Aprajita Anand, New York’ta ultra zenginlerin çocuklarına yaşam koçluğu yapıyor. 41 yaşındaki Anand, danışmanlık yapmış olduğu çocuklarda devamlı aynı sorunlarla karşılaştığını belirtiyor.
Danışanlarına ve onlarla aynı durumda olan kişilere eyleme geçme, motivasyon noktasını değişiklik yapma ve başkalarına yardım etme şeklinde faktörlerin mühim bulunduğunu özetleyen Anand, Business Insider için bir yazı kaleme aldı. Devamı Aprajita Anand’ın kaleminden okuyalım:
“12 senedir ultra zenginlerin çocuklarına yaşam koçluğu yapıyorum. Bu kariyer yolcuğuna oldukça naturel bir halde başladım. New York’ta zengin öğrencilere hususi öğretmenlik yaptığım dönemde, bu evlatların oldukça derin duygusal problemler yaşadığını fark ettim.
Cemiyet genel anlamda bu evlatları, sempatiye layık olmayan “şımarık varlıklı çocuklar” olarak görüyor ve bence bu fikir şekli onların dikkatsizlik edilen bir topluluğa dönüşmesine niçin oluyor.
Bundan dolayı ben de yaşam koçluğu halletmeye başladım ve kariyerimi öğrencilerime, şu demek oluyor ki gençler ile genç yetişkinlere yardım etmeye ve onların bu zenginlikle gelen sorunlarını yönetim etmeye adadım.
Danışanlarımın çoğunun hikayesi aynı
Problemler genel anlamda çocuk bir reddedilme, başarısızlık ya da paranın çözemediği bir zorlukla karşılaşmış olduğu süre başlıyor.
Bu sorunların birçoğu doğası gereği toplumsal problemler; mesela bir ayrılık, bir dost grubundan dışlanma ya da ırkçılık şeklinde daha dizgesel problemler.
Şok tepkileri çoğunlukla, toplumsal medya, video oyunları, uyuşturucu, online alışverişle yada başka bir davranışla kendilerini uyuşturarak eğitim hayatlarından, toplumsal ve aileyle ilgili yaşantılardan çekilmeyle devam ediyor.
Ebeveynlerin ilk tepkisi ise çoğu zaman çocuklarını bir psikoloğa ya da psikiyatriste göndermek oluyor. Ben terapinin faydalarına hakkaten inanan biriyim sadece bazı durumlarda bu çocuklar, duygularıyla yüzleşip ne yapacaklarını bilmediklerinden dolayı daha da yitik ve umutsuz kişilere dönüşebiliyor. Dünyada her türlü avantaja haiz oldukları halde gene de iyi mi bu zor duygulardan kaçamadıklarını sorgulayabiliyorlar; bu da onları o uyuşturma davranışlarını daha da derinleştirmeye itebiliyor.
Bu nokta, işte ebeveynlerin çocuklarını bana getirmiş olduğu nokta.
Üç büyük problemi aşmak için üç adım
Benim deneyimime nazaran, geleneksel terapi seanları, duyguları işlemek ve fikir kalıplarını çözmekle ilgili. Bir yaşam koçu olarak ben de bu unsurları kullanıyorum fakat daha oldukça “eyleme geçmeye” vurgu yapıyorum. Gençlere üç temel sorunla başa çıkarken rehberlik edecek bir program geliştirdim ve bu yöntem üç temel unsura dayanıyor.
1. İçsel bir denetim noktasına geçmek
Birçok danışanım, kendilerini acımasız bir dünyanın merhametine terk edilmiş şeklinde hissedip, mağdurların haiz olduğu bir zihin yapısı oluşturuyor. Ben de onların değişik durumlarda iyi mi tepkiler vereceklerini kendilerinin seçebileceğini anlamasını sağlayarak onları güçlendiriyorum.
İlginizi çekebilir: Anne babalara Spotify müjdesi: Müzik önerileri çocuğunuzla karışmayacak! (Şimdilik sadece deneniyor…)
Mesela bir öğrencim, ilk tercihe yazdığı üniversiteye kabul edilmediği için zor bir dönem geçiriyordu, bundan dolayı bu muhtemelen onun karşılaşmış olduğu ilk büyük reddi.
İkinci tercihine yazdığı okula oldukça gönülsüz şekilde gitti, orada birinci sınıfların oryantasyonuna katılmadı, yaşıtlarıyla sosyalleşmedi ve odasına kapanıp kendini toplumsal medya ve Netflix ile uyuşturmaya başladı. Mağdur ruh haline bürünüp gereksiz acılar çekti.
Beraber çalışmaya başladığımızda, eyleme geçmesine ve herhangi bir eylemde bulunarak denetim noktasını geri kazanmasına odaklandım. Hayata geçirmek istediği şey, ilk tercihine nakil başvurusu yapmaktı. Eğer fikir yapısını değiştirirse ona destek olacağımı anlattım ki bu da bizi ikinci adıma taşıdı.
2. İçsel bir motivasyon bulmak
Toplumlar genel olarak başarıyı, ders notları, prestijli üniversiteler, heybetli işler ve oldukça para şeklinde yüzeysel ödüllerle eşleştiriyor. Ben de varlık içinde yetişen birinin paranın altında ezilmemiş, beklentilerden azade, keyifli bir yaşam sürebileceğini varsayıyordum. Fakat işte öğrencilerim bunun tam tersi hislere haiz bulunduğunu şaşırarak öğrendim. Şu sebeple para ve statülerin, onların değerinin deposu olduğu bir ortamda yaşıyorlar.
O şekilde ki, öğrencimin “oldukça iyi” bir okula gitmek yerine “muhteşem” bir okula gidememesi, tam bir başarısızlık şeklinde görülüyordu.
Nakil başvurusunun neticelerini beklediğimiz dönemde öğrencimi mevcut ortamındaki pozitif şeyleri keşfetmesi ve ona keyif veren etkinliklere iştirak etmesi mevzusunda teşvik etmeye başladım. Gönülsüz de olsa bir kulübe katıldı ve hocasının ofis sohbetlerine gidip kafasındaki büyük fikirleri söyledi. Yavaş yavaş kendisini kampüs topluluklarının bir parçası şeklinde hissetmeye başladı.
Yıl sonuna geldiğimizdeyse ilk tercihe yazdığı okuldan kabul aldı fakat teklifi direkt reddetti. Şu sebeple motivasyon noktasını dışsal faktörlerden içsel faktörlere çekmişti ve kişisel ödülün statülerden daha güzel bulunduğunu fark etti.
3. Başkalarına yardım etmek
Birçok danışanım, asla çalışmak, temizlik yapmak ya da başkalarını düşünmek zorunda kalmamış kişiler. Sadece kendilerini düşünmeye ayırdıkları süre ise yorucu olabiliyor.
Öğrencilerime başkalarına da yararlı olabilecek şeyler yapmayı öneriyorum. Örnek olarak bir dernekte ya da vakıfta gönüllü olmak yada evimizdeki işlere yardım etmek…
Bu bahsettiğim öğrencim ise, bir kız kardeşlik kulübünde önder bile oldu. Hatta kulübe yeni gelenlerin uyum sağlamaları şeklinde çalışmalara katılmayı oldukça sevdiğini konu alıyor.
Başkasına yardım etmek, kişisel sorunları bir kenara bırakarak, birilerinin hayatına dokunmanın keyfini keşfetmenin en pozitif ve sıhhatli yollarından biri. Onlara bunun özgeçmişlerini şişirmekten ya da bir kutucuğa “tik atmaktan” öte, anlamlı bir yaşam inşa etmek için lüzumlu bulunduğunu anlatıyorum.”
Kaynak: Business Insider / Sıdal Utkucu yerelleştirdi