Orta Doğu’da siyasal, ekonomik ve yüz ölçümü olarak en büyük olan ülkelerden biri Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan Türkiye ilişkileri bölgesel ve internasyonal arena için ehemmiyet teşkil etmektedir. 2002 senesinde Hakkaniyet ve Kalkınma Partisi’nin (Ak Parti) iktidara gelmesiyle başta komşu ülkeler olmak suretiyle, sıfır mesele politikası güdülmüş ve proaktif bir dış siyaset izlenilmeye çalışılmıştır. Bölgedeki terör eylemleri sebebiyle öncelikli olarak terörle savaşım alanında masaya oturan iki ülke, Kral Faysal’ın ilk resmi ziyaretiyle ilişkilerini kuvvetlendirmişlerdir. Türkiye’nin bölgesel askeri gücü, Riyad yönetimine ekonomik, siyasal ve askeri alanda yapılacak iş birlikleri mevzusunda itimat vermiştir. Fakat Türkiye’nin Mısır’da darbe ile devrilen seçilmiş önder Mursi hassasiyeti, iki ülke içinde Müslüman Kardeşler ekseninde görüş ayrılığı yaratmış, Riyad’ın Libya’da Hafter güçlerine verdiği destekle bu tutum devam etmiştir. Arap Baharı’nın başlamasının peşinden iki ülke içinde uyumun gözlemlendiği diplomatik ilişkiler genel olarak pozitif yönde yönde seyretmiştir. Sadece Ekim 2018’de Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğunda öldürülmesi, ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Ortalama üç yıl devam eden negatif ilişkiler 2021 itibariyle tekrardan düzelmeye adım atmıştır. Bölgesel ve internasyonal arenada mühim güç olan iki ülkenin “kazan kazan” politikası ile “stratejik ortak”lıklarını devam ettirmesi birçok mevzuda kazanım elde etmelerine olanak tanıyacaktır. Bu çalışmada Hakkaniyet ve Kalkınma Partisi döneminde Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri kronolojik olarak incelenmektedir. Karşılıklı olarak ilişkilerin ele alındığı çalışmada iki ülke arasındaki pozitif yönde ve negatif yaşanmış olan değişiklik ve dönüşümlere neden olan koşullar irdelenmiştir. Belirtilen incelemler neticesinde iki ülkenin “kazan kazan” politikası ile hareket ederek ortak çıkarlarını muhafaza etmelerinin gerekliliği üstünde durulmuş olup, Orta Doğu’nun iki mühim aktörü olan Türkiye ile Suudi Arabistan’ın ortak bir pakt oluşturmaları önerisi getirilmiştir. Ek olarak bu yazı nitel bir araştırma örneği olup çalışmada tarihsel araştırma şekilleri, betimsel araştırma metotları ve belgeye dayalı veri analizi yapılmıştır.