‘Roller coaster geri gitmeye başladı! En iyi arkadaşım öldü, hayatım sonsuza kadar değişti’

Başta Liz Haigh-Reeve roller coaster operatörünün latife yaptığını, evlatları birazcık korkutmaya çalıştığını düşündü. 30 Mayıs 1972 onun 15. yaş günüydü ve arkadaşı Alison Comerford ile Londra’daki Battersea lunaparkındaydı. O gün Big Dipper’a bir kez binmişlerdi. 20 yılı aşkın bir süre ilkin kullanıma oluşturulan bu ahşap hız treni lunaparkın çekicilik merkeziydi ve onlar da haliyle bayıldıkları bu trene bir kez daha binmek istedi. Arka bölümde bir koltuğa oturabildiler, tren yola çıkmış, birazcık ilerlemiş ve azca sonrasında yaşamayı umdukları adrenalin patlamasından ilkin ağır ağır tırmanıyordu. Tepe noktasına birazdan gelecekler ve tren rayların üstünde hızla aşağı indiğinde keyif ve heyecanı doruklarda yaşayacaklardı…

Sadece bir gariplik hissettiler… Tepeye ulaştıklarında Haigh-Reeve trenin geriye doğru hareket etmeye başladığını hissetti. İşte o anda operatörün bir latife yaptığını düşünmüştü fakat trendeki öteki çocuklar ürkü içindeydi. Fazlaca kısa bir süre sonrasında, treni düzenekte tutan bağlantının koptuğunu öğreneceklerdi.

Trenin hızla aşağı inmesi saniyeler sürdü fakat Haigh-Reeve, “Uzun bir vakit benzer biçimde geldi” şeklinde anımsıyor ve ekliyor:

Mantıklı bir fikir süreci geçirdim, yalnız tırmandığımız tepenin başına doğru savrulup duracağımızı düşünüyordum. Ben aklımdan bu tarz şeyleri geçirirken, rayların altına çarpmıştık ve ben molozların altında kalmıştım.

Alison zarar görmemişti, kendini koltuktan dışarı çekmeyi başardı ve Haigh-Reeve’in üstünden molozları sürüklemeye başladı. Pistin kenarındaki dar ahşap yürüyüş yolundan ilerlemek istediler; Alison üstüne bastığında yol çöktü; Haigh-Reeve ortalama 9 metre aşağı düştüklerini tahmin ediyor. Fazlaca acı çektiğini hatırlıyor; hastanedeyken sol kolunu kırdığını ve omzunun çıktığını öğrendi fakat o ilk anda bir halde aşağı inmeyi ve Alison’a ulaşmayı başarmıştı. Toplanan insanların arkadaşını bilinçsiz bir halde hareket ettireceğinden kaygı ediyordu. Arkadaşına doğru giderken lunapark çalışanlarından birkaçı ona ilk yardım müdahalesinde bulunmuş oldu. Haigh-Reeve “Birer şahıs iki tarafımdan beni elde etti ve ‘Seni ilk desteğe götürüyoruz’ diyerek beni ondan uzaklaştırdılar” diye anımsamakta… Haigh Reeve’i oradan uzaklaştırdılar sadece olup biteni görebiliyordu.

Artık, kaos hakimdi oldukça fazla feryat vardı. Anne babalar çocuklarını trene bindirmişti bu yüzden çok açık ki panikliyorlardı. Birkaç dakika sonrasında sirenler duymaya başladım.

Hâlâ öylece yatan Alison’ın yanına geri koşmayı başardı. “Vardığımda onu taşımışlardı. Çimlerin üzerindeydi ve düşündüğümden oldukça daha fena yaralandığı için çimlere yatırıldığından endişelendim” diyor. Başını kaldırıp yeniden roller coaster’a baktığını ve yukarıdaki bir vagonda iki minik kız evladı gördüğünü hatırlıyor. “İkisinin de öldüğünü ve birinin yanlarına tırmanmaya çalıştığını düşündüm” sözleriyle o anları güçlükle kelimelere döküyor.

Tamamı yaşanırken ambulanslar gelene kadar Alison’ın yanında kaldı ve sonunda birine bindiler ve Fulham’daki bir yakın hastaneye gittiler.

Tek başlarına şehirde dolaşmak için ilk kez izin alabilmişlerdi…

Haigh-Reeve’in 15. yaş günü ek olarak, anne babaları olmadan şehirde takılmak için izin aldıkları ilk gündü. Berkshire’daki bir kasaba olan Cookham’dan Londra’ya gezi etmişler ve günü alışveriş yaparak geçirip, arkasından Battersea parkına gitmişlerdi. Birbirlerini senelerdir tanıyorlardı; Alison’ın anne babaları kasabada bir dükkan işletiyordu ve dolayısıyla herkesi tanıyorlardı. Haigh-Reeve, Alison’ı “Hakikaten yaşam dolu ve oldukça eğlenceliydi. Fazlaca güzeldi” diye anımsıyor.

Alison bununla beraber yetenekli bir genç sanatçıydı hatta kaza günü, Haigh-Reeve onu almaya evine gittiğinde, Alison mutfak fayanslarına desenler çiziyordu. Onu güldürmek için bir havuç çizdiğini kahkahalarla anımsıyor ve “Kahkahalarla gülüyorduk. Hiçbir şekilde ciddi biri değildi; hakikaten keyifli bir yanı vardı” diyor.

O gün yıkım kazada beş çocuk yaşamını yitirdi, oldukça daha fazlası yaralandı. Haigh-Reeve hastanede ambulanslarla evlatların geldiğini hatırlıyor. Hatta durum o şekilde bir haldeydi ki triyajda kolunun ve omzunun durumuna bakıldı, doktorlar, “Düzeltilmesi gerekiyor fakat acil değil” dedi. Ertesi gün kolundan ameliyat oldu ve kısa süre sonrasında eve döndü.

Alison ise hastanede kalmaya devam etti; aslen iyileşiyor benzer biçimde görünüyordu. Kasaba, ailesinin çevresinde kenetlenmişti. Kiliseye nadiren giden insanoğlu bile kasabadaki kiliseye doluşmuş, Alison’ın iyileşmesi için yakarma ediyorlardı. “Sanırım hepimiz bir şeyler yapmak istiyordu” diye hatırlıyor Haigh-Reeve.

50’den fazla hata tespit edildi

Birkaç hafta sonrasında ailesiyle Londra’ya, Alison’ı ziyaret etmeye gitti. Vardıklarında durumu kötüye gitmişti ve onu göremeyeceğini söylediler. Birkaç gün sonrasında Alison Comerford yaşamını yitirdi.

John Collins Big Dipper adlı roller coaster, 1951’de kullanıma açıldı. Fotoğraf: Getty

Kazanın şoku, Alison’ın iyileşeceğine dair ümit, arkasından yıkım, üzüntü ve yas… Bir sürü duyguyla kısa süre içinde baş etmek zorunda kalan 15 yaşındaki Haigh-Reeve, sonraki birkaç ay süresince mahkemelerde kazayı yeniden yeniden yaşadı, ayrıntıları dinledi, ifadeler verdi… Hazırlanan bir raporda söz mevzusu kazanın yaşandığı trende 50’den fazla hata tespit edildi ve iki görevli hakkında dava açıldı. Kırık kolu iyileşti sadece ruh sağlığı tedavi edilmedi:

Bir tek devam ettim. ‘Günün son randevusuna gel’ diyen oldukça iyi bir pratisyen hekimim vardı ve randevudan sonrasında benimle söyleşi ederdi. Kaza hakkında nadiren konuşurdu sadece o günlerde yaptıkları tek şey Valium yazmaktı. Bu yüzden senelerce düşünmeden aldım.

(Valium: Diazepam adlı bir etken maddesine haiz bir ilaç. DSÖ’nün Temel İlaçlar Sıralaması’nde yer edinen diazepam; anksiyolitik, antikonvülsan, sedatif, kas gevşetici ve bellek zayıflatıcı etkilere haizdir. Anksiyete, uyuyamama, nöbetler, alkol yoksunluğu ve kas spazmları benzer biçimde hastalıkların tedavisinde kullanılır.)

Haigh-Reeve kendini oldukça suçlu hissediyordu. Londra’da geçirdikleri o gün onun doğum günüydü, kendisi hayatta kalmış, arkadaşı ise yaşama veda etmişti. Alison’ın ailesi bu şekilde anlaşılacak hiçbir şey yapmamış olsa bile omzunda inanılmaz bir yük hissediyordu:

Alison’ın anne ve babası inanılmaz derecede nazikti, bu da aslen bir bakıma işleri daha da zorlaştırdı! Sanırım birinin ‘Hepsi senin suçundu’ demesini istiyordum. Kolumdaki alçının çıkarıldığı gün annem kuaföre heyecanla daldı ve sonrasında Alison’ın annesinin yanımda oturduğunu fark etti. Benim için oldukça sevinmişti fakat ben kendimi oldukça fena hissettim. Şimdi konuşurken bile o duyguyu hissedebiliyorum.

Şu şekilde devam ediyor:

Her seferinde bir şeye güldüğümde kendi kendime şunu söylerken buluyordum: ‘Arkadaşın öldüğünde bu şekilde olabilmen korkulu.’ Sanırım bu beni oldukça daha ciddi bir insan yapmış oldu. Kendime tamamen salıvermek için çoğu zaman izin vermiyorum -bu tamamen bilgili bir şey değil- ve sanırım bu 15 yaşımdan beri içimde duruyor.

O gün büyüdüğünü hissetti. Daha 15 yaşındaydı oysa. Ertesi yıl ilk eşiyle tanıştı. Hemen hemen 17 yaşına girdikten iki gün sonrasında evlendiler. Geriye dönerek baktığında, “”‘Dışarı çıkmam gerek, kaza hakkında benimle konuşan insanlarla rastlaşmaya devam etmemeliyim’ diye düşünmenin bir tepkisiydi” diyor.

‘Oldukça ciddi bir insan oldum’

Kaygısız bir gençlik yaşamamış olmaktan dolayı mutsuz mü hissediyor? “Ergenlikte öteki insanların yapmış olduğu şeyleri yapmak, gerçek yaşam başlamadan ilkin birkaç yıl süresince tamamen egoist olmanıza izin verilmesi bana o vakit doğru gelmezdi. Bunu yapamadığım için üzgünüm fakat bunu yapmak doğru gelmezdi. Oldukça ciddi bir insan oldum” yanıtını veriyor. En oldukça pişman olduğu şey ise üyesi olduğu drama kulübü benzer biçimde daha ilkin zevk almış olduğu şeyleri bırakmak olmuş.

1951’de Battersea Park bu şekilde gözükmekteydi. Parkın lunapark kısmı büyük ilgi görmekteydi. (Kamuya açık kullanım)

Eşiyle evlendikten sonrasında Şehir’e taşındı ve kısa bir süre sonrasında iki çocuk sahibi bir anneydi. Bir etkinlik şirketi kurdu, arkasından yardım amaçlı bağış toplama işine girdi. Şu anda 67 yaşlarında olan Haigh-Reeve, felaketten beri kaygıyla savaşım ediyor. Aşırı kaygılı bir anne olmamaya çalıştığını, çocuklarını endişelendirdiğinin bilincinde bulunduğunu söylüyor fakat artık büyümelerine karşın, ne vakit mahalli radyoda bir trafik kazası haberi duysa derhal çocuklarını arıyor.

Hayatta kalmanın suçluluk duygusuyla o günden beri savaşım eden Haigh-Reeve, “Bunun hakkında terapiye gitmek ve birinin ‘Senin hatan değildi’ demesi, yalnız bir takım koşulun sonucu bulunduğunu söylemesi haricinde pek bir şey yapamıyorsunuz. Bunu duyuyorsunuz ve -umarım- kendinizi iyi mi hissettiğinize dair iyileşiyorsunuz fakat asla tamamen geçmiyor” şeklinde konuşuyor.

Bu suçluluk duygusu bununla beraber ona vaktini boşa harcayamayacağı hissini de verdi, bu “üretken” olmaya destek olabilir lakin bununla beraber baskıyı da bununla beraber getirir:

Devamlı dolu bir günlük tutmayı seven biri oldum. Şimdi kendime yürüyüşün yada başka bir şeyin tadını çıkarmak için birazcık daha çok vakit tanıyorum fakat sanırım her şeyin bir amacı olmalı.

Haigh-Reeve kimi zaman ailesi için işleri zorlaştırdığını da kabul ediyor. Rahat olamadığını, bir anne olarak çocuklarına çabalamaları yönünde oldukça baskı yaptığını da…

‘Şanslısın şundan dolayı hayattasın ve öteki insanların başa çıkması ihtiyaç duyulan korkulu şeyler var; ya da 16 yaşına bile gelemiyorlar, bu yüzden elinden gelenin en iyisini yapmalısın.’ Bu düşünceyle kendimden ve sevdiğim birçok insandan oldukça şey umuyorum.

