Âşık Mahzunî Şerif – Türk Dili ve Edebiyatı

Âşık Mahzunî Şerif (D: 17 Kasım 1940; Afşin, Kahramanmaraş – Ö: 17 Mayıs 2002; Köln, Almanya) Türk Halk Ozanı.

Âşık Mahzunî Şerif

Aslolan ismiyle Şerif Cırık, mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif, 1940’ın başlarında Kahramanmaraş iline bağlı Afşin’in Berçenek Köyünde doğar. İleride ‘Pir Sultanların’ ölümsüzlüğünün en büyük kanıtlarından biri olacaktır.

1956 senesinde Berçenek’e gelen ilkokuldan mezun olur. Berçenek’in okulsuz yıllarında, Elbistan’ın Alembey Köyü’nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur’an eğitimi almış, Eski Türkçe okumuş ve yazmıştır.

1957 senesinde Mersin Astsubay Okulu’na gider. 17 yaşlarındayken babasının diretmesiyle dayısının kızı Emine ile evlenir. Bu evlilikten bir kızı olsa da Mahzuni bu birlikteliği bir mektupla bitirir.

1960 senesinde Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’nu başarıyla bitirir. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi’ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğundan ordudan ihraç edilir.

1961’de Ankara’da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isminde bir kızla tanışır. Bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adlı üç evladı olur. Bu yıldan itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yapar. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar internasyonal yazınsal tartışmalara mevzu olur.

1971’de Mahzuni üçüncü eşi Fatma Hanım’ı görür beğenir sever ve evlenir. Bu evliliklerinden Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört evlatları olur. Aynı yıl gerçekleşen askerî darbeden sonrasında kurulan Nihat Erim hükümeti nin Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarına kıymasına dayanamayıp ‘Erim Erim Eriyesin’ türküsünü patlatmasından dolayı derhal tutuklanıp dört ay cezaya çarptırılır. Tahliye olur ve tekrardan tutuklanır.

1972’de Gaziantep’deki evi kundaklandı. Ozanımız’ın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor.

1973 senesinde halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanır.

1962 – 1988 sürecinde onlarca defa saldırıya uğrar, evi yakılır, mahkemelik olur, tutuklanır, hapse atılır, dövülür, dişleri sökülür…

1989 -1991 yılları aralığında ‘Halk Ozanları Derneği’ genel başkanlığını yapmıştır.

1997 yılının haziran ayında Almanya’da beyin kanaması geçirip, Almanya’nın Ulm Şehrinde tedavi görür.

1998 senesinde, 58 kaset sahibi olan Ozanımız, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı içinde birinci sırayı aldı.

Bir oldukca yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okunmuştur. Tüm türkülerinin yer almış olduğu 8 kitabı bulunan Ozanımız’ın, Bektaşi Kültürünün ve Anadolu Ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında mühim bir rol üstlenmiştir.

2001 yılının başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği sebebiyle, JFK Hospital’da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında, günümüzün Pir Sultan’ı Âşık Mahzunî Şerif, bir kez daha ölümü yenmeyi başardı. Ve aynı senenin kasım ayında kendisine, ”Elhamdülüllah Kızılbaşım ve Laikim. Ben değil yedi sülalem kızılbaştır. Bir kabahat var ise oda dedemdedir! “ söylediği için, DGM tarafınca dava açıldı. Duruşma 27. 12. 2001 tarihinde DGM’de yapılmış oldu.

Halk şiirine ve türkülerine ömrünü veren Âşık Mahzuni, 62 senelik ömrüne; 453 plak, 58 kaset ve yayınlanmış 8 kitap sığdırmıştır. Ek olarak TRT tarafınca hazırlanmış iki belgeseli vardır.

2002 Mayıs ayının 17’si Mahzuni Severler için kara bigün: Evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Kıymetli Ozanımız 62 yaşlarında Almanya’nın Köln Şehrinde hayata gözlerini yumdu.

Âşık Mahzunî Şerif Kabri

Şu an son ikâmetgâhı olan Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bulunan Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adında olan bölgede refah içinde yatıyor.

