayak yemiştir ki şu an yaralı haline karşın güvende bulunduğunu içten bir halde hisseder. Yusuf Sevda’nın evinde kendi evine gidebilecek bir halde olmadığı için bir gece daha kalır ve ertesi sabah Sedat eve dönecektir. Sevda, Yusuf’a otobüse binebilmesi için para verir sadece gün ışımadan evinden gitmesini söyleyerek… Sevda yaşadığın stresi bir nebze rahatlatmak için birazcık içmeye karar verir o sırada tanımadığı bu yabancıyla konuşmaya ve ona sorular sormaya adım atar. Muhabbet baya derinleşir ve uzun uzun konuşmaya kendilerini anlatmaya başlarlar. Sabah uyandığında pencereden tankların Bölme’den Harbiye’ye doğru ilerlediğini görür. Pencereden sarkarak bakmış olduğu sırada Yusuf endişelenerek onu belinden meblağ ve Sevda bu sırada Yusuf’un kollarının onu heyecanlandırdığını tüm vücuduyla farkeder ve o anı bozmamak için nefes almayı unuttuğunu farkeden, senelerdir unutmuş olduğu haz duygusunu da tekrardan anımsar. Arkasından Yusuf, Sevda’yı kendine doğru çeker ve onu öper. Tank sesleri ikisinin de umrunda değildir, Yusuf yaşananların arkasından Sevda’ya ona aşık bulunduğunu, daha ilkin asla bu şekilde hissetmediğini söyler. Sevda her ne kadar itiraf edemese de duyguları karşılıksız değildir. Ertesi sabah kuzeni Selçuk ona bir mektup göndermiştir, eşi Sedat tutuklanma ihtimalinden dolayı gelemediği için bir süre dönmeyecek benzer biçimde valiz hazırlamasını ve kaçak bir halde onu eşinin yanına götürebilmesi ile ilgili talimatları anlatır. Sevda ile Yusuf artık vedalaşmak zorundadır. Geçirdikleri 4 gün 3 geceyi hayatları süresince tekrar unutamayacaklarını söylerler birbirlerine. Giderek gözden uzaklaşan Yusuf’a tekrardan seslenmek ister fakat yapması imkansız. Bir damla göz yaşı dudağından akarken bir taraftan kalbinin derinliklerine inen son üç gecesinin anısıyla eşi Sedat’ın yanına gidebilmek için yolculuktadır. Kimi insanoğlu için 27 Mayıs günü senelerce fena anılacak olsa da onun için yaşamının en güzel ayıdır artık. Yazarın da söylediği benzer biçimde : “Yaşam bu şekilde bir şeydi işte!”

4 Gün 3 Gece – Kitap Açıklaması

“Gece ertesi sabaha kavuştuğunda Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir dönem başlamıştı.”

27 Mayıs 1960. Ülkedeki tüm vatandaşlar askerî darbe haberiyle uyanıyor sabaha. Sokaklarda tanklar, radyodan yükselen bültenler, düşmeyen telefonlar, ulaşılamayan dostlar…

Usta romancı Ayşe Kulin, tek mekânda kurguladığı ve dört gün üç gecelik bir vakit dilimini kapsayan romanında, 1960 darbesini, okurunu bayağı görünen fakat içinde {hiç de} bayağı vakalar yaşanmayan bir apartman dairesine konuk ederek konu alıyor. Her ayrıntısı incelikle işlenmiş Dört Gün Üç Gece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin unutulmaz hadiselerinden birine değişik bir yöntemle, aşkla, ayna tutuyor.

(Tanıtım Bülteninden)

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer