Chateaubriaud (Vikontu), François-Auguste-Rene (d. 4 Eylül 1768, Saint-Malo, Fransa – ö. 4 Temmuz 1848, Paris, Fransa) Fransız dış ilişkiler uzmanı ve yazar.
Fransız Edebiyatının ilk duygusal yazarlarındandır. 19. yüzyıl başlangıcında Fransa’nın önde gelen edebiyatçılarından biri olmuş, çağının gençliğini derinden etkilemiştir.
Çizgi dışı bir yaşam devam eden yoksul düşmüş bir soylunun en ufak çocuğuydu. Okul tatillerinin çoğunu kız kardeşiyle beraber Combourg’daki aile mülkünde, meşe korulukları ve yırtıcı fundalıklar arasındaki bu yarı terk edilmiş ortaçağ şatosunun insanlardan uzak, duygusal havası içinde geçirdi. Okulu bıraktıktan sonrasında süvari subayı oldu.
Fransız Devrimi başladığında kralcılara katılmayı reddetti ve Nisan 1791’de gemiyle ABD’ye gitti. Orada bilhassa kürk tüccarlarıyla beraber çıkmış olduğu gezilerde ve karşılaşmış olduğu Yerliler içinde unutulmaz anılar edindi. Haziran 1791’de XVI. Louis’nin kaçtığını öğrenince, krallığa karşı yükümlülükleri bulunduğunu düşünerek Fransa’ya döndü. Beş parasızdı; 17 yaşındaki mirasyedi bir kızla evlenerek Paris’e yerleşti. Bir süre sonrasında karısını terk ederek kralcı orduya katıldı. Thionville kuşatmasında yaralanınca terhis edildi.
1793’te İngiltere’ye gitti. Çoğu zaman parasız olduğundan tercüme yaparak ve ders vererek geçimini sağlamaya çahştı. Dünya tarihinin duygusal bir incelemesi olan Essai sur les revolurions’u (1797; Devrimler Üstüne Tecrübe etme) Londra’da yazmaya başladı. Bu yapıtta Fransa’nın yakın tarihindeki çalkantılardan yola çıkarak eski çağ devrimleriyle çağıl devrimler içinde paralellikler kuruyordu.
1800’de Paris’e dönerek özgür gazeteci olarak çalışmaya başladı; bir taraftan da kitap yazmayı sürdürdü. Bitiremediği Yerli destanının bir bölümünü Atala (1801) adıyla yayımladı. Derhal başarı kazanan yapıt, klasik pastoral anlatının yalınlığı ile romantizmin daha tedirgin güzellik anlayışını birleştiriyordu. Atala bakire kalmaya yemin etmesine rağmen bir Naçez Yerlisine âşık olan Hıristiyan bir kızın öyküsüdür. Dinle aşk içinde bocalayan kız yeminine sadık kalabilmek için sonunda kendini zehirler. Güzel betimlemelerle dolu yapıtta, renkli Louisiana ortamı ve ilkel Amerikan coğrafyasında gelişen duygusal tutku, varlıklı ve uyumlu bir düzyazı üslubuyla anlatılmıştır.
Chateaubriand 1798’de annesinin ölümünden derhal sonrasında, usçulukla din içinde yaşamış olduğu çelişkiyi çözerek geleneksel Hıristiyanlığa döndü. Hıristiyanlığı yücelttiği Le Genie du chrislianisme (1802; Hıristiyanlığın Dehası) adlı yapıtını hem kralcılar, hem de Papa’yla uzlaşarak Katolikliği devlet dini olarak geri getiren Napoleon beğendi. Chateaubriand bu yapıtta Hıristiyanlığın yüzyıllar süresince Avrupa kültürünü, mimarlığını, sanat ve edebiyatını besleyen ve kamçılayan bir güç bulunduğunu vurguluyor, böylece Aydınlanma döneminde uğramış olduğu saldırılardan sonrasında Hıristiyanlığa tekrardan eski saygınlığını kazandırmaya çalışıyordu. Chateâubriand’ın tanrı bilim anlayışı zayıf, Hıristiyanlık savunusu da mantıkdışıydı. fakat Hıristiyanlığın şiirsel ve sanatla alakalı etkilerine dayandırdığı etik açıdan üstün olduğu iddiası, yapıtının duygusal yazarlar için engin bir kaynak olmasına yol açtı. Bunun en çarpıcı örneği kitabın arkasından Gotik mimarlığa tekrardan büyük bir kıymet verilmesi oldu.
Napoleon bu yapıtından dolayı Chateaubriand’ı 1803’te Fransa’nın Roma elçiliğinde birinci kâtiplik göreviyle ödüllendirdi, fakat ertesi yıl Chateaubriand aslı astarı olmayan bir komplo sebebi öne sürülerek Enghien dükünün idam edilmesi üstüne Napoleon’u protesto amacıyla görevinden çekilme etti, izleyen yıllarda edebiyatla uğraştı ve birçok aşk serüveni yaşadı. Bu yıllarda yayımladığı kitapların en önemlisi olan ve ayrı kitap olarak ilk kez 1805’te çıkan Rene adlı romanında, adam kardeşine duyduğu tutkudan kurtulabilmek için manastıra kapanan bir rahibenin öyküsünü söyledi. Kendi yaşamını fazla gizlemeden yansıttığı bu yapıtıyla, sonraları mal du siecle (yüzyılın hastalığı) olarak adlandırılacak hastalığa tutulmuş, doyurulamayan belirsiz arzuları yüzünden acı çeken, dünyadan bezmiş melankolik kahramanları anlatma yönündeki duygusal modayı başlattı.
Chateaubriand Roma’daki ilk Hıristiyan şehitleriyle ilgili düzyazı destanı Les Martyrs (1809; Şehitler) ve Akdeniz ülkelerindeki gezilerini anlattığı İtineraire de Paris it Jerusalem (1811; Paris-Kudüs Yolculuğu. 1946-49, 3 cilt) adlı yapıtlan sebebiyle 1811’de Academie Française’e seçildi.
1814’te Bourbon hanedanının tekrardan iktidara gelmesiyle Chateaubriand’ın siyasette ilerleme umudu canlandı. 1815’te kendisine vikontluk verildi ve soylular meclisine üye oldu.
Mali güçlükler içinde geçen yaşamında, mutluluğu yalnızca Madame Recamier’le ilişkisinde buldu. Ölümünden sonrasında yayımlanmak suretiyle yazdığı, kim bilir en kalıcı yapıtı olan Memoires d’outre-tombe’u (1849-50: Mezarın Ötesinden Hatıralar: Napoleon, 1946/Napoleon Bonaparte: Gömüt Ötesinden Anılar, 1969) bu yıllarda yazmaya başladı. Daha 1810’da üstünde çalışmaya başladığı bu anı kitabında hem çocukluğundan yaşlılığına uzanan yaşamöyküsünü hem de duygu ve düşünceleri söyledi. Bir taraftan devrin Fransız tarihinin, duygusal son zamanların ruhunun ve kendi gezilerinin canlı bir portresini çizerken, bir taraftan da bayanlara kıymet vermesi, doğaya duyarlılığı ve melankoliye olan yatkınlığı şeklinde kişisel özelliklerini açığa vurdu.
Chateaubriand 1821’de altı ay süreyle Fransa’nın Berlin büyükelçisiydi. 1822’de Londra büyükelçisi oldu. 1822’de Verona Kongresi’nde Fransa’yı temsil etti ve 1824’e kadar, aşırı kralcı başbakan Villele kontu Joseph’in hükümetinde dışişleri bakanlığı yapmış oldu. Görevi esnasında Bourbon hanedanından gelen eski İspanya kralı VII. Fernando’yu tekrardan tahta çıkarmak için 1823’te Fransa’yı Ispanya’yla harbe soktu. Ispanya’ya seferi başarı göstermiş oldu, fakat maliyetinin yüksekliği, Chateaubriand’a sağlamış olduğu prestiji azalttı. 1828-29 arasındaki Roma büyükelçiliği haricinde Chateaubriand tekrar resmi vazife almadı.
Chateaubriand’ın Atala. Rene ve Les Aven-tures dıı dernier Abercerage (1826) adlı yapıtlarının Türkçe çevirileri Atala-Rene ve Sonuncu İbniserac’ın Maceraları (1937/Son İbni Sirac’ın Maceraları, 1990) adlı kitap içinde bir arada yayımlanmıştır.
Eserlerinden birçoğu Tanzimat Edebiyatı döneminde dilimize çevrilmiştir:
AZERİCE SÖZLERİ Elə bil ki sənə yad olub ayrılıq dərdi Axı dərdə düşən yenə qovuşmağ…
ABD'de yetkililer, 30 yıl sonrasında ilk kez “sıhhatli gıdanın” ne işe yaradığını tekrardan tanımladı ve…
Lazarus'un Genel Özeti Lazarus, ünlü yazar Lars Kepler'in kaleme aldığı sürükleyici bir thriller romanıdır. Kitap,…
AZERİCE SÖZLERİ Elə bil ki sənə yad olub ayrılıq dərdi Axı dərdə düşən yenə qovuşmağ…
Ne ilk ne sonuncusun Düşüp de bu tuzağa kaybeden Kendini terk eder insan Aslen aşktan…
AZERİCE SÖZLERİ Biz hər şeyi bilə bilə ayrılmışıq Dərd çəkmişik ölə ölə ayrılmışıq Ürəyi mənim…