Ağustos Başağı – Luk Çokum
Tür: | Roman |
Yazar: | Luk Çokum |
Yayınlanma Zamanı: | 2011 |
Yayınevi: | Kapı Yayınları |
Karakterler
Yusuf: Arabacılık yaparak geçimini elde eden genç bir adam. Cepheden yeni dönmesine karşın yine cepheye çağrıldığı için orduya katılır. Savaştan gazi olarak döner ve oldukca sevilmiş olduğu Esma ile evlilik yapar.
Esma: Yusuf’un sevilmiş olduğu genç kız. Gazi olarak gelen Yusuf ile evlenir.
Fitnat Hanım: Ulusal Savaşım ruhunu kavrayamamış insanların sembolü olarak yaratılmış hanımdır.
Mevzusu
Söğüt’te yaşayan Yusuf’un Ulusal Savaşım yılları anlatılmış ve harp yıllarında yaşanmış olan vakalar mevzu edinmiştir.
Ağustos Başağı Özeti
Kurtuluş Savaşı öncesi Söğüt halkı gerilmiş bir bekleyiş içindeydi. Söğüt’te yaşayan Yusuf, savaşın çıkacağının farkındadır. Yusuf yaşamını arabacılık yaparak kazanır. Cepheden yeni dönmüştür. Çocukluğundan beri âşık olduğu Esma ile evlenmek ister. Sadece harp şimdilik bu durumun önünde bir engel olur. Harp çıkınca Söğüt halkı orduya destek olur.
Gençler de cepheye gider. Sadece ulusal mücadeleyi desteklemeyen Söğütlüler de var. Fitnat Hanım ve oğlu da kendilerine destek vermeyen gruplar içinde yer alır. Harp başlayınca azınlıklar da Söğüt halkına zulmetmeye adım atar. Bazı azınlıklar Türk milletini savunur. Muharebede oldukca sayıda genç şehit olur. Yusuf gazi olarak geri döner ve Esma ile evlenir. Roman, Arif Çelebioğlu’nun notlarıyla biter.
Ağustos Başağı – Kitap Açıklaması
Türk öykücülüğünün zarif sesi Luk Çokum’dan bir Kurtuluş Savaşı romanı. Romanın mekânı, Osmanlı’nın müessese toprağı olan Söğüt.
Karakterler oldukca boyutlu ve derin: Yusuf, Esma, Kayalı Süleyman, Nafiz Bey, Selim ve dahası. Karton olmayan, sığlıktan uzak karakterler. Lirik ve konuşkan.
Cumhuriyet’in müessese tomurcuklarını, sırf yazılı belgelerle değil, o coğrafyada yaşamış Ali Amca, Memiş Dayı şeklinde gerçek kişilerden dinledikleriyle hikâye ediyor Çokum.
Bilmediği bir coğrafya üstüne konuşmuyor anlatıcı; bilmiş olduğu, deneyim etmiş olduğu, toprağını görmüş olduğu bir yerden ses ediyor.
“Söğüt mavi-mor tepelerin ardındadır,” derken, bizi de bir maviliği, morluğu görmeye çağrı ediyor.
Bu daveti karşılıksız bırakmayacak muhataplar, Luk Çokum’un açık penceresinden haberdar okuyucular…