SNL efsanesi Fred Armisen İstanbul’da! Zeki, ölçülü, naif bir punkçı | Kısaçalar #11

Jerry Seinfeld, Comedians In Cars Getting Coffee‘de Fred Armisen’i Portland’da ziyaret ederken onu “Egzotik bir kuş benzer biçimde” sözleriyle tanımlıyordu. Egzotikliği birazcık da garip bir soyağacına haiz olmasından kaynaklanıyor. Armisen’in anası Venezuelalı. Babası ise Alman bir anne ve Koreli bir babaya haiz. Armisen, ilk gençliğinde ailesiyle bir dönem Brezilya’da da yaşamış. Ek olarak çarpıcı bir detay; Armisen, 1923 Kanto katliamında kendisini Japonya’dan dışarı atmak için Japon adı (Ehara Masami) ve kimliği benimseyen Koreli dedesini uzun seneler Japon sanmış…

Bunlardan söz etmemin bir sebebi var. Tüm bu çokkültürlülük Fred Armisen’i standart bir Amerikan güldürü oyuncusundan ayırmakta. Yaşamı onu ister istemez muhteşem bir gözlemci ve taklitçi yapmış. Almanlık, Korelilik, Venezuelalılık, Amerikanlık ve tüm bunların üstüne birazcık da Brezilyalılık ekleyince “hepsine birazcık birazcık ilişik olabilmek” için bir şeylere averaj bir kişinin baktığından daha detaylı bakmanız gerekiyor. Hem de bu onu stereotipler mevzusunda da uzmanlaştırmış galiba…

Bu leziz çeşniyi, gözlem kabiliyeti ve müzisyenliğiyle birleştirdiği bir şov hazırlayan Fred Armisen, Comedy for Musicians but Everyone is Welcome ile Salon İKSV’nin 2024 güz sezonunu açtı.

Hem SNL hem de ‘hipster gülmece’ efsanesi!

Chicago sahnesinde tanınan post-punk grubu Trenchmouth ve Blue Man Group ile komedyenliğinden ilkin bir müzik kariyeri de bulunan Armisen, 2025’te yarım asrı devirecek olan SNL’de 11 sürem süresince unutulmaz skeçlere imza attı, karakterler yarattı.

SNL sonrası ise kült statüsüne erişen Portlandia‘ya Carrie Brownstein ile imza attı. Dizi “hipster” dünyasını birazcık övüp birazcık tiye alırken bunu tam da bu kültürün adeta musluklardan akmış olduğu Portland’da meydana getirecek ve Emmy adaylıkları kazanacaktı. Armisen ek olarak Netflix hiti Wednesday’de Uncle Fester olarak karşımıza çıktı. Parks and Recreation‘da her konuk olduğunda ikonik performanslara imza atarken bilhassa Venezuela’dan gelen heyetin başındaki Raul karakteriyle hafızalara kazındı. Armisen, Brooklyn Nine-Nine‘da da konuk oyuncu olarak kırıp geçiren performanslara imza atmıştı.

İki Emmy adaylığı kazanılmış olduğu ‘mockumentary’ şovu Documentary Now‘a yazar, oyuncu ve yapımcı olarak yaşam veren Armisen, bu şovunu ise Netflix’te de piyasaya çıkan Standup for Drummers performansı ile temellendiriyor.

Armisen doğaçladı, izleyici hep bir ağızdan birlikte rol aldı!

Armisen hazırladığı hibrit gösteride şarkılar doğaçlarken, seyirciyi de hem doğaçlamalarında hem de şovun son bölümünde yapmış olduğu soru-cevap ile gösterisine dahil etti. Muhtemelen gösterinin en unutulmaz anı izleyiciler içinde en önlerde yer edinen David Bowie tişörtlü bir hanımefendinin tişörtünden yola çıkarak doğaçladığı şarkıya, senelerdir biliyormuşuz benzer biçimde eşlik etmemizi istemesi ve bizlerin de hep bir ağızdan bu gülünç şarkıyı söylemeyi başarmamızdı. Bu çok önemli performanstan Armisen de etkilendi!

Genel olarak İstanbul’un beklentilerini aştığı her halinden belli oluyordu. Bir davulcu olarak evvelinde İstanbul dendiğinde aklına şehrin medarı iftiharı İstanbul zilleri geliyormuş ki hatıra olarak ufak bir zil de satın almış. Galip Dede Caddesi’nin büyüsüne kapıldığı her halinden belli olan Armisen, şakalarının kolaylıkla anlaşılmasından, sevilen karakterlerinin bu topraklarda biliniyor olmasından, sual yanıt bölümündeki katılımdan, kitlenin punk bilgisinden ve kısa süre ilkin kaybetmiş olduğu yakın dostu Steve Albini’nin de yolunun seneler ilkin aynı sahneye düşmüş olmasından oldukca oldukca etkilendi.

