Bir Ölünün Defteri, Halit Ziya Uşaklıgil‘in 1890 senesinde piyasaya sürülen romanı.
- Roman tarzının ve dilinin tam bir istikrara kavuştuğu eserdir.
- 93 Harbi’nin izlerine rastlanılmaktadır.
- Üçlü aşk kalıbı kullanılmıştır. Kısaca aynı kıza âşık olan iki delikanlının hikâyesi anlatılmıştır.
- Vecdî, Nigâr, Hüsam romanın ana karakterleridir.
- Yaşam karşısındaki karamsar tutumlar bir Servet-i Fünûn karakteristiği olarak eserde Vecdî vasıtasıyla anlatılmıştır.
- Kadercilik işlenmiştir.
1- BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ KONUSU:
Romanda bir genç kıza aşık olan iki delikanlının aşk ilişkisi mevzu edilmiştir.
2- BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ ÖZETİ:
Hüsamettin Bey, eşi, evlatları ve kayınvalidesi yağmurlu bir pazar günü evde oturmaktadırlar. O sırada bir haber gelir; Hüsamettin acil olarak ölüm döşeğinde olan arkadaşı Vecdi’nin yanına gider. Vecdi yatağına uzanmış zor bela konuşabilmektedir. Son sözleri Hüsam’a o güne kadar söyleyemedikleri ve hissetiklerini yazdığı bir defter bıraktığı üstüne olur. Hüsam; Vecdi’nin vefatından sonrasında defteri okumaya adım atar.
Vecdi daha beş yaşlarındayken annesini kaybeder, babasıyla beraber o sıralarda üç yaşlarında olan kızı Nigar ile beraber yaşayan halasının yanına yerleşirler. Birkaç yıl sonrasında babası Vecdi’yi yatıla okula yerleştirir. Vecdi o günden sonrasında babasını tekrar görmez. Halası ona babasının yurtdışına gittiğini söyler. Birgün Vecdi okulun bahçesinde ailesinden yeni ayrılmlş, ağlamaklı gözlerle etrafı seyreden Hüsam’ı görür ve aralarında büyük bir dostluk adım atar. Haftasonlarında Hüsam ile beraber halasının evine giderler. Nigar’da onlara katılır. Seneler sonrasında Vecdi tabip olarak mezun olur. Hüsam da ailesini ziyarete gitmiştir. Bir akşam halası Vecdi’ye Nigar’ın kocası olmasını istediğini söyler.
Vecdi o güne kadar bu şekilde bir şeyi aklına getirmemiştir ve halasından düşünmek için süre ister. Hüsam da ayrıca yazar olarak bir matbaada çalışmaya adım atar. Vakit geçtikçe Vecdi, Nigar2a gönlünü kaptırır sadece bunu ona söylemez. Bir gece Nigar gelir, herşeyi bildiğini sadece aralarında bu şekilde bir durumun olmasının olanaksız bulunduğunu söyler. Vecdi, o günden sonrasında halasının evini terk eder ve annesinin öldüğü evlerine tşınır. Hüsam’ı da çağrı eder. Beraber yaşamaya başlarlar. Zaman içinde Nigar’ın Hüsam’I sevdiğini, hüsam’ın da karşılıksız olmadığını anlamış olur. Halasıyla konuşur ve Hüsam ile NigarIn evlenmesine aracı olur. Fakat onların evlenmesi bile Vecdi’nin aşkını dindiremez ve mutuluğu bulabileceği bir yer aramaya adım atar. Birgün Çanakkale Savaşı’na giden doktorları görür ve o da gönüllü olarak gitmeye karar verir. Bu kararından ne halasına ne de Nigar’a söz eder. Bir tek Hüsam’a haber verir.
Cephede sol kolundan yaralanır ve bir süre sonrasında kolu kesilir. Burada bir teğmenle tanışır, bu teğmenin yüzünde şarapnel izi vardır ve döndüğünde nişanlısınınonu beğenmeyeceği düşüncesiyle utanç duyar. Vecdi de kendi yarasının onunkinden kat kat büyük olduğundan dolayı yaşamasında bir anlam olmadığını düşünmeye adım atar. Ve bigün kendini çatışmanın ortasına atar. Sol omzundan yine yaralanır ve İstanbul’a gönderilir. Bir süre sonrasında Hüsam’ı çalmış olduğu yerde ziyaret eder. Üstünde bir şal vardır ve Hüsam Vecdi’nin kolunun olmadığını farketmez. Ondan sonra eve giderler. Halası, Nigar ve çocuklar da kolunun olmadığının farkına varmazlar.bir süre sonrasında Vecdi’nin kolunun kesildiği anlaşılır. Vecdi de onlarla aynı evde yaşamaya adım atar. Sadece evlatların ondan tiksineceğini düşünerek annesinin köşküne göç eder ve kendisini yalnızlığa ve ölüme mahkum eder.
3- BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ – OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
Vecdi: Kendi duygularını belli etmeyen fakat başkalarının duygularından son aşama etkilenen, ailesini ufak yaşta kaybetmenin verdiği burukluğu ömrü süresince hisseden duygusal bir insan.
Nigar: Çocukluğundan beri köşkte yaşaması sebebiyle vecdi ve Hüsam haricinde fazla arkadaşı olmayan, duygularını saklayan hareketlerinde ölçülü bir insandır.
Hüsam: Saf, temiz kalpli, ailesinden oldukça uzak olduğu zamanlarda vecdi ve ailesini kendi ailesi yerine koyan ozan ruhlu bir insandır.
Hala: Kocasını kaybettikten sonrasında kendini kızı ve abisinin yadigarı yeğeninin mutluluğuna adayan temiz kalpli bir insandır.
4- KİTABIN YAZARI HALİT ZİYA UŞAKLIGİL HAKKINDA BİLGİ:
Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 1945)
Servet-i Fünun edebiyatında roman ve öykü türünün en mühim ismidir. Türk edebiyatına Batılı anlamda ilk romanı –Mai ve Siyah– kazandıran sanatçıdır. Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Yapıtlarında alışılmışın haricinde bir cümle düzeni kullanmıştır. Yapıtlarında, ağır bir dil kullanmış; son yapıtlarını mütevazi dille yazmış, eski yapıtlarının başlıcalarını da sadeleştirerek tekrardan yayımlamıştır.
Edebiyatımızda, realizm akımının başarıya ulaşmış ürünlerini ortaya koymuştur. Romanlarında, daha oldukça, aydın kimseleri anlatmakla beraber; öykülerinin büyük bir kısmında aydın çevreler dışındaki halkın yaşayış ve adetlerini vermeğe çalışmıştır.
Edebiyatımızda mensur şiirin ilk örnekleri olan yapıtlarını “Mensur Şiirler” adlı ufak bir kitapta toplamıştır. Hatıralarını ” Kırk Yıl” ve “Saray ve Ötesi” adlı yapıtlarında dile getirmiştir.
Yapıtlarını o zamana kadar alışılmış olan yöntemin haricinde, yeni bir sözdizimi ile yazmıştır. Ek olarak yapıtlarında birçok yeni isim, ödat tamlaması ve bileşik sıfatlar kullandığından dolayı, dekadanlık (imge için yeni sözcükler uydurmak), alafrangalık ve dili bozmakla suçlanmıştır.
Halit Ziya Uşaklıgil Eserleri
Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar
Hikayeleri: Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Nâkıl (4 Cilt yerli ve yabancı öyküler), Bu Muydu?, Heyhat, Ufak Fıkralar (3 Cilt), Bir Yazın Zamanı, Solgun Demet, Bir Şi’r-i Hayal, Sepette Bulunmuş, Bir Hikâye-i Sevda, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, Aşka Dair, İhtiyar Dost, Hanım Pençesi, İzmir Hikâyesi.
Hatırıları: Kırk Yıl, Bir Acı Öykü, Saray ve Ötesi.
Tecrübe etme: Sanata Dair