Bunu Sen Oku – İclal Aydın
Konusu
İclal Aydın, “Bunu Sana Yazdım Sen Oku” diyerek kendi hayatının kısa kesitleri okuyucusuyla paylaşıyor. Hayatındaki iniş çıkışları, zirveyi gördükten sonra yere çakılışlarını tüm içtenliğiyle anlatıyor. Hayalleri sayısız kere yıkılmış olmasına rağmen her defasında unutuluşa direnmiş, inancını korumuş olması okuyucuya bir ilham hikâyesi sağlıyor aynı zamanda. Her düşüşünde daha güçlü ayağa kalkan yazar, tecrübelerine sığınıyor. Yıllarca onu yalnız bırakmayan dostlarını da yad ediyor bu sırada. Hayat hikâyesi, yaşadığı aile ve dönem şartlarını içinde barındırırken, yaşananlar şiir ve eserlerinin konusu oluyor artık. Geçmişle kavga etmeyen, düştüğü yerden daha güçlü kalkan yazarın anıları; Geleceğe ve okuyucuya yazılmış notlar aslında. Dünyanın değişim hızını, ülkelerin haritalardaki yok oluşları gibi, anılarda kısacık iz bırakacak kadar çabuk oluşunu da görüyoruz. Bir anda oluvermiş gibi olan her şeyin zaman içinde uzun yaşanmışlıkların sonucu olduğunu da hatırlatıyor.
Bunu Sen Oku Özeti
İclal Aydın bu defa, nasıl anlatsam nereden başlasam? diyecek ve belki de bugüne kadar yazdığı romanların en zorunu okuyucusuyla buluşturacaktır. Bu defa hikâyenin asıl karakteri kendisi ve elli yıllık yaşamına sığdırdığı acı ve tatlı anılardır. Başarılarından çok başarısızlıklarından güçlenen İclal Aydın, kaybedişlerinden sonra her zaman yine ve yeniden ayağa kalkar. Yazmak, oyunculuk onun çocukluk yıllarından miras alışkanlığıdır. Küskünlüklerin mektuplarla iletildiği, ev hayatı içerisindeki olumsuz olayları arkadaşları ile beraber tiyatral dramlara dönüştürmesi onun ilerdeki mesleğinin temelini oluşturacaktır. Annesinin otoriter tavrı, babasına olan düşkünlüğü günlüklerine yansır. 12 Eylül darbesinde evlerine yapılan baskın ve günlerce süren bekleyişler yine bu anılar halindeki mektuplardadır. Ailedeki ayrılığı dokuz yaşındaki küçük bir kızı, o on dokuz yaşına kadar babasını göremeyişini de satırlara aktarmıştır. Halbuki yaşarken uzun gelenler, yazarken kısacık kelimelere sığmıştır. Günlüklerine geri dönüp baktığında yaşanılanların ne çabuk anılara dönüştüğünü görür.
“Bunu sana yazdım sen oku
Unut diye yazdım tez oku.”
Almanya’ya göç ettiğinde yirmi yaşındadır. Ankara’da, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi- Tiyatro bölümünde oyunculuk eğitimini yarıda bırakıp, okumaya Berlin’e gider. Altı yıl orada tiyatro eğitimi alır. Oyunculuk yapar. Ülkesine geri döndüğünde altı ay süren iş arayışı sonrası bir TV kanalında program yapmaya başlar. Televizyonculuk günlerine, radyo ve köşe yazarlığı eklenir. Samimiyeti insanlara geçtikçe sevenleri artar. Ve tabi sevmeyenlerinin sayısı da. Haksız eleştirilere maruz kalır. Dönemin usta kalemleri, yapımcılar onu bu konuda uyarırlar. Zirveye çıktıkça, korkuları da artar. “Ya bir gün sahip olduklarını kaybederse” korkusu onu 40 yaşına geldiğinde yakalar. O yılın her ayı gerçek amacının ne olduğunu yeniden düşünmeye, ulaştığı sonucu sorgulamaya iter. Her hafta bir öncekinden daha kötüdür. Hep mutlu ve başarılı görünmek zorunda olan İclal Aydın’ın da bir insan olduğunu hemen herkes unutmuştur. Annesine Alzheimer teşhisi konulmuş, aleyhte verilen mahkemenin maddi yükü sırtına binmiş ve o arada ülkede yaşanan krizle işinden olmuştur. Eriyen sadece maddi birikimi değil yaşam gücüde bitme noktasındadır. Çok ayrılıklar yaşar. Her defasında “En çok bu sefer üzüldüm” dese bile bir sonraki yaşanan onu unutturacak cinstendir. Sayısız kere yeniden kurduğu evi, hayatı bu defa yaşadığı şehre İstanbul’a arkasını dönerek İzmir de kuracaktır. Hayata olan serzenişini, saçlarını kestirerek atar. Zamanla yaraları kabuk bağlar. Eski dostlarına yenileri eklenir. Kızının okuluna yakın bir yerde kurdukları hayat onu yeniden yaşama döndürür. Yıllar önce sıfırdan başlamış olan İclal Aydın’ın artık tecrübeleri vardır. Hayatını her anlamda minimalize eder. Bu arada annesini kaybeder. O bu acıya dayanmaya çalışırken depremle yaşamlarını kaybeden sayısız insanın acısını yüreğinde taşır. Yine de kendini en iyi hissettiği alan, yazarlığa sığınır. Bir romanın bitişi ötekinin hazırlığıyla devam eder. Ayvalık’ın Kuşçular köyünde sakin bir hayat kurar. Orada yazdığı roman karakterleri çekilen dizilerle hayat bulur. Zihninde canlandırdığı sokaklar bu defa ekranlara, seyirciye yansır. İlk romanı olan “Hayat Güzeldir” peşi sıra birçok romanı ardı sıra getirir. İclal Aydın sevenleri tarafından hep sevgiyle yâd edilecek, çevresine umut vaat eden yazarlardandır.
Bunu Sen Oku – Kitap Açıklaması
Bunu Sen Oku, başarının zirvesini de hayallerinin sayısız kez yerle bir olmasını da görmüş birinin unutuşa direnen, inancını koruyan sözleriyle yazılmış bir hayat şarkısı. İclal Aydın, heykeltıraş Ozan Ünal’ın benzersiz hayal gücüyle yarattığı çizimler eşliğinde anılarının izlerini sürse de, aslında çocukluk hüzünlerine, ısrar ettiği hatalarına, hevesine ve hayallerine şefkat gösterebilen herkesin hikâyesi bu. Her düştüğünde yerden bir avuç toprakla ve yenilenmiş olarak ayağa kalkmaktan, kalbine bir şans daha vermekten yorulmayan; pişmanlığa değil gönlünce yaşamış olmanın huzuruna sığınan bir yazarın kaleminden geleceğe ve okura yazılmış bir mektup.
“Mesela biliyor musun, beni başarılarımdan çok başarısızlıklarım güçlendirmiş aslında. Her batırıp berbat etme hikâyemde bir kahramanım olmuş, bir şekilde elimi tutmuş. Onlarca yıldır benimle evden eve taşınan günlüklerimi yaz başında okuduğumda dedim ki, İclal senin bir başarı hikâyen yok! Senin muazzam başarısızlıkların var. Ama maça dönmeye bir güç, cesaret bulmuşsun her seferinde. O güç ve cesaret kaybetmekten doğuyormuş meğer…
Ben kaybettim, ben yazdım.
Ozan okudu ve karaladı.
Bunu sana anlattım, sen oku.”
(Tanıtım Bülteninden)