Seyircilerden birinin oldukca bir halde hatırlattığı bu detay onu oldukca duygulandırdı. Salon İKSV, 2 Haziran 2015’te Mudhoney ile beraber bu yıl 7 Mayıs’ta hemen hemen 61 yaşlarında yaşamını yitiren müzisyen ve ses mühendisi Albini’nin grubu Shellac‘ı aynı gün beraber konuk etmişti.

Gösteride “punk tarihini özetlediği” şakasından hatta SNL döneminde hazırladığı ve “Margaret Thatcher hayranı punk yıldızı” Ian Rubbish karakterini canlandırdığı ikonikleşmiş History of Punk skecinin çok önemli gerçekçiliğinden anlaşılacağı suretiyle punk yaşamına ciddi bir halde hakim olan Armisen’in, tamamen hanım üyelerden oluşan 88 doğumlu Ankaralı punk grubu Spinners‘tan söz etmesi de şahane bir detaydı. Armisen hem de efsanevi punk grubu The Clash‘in kurucularından Joe Strummer’ın da Ankara doğumlu bulunduğunu hatırlatıyordu.

Fred Armisen’i hususi kılan orijinalliği…

Normal olarak şov karın ağrıtacak kadar güldürmeyi planlamıyor; geyikler ise ne bir tek müzisyenlerin anlayabileceği türden terimsel ne de ‘bayağı insanoğlu da idrak etsin’ diye sığlaştırılmış. Şahane bir denge tutturan Armisen’in tam da kendi istediği benzer biçimde bir şovu tam da kendi istediği ve mutlu olacağı şekilde yapmış olduğu oldukca açık. Armisen’i aslına bakarsak hususi kılan da bu.

Kendi işlerinde o birazcık egzotik birazcık hipster havayı sezmek mümkün. Documentary Now ya da Portlandia bu bağlamda verilebilecek örnekler. Fakat onun SNL tarihinin en “underrated” oyuncularından biri bulunduğunu da düşünüyorum. Şahane gözlemciliği SNL çatısı altındaki Pet Cat, New Girlfriend, Californians, hatta Manuel Ortiz Show skeçlerinde görülebiliyor.

Müzikal kabiliyetini ise History of Punk’ta, Elton John and the Royal Wedding’de, Punk Band Reunion At The Wedding’de ve tamamen doğaçlama Garth and Kat skeçlerinde görmek mümkün. Hatta Armisen, History of Punk skecinden Maggie Thatcher ve Punk Band Reunion At The Wedding skecinden Fist Fight In The Parking Lot parçalarını da çaldı.

Kansas’ın unutulmaz Carry on Wayward Son parçasındaki armonik değişimler ve Diana Ross’un I’m Coming Out parçasının davul partisyonu hakkında tespitleri de dahil olmak suretiyle müzisyenlik ve müzik dinleyicisi olmak hakkında gözlemleri şahaneydi. Hem de klasik müzik ve Bach hakkında yorumuyla da kahkaka attıran Armisen’in bu çerçevede gösterinin ilerleyen bölümlerinde The Beatles’tan Blackbird‘ü çalması da oldukca zekice bir göndermeydi.

Fotoğraf: Mashable Türkiye / Metin Aktaşoğlu

Ülkelerin gitar üsluplarına dair tespitleri de güldürdü. Seyircilerden birinin “Peki Türk gitaristler?” sorusuna ise oldukca dozunda bir “Meydan okuyorum!” ile karşılık verdi. Naifliğin hazırcevaplığa engel olmadığını da göstermiş oldu.

Velhasıl Fred Armisen’in içtenliği ve heyecanı seyirciye geçti. Gösteride -İngilizce latife yapabileceğini de göstermek için olsa gerek- yer yer sahneye seslenen dostlar haricinde bir olumsuzluk yoktu. Hatta bunlardan bir iki tanesi yararlı dahi oldu. Böylesi hususi ve değişik komedyenleri Türkiye’de izleyebilmek şahane. Gösteride naçizane gülmece dünyasından birkaç tanıdık surat görmek arzu ederdim açıkçası. Gerçi ben 28 Eylül’deki gösteride bulundum. Kim bilir gülmece dünyası 29 Eylül’de Salon’a akın edecek değil mi? Kim bilir…

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer