ABD seçimlerinde neden Cumhuriyetçiler kırmızı, Demokratlar mavi? Aslında tam tersiydi…

Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden zaferle ayrılmayı başardı. Trump ve rakibi Demokratların talibi Kamala Harris yoğun ve hararetli bir kampanya sürecinin sonunda seçimi takip ettikleri “karargahlarına” çekilirken tv kanalları da meşhur seçim yayınlarına başlıyordu. Fark etmişsinizdir tam bir konsensus ile Demokratlar mavi renkle, Cumhuriyetçiler ise kırmızı renkle gösterilmekte. Lakin ne adayların ne de partilerin resmi bir rengi var. Peki iyi mi oluyor da ABD, literatüre dahi girecek şekilde iki renk ile adeta kamplaşmış halde?

Ilk olarak şunu belirtmek gerek; işler başta bu şekilde değildi. Politika sahnesindeki dengeler de zaman içinde baştan aşağı değişmiş şekilde. Buna verilebilecek en net örnek efsanevi ABD Başkanı Abraham Lincoln. Ülkede kölelik rejimini kaldıran Lincoln aslına bakarsak Cumhuriyetçiler’in lideriydi.

Siyasal pozisyonlar FDR ile değişti

Bugünlerde Trump seçmeni olarak niteleyebileceğimiz çoğunlukla tutucu seçmenin Cumhuriyetçiler ile kucaklaşması aslına bakarsak 1930’lara dayanmakta. Franklin D. Roosevelt ülkeyi Büyük Bunalım’dan çıkartmanın yollarından biri olarak “New Deal” olarak tarihe geçen hamleleri hayata geçirmiş ve ABD’de Avrupa toplumsal demokrasisiyle kıyaslanamayacak sadece gene de ABD için neredeyse devrimsel olarak nitelendirilebilecek bazı “toplumsal devlet” reformlarını yürürlüğe koymuştu.

Renkler bugün adeta kültürel bir gösterge olarak da toplumda yer etmiş durumda. Fotoğraf: Getty

ABD tarihinde iki dönemden fazla başkanlık yapmış tek isim olan FDR, 1933-1945 içinde görevde kalırken ülkenin tarihindeki en tehlikeli sonuç dönemeçte direksiyonun başındaki isimdi. Fakat o günlerde -aslında FDR öncesi dönemde- Demokratlar, “daha azca müdahil, daha ufak bir devlet” anlayışını benimsemekteydi. Cumhuriyetçiler ise devletin belli mevzularda müdahalesinin önemine vurgu yaparken bilhassa ekonomik açıdan “büyük devlet” anlayışını savunuyordu.

New Deal sebebiyle roller değişmiş Demokratlar o günden beri federal devletin ve toplumsal devletin savunucusu olurken Cumhuriyetçiler, New Deal ile eli kolu uzayan devletin “o denli da her şeye karışmaması icap ettiğini” savunur bir hale gelmişti.

Hatta o günden beri Demokrat iktidarlar Cumhuriyetçiler tarafınca “artan vergiler” ve “devletin yaşamı dizayn etme çabasıyla” ilişkilendirilmekte. Cumhuriyetçiler ise Demokratlar tarafınca tutucu, göçmen karşıtı, kapitalin yanında ve silahlanma yanlısı tehlikeli bir nostalji hülyasında görülüyor. Bu aşamada renk meselesine dönmek gerek.

Mantık mevcut renk tercihlerinin tam tersini söylüyor

Aslen tarihsel açıdan Cumhuriyetçiler’in mavi renk ile ilişkilendirilmesi daha doğru olurdu. Aslına bakarsanız bir süre de işler bu şekilde ilerledi. Mesela Amerikan İç Savaşı’nda kuzeyde yer edinen Birlik Ordusu (Union Army) mavi üniforma giymekteydi. Lincoln da politik kampanyalarında bu sebeple mavi rengi benimsiyordu.

Amerikan İç Savaşı’nda şimal ordusu şu demek oluyor ki Union Army mavi üniforma giymekteydi. Kuzeyin politik lideri olan Cumhuriyetçi Abraham Lincoln da mavi rengi kampanya görsellerinde kullanmaktaydı. Fotoğraf: Getty

Hatırlatalım, Lincoln Cumhuriyetçi’ydi. Filmi daha da geriye saracak olursak ABD’deki iki büyük parti aslına bakarsak politikalar açısından İngiltere’nin köklü iki partisiyle aşağı yukarı örtüşüyor. Tory’ler olarak malum Muhafazakâr Parti’nin (Conservative Party) resmi rengi “koyu gök mavisi” olarak ifade ediliyor. Kırmızı ise ülkedeki ikinci büyük parti İşçi Partisi’nin (Labour Party) resmi rengi. Aslına bakarsanız dünya genelinde de toplumsal demokrat, toplumcu ve komünist partiler kırmızı renkle ilişkilendirilmekte.

Bu bilgiler çerçevesinde bir başka tehlikeli sonuç dönemece gidelim. Renkli televizyonlar 60’ların sonlarında ABD genelinde kullanılmaya başladı. 70’ten sonrasında ise renkli televizyonlar ilk kez ABD’de hanelerin yüzde 50’sine girmişti. Haliyle kanallar, merakla izlenen seçim yayınlarında da bu renklerden yararlanmak istedi. 1972’de ilk kez CBS seçim yayını renkli haritalarla yapıyordu. İngiltere’deki örnekten yola çıkarak Cumhuriyetçileri mavi, Demokratları ise kırmızı ile gösterdiler.

76’da hepimiz renkli seçim yayını yaparken 1980’de Cumhuriyetçi Ronald Reagan, Demokrat rakibi Jimmy Carter’ı adeta süpürürken NBC yayınında o tarihe geçen yorum yapılıyordu: “Harita belediye havuzuna benzemeye başlıyor.” Yayında hatta masmavi harita “Lake Reagan” (Reagan Gölü) olarak yorumlanıyordu.

1980 seçimlerinde Cumhuriyetçilerin talibi Ronald Reagan, Jimmy Carter’ı adeta süpürürken masmavi harita “Reagan Gölü” olarak yorumlanıyordu. Ekran altıntısı: NBC

ABC News ise değişik düşünüyordu. Oldukça rahat bir mantıkla “Republican-Reagen-Red” diyerek ortak baş harf olan ‘R’den yola çıkarak Cumhuriyetçileri kırmızı ile haritada gösteriyordu. Farklılıklar devam etse de bilhassa Sovyetler Birliği’nin de dağılmasıyla ABD bakış açısında “kırmızı-sol” ilişkisi de yerini ‘Red for Republican’a yavaş yavaş bırakıyordu.

Buna karşın 1996’ya kadar NBC, “toplumsal demokrat” olarak tanımladığı Demokratlar’ı kırmızı ile göstermeyi sürdürdü. Sadece 1996 bir kırılma noktası oldu. NBC’nin o dönemki genel müdür yardımcısı William Wheatley, “NBC, 1996’da ABC ve CBS’in kullandığı renk paletini benimsemeye karar verdi” diye açıklıyor. Dev kanallar artık ortak bir nokta bulmuştu. Peki halkın zihnine ne vakit kazanmıştır? Tam dört yıl sonrasında!

Evet, meşhur 2000 seçiminden ilkin -daha sonradan aktarılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla- en oldukca izlenen haber kanalları ve en oldukca okunan gösterim organları, kanal değiştiren seyircilerde bir kafa karışıklığı yaratmamak için ortak bir kararla Cumhuriyetçilerin talibi George W. Bush’u kırmızı, Demokratların talibi Al Gore’u ise mavi ile göstermekte aynı fikir oldu.

Mavi ve kırmızı, zihinlere kazındı

Hatırlanacağı suretiyle her anı başa baş ilerleyen, oyların yine yine sayıldığı, seçim yayının günler sürdüğü bir süreçte kazanan George W. Bush olurken, netice kesinleşene dek ekranlarda boy gösteren ve neticeleri yorumlayan sayısız isim, “Kırmızı eyaletler” ve “Mavi eyaletler” ifadelerini kullanarak adeta bu kavramları insanların zihnine kazıdı.

2000 seçimleri kırmızıyı Cumhuriyetçilere, maviyi ise Demokratlara adeta zimmetledi. Fotoğraf: Getty

İlerleyen günlerde talk show’lar bilhassa devrin en oldukca izlenen adı David Letterman bu yeni terimi adeta havada kaparken seçimden günler sonrasında “Adaylar nihayet uzlaşmışlar, tanrıya şükür daha da uzamadı. Şu şekilde olacak: George W. Bush kırmızı eyaletlerin başkanı olacak, Al Gore mavi eyaletlerin…” şakasını yapacaktı.

Bu kavram o günden sonrasında hızla literatüre girdi ve siyaset yazıları yazan köşe yazarları derhal bu terimi, ortadaki eyaletleri tanımlayan “mor eyaletler” ifadesini de kavram havuzuna ilave ederek, hevesle kucakladı.

Hatta öyleki ki bu eyaletlerde yaşayan insanların da mühim bir kısmı, ülkede politik ayrışmalar ve kutuplaşmalar artarken kırmızı ve maviyi kültürel nüanslar olarak sahiplenmekte. Hatta Barack Obama, ilk seçim kampanyasında bu ayrıştırmanın pozitif sonuçlanmayacağını vurgulasa da bir şey değişmiş değil. Son yıllarda ise Donald Trump ve takip edenleri ikonikleşen kırmızı MAGA şapkasıyla bu retoriğe katkıda bulunmakta.


(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer