Kategoriler: Genel

Çarpıp kaçamadı: Dinozorları yok eden göktaşının nereden geldiğini artık biliyoruz!

Neredeyse 12 kilometreyi kabul eden büyüklüğü ile göz korkutan göktaşı, Dünya’da yaşanan son kitlesel yok oluşu başlattı.

Bilim adamları artık bu göktaşının nereden geldiğini biliyor.

Günümüzde gezegenimize çarpan pek oldukça uzay kayasının aksine, bu devasa obje, gaz devi Jüpiter’in arkasından geldi. “C tipi asteroit” olan bu kaya, koyu renkli ve Güneş Sistemi’nin dış kısmındaki kalıntılardan oluşan karbon açısından zengindi. 66 milyon yıl ilkin Dünya‘ya çarptığında, kalıntıları gezegenin her yerine saçıldı.

Almanya’da Cologne Üniversitesi’nde gezegen ve asteroitlerin kökenini araştıran Mario Fischer-Gödde, Mashable’a şu açıklamayı yapmış oldu: “Güneş Sistemi’nin dış kısmından gelen ve dinozorların kaderini belirleyen bir mermiydi.”

Fischer-Gödde, Science adlı hakemli dergide gösterilen yeni bir araştırmanın da başındaki isim.

Göktaşı gezegenimizde büyük bir iz bıraktı. Çarpışma bölgesine bugün Chicxulub Krateri diyoruz ve büyük oranda Yucatan Yarımadası altına gömülü kalmış durumda. Devasa obje sığ suya çarptı ve gezegenimizin göğüne tozlaşmış kaya püskürttü. Bu tozlar gezegeni ciddi şekilde soğuttu ve devamında uzun bir kış başladı. Fotosentez bitti, gıda zinciri bozuldu, Dünya’daki türlerin yüzde 70’i öldü. Sadece kimi dinozorlar hayatta kalmayı başardı.

Bu vakadan kalan ve Kretase-Paleojen sınırı adında olan ince bir tortu katmanı, gezegenimizin değişik noktalarında bulunmuş oldu. Bunun içindeki elementlerden önde gelen rutenyuma, Dünya’nın kabuğunda oldukça ender rastlanıyor. Şu demek oluyor ki bu tortu katmanında karşılaşılan rutenyumun neredeyse tamamı göktaşından geldi.

Daha da önemlisi, araştırmacılar, rutenyumun değişik tipleri olan rutenyum izotoplarına da gezegenimizin dört bir tarafındaki karbon zengini göktaşlarında rastladı. Dahası, rutenyum örnekleri öteki büyük göktaşı çarpmalarının kalıntılarıyla eşleşmiyordu ve bunlar Güneş Sistemi’nin iç kısımlarından geliyordu.

Fischer-Gödde şu şekilde diyor: “Chicxulub’a çarpan göktaşının bileşenlerinin karbonlu göktaşları ile aynı bulunduğunu buldu. Bunlar da, Jüpiter’in yörüngesinin arkasında oluşan C-tipi / karbonlu meteorların parçaları.”

Bu mevzuda daha önce yapılan araştırma da suçlunun C-tipi bir göktaşı olduğundan şüphelenmiş sadece analizlerinde rutenyum kullanmamıştı. Bunun sebebi ise rutenyum ölçümlerinin oldukça zor olması ve ilerleyen hızla gelişen teknolojinin bu son gözlemleri mümkün kılmış olması olarak açıklıyor Fischer-Gödde.

Cologne Üniversitesi de dahil, dünya üstünde bir tek üç laboratuvar bu ultra-özel araştırmayı yapabiliyor.

NEAR uzay aracının 27 Haziran 1997 tarihinde görüntülediği Mathilde adlı C-tipi asteroid. Boyu ortalama 61 kilometre.
Credit: NASA / JPL / JHUAPL
Dünya’ya bir dağ büyüklüğündeki göktaşının çarpmasına neden olan asteroid çarpmasına dair bir betimleme
Credit: NASA / JPL-Caltech

Güneş Sistemi oluşurken, pek oldukça C-tipi asteroid, ana asteroid kuşağının dış kesimlerinde “yaşamaya” başladı. Bu dönem Mars ile Jüpiter içinde milyonlarca kayalık obje barındırıyor. Chicxulub’a çarpan devasa suçlu, Dünya’ya uzanan yolculuğuna muhtemelen buradan başladı. Fischer-Gödde, bu duruma büyük olasılıkla iki asteroidin çarpışmasının yol açtığını söylüyor.

Ya da, gün ışığına maruz kalmak, uzay kayasının bir kısmının ısınıp, enerji salıvermesine ve bu da asteroid için bir “fiskeye” yol açmış olabilir. (Yarkovsky tesiri adında olan bir netice.)

Dünya’ya bu kadar büyük bir objenin çarpması oldukça fakat oldukça ender bir durum. Dinozorları öldürecek boyuttaki uzay kayasının çarpması 100 milyon yılda bir yaşanabilecek bir vaka. Astronomlar Dünya’nın yakınlarından geçen “gezegen bitirici” asteroidlerin yüzde 90’ından fazlasını bulmuş durumda.

Bu devasa kayalardan kaynaklı malum bir çarpışma tehdidi önümüzdeki 100 yıl için görünmüyor. Önümüzdeki bin yıl içinde bu şekilde bir şeyin yaşanma ihtimali ise oldukça düşük.

140 metrelik boya haiz objelerin gezegenimize çarpması ise ortalama 10 ile 20 bin yıl içinde bir yaşanabiliyor ve böylesi bir vaka bölgesel olarak yıkıcı olabilir.

Şanslıyız ki, astronomlar gezegenimizi tehdit eden böylesi bir asteroid keşfederlerse, NASA onu “yoldan çıkarmanın” ilk testini başarıyla yapmış oldu.

Doğal ki daha geliştirmemiz ihtiyaç duyulan bir beceri, sadece uygarlığımızı yok oluştan korumak için bu haliyle de yararlı olacağını gösterdi.

NASA böylesi bir uzay kayası için uyarı yayınlama ihtiyacı bile duymadı, büyük ya da minik. Sadece böylesi bir vaka yaşanırsa, bunu bir tek coşku verici başlıklar atan haber sitelerinden değil, dünya devletlerinin yöneticilerinden de duyarsınız.


Mark Kaufman’ın haberini Erinç Eröz Türkçeleştirdi

Bul-Tikla

Son Yazılar

Dereceleme Ölçekleri – Türk Dili ve Edebiyatı

Dereceleme Ölçekleri Dereceleme (Likert) Ölçeği Dereceleme Ölçeği: Likert ölçeği olarak da adlandırılan dereceleme ölçeği, gözlenen…

3 saat ago

Dot-com balonu ile YZ çağı ne kadar benziyor?

Üşenmenin panzehiri olan bazı ara motivasyonlar var. Birine aşık olmak benzer biçimde. Yaptığın işi sevmek…

3 saat ago

Don Toliver – New Drop Şarkı Sözü

[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…

4 saat ago

iPhone 16 ve 16 Plus incelemesi – O kadar iyi ki Pro gerekli değil

Açıkçası bu incelemeyi yazarken, iPhone 16 ve iPhone 16 Plus çok da fazla hedefimizde değildi.…

9 saat ago

Uyku apnesi şüpheniz mi var? WatchOS 11 karşınızda…

Apple watchOS 11 artık indirilebilir durumda ve uyku apnesi bildirimlerini kullanıcılara sunmaya hazır. watchOS 11'in…

16 saat ago

Dünya’nın da Satürn gibi halkası var mıydı?

Bir zamanlar Dünya'nın da Satürn'ün olduğu benzer biçimde kendine ilişik bir halkası olmuş olabilir. Sadece…

23 saat ago