Cehaletin sırrı çözüldü: Neden az bilgiyle bile haklı olduğumuz konusunda inat ediyoruz?

İnternet ortamında yabancılarla yada yiyecek masasında aile üyeleriyle münakaşaya girmek, bir duvarla münakaşaya benzeyebilir! Muhtemelen tamamımız, tüm kanıtlara haiz olmadığımız senaryolarda dahi, haklı olduğumuzu düşünmüşüzdür. Kısa sürede meydana getirilen bir psikoloji araştırmasına nazaran, insanoğlu bir karar vermek yada pozisyonlarını desteklemek için gereksinim duydukları tüm bilgilere haiz olduklarını -öyle olmasalar dahi- varsayma eğilimindeler. “Data yeterliliği yanılsaması” olarak adlandırılan bu fenomen, 9 Ekim’de bilimsel niteliği olan mecmua PLoS ONE’da gösterilen bir çalışmada detaylı bir şekilde ifade edildi.

Ohio Eyalet Üniversitesi’nden çalışmanın ortak yazarı ve teorisyeni olan nörofizyolog Angus Fletcher, “Kişilerarası çatışma artıyor ve bu da hiddet, kaygı ve genel stresi artırıyor. Bu yanlış anlamaları araştırmak ve bunların azaltılıp azaltılamayacağını görmek istedik” şeklinde konuşuyor.

Argümanları değerlendirmek

Ohio State, Stanford Üniversitesi ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden araştırmacıların oluşturduğu ekibin imza attığı çalışmaya 1261 Amerikalı çevrimiçi olarak katıldı. Tüm katılımcılar kafi suya haiz olmayan düşsel bir okul hakkında bir yazı okudu. Birinci grubun okumuş olduğu yazı, okulun daha iyi suya haiz başka bir okulla birleşmesi için nedenler sunmaktaydı.

İkinci grup, okulların ayrı kalması fikrini öne sürerken soruna başka çözümler sunan bir yazı okudu. Üçüncü grup ise hem okulların birleşmesi fikri hem de ayrı kalması fikri çerçevesindeki tüm argümanların yer almış olduğu bir makaleyi inceledi.

Bir tek birleşme yanlısı yada birleşme karşıtı argümanları okuyan iki grupta da çoğunluk, ne yapılması gerektiğine dair doğru sonucu vermek için kafi bilgiye haiz olduğuna inanıyordu. Ekseriyet, okudukları makaledeki önerileri takip edeceklerini söylemiş oldu. Birleşme yanlısı makaleyi okuyanların yüzde 88’i birleşmeyi, okulların ayrı kalmasını korumak için çaba sarfeden makaleyi okuyanların ise yüzde 77’si ayrı kalma fikrini savunuyordu.

Tüm argümanları okuyanlarda ise birleşme fikrini müdafa oranı yüzde 55’ti.

Yeterlilik yanılsaması

Ekip, tüm bilgilere haiz olmasak bile, haklı olduğumuza dair bu inanca “yeterlilik yanılsaması” adını veriyor. Fletcher yeterlilik yanılsamasını şu şekilde tanımlıyor:

Beynimiz ne kadar azca şey bilirse, bilmesi ihtiyaç duyulan her şeyi bildiğinden o denli güvenilir olur. Bu durum bizi, lüzumlu detayları kaçırdığımızda, bir karar hakkında tüm mühim gerçeklere haiz olduğumuzu düşünmeye, kendinden güvenilir sonuçlara ve kati yargılara atlamaya yatkın hale getirir.

Bu bulgular bununla birlikte saf gerçekçilik üstüne meydana getirilen araştırmalar için de tamamlayıcı bir kalite sunuyor. Bu “saf gerçeklik” meselesi, bir kişinin bir durum ile alakalı öznel anlayışının nesnel gerçek olduğuna inanması olarak açıklanabilir.

Saf gerçekçilik üstüne meydana getirilen emekler çoğu zaman insanların aynı durum hakkında iyi mi değişik bir anlayışa haiz olabileceğine odaklanır. Sadece, data yeterliliği yanılsaması, her ikisi de kafi bilgiye sahipse insanların aynı anlayışı paylaşabileceğini de gösterir.

Düşünce mi değiştiriyorsunuz?

Ekip, tüm bilgiler sunulduğunda iştirakçilerin bazılarının kararları hakkında fikirlerini değiştirmeye istekli bulunduğunu da görmüş oldu. Mesela bir tek birleşme yanlısı makaleyi okuyup yüzde 88 oranında birleşme fikrini destekleyen ilk grup, öteki argümanları da okuyunca yüzde 88’lik oran, yüzde 54’e geriledi. Aynı şekilde bir tek ayrı kalmayı korumak için çaba sarfeden fikri okuyup yüzde 77’yle bu fikri destekleyen grup da öteki argümanlarla karşılaşınca yüzde 51’e geriledi.

Fletcher, “İnsanlara tutarlı görünen birkaç data verdiğinizde, bir çok şahıs ‘bu doğru benzer biçimde görünüyor’ diyecek ve buna nazaran hareket edecektir” diyor.

Zamanlama da bu aşamada bir rol oynamakta. Ana uyarı, çalışmadaki insanların kısa sürede oluşan görüşler ile alakalı fikirlerini değiştirmiş olmaları yönünde. Zira bunlar derinden yerleşmiş fikirler değildi. Mesela, bu araştırma grubu tarafınca yürütülen ve ölüm cezasına odaklanan ikinci bir emek harcama terk edildi. Zira iştirakçilerin fikirleri neredeyse araştırma süresince asla değişmedi.

Fletcher’a nazaran, biriyle aynı fikirde olmadığınızda data yeterliliği yanılgısıyla savaşım etmenin en iyi yollarından biri durup, “Onların bakış açısını görmeme ve pozisyonlarını daha iyi anlamama destek olacak, gözden kaçırdığım bir şey var mı?” diye sormak.

Fletcher, “Bu, gereksiz kişilerarası çatışmaları ortadan kaldırmamıza destek olabilir ve enerjimizi kendimiz ile başkaları arasındaki mühim farklılıkları çözmeye odaklamamızı sağlayabilir” diyor…


Kaynak: Popular Science, PLoS ONE / Metin Aktaşoğlu tarafınca yerelleştirildi

(Toplam: 2, Bugün: 1 )

Site Footer