Dil ve Anlatım | Türk Dili ve Edebiyatı

 

Dil ve Ifade

İçerik:

1) Ifade
2) Anlatıma Hazırlık
3) Anlatımda Tema ve Mevzu
4) Anlatımda Sınırlandırma
5) Anlatımın ve Anlatıcının Amacı
6) Anlatımda Anlatıcının Tavrı
7) Anlatımım Özellikleri
8) Anlatımın Oluşumu
9) Ifade Türlerinin Sınıflandırılması

1) Ifade

Herhangi bir mevzu üstünde konuşurken yada bir mevzu üstüne yazarken, belli bir gayeyi gerçekleştirmek isteriz. Bu amaç, bizi dinlemekte yada okumakta olanlara data vermek, onları nda bizim benzer biçimde düşünmelerini, belli bir vaka içinde yaşamalarını sağlamak olabilir.

Duygu ve düşüncelerimizi amacımıza uygun olarak dil ve ifade kuralları içinde ifade etmeye “ifade” denir.

Ek olarak bakınız: İyi, güzel, doğru, başarıya ulaşmış bir yazılı anlatımın özellikleri: (Açıklık, duruluk, sadelik, yalınlık, özlülük, özgünlük, duruluk, doğallık)

2) Anlatıma Hazırlık

Neyi, niçin ve iyi mi anlatmak gerektiği üstünde düşünmeden konuşmak ve yazmak tutarlı olmaz. Şahıs hem konuşurken hem de yazarken düşünerek hareket etmek zorundadır. Aksi halde mevzudan uzaklaşabilir, amacını dışına çıkabilir ve mevzuyla ifade biçimi birbirine ters düşebilir. Bu da sözlü ve yazılı anlatımda ki başarıyı engeller.

Dipnot Koyma: Yazıda geçen herhangi bir söz yada sözcükle ilgili olarak sayfa altına koyan aydınlatıcı, ek bilgiler içeren yada kaynak belirten açıklamaya dipnot denir. Yazımızı yazarken kendi birikimlerimizle beraber başka kaynaklardan da yararlanırız. Bu kaynakları sayfaların altında dipnot olarak belirtiriz. Bu dipnotlar yazının rasgele değil, kaynaklardan yararlanarak bir emek sonucu hazırlandığını gösterir.

Dipnot Koymanın Amaçları:

  • Yazıda savunulan görüş ve düşüncelerin doğrulunu desteklemek
  • Bilgilerin kaynağını göstererek, yazanı n katkısını ortaya koymak,
  • Bilgilerin doğruluk ve güvenirliği ile ilgili olarak okuyucuya tecrübe imkanı vermek,
  • İlgili mevzularda yazmak isteyenlere müracaat imkanı sağlamak.

Metinde yapı: Her yazı kendi düzeni, teması ve ifade biçimiyle kendi içinde anlamı olan organik bir birliktir.

Metinde yer edinen kelimeler, kelime grupları ve cümleler ifade bütünlüğünün oluşmasını elde eden ögelerdir. Bu ögeler anlamlı bir tüm olarak paragrafları oluşturmuş ve paragraflarda metinde anlamlı bir tüm sağlayacak şekilde bir araya getirilmiştir.

Seçilen sözcükler, kullanılan ifadeler, hedef kesime ve metnin yazılış amacına uygun olmak durumundadır. Toplanan bilgiler ve kişisel deneyimler de gene hedef kesime ve metnin yazılış amacına nazaran düzenlenmelidir.

Metinlerde özelden genele gidilebileceğ i benzer biçimde genelden özele de gidilebilir. Sadece tutarlı bir sıra ve derecelendirmenin bulunması gerekir. Ana fikir çevresinde birleşen destek fikir, data tecrübe ve örnekler  sebep-sonuç ilişkisine nazaran düzenlenmelidir.

Gözlem: Ayrıntıları fark etmeyi sağlar. İyi bir gözlemci olan yazar, bu ayrıntıları okuyucuya da hissettirir.

