Ahmed Hikmet Müftüoğlu Sözleri ve Alıntıları

Ahmed Hikmet Müftüoğlu Sözleri

Aslına bakarsan Hazret-i Musa ve İsa ve Hazret-i Muhammed, tesis ettikleri dinlerin ne yolda uygulama olunduklarını şimdi görseler nalet eylerler.

Siyaset ve yönetim sahasında ilerlememiz için bir engel olan yabancılara tanınmış ekonomik ve yönetimsel imtiyazların kesinlikle kaldırılması lazımdır.

Her şeyden ilkin bunlara ilerleyen ve yükselen insanlık idealini tanıtmalıdır.

Burada insanoğlu ve evler ne kadar yoksul ve mütevazı iseler, din adamları, ruhanîler ve mabedler o aşama süslü ve görkemli görünüyordu.

Ah bu vatanda her yiğide bir taş dikilseydi memleketimiz baştan sona bir kabristan olurdu.

Ey güneş! Siyah peçeli hatunun ay, sarı saçlı çocuklarınla, yıldızlarla başımızın üstünde dolaş ve bizlere doğru yolu göster! Elmaslar, gönüller, senin bakışlarınla parlarlar!

Şimdi ben kendimi kırılmış, iki bölüme bölünmüş bir yazıt sayıyorum ki, bir parçam Gönül’dür. İkimizi birleştirmeden, alın yazımızdan bir anlam çıkarmak olanaksız.

İnsanların yüreğinde hırs ve çıkar düşüncesi var oldukça, harp tehlikesi de hep olacaktır.

Fakat ben, neler neler söylemek istiyordum. Hiçbir cevap veremedim, dilim tutuldu.

Hanımefendiler, düşüncelerini, duygularını gizlemekte ustadırlar. O saklanmak istenen duyguları, sizin daha ilkin keşfetmeniz gerekirdi.

Bir hanıma karşı saygı göstermek, her adamın görevidir. Fakat benim utangaçlığım, tutukluğum niçin ileri geliyor?

En çağdaş insanlardan, en yırtıcı toplumlara dek her kavmin düşüncesine, yaşayışına bağlı olduğu dinin tesiri yadsınamaz. İnanışın yanında, cinsiyet ve milliyet ikinci derecede kalıyor.

Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya yanaşmaz. Başkasının attığını yiyen, giysisini giyen saygıyı hak etmiyor.

Ah bu vatanda her şehide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştanbaşa bir kabristan kesilirdi ve bu türbelerin kandiller için göğün yıldızları kafi olmazdı.

Her satır bir hançer, her nokta bir kurşun şeklinde beynine saplanıyordu. Çökmüş idi. yüreğini kaplayan yakıcı bir acı göğsünü yakıyordu.

O vakit aslan şeklinde ölmenin bedelinin insan şeklinde yaşamaktan bulunduğunu anla!  İnsan şeklinde yaşamaya, efendi şeklinde yaşamaya, ataların şeklinde yaşamaya karar ver.

Ya da bu duygusuz, gönülsüz, onursuz, muhabbetsiz, vatansız sürü içinde yaşayamayacağım. Öleceğim!

Her ulusun uygarlığı zekâsının, gerçeğinin, yaşayışının, tarihinin, geleneklerinin, coğrafi konumunun tesiri altındadır.

Ahmed Hikmet Müftüoğlu Alıntıları

Gönül Hanım

Herhangi bir dinin kara ve kanlı perdesi, sadece bilim ve olgunlukla açılıyor ve gerçek yönü bilim ve olgunlukla aydınlığa kavuşuyor.

Burada insanoğlu ve evler ne kadar yoksul ve mütevazı iseler, din adamları, ruhanîler ve mabedler o aşama süslü ve görkemli görünüyordu.

Çağlayanlar

Ah bu vatanda her şehide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştanbaşa bir kabristan kesilirdi ve bu türbelerin kandilleri için göğün yıldızları kâfi gelmezdi.

Türkiye yıpranmış, tozlu, ciltsiz lakin önemli, yararlı bir kitaptır. Onu okumak, tashih edip tabetmek için sabır ve merak ister.

Musikimiz, bizim durgun ruhumuzun, sakin düşüncelerimizin, uçuk benzimizin tercümanıdır.

Bu memleketin güzelliklerine göremeyerek bakıyorsunuz, şiirlerini anlamayarak dinliyorsunuz.

Dünyanın her tarafındaki taşsız mezarların, senin büyüklüğünün malikâneleridir.

Senin o tabur hâlinde bir çelik hacmi katılığında yürürken takındığın o sağlamlığı, o vakarı görüp de, sana güvenmemek, seni sevmemek mümkün değildir.

Hanım kocasından bahsettikçe “gülüm” demeyi âdet ettiğinden Ayşe’nin nişanlısına da “senin gülün” derdi.

Ey Türk bayanı ırkında ne eşi olmayan bir bolluk vardır ki hem ölümü asker yetiştirir hem Sonsuzluğa Hüner eriştirirsin.

Büyüklere karşı elit bizzat sayılmayı sevdiğindendir; itaat etmen sana itaat edilmesini istemendendir.

Evet, bu zavallı vatanın yarasını kanatan sizsiniz, sizin şeklinde onu beğenmeyenler, ona güven etmeyenler, daima onun kusurunu gören onun sevgilileridir.

Daima didin ve öğren, daima iste ve yüksel. Adil ve merhametli ol! Korkutmaktan ziyade sevdirmeye çalış.

İstedim ki bu sazın ezgisini yalnız sen duyasın. Bu acıklı iniltiler yalnız sana dokunsun.

Sevda için hanımlarda ” eğilim ve kabiliyet” olmadığı şeklinde erkekler için de ” imkân ” yoktur.

Şimdi ben de kendimi kırılmış, iki bölüme bölünmüş bir yazıt sayıyorum ki bir parçam Gönül ‘dür. İkimizi birleştirmeden alınyazımızdan bir mana çıkarmak kabil olmaz.

Her ne kadar Türk’ü kalp ve kılıç yükseltti ise de gene kalp ve kılıç devirdi.

Aslına bakarsan Hazret-i Musa ve İsa ve Hazret-i Muhammed, tesis ettikleri dinlerin ne yolda uygulama olunduklarını şimdi görseler nalet eylerler.

Ben de Gönül Hanım’a İstanbul’un da Rumca “is tin polin” doğrusu şehre yada şehirde tabirinden galat olarak alındığını anlattım.

Herhangi bir dinin siyah ve kanlı perdesi sadece ilim ve irfan ile açılıyor ve gerçek yönü ilim ve irfan ile aydınlığa kavuşuyor.

Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya tenezzül etmez. Başkasının artığını yiyen, elbisesini giyen saygıya layık değildir…

Ey Türk ili! Viran hanelerinin enkazıyla mamureler süslenir. Sen iyi mi bir ocaksın ki soğumuş küllerinde ateşler gizlidir.

Türkiye’yi aşk memleketi sananlar aldanırlar. Burası sevme sevilme duygularına elverişli bir zemin değildir.

(Toplam: 12, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer