Paul Thomas Mann (D: 6 Haziran 1875, Lübeck, Almanya – Ö: 12 Ağustos 1955, Zürih, İsviçre) Yazar.
1929 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Thomas Mann, 6 Haziran 1875’te Almanya Lübeck’te dünyaya geldi. St. Mary’s Kilisesinde Protestan olarak vaftiz edildi. Babası Thomas Johann Heinrich Mann, zengin bir tüccardı. Anası Julia ise kalburüstü bir Alman ailesinden geliyordu. 1891 senesinde babası ölünce, okulu bırakan Thomas, ailesiyle beraber Münih’e taşındı. Burada bir sigorta şirketinde iş buldu ve 1895 senesinde Teknik Üniversite‘ye girdi. Yazar olarak kariyeri Simplicissimus adlı dergide gösterilen yazılarıyla başladı. Bu sırada ilk kitabı ”Ufak Bay Friedmann” (1898) gösterildi.
Thomas, üniversitedeyken, felsefeci Arthur Schopenhauer ve Friedrich Nietzsche’nin eserlerinden oldukça etkilendi. Ek olarak fanatik olduğu başka bir insan, müzik dehası Richard Wagner’in tesiri, yazarın başyapıtı olan ‘Buddenbrook Ailesi’nde, üslup ve teknik açıdan göze çarpar. Mann, 1897’de ilk olarak kitaba ailenin tek bir üyesi hakkında ufak bir öykü olarak başladı. Sadece içinde bulunmuş olduğu toplumsal yapıdan beslenerek öyküyü, tipik bir Alman ailesinin dört dönem süresince süregelen çöküşünün destanına dönüştürdü. Burjuvazinin yüksek Avrupa değerleri altında gelişirken bunun getirisi olan din, terbiye ve lüks düşkünlüğüne boğuluşunu eleştirdi. Son Buddenbrook genç müzisyen Hanno karakterinin ölümündeki trajedi, yazarın öteki eserlerindeki karakterlerinde de tekrarlanır. Bu büyük yapıt yazarın adını dünya genelinde duyurdu.
‘Buddenbrook Ailesi’nden sonrasında yazar bir oldukca kısa öykü yazdı. 1902 senesinde Tristan derlemesinin parçası olan ve otobiyografik özellikler taşıyan ”Tonio Kröger” gösterildi. Üç yıl sonrasında 1905’te Münihli zengin bir ailenin kızı Katja Pringsheim ile evliliğe ilk adımını attı. Çiftin altı evladı oldu. Kendini kurban edilmiş benzer biçimde hisseden yazar ardı ardına gelen öykülerinde karakterlerinde kendi yaşamının acılarını ve hapsedilmişlik duygusunu yansıttı. Soysuzlaşmış yaşam tarzından kaçarak bir aşkın ardında Venedik’e giden bir sanatçının öyküsünün anlattığı ”Venedik’te Ölüm” adlı hikayesi, Luchino Visconti tarafınca hemen sonra beyaz perdeye uyarlandı.
II. Dünya Savaşı esnasında tutucu politik düşüncelerini terkederek cumhuriyet ve demokrasiyi savundu. Baş yapıtı ”Esrarengiz Dağ”da savaşın anlamsızlığında kaybolan hümanizmi ve burjuvazinin yalıtılmış bileşik dünyasını eleştirdi. Kitap, kuzenini görmek için gittiği seçkin bir senatoryumda belirsiz bir hastalığa ya da bir tek hastalık fikrine yakalanan Hans Castorp adlı bir mühendisin öyküsünü anlatır. Yaşamın gerçek olabilmesi için, ölümün de gerçek olması icap ettiğini düşünen yazar karakterini yalıtılmış düzmece hayatından kurtarırken çöküşün kucağına atar. Esrarengiz Dağ’ın başarısı 1929 senesinde yazara Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandırdı ve savaştan kaçarak 1933 senesinde İsviçre’ye göç etti. Burada dini metinlerin ilk mizahi eleştirisi sayılabilecek ‘Yusuf ve Kardeşleri’ adlı dört ciltlik eserin ilkini tamamladı.
Mann, İncil’deki metinlerin asıllarına bağlı kalmış olarak ustalıkla oluşturduğu eserinde, dini yazıları dogma olmaktan çıkararak yeni ve insanı bir bakış açısıyla eleştirdi. 1936 senesinde faşizm karşıtı olan Mann, Alman vatandaşlığından çıkarıldı ve Çekoslovak uyruğuna geçerek 1938 senesinde ABD’ye taşındı. Burada Princeton Üniversitesi’nde ders verdi. 1939 senesinde gösterilen ”Lotte in Weimar”da yazar, Goethe‘nin meşhur eseri “Genç Werther’in Acıları“nın dünya tarafınca anlaşılamamış bulunduğunu altını çizdi ve hak etmiş olduğu kıymeti ona geri kazandırdı. 1944 senesinde ABD vatandaşı olan yazar, II. Dünya Savaşı’nda Alman dinleyicileri için faşizm karşıtı radyo programları hazırladı. Üç yıl sonrasında Nazi dönemiyle ilgili çarpıcı düşüncelerinin yer almış olduğu ”Tabip Faustus” gösterildi. 1952’de İsviçre’ye döndü ve son eseri ”Felix Krull Adlı Dolandırıcının İtirafları”nı tamamlayamadan 12 Ağustos 1955 senesinde Zürih’te hayata gözlerini kapadı.
Türkçe’de Piyasaya çıkan Thomas Mann Kitapları
- Efendi İle Köpeği (Can Yayınları)
- Mario ile Sihirbaz (Can Yayınları)
- Tonio Kröger (Can Yayınları)
- Venedik’te Ölüm (Can Yayınları)
- Zor Saat (Can Yayınları)
- Buddenbrooklar (Can Yayınları)
- Lotte Weimar’da (Can Yayınları)
- Aldanan Hanım (Can Yayınları)
- Majesteleri Kral (Can Yayınları)
- Esrarengiz Dağ (2 Kitap Ekip) (Can Yayınları)
- Tabip Faustus (Can Yayınları)
- Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları (Can Yayınları)
- Değişen Kafalar (Can Yayınları)
- Seçilen (Can Yayınları)
- Yusuf ve Kardeşleri – 4 Cilt (Hece Yayınları)
- Alacakaranlıkta (Araf Yayıncılık)
- Dinle Alman Ulusu! (E Yayınları)
Eserlerinden Kısa Özet
Buddenbrook Ailesi
Lübeck’teyken bile “Frühlingssturm. Monatsschrift für Kunst, Literatur und Philosophie” (İlkbahar Fırtınası. Sanat, Edebiyat ve Felsefe Aylık Dergisi) adlı derginin yazarları ve kurucuları içinde bulunmuş olan Mann, hayranı olduğu ağabeyi Heinrich tarafınca çıkarılan “Das zwanzigste Jahrhundert. Blätter für Deutsche Art und Wohlfahrt” adlı Alman ulusal, anti-Semitist dergiye yazı yazıyordu. Fakat Bismarck taraftarı olan genç yazar için şiir emekleri daha önemliydi. Heinrich ile beraber İtalya’ya 1896-1898 yıllarında yapmış olduğu bir yolculuktan sonrasında 1898-1899 yıllarında “Simplicissimus” adlı derginin redaktörlüğünü üstlendi ve 1900’da askerlik hizmetini yerine getirdi.
Der kleine Herr Friedmann (Ufak Bay Friedmann, 1901) benzer biçimde ilk öykülerinden sonrasında Mann, 1901’de Buddenbrooks (Buddenbrook Ailesi) adlı romanını yayınladı. Dünya genelinde başarıya ulaşan bu meşhur romanında yazar, yer yer taşlamalı bir halde Lübeck’li bir tüccar ailesinin çöküşünü dört nesil süresince anlatır. Burjuvazinin, mesela çalışkanlık, tutumluluk ve vazife bilinci benzer biçimde değerleri, sanatla alakalı ve entelektüel yaşam biçimleriyle olmasıyla birlikte, fena alışkanlıklar, lüks, avarelik, din, hastalık ve ölüm yardımıyla yıkılmaktadır.
Tristan
Mann’ın ikinci başarısı, altı öykü içeren Tristan derlemesi (1903) çerçevesinde çıkan Tonio Kroger adlı öyküsüdür. Tonio Kröger’de sanatla burjuva yaşam arasındaki zıtlık yansıtılmaktadır. Mevzu kahramanı yaşamın ne kadar boş bulunduğunu anlayarak aşk ve doyuma varma olanağını elinden kaçırır. Mann, 1905’te bir profesörün kızı Katia Pringsheim ile evlenerek onunla beraber, aralarında Erika, 1905; Klaus, 1906; ve Golo, 1909 adlı sonraki yazarlar da olmak suretiyle, altı çocuk sahibi oldular. Evlenmesiyle ve buna bağlı olarak toplumda kendine bir ad yapması sebebiyle muhafazakâr siyasal görüşleri sağlamlaştı. 1912’de soysuzlaşmış yaşam seçimi yüzünden mahva sürüklenen bir sanatçının öyküsünü özetleyen Der Tod in Venedik’i (Venedik’te Ölüm) yazdı. Tadzio adlı delikanlıya karşı duyduğu aşk sanatçının Venedik’te ölmesiyle son bulur.
Esrarengiz Dağ
Der Zauberberg, (Esrarengiz Dağ) bir sanatoryumda yatan kuzenini görmeye gittiğinde bizzat bir “olay” haline gelen Hans Castorp adlı bir mühendisin öyküsüdür. Bu yapıtın kahramanı da aşkın ve ölümün gücüne yenik düşer. Sonunda gene, daha iyi bir geleceğe ilişkin umutlar yerini çöküşe bırakır. Mann, 1929 senesinde Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. 1933’te İsviçre’ye göç ederek Zürih civarlarında Küsnacht’a yerleşti. Aynı yıl içinde, mevzusu açısından İncil’deki örneğine dayanan Joseph und seine Brüder (Yusuf ve Adam Kardeşleri) adlı roman dörtlemesinin birinci cildi çıktı. Yusuf hayal ardında koşan bir genç iken, sorumluluğunun bilincinde bir devlet adamı haline gelir.
Mann bu tiplemesiyle ilk kez mahvolmaya mahkûm olmayıp gelecek için ümit veren bir karakteri anlatır. Yazar bu yapıtıyla kendi politik gelişmesini ima ederek faşizmin yenilebileceğine ilişkin umutlarını dile getirir. Mann, 1936 senesinde Alman uyruğundan çıkarıldı. Çekoslovak uyruğuna geçerek 1938’de ABD’ye taşındı. Burada 1939’da Lotte in Weimarı yazdı. Mann bu Goethe romanında bu büyük idealinin portresini anlaşılmamış, yalnızlığa itilmiş bir insan olarak çizdi.
Tabip Faustus
1944’te ABD uyruğuna geçen Mann, II. Dünya Savaşı’nda Alman dinleyicileri için faşizm karşıtı radyo programları hazırladı ve 1947’de Tabip Faustus adlı romanını yayınladı. Mann bu romanında Nazi dönemiyle ilgili düşüncelerini açıklar ki, buna gore Nazizmin oluşup gelişmesi bir tesadüf olmayıp Alman tarihinin sonucudur. 1952’de İsviçre’ye dönen Mann, burada 1954’te Die Bekenntnisse des Hochstaplers Felix Krull (Felix Krull Adlı Dolandırıcının İtirafları) adlı yapıtını yazdı. Topluma istediği ilüzyonları elde eden Krull adlı narsist sanatçının itiraflarını tamamlayamadı yazar.
Dünya Edebiyatı