Gözlemlerin etkin olduğu anlatımlarda görsel ögeler öne çıkarılarak betimlemeler yapılır, akla ve düşünceye hitap eden anlatımlarda ise açıklamalı ve tartışmacı bir ifade yapılır.

Özet Çıkarma: Bir yazıyı ya da yapıtı anlamını yitirmeden belli bir oranda daraltıp küçültmeye denir.
Özetleme, okunan bir yapıtın bellekte rasgele kalan ayrıntıları olmadığı benzer biçimde, yapıtın kimi yerlerinden gelişigüzel alınmış cümleler topluluğuda değildir. Özetleme önemliyi önemsizden alıp özetleme işidir.

Not: Anlatıma hazırlık aşamasında data toplamak, deneyimlerimizi topladığımız bilgilerle zenginleştirmek, düşüncelerimizi gruplandırmak, anlatımı türünün okuyucu ve dinleyici üstündeki tesirini belirlemek gerekir. Informasyon toplamak için okumak, araştırmak, not almak, özet çıkarmak, alıntı yapmak gerekir.

3) Anlatımda Tema ve Mevzu

Mevzu: Her yapıtın bir temeli her fikrin bir dayanağı var ise, her yazınında kesinlikle bir mevzusu vardır. Yazı yazmaya kabul eden şahıs için, her varlık, her vaka, her fikir, her sorun kısacası her şey kompozisyon mevzusu olabilir. Üstünde söz söylenilen, düşünce yürütülen yazı yazılan herhangi bir vaka, fikir yada duruma denir.

Tema: Şiirde meydana getirilen duygu, fikir ve hayale denir. Mevzudan hareketle yansıtılmak istenen duygu hali şiirin bütününe sindirilir.

Ana Düşünce: Okuyucuya iletilmek istenen düşüncedir. Yazarın, bir mevzuyu okuyucuya aktarma amacıyla yazmış olduğu yazının omurgasıdır.

Başlık: Yazı başlığı o yazıda işlenilmesi kabul edilen ana fikrin aynasıdır. Yazı başlığı  okuyanların ilgisini çekmeli, onlara etki etmelidir. Okuyucu başlığa bakınca yazının nelerden söz edebileceğini kestirebilmelidir.

Tema ve Mevzu arasındaki ilişki:

  • Tema, sınırlandırılıp somutlaştırılarak “mevzu” haline getirilir.
  • Tema daha genel, mevzu ise daha hususi ve somuttur.
  • Mevzu görmek ve izlemekle algılanabilirken tema daha oldukça kavranılır.

Not: Ifade türü (şiir, öykü, fıkra, yazı …) dil ve mevzu işlenecek temaya nazaran düzenlenir.

4) Anlatımda Sınırlandırma:

Anlatıcını tavrı ve amacı, temanın sırlandırılmasında etkilidir. Yazar, soyut temaları şahıs, vakit, ifade, ifade biçimi, mekan, bağlam benzer biçimde yollarla somut hale getirir. Kısaca anlatılan vaka, kişiler, vakit ve anlatılanlarla sınırlandırılır.

Örnek:

5) Anlatımın ve Anlatıcının Amacı:

Üslup: İfade seçimi. Sanatçının duyuş, düşünüş ayrılığı. Her ozan ve yazarın kendine nazaran bir üslubu vardır.

Anlatımda üslup, amaca ve muhataba nazaran değiştirilir; şu sebeple yazışma kurulan şahıs kısaca alıcının durumuna nazaran ve göndericinin amcına nazaran yazışma kanalında değişim yapılabilir.

Bir mevzu herhangi bir amaçla yazılmışsa ifade biçimide bu amaca nazaran şekillenir.