Âşık Mahzunî Şerif’in Türkülerinden Bazıları ve Sözleri

İŞTE GİDİYORUM

İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da

Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ötmek isterim viran bağlarda
Ayağıma aden kiralansa da

Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni bıraktın elin dilinde
Güldün Mahzuni’nin iğrenç haline
Mervan’ın elinde parelense de

BAYRAM GÜNÜ

Bahar kış ile barışır
Güller biter bayram günü
Küskünler hak’ka varışır
Kinler biter bayram günü

İnsanın kökü derinde
Hak’kı vardır bir yerinde
Baykuşun çöküş dilinde
Bülbül öter bayram günü

Şu bizim köyler bucaklar
Bayramda dostu kucaklar
Hak’ka bakan kör ocaklar
Yanar tüter bayram günü

Der Mahzuni ahu zarım
Ahu zarım benim kârım
Hey bana küsen dostlarım
Artık yeter bayram günü

SAVULSUN GİTSİN

Engelleme mambargo dinleme gardaş
Gelin ABD kovulsun gitsin
Üsleri müsleri çıksın burdan
Kendi toprağına savulsun gitsin

Bu herifler senden alır haşhaşı
Morfin eder sana açar savaşı
Boşuna vurmadan gardaş gardaşı
Bir bayram davulu çalınsın gitsin

Elin gavurunu boşa çagırma
Evindeki dövüşü ele duyurma
Seni senden, beni benden ayırma
Bu şekilde bir memleket öğünsün gitsin

Bu topraklar bizimdir bizim olacak
ABD bela buldu bulacak
Mahzuni bağımsız şehit duracak
Yeter ki Türkiye’m dev olsun gitsin.

BULDUĞU ZAMAN

Gökte yıldız yerde ışık görülmez
Güneş doğup gündüz olduğu süre
İnsanoğlu ara yerde sürünmez
Baş koyacak yastık bulmuş olduğu süre

Emek vermeden yetim hakkını yeme
O kül kafan ile bilirim deme
Dağılır ordular, kalkar mahkeme
İnsanlık kavgasız kalmış olduğu süre

Bak ne hale koydun acayip başımı
Zehir ettin ekmek ile aşımı
Boşa süslemeyin gömüt taşımı
Mahzuni Şerif’ im öldüğü süre

ZALİMİN ZULMÜ VARSA

Karamanın koyunu
sonrasında çıkar oyunu
Ben artık seyredemem
devrilesi boyunu

Zalımın zulmü var ise
mazlumun allahı var
Ahım seni kül eder
vallahi billahi yar

At ölür meydan kalır
yiğit ölür şan kalır
Kör ihtimaller içinde dünyada
can gider süre kalır

Mahzuni bu rıhtıma
yanaşıyor son vapur
Düşenin dostu olmaz
bunu unutma emi

YORGUNUM BUGÜN

Ey hekim çekil başımdan
Gönlümden yorgunum bugün
O yar bana inanmıyor
Dargınım bugün, dargınım bugün

Geçen günüm aylar şeklinde
Eğilmişim yaylar şeklinde
Coşup giden çaylar şeklinde
Durgunum bugün, durgunum bugün

Bu yol gider vara vara
Etrafını yara yara
Eski sevdigim dostlara
Kırgınım bugün, kırgınım bugün

Der Mahzuni bile bile
Taşa tutu beni hile
Aşık oldum azraile
Vurgunum bugün, vugunum bugün.

CANANIM

Bana yücelerden seyreden dilber
Siyah kirpiklerin ok mu cananım
İnsaf et yüzünü yüzüme dönder
Istırabın sonu yok mu cananım

Gönül sevmiş oldu benim günahım nedir
Yandım ateşine bunca senedir
Mecnun’un derdinden derdim fenadır
Bu derdin dermanı yok mu cananım

Bu dünya misaldir çatısız hana
Sonsuz kalmadı şah’a sultan’a
Deryanın içinde bir damla bana
Bu da Mahzuni ‘ye oldukca mu cananım.

AĞLAMA

Alınyazısı bu şekilde imiş bu şekilde yazılmış
Gidiyorum kara gözlüm ağlama
Mezarımız gurbet ele kazılmış
Gidiyorum dudu dilim ağlama

Ceylan bakışını üzme boşuna
Kurbanlar olayım gözün yaşına
Üzüntü yakışmıyor hilal kaşına
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Emanet eyledim benli kuzumu
Arkalarda koyma benim gözümü
Getir ver çalayım kırık sazımı
Gidiyorum kara gözlüm ağlama

Mahzuni Şerif ‘im yollar göründü
Acayip başım dertten derde büründü
Fadime’m duvağın yerde süründü
Gidiyorum kara gözlüm ağlama.

EFENDİM (Güzel Dostum)

Güzel dostum aramızda senlik kişilik olur mu
Niçin gönlüm sarayını tarumar ettin bu şekilde
Bilirsin ki viranede hanedanlık olur mu
Bir nefes alayım derken, bin zarar ettim bu şekilde

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendim

Her baharda boz bulanıp, coşup coşup çağladın
Geçemedim sellerinden yollarımı bağladın
Diyarı gurbete saldın, ardım sıra ağladın
Figanı figana ilave edip, ahuzar ettin bu şekilde

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendim

Hey Mahzuni sevdiğimin sözünü buyruk gördüm
Kuru çöllerde dolaştım, susuz değirmen gördüm
Ayaklarına yüz sürdüm, elinden derman gördüm
Kaldırıp vurdun sineme, zülfükar ettin bu şekilde

Aman aman aman güzel efendim
İkrarım sana bağlıdır efendim
Nefsim gitti sonbahara ulaştı
Seller suskun bağlar gazel efendi

BARIŞAK

Ömrümün serdar’ı gönlümün şah’ı
Sana bu günlerde noldu barışak
Gönderme ardımdan ahu imamı
Bahar geldi bayram oldu barışak

Ben giderim gönül senden gitmiyor
Kuru çöl’de mavi sümbül bitmiyor
Küsenlere mevlam yardım etmiyor
Yaşam bitti çile doldu barışak

Kara zülüflerin dökmüş kaşına
Ben seni sevmedim boşu boşuna
Gücenmek günahtır gömüt taşına
Farzet ki Mahzuni öldü barışak

GERİ DÖN

Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim
Onbeşinde bahar günüm geri dön
Birbirini tutmaz oldu sözlerim
Nerdesin pirim benim geri dön

Göçüm kalkmış Acemistan hoyunda
Sülalem sulanmış Dersim soyunda
Dünyaya gelmiştik Zeynel soyunda
Derhal gitme tatlı canım geri dön

Varıp gidip Elbistana karışsam
Ben kimim ki Yaradanla yarışam
Mahzuni’yem kırdım isem barışam
Yandı Kerem Aslı Hanım geri dön

ÇEKER GİDERİM

Ben de bir peygamber olmuş olsaydım
Birlik tohumunu eker giderdim
Ilkin yasaklardım kula kulluğu
İnsan Hak’tır deyip çeker giderdim

Bakmazdım zalimin gözü yaşına
Sabıra bağlamazdım boşu boşuna
İtikat etmezdim gömüt taşına
Taş yerine çiçek eker giderdim

İnsan olduğu yön kıbledir bana
Ben bu şekilde inandım bu sebeple insana
Oldukca sebeptir diye kavgaya kana
Tüm hududları söker giderdim

Bilgisizlik insana pusudur pusu
Kolay bilinmiyor işin doğrusu
Hocam çekmeseydi ahret korkusu
Dünyaya bal gelir şeker giderdim

Mahzuni hüner yok şah’ın tacında
Aşk yanamaz cehennemin sacında
Son isim isterse dar ağacında
İnsan der boynumu büker giderdim.