İlk evliliğinin 20 yıl sonrasında dağılmasının sebebi olarak bu fikir yapısını ön plana çıkarıyor.

Felaketin 50. yıldönümünde, 2022’de, Haigh-Reeve ölenleri anmak için bir ağaç dikimine katılmak suretiyle Battersea parkına geri döndü. Orada bu zamana kadar felaketle ilgili başka bir anma töreni yapılmamıştı. O ve şimdiki eşi Scott -2002’de tanışmışlardı ve beraber vakıflar, dernekler, STK’lar için bağış toplama danışmanlığı yürütüyorlardı. Anma töreninde yıkılmak istemediği için bigün ilkin eşi Scott’la parkta yürüyüşe gittiler:

Ağladım ve titredim. Basamaklardan inerken midem bulandı ve oradaki her şeyle bunaltıyordu.

Bu ön gezi sonunda iyi gelmişti. O gün kazadan kurtulan başka insanlarla da tanıştı ve onların hikayeleri de ona yalnız olmadığını hissettirdi. Bu iyi gelmişti. Kurtulanlardan biri de Mark’tı ve neredeyse aynı hikayeyi paylaşıyorlardı. Mark kurtulmuş, arkadaşı vefat etmişti. Kaza günü yukarı baktığında vagonda görüp öldüklerini düşündüğü iki kız çocuğundan biri de o gün anma törenindeydi. Kardeşlerden biri yaşamını değiştirecek yaralarla kurtulurken diğeri yaşamını kaybetmişti.

Battersea Park’a kazada yaşamını kaybedenlerin anısına ağaçlar dikildi. Fotoğraf: Getty

Trajedinin ertesi yılı, trenin operatörü ve mühendisi katliam suçundan yargılandı sadece beraat etti. Haigh-Reeve babasıyla beraber o gün mahkeme binası Old Bailey’deydi:

Old Bailey’nin basamaklarında durdular, oldukça sayıda basın mensubu vardı ve o ikisi oldukça sevinçliydiler. Babam ise öfkeliydi; oradaki öteki anne babalar de o şekilde. Hissettiğim şey, adaletin yerine getirilmemesinin verdiği ezici bir histi. O lunapark treni güvenli değildi ve işletilmesine izin verilmemeliydi. Evlatların binmiş olduğu yerde güvenlikten güvenilir olması ihtiyaç duyulan oldukça sayıda erişkin vardı -belediyedeki insanoğlu, lunaparktaki insanoğlu, parkın ve trenin sahibi olan insanoğlu, bakımını yapanlar – fakat bunu yapmadılar.

Haigh-Reeve, parkta 50. yıldönümü için dikilen ağaç ve hazırlanan minik plaketten evvel beş çocuğun ölümüne neden olan felaketi tüm ağırlığıyla kabul eden hiçbir şey olmadığını görünce şoke oldu. Olayın üstü örtülmüş benzer biçimde hissediyordu ve haklıydı da. Olayın olduğu yerin yakınındaki tepeciğin, enkazın bir kısmının yığılıp toprakla kapatılmış olduğu yer olduğuna inanıyor. Kendisi ve öteki kurtulanlar, alanda ufaklıklara yönelik bir açık hava tiyatrosu için bağış toplamak ve travma geçiren çocuklar için bitişik bir danışmanlık odası inşa etmek üzereler.

Bununla beraber kazada yaşamını yitirenlerin adları de minik bir plakette anılmakta. Fotoğraf: Labour Party

O korkulu günün tesirleri yaşam boyu sürdü ve yıldönümünün doğum gününe denk gelmesi Alison’ın hayatta olmadığı yılların acı bir hatırlatıcısı oldu. “Devamlı Alison’ı ve iki kişiden birinin ölüp ötekinin kurtulmasının rastlantısallığını düşünüyorum. Bu korkulu… Gelinliğimle kiliseye girdiğimde, arkadaşlarımın gülümsediğini gördüğümde ve ilk bebeğimi doğurduğumda bu tür şeyler düşündüm. Yaşamı hafife almak hakikaten kolay fakat bir şeyler hepimiz için bu şekilde olmadığını söylemek için arada sırada beni dürtüyor.”


Kaynak: The Guardian / Metin Aktaşoğlu tarafınca yerelleştirildi

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer