Bîrûnî (D: MS 973, Beruni, Özbekistan – Ö: 1051?, Gazni, Afganistan) Bilim insanı.
Tam adı, Ebu’r Reyhan Muhammed bin Ahmed al-Birunî al-Harizmî. Harizm’in başkenti Kas’da bugünkü Şahabbas Velî civarlarında H.362 /M.973’te dünyaya gelmiştir. Astronomi (gökbilim), matematik, tabiat bilimleri, coğrafya ve tarih benzer biçimde alanlarındaki bilimsel çalışmalarıyla tanınır.
Arapça ve Farsçayı anadilinden sonrasında öğrenmiştir. Farsça öğülmektense Arapça söğülmeyi yeğlediğini yazmıştır. Böylece zamanında Arapçanın bilim dili olarak önemini vurgulamıştır.
Harizm dolayları, çoğunlukla Türklerin oturmuş olduğu bölgelerdendi. Birunî’nin yazılarından hemen hemen gençken Türklerle konuşmuş olduğu anlaşılmaktadır. Onun anadilinin Peçeneklerin Türkçesinin tesirinde kalmış olduğu kabul edilmektedir. Netice olarak Birunî’nin Harizm dolaylarında yaşayan Türklerden olduğu günümüzde birçok bilim adamları tarafınca kaydedilmiştir. Onun Arap ya da İranlı olduğu iddiaları doğru değildir. Onun sanı, Birunî ya da Beyrunî olarak yazılmıştır.
Onu Harizmşahlar kuşağından matematikçi alim Ebu Nasr Mansur b.Ali b.Irak korumuştur. Abd as-Samed b.Samed al-Hakim adlı bir hocasından da söz edilmektedir. Hemen hemen 17 yaşlarındayken verimli gözlem ve gözlemler yapmıştır. Bilhassa astronomi, matematik, coğrafya, tarih ve eczacılık mevzularında iyi yetişmiştir. Zamanındaki harp dolayısiyle deneylerini bırakarak Kâs’ı terketmiştir. Rey’e gelmiştir. Bir süre sonrasında yeniden Harizm’e gitmiş, hemen sonra Curcan, Gilan, Taberistan ve Kuhistan’ı egemenliği altına alan Karabasan b.Vaşmgir’in müdafaasını kabul etmiştir.
Onun H.443/M.1051’de öldüğünü kaydedenler çoktur. Sadece H.453 /M.1061 öldüğünü tahmin edenler de vardır.
Birunî’nin, İbn Sina ile de tartışmaları olmuştur. İyi bir araştırıcı olan Birunî, birçok dil bilirdi. Arapça, Farsça, Sanskritçe, İbranice, Süryanca, Yunanca ve Türkçe’nin bazı dialektleri bilmiş olduğu diller arasındaydı.
Birunî, oldukca seyahat yapmış bir bilgindir. İran, Afganistan ve Şimal Hindistan’ı dolaşmıştır. Birunî’nin ara sıra Şiîliğe ya da Karmatîliğe ilgi duyduğu ileri sürülmüşse de gerçekte bu şekilde bir tutkusu yoktu. Her türlü mezhep kaygısının üstündeydi. İslâm dinine bağlıydı. Sadece her türlü hurafenin ve tutuculuğun karşısındaydı.
Birunî’nin bazılarına gore 114, bazılarına gore ise 180 kadar kitap yazdığı bilinmektedir. Sadece bunların büyük çoğunluğu kaybolmuştur.
Onun elimizde bulunan kitaplarının bazıları şunlardır:
Birunî, bilimsel yöntemle emek harcamayı seven bir bilgindi. Nakil ve söylentileri olduğu benzer biçimde kabul etmez, çeşitli kaynakları karşılaştırırdı. Hatta kaynakların sağlamlık derecesini araştırırdı. Aklı esas alır, gözlem ve gözlem yapmayı severdi. İpnotizmayı reddeder ve büyücülüğe karşı çıkar, Hintlilerin ilâçla ölüyü diriltme savlarının tenasuhla karışık, yanlış inançlardan bulunduğunu söylerdi. Avcıların müzikle geyiği yakalamalarının, telkin ve ipnotizmaya bağlı bulunduğunu bilirdi. Astrolojiye pek güvenmezdi. Sadece bilimsel gerçeklere uyması oranında astrolojiye başvurduğu olmuştur. Fal, üfürük, uğursuzluk, yıldıza bakma usulleriyle gelecekten haber vermeyi doğru bulmazdı. Bilimsel yöntemlerle ömrün uzunluğunu saptamağa çalışmıştır.3
Birunî araştırmalarında objektif kalmaya çalışmıştır. Araştırma yaparken bilmediği ya da kuşkulu bulmuş olduğu özellikleri belirtmiştir. Astronomide gözlemler yapmış ve güneş parametrelerini ölçmüştür.4 Astronomide, bu bilimin kurucusu Ptoleme’yi eleştirerek ve onun yanlışlarını bulacak kadar derin bilgindi. Araştırmış olduğu mevzuyu kalite, nicelik, delalet ve özellik açısından incelerdi. Gözlem ve incelemeleri sonunda netice çıkarmayı başarırdı. Matematiğe ehemmiyet verirdi. Eskiler zümrütün yılanın gözünü akıtacağını söyledikleri halde deneyler yaparak bunun aslı astarı olmayan bulunduğunu gösterdi. Yağmur taşının, yağmur yağdıracağı inancını da çürüttü. Bunu da deneylerle saptadı. Ek olarak deneylerinde ve netice çıkarmada ihtiyatlıydı. Delilsiz bir iddiada bulunmazdı.
Dünyanın yuvarlaklığı ve döndüğü üstünde durduğu bilinmektedir. Yer çekiminin tespitini yapmıştır. Güneşin yerden uzaklığı, durağan(durgun) ve gezegen yıldızların durumları ve ayın hareketi hakkında gözlemler yapmıştır.
Bilhassa fizikî coğrafyanın gelişmesinde etkili olmuştur. Şehirler arasındaki mesafeleri ölçmüş, enlem, boylam ve dünyanın çevresi üzerinde emekler yapmıştır. Hemen hemen yirmi yaşlarındayken yarıçapı 10 arşın olan bir küre yaparak ülkelerin yerlerini işaretlemiştir.
Birunî, Afrika, Finlandiya, Cava, Malaya ve Serendip adaları hakkında bilgiye sahipti. Doğu sanayiinden, bambu ve çay istihsalinden, doğudaki porselen, çini ve maden üretiminden haberdardı.
Tıp biliminde de deneyleri vardı. Hükümdar Mes’ûd’un gözünü o tedavi etmişti. Eczacılıkta da ünü büyüktür. Tıpta, Psikiyatri’ye ehemmiyet vermiş, sesle telkinin tesirini değerlendirmiştir. İlâçlar hakkında informasyon vermiş, ilâcın yararı kadar yan tesirini bilmenin de tedavide mühim olduğunu vurgulamıştır.
Botanikle uğraşmış, hayvanlarla ilgili gözlemler yapmış, ışığın hızının sesten oldukca bulunduğunu saptamış, 29 maddenin özgül ağırlığını ölçmüştür. Bu ölçüler bugünün bilgisinin vardığı sonuçlara yakındır. Tuz üretimi ve maden işletmesi mevzularına da emek harcamıştır.
Birunî, 44 yaşlarında Gaznelilerin koruması altında çalışmaya adım atmıştır. Gazneli Mahmut, Mes’ûd ve Mevdûd, Birunî’ye oldukca kıymet vermiştir.
Birunî, matematiğin trigonometri branşında çağma gore oldukca kıymetli emekler yapmış ve trigonometriye yön vermiştir. Trigonometri fonksiyonlarının birer oran ve sayı durumunda olduklarım söylemiştir. Sinüs, kosinüs ve tanjant fonksiyonlarına sekant, kosekant ve kontenjanı fonksiyonlarını eklemiştir.
Takvim ve kronoloji açısından zamanına gore islâm dünyasında oldukca geniş kapsamlı emekler yapmıştır. Bu çalışmalarına kanıt olarak muhteşem bir kaynak niteliğindeki Âsâr ul-Bakiye’ ani’l-Kurûn Il-Haliye adlı eserini gösterebiliriz.6 Bu kitabından Birunî’nin çağının çeşitli ulusları ve uygarbklarıyla yakından ilgilendiğini de idrak etmek mümkündür.
al-Kanun ul-Mes’ûdî adlı eseri de astronomi açısından oldukca kıymetli bir kaynaktır. Gözlem yapma ve gözlemevi kurma açısından İslam Medeniyetine büyük hizmetler yapmıştır. Oruç ve namaz vakitleri, İslâm’da astronomiye olan gereksinmeyi artırmıştır. Me’mun zamanında ehemmiyet kazanan rasad işleri gittikçe gelişmiş ve Birunî ile mühim bir aşamaya ulaşmıştır. Onun Harezmî Ziycî’nin Temelleri, adlı eserinin İbranice çevirisi yapılmış ve Avrupa’ya tanıtılmıştır.
Birunî ve Kopernik ayrı ayrı tutulma düzlemi eğimiyle ilgili çalışmalar yapmışlardır. Birunî bu eğimin durağan(durgun) bulunduğunu, ölçülerde karşılaşılan ufak farkların gözlem ve âlet yanlışlarından kaynaklandığını söylemiştir. Kopernik ise tutulma düzlemi eğiminin durağan(durgun) olmadığını söylemiş oldu. Böylece Birunî doğru, Kopernik ise yanlış sonuca varmıştır.
Birunî, coğrafva alanında büyük otoritedir. Onun fizikî coğrafya bakımından mühim” emek harcamaları dikkati çekmiştir. Bilhassa yerküresinin boyutlarını ölçme, çeşitli yerlerin enlem ve boylamlarını saptama işlerine girişmesi önemlidir. Bilhassa boylam belirlemesi için yeni bir yöntem bulmuştur. Bu yöntem, iki nokta arasındaki boylam farkını, o iki nokta arasındaki uzaklık İle enlem farkı bilgilerinden elde etmeye dayanır. Ek olarak daha ilkin belirttiğimiz benzer biçimde on arşın çapında bir yarımküre hazırlaması ve onun üstünde çeşitli ülkelerin yerini işaretlemesi çağına gore büyük bilimsel gelişme başarısıdır.
Birunî özgül ağırlık konusunu ortaçağda düşünelebilen bir bilgindir. Onda çeşitli madenlerin birbirinden ayırdcdilmesinin, bunların özgül ağırlıklarıyla mümkün olacağı düşüncesi vardır. Bu türlü bir yaklaşım ise sadece bilimsel ve eleştirici bir zihniyetin ürünüdür.
Birunî, birleşik kaplar ilkesi, su kaynaklarının vararlı bir şekilde kullanılması, kuyulardan yükseklere su çıkarılması ve kanalların yararlı hale getirilmesi mevzularında da çalışmıştır.
İyi bir tarihçi ve Dinler Zamanı araştırıcısi olan Birunî, bilhassa Hindistan’daki inançları iyi incelemiş ve karşılaştırmalar yapmıştır.
Arapça şiirler yazan Birunî, Aıapçaya giren yabancı sözcükler üstünde durmuştur.
Birunî’nin çalışmalarında bir bilim adamına yakışan iki özellik vardır: 1- Özgür ve yansız hareket etmek. 2- Müsbet bilime ve akla uygun olmayan boş ve temelsiz görüşlere kapılmamak. Mevzuyu eleştirici bir zihniyetle incelemek. Kafi kanıtlar bulduktan sonrasında gerçeği vurgulamak. Birunî, yukarda birazcık değindiğimiz benzer biçimde simya, büyü ve afsun benzer biçimde temelsiz düşüncelere inanmamıştır. Putlara tapmanın anlamsızlığını dile getirmiştir.
Birunî, insana kıymet vermiş, insanların inanç ve bayındırlıklarının değişik olduğuna dikkati çekmiş, sadece dünya uygarlığının gelişmesinin bu çeşitlilik sonucu geliştiğini vurgulamıştır.
Birunî, kuşkusuz başta matematik, astronomi ve matematiksel coğrafyada büyük bir bilgindir. Bilimsel yöntem itibariyle yeniçağ anlayışına yakındır. Bilim tarihçisi Sarton, onu bilhassa ortaçağ islam dünyasının ve ek olarak tüm çağların en büyük bilim adamlarından biri saymıştır. Hoşgörüsü, eleştirici zihniyeti, gerçeğe kıymet verişi, cesareti, özgür düşüncesi ve deneylerden netice çıkarmasıylae Birunî kendisini kabul ettirmiştir.
Birunî, toplumsal mevzularla da ilgilenmiştir. Bir hükümdarın iyi mi olması gerektiği hususunda düşünce yürütmüştür.
Birunî’ye gore insanoğlu şu üç nedenle mutsuz olurlar:
1- İnsan yeryüzündeki yaratıkların en seçkinidir. Sadece insanoğlu kıskançlık sebebiyle birbirlerinin ellerinde olan nesnelere göz dikerler. Bu da toplumsal huzursuzluğa niçin olur.
2- Kendi inancını, mezhebini ve kabilesini ötekilerden üstün görmek, insanoğlu içinde sürtüşmelere yol açmaktadır.
3- Hurafeler ve boş inançlar, insanlığın gelişmesini önlemekte ve anlaşmazlıklar doğurmaktadır.
Birunî, felsefeyle de uğraşmıştır. Hint, Yunan ve îslâm felsefesinin bazı konularının karşdaştırmasını yapmıştır. Felsefeyi bilimlerin sonuçlarının sistematiği benzer biçimde görmüş ve inşam mutluluğa götürmüş olan bir disiplin olarak anlatmıştır. Calinos’un yazdığı bir kitabından söz ederek her tabibin bununla birlikte felsefeci olması icap ettiğini belirtmiştir. Felsefenin varlığı ve onun gerçek durumunu tanımayı amaçladığını yazmıştır. Çoğu zaman eskilerin bu şekilde bir anlayış içinde bulunduğunu vurgulamıştır. Birunî’ye gore bir bilim branşında uzmanlaşmak isteyen kişinin tüm bilimlerin en azından genel Ökelerini öğrenen bir felsefeci olması gerekir. Birunî, âlemin var olmasının bir ilk nedene bağlı bulunduğunu söylemiştir. Daha açık ifadeyle Evrenin Tanrı tarafınca yarattığını doğrulamıştır.11 Dünyada olan her şeyin, insanoğlunun doğasına uygun bulunduğunu, bunun bir tesadüf sonucu olamayacağını belirtmiştir.
Birunî evrenin hadis bulunduğunu şu demek oluyor ki yaratıldığını bekitmek için şu görüşe dayanmıştır: Cisim birbirini izleyen olaylardan ayrümaz. Olaylardan ayrı düşünülemeyen nesne, vakalar benzer biçimde sonradan olmadır. O halde cisim kadim şu demek oluyor ki öncesiz değü, hadistir. Yaratdmıştır.
Birunî görüşünü açıklarken şu mantığı da yürütmüştür: Olayların birbirini izlemesinin sonsuz olması düşünülemez. Eğer düşünülürse gamanın ı öncesiz olduğu, sonucu çıkar. Dönemin sonsuz olması ise imkânsızdır. Bundan dolayı dönemin bir parçası olan mazi, azbk-çokluğa uygun sınırı olan bir olgudur. Sayıya dayanan her olgu da bir başlangıca haizdir. Başka bir deyimle sayılı nesne, birden adım atar ve belli bir sayıda son bulur. O halde zamanm başlangıcı ve farzedilen aniden sonu vardır. Bu durumda dönemin sonlu olduğu ve sonradan meydana geldiği ortaya çıkar. Netice olarak süre sonludur ve dolayısıyle âlem yaratılmıştır. Geçmiş yılların miktarını ve sayısını ise ölçme yöntemiyle bilme imkânı yoktur.12
Birunî, insanı Tanrı’ın yarattığı en onurlu varlık olarak anlatmıştır. Onun akılla bezendiğini, iradesiyle kendini kötülüklerden sakındırma kabiliyeti bulunduğunu vurgulamıştır.13
Birunî’nin felsefeci Ibn Sina ile felsefî mevzularda tartışmaları da olmuştur. Prof. Muhammed Tancî, bu tartışmaları içeren üç ufak risaleyi yayımlamıştır.14
Birunî’nin sordurulmuş olduğu sorular içinde âlemin Aristo açısından kıdemi problemi da yardır. Birunî’nin Ibn Sina’nın cevaplarına bazı hususlarda itiraz ettiğine şahit oluyoruz.
Birunî, Ibn Sina’ya İlk Niçin, doğa, tümel ruh, güneş ve ay’ın canlılık açısından durumu, Bir’in tanımı, irade ve yokluk hakkında sorular sordurulmuş olduğu da söz mevzusudur.15
Birunî, insanoğlunun kabiliyetinin, irade ve akıl gücünün bilincinde olan bir düşünürdür. Bilgilerin Ük habercisinin beş duyu bulunduğunu söyler. İnsanın yaratıkların en seçkini ve Tanrı’nm temsilcisi bulunduğunu ifade eder. Görme duyusuyla insanoğlunun nesneleri farkettiğini ve böylece onlara bakarak Tanrı’nm varlığını bulduğunu belirtir. İşitme duyusuyla da Tanrı’nın buyruklarını duyduğumuza değinir.
İnsanın tek başına yaşayamayacağına ve toplumsal bir varlık olduğuna dikkati çeker. Kültür alışverişinin, mecburi bulunduğunu ve insanların yardımlaşması icap ettiğini vurgular.
Birunî, terbiye felsefesine ehemmiyet vermiştir. Ona gore yiğitlik, yalnız kendini değil, başkalarını da düşünmektir. Gereğinde cemiyet için sıkıntıya katlanmaktır.
İnsan, içgüdüyle hareket eden hayvandan kendini ayırmalıdır. Aklını kullanarak mânevî değerlere ehemmiyet vermeli ve kalıcı işler yapmalıdır. O, insanoğlunun iç ve dış temizliğe ehemmiyet vermesini istemiştir. İç temizliğin anahtarı iyi niyettir. Ahlâkça güzel olmak insanoğlunun elindedir. Nefsin hastalıklarını ve çirkinliklerini ruhânî tıpla iyileştiren kimse mutlu olur. İnsan, yüzünün biçimini değiştiremezse de kendini eğitebilir, iç ve dış açıdan temizliği gerçekleştirebilir. Birunî iç temizlik kadar dış temizliğe de ehemmiyet vermiştir. Evlerin, elbiselerin ve bedenin temiz tutulmasının sağbk için mühim bulunduğunu vurgulamıştır.
İnsanca hayata devam etmenin kurallarından birisi hak ve hukuku gözetmektir. Bu şekilde davrandırsa toplumun düzeni daha iyi işler. Bir insan kendisi için istediği şeyi başkası için de istemelidir.16
Netice olarak Birunî çağının çeşitli bilimleri hakkında derinliğine araştırma meydana getiren dünyanın sayılı bilim adamlarındandır. Bilimsel yöntemi benimsemesi, çağına gore büyük bir aşamadır. Bıkmadan gözlem yapması, deneylerden netice çıkarması, vakalar içinde bağ kurması, nesnel davranması, tehlikeli sonuç bilimsel bir zihniyete haiz olması dikkati çekmiştir. Hurafelere ehemmiyet vermemiş, aklı esas almıştır. Ortaçağda özgür düşünceyle araştırma yapmağa adım atmıştır.
Bilimle imanın sınırlarını çizmesini bilen Birunî, inanan bir Türk düşünürüdür. Âlemin öncesizliği görüşünü reddetmiş, İlk Niçin’in şu demek oluyor ki Tanrı’nın varlığını doğrulamıştır. Dönemin sınırı olan bulunduğunu belirtmiştir. Ek olarak ahlâk felsefesi üstüne eğilmiş ve insanoğlunun kıymetini belirtmeğe çalışmıştır.
Tüm bu nedenlerle Birunî, Türk bilim ve fikir tarihinin en büyük ve en renkli bilginlerinden biridir. Hatta Sarton’un söylediği benzer biçimde dünyanın yetiştirdiği sayılı büyük kişilerdendir.
Prof. Dr. İbrahim Agâh ÇUBUKÇU, Birunî.
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…
Türkiye Suni Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) düzenlemiş olduğu Türkiye Suni Zeka Zirvesi bu yıl yedinci kez…
Yavaş bir bilgisayar, derhal her insanın üretkenliğini engellemiş olan ve boş yere gecikmelere yol açan…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…