DERMANIM MI VAR

Ben de şu dünyanın nesini sevem
Ovada savrulan harmanım mı var
Çıkıp seyran edem hangi yaylayı
He deyip kalkacak dermanım mı var

Anlamaz da acayip gönlüm anlamaz
Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz
Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez
Benim padişahtan fermanım mı var

Pare pare etti hakim yaramı
Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı
Der Mahzuni neyim alır harami
Benim soyulacak kervanım mı var.

DOKUNMA KEYFİNE

Dokunma keyfine yalan dünya’nın
İpini eline dolamış gider
Gözlerinin yaşı bana gizlidir
Dertliyi dertsizi sulamış gider

Kimi süratli gider uzun yol meblağ
Kimi altın satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider

Mahzuni bu iyi mi yazı Mahzuni
Kimi zaman Şerif olur Bazı Mahzuni
Yurdunda anasız kuzu Mahzuni
İnsanlık arkasından melemiş gider

VEYSEL’E MEKTUP

Sen bu bahçelerden oldukca gelip geçtin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im
Arılarla çiçeklerde inleştin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im

Ne haktan incindin ne de incittin
Taş ile geleni gül ile ittin
Koyunu kurdunan güderek gittin
Dostlar seni unutur mu Veysel’im

Hak nurunu insanlarda aradın
Sabrı tanım ettin derde yaradın
Gönüllerde kaldın gözden ıradın
Dostlar seni unutur mu Veysel’im

Dopdoluydun gezdim dedin beyhuda
Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda
Sen dostları unutmadın dünyada
Dostlar seni unutur mu Veysel’im

Kuru söz etmedin Mahzuni şeklinde
Gözünde berraktı deryanın dibi
Mustafa Kemal’in gerçek talibi
Dostlar seni unutur mu Veysel’im

VASİYETİM

Ben Ölünce sevenlerim toplansın
Ağlamayıp benim sesim çalsınlar
Dualar etsinler kendi dilimden
Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar

Ankarada yüklesinler dengimi
Berçenekte başlatmıştım cengimi
Nevşehire taşısınlar rengimi
Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar

İnanarak gittim yüce Allaha
Hüseyinle düştüm ah ile vaha
Yanlış imam elin vurmasın daha
Bir seyitle namazımı kılsınlar
Üstüme ‘Bir Ozan Bektaşı’ yazın
Fakat yazıları derince kazın
Çekem diye şu beş taşın ayazın
Ara sıra kışın beni bulsunlar

İki fidan dikin selviden olsun
Cemler yapılırken yüreğim dolsun
Bir de bostan yapın altında kalsın
At yolcular karpuz kelek alsınlar

Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım
İşte gidiyorum kaşı kemanım
Benim sevgiydi dinim imanım
Sevenlerim beni bu şekilde bilsinler

Can taşıyan canlı kesinlikle ölür
Değişmiş olur dünyadan başka şey gelir
Benim kim olduğum yavrular bilir
Ehlibeyt dünyası haiz olsunlar

Mahzuni soyluluk sözüne doydum
İnsanlık adına serimi koydum
Ben Ali’yi sevdim, Ali oğluydum
Tüm sevenlerim hoşça kalsınlar.

AL BİRİNİ VUR BİRİNE

Yıkılası bozuk seviye
Bıçak kemiğe dayandı
Gayrı bizlere yazık seviye
Gönlümüz kana bulandı

Al birini vur birine
Koydu bizi heç yerine
Vay boyunuz devrileydi
İnandık körü körüne

Ağar kara saçım ağar
Hıçkırık sinemi boğar
Bu yılda bu şekilde giderse
Başımıza taşlar yağar

Al birini vur birine
Koydu bizi asla yerine
Deli miydik serseri mi
İnandık körü körüne

Gel Mahzuni söyle sözü
Harap ettik yazı güzü
Daha karanlık basmadan
Üsküdar’ı geçti dürzü

Al birini vur birine
Koydu bizi asla yerine
Deli miydik serseri mi
İnandık körü körüne

Ek olarak bakınız ⇒

Halk Edebiyatı

(Toplam: 41, Bugün: 1 )

Site Footer