Örnek:

  • Su iki hidrojen bir oksijenden oluşur. Maddenin üç halinden biridir. (bilimsel)
  • Su insan yaşamının vazgeçilmezlerinden biridir. İnsan hayatında deyimlerin içine kadar bile girmiş olan bu madde yaşamın deposu kabul edilir. (sanatla alakalı)
  • İstanbul un en büyük problemlerinden kabul edilen su problemi son yıllarda meydana getirilen çalışmalarla çözüme kavuşturuldu.

NoT: İletiyi gönderene gönderici, iletiyi alana alıcı, göndericinin vermek istediği mesaja ileti, iletiyi gönderme şekline kanal, iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam, alıcının iletiyi algılayarak verdiği cevaba dönüt denir.

6) Anlatımda Anlatıcının Tavrı:

Aynı temada ortaya konulmuş olan metinlerin değişik olmasının sebebi, her sanatçının bakış açısının ve ifade tarzının değişik olmasıdır. Ek olarak değişen vakit ve mekan, insanların düşüncelerinin farklılaşması, aynı temanın değişik tarzlarda yorumlanmasını da bununla beraber getirir.

Yazarlar eserlerinde kişiden kişiye değişmeyen, kanıtlanabilen nesnel yargılar kullanabileceği benzer biçimde; kişisel düşüncelerini ve duygularının ifade edeceği öznel yargılara başvurabilir.

  • İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir. (Öznel ifade)
  • İstanbul Türkiye’nin en kalabalık şehridir. (Nesnel ifade)

Yazarın başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek amacıyla gerçekleştirdiği ifade dolaylı ifade, kendi gözlemlerini ve deneyimlerini dile getirmiş olduğu her düzeydeki ifade ise direkt anlatımdır.

  • Ahmet Haşim’in şiirlerini oldukça seviyorum. (Direkt)
  • Ahmet Haşim Suriye’de doğan. (Dolaylı)

Yazarın metinde somut yada soyut kelimeler kullanımı anlatımda somut yada soyut olması bakımından anlatımı etkisinde bırakır. Somut ifade daha oldukça bilimsel, soyut ifade ise daha oldukça felsefi metinlerde kullanılır.

  • “sevgi” mevzusu ele alınan bir metinde mevzunun ele alınış biçimi soyuttur.
  • “tv”mevzusu ele alınan bir metinde mevzunun ele alınış biçimi somuttur.

Anlatıcının duyu organlarıyla anlatımı  somut ifade özelliği kazanır, bunların haricinde ki anlatıcının başkalarından işittiği yada deneyimlerini ifade etmiş olduğu ifade ise soyut ifade özelliği kazanır.

Not: İletişimde anlatıcı ile anlatılan nesne yada mevzu arasındaki ilişki anlatımım öznel yada nesnel, direkt yada dolaylı, somut yada soyut olması bakımından anlatımı etkliler.

7) Anlatımım Özellikleri

Duygu ve düşüncelerin açık ve net bir halde anlatılması gerekir. Anlatılacak hâl ve vaka, betimlenecek görüş ve sezgi, dile getirilecek duygu ve fikir anlatıcının zihninde açık ve net halde belirlenmelidir. Anlatılacak, betimlenecek hususlar, dilin malum ve kabul edilen kurallarına uyularak düzenlenmek zorundadır.

Akıcı bir metinde cümleler, gereksiz ve anlaşılması güç ifadelerden arındığı için metnin anlaşılması daha kolaydır.

Yalın bir metinde ifadenin mütevazi, gösterişsiz, kısa ve kati olması metni okuyan her insanın anlamasını sağlar.

Not: Söylenişi zor seslerin kullanılması, ses düzeyinde, arka arkaya sert ve yumuşak hecelerden meydana gelmiş sözcüklerin kullanılması  sözcük düzeyinde; sözcük tekrarları ve aynı anlama gelen sözcüklerin bir arda kullanılması, cümle düzeyinde; cümlelerin dil ve düşünüş yönünden sağlam bir bütünlük oluşturması paragraf düzeyinde akıcılığı bozar. Açık olmayan yazılarda ifade kapalıdır.

8) Anlatımın Oluşumu

Bir metinde dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine “bağlaşıklık” (dil bilgisi bağlantısı) denir.

  • Ya biz yolumuz – un  son-u-n-a  var-madan  gece  olursa!

Verilen cümledeki dil öğeleri dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesiyle bağlaşıklık sağlanmıştır.

Bir metin yalnızca dil bilgisi kurallarına nazaran düzenlenmez. Dil öğelerinin ifade ettikleri husus ve durumlar içinde anlam bağıntıları da vardır. Bu anlam bağıntılarına bağdaşıklık denir. Kelimelerin yeni bir anlam ifade etmek için yan yana getirerek oluşturduğu söz gruplarına bağdaştırma denir.

Dil tek tek kelimelerle konuşulmaz. Bir terimi anlatması  için birden fazla kelime yan yana getirilerek bir şey anlatılır. “Ben dergiye yetiştirmek için gün boyu evde zorlukla bir öykü yazdım”cümlesindeki dil öğeleri (Ben, mecmua, yetiştirmek, için, gün boyu, ev, zorlukla, bir öykü, yazmak) içinde anlam ilişkisi vardır. “Öykü “yazılan bir şeydir. Bir “yer”de yazılır örnek olarak “ev”de. Öylesine de yazılabilir bir yere “yetiştirmek için “de yazılabilir. Yetiş tirilecek yer bit basımevi, dost, öğretmen, okulda olabilir bir “mecmua” de olabilir. Yazarken “güçlük”da çekilebilir, kolaycada yazılabilir. İşte bu cümleyi oluşturan on bir kelimenin bir merkezde anlamlanmasına “bağdaştırma” denir.

Bağdaştırmalar, dilde yaygın olarak kullanılan ifadelerle oluşabildiği benzer biçimde birbiriyle uyuşmayan kelimelerden de oluşabilir.

  • Çalı demeti ⇒ Alışılmış Bağdaştırma
  • Korkulu giyim ⇒ Alışılmamış Bağdaştırma
  • Ekili tarla ⇒ Alışılmış Bağdaştırma
  • Manyak film ⇒ Alışılmamış Bağdaştırma
  • Kurumuş göller ⇒ Alışılmış Bağdaştırma
  • Masum bir ıssızlık  ⇒ Alışılmamış Bağdaştırma

Kelime, kelime grupları yada cümlelerin metinde bulunmuş olduğu yere bağlı olarak değişik anlamlar kazanmasına “bağlam” denir.

  • Arabam sıfırdır, bir problem çıkarmaz.
  • Öğrencilerimden üç şahıs sıfır aldı.

“sıfır” kelimesi cümlelerde kullanışına nazaran anlam kazanır.

9) Ifade Türlerinin Sınıflandırılması

İletişime katılan ögeler (gönderici, alıcı, ileti, kanal, bağlam) alıcıda uyandırılmak istenen tesir (mevzu, tema) ve anlatıcının mevzu yada nesne karşısındaki tavrı (üslup, ifade) ifade türünü belirler.

Bir anlatımda gayemiz heyecanlandırmak ise  o şeyi vaka yada vakalar yöntemiyle okuyanları adeta vakası yaşayacak bir halde hikâye ederiz. Okuyanları bir hayal vasıtasıyla ilişkilendirmek, o şeyi gözleri önünde canlandırmak istiyorsak, sanatlı, imâlı ifade kullanarak onu bir tablo benzer biçimde canlandırarak betimleriz. Hedefimiz data vermek ise sanatsız ve açık bir ifadeyle direkt doğruya anlatma yolunu tercih ederiz. Verilen data ve haberler mevzusunda okuyanları inandırmak istiyorsak amacımızı kanıtlama ve delillerle ifade ederiz.

Ek olarak bakınız ⇒ Ifade Türleri

Not: Hikayede, betimleyici-öyküleyici ifade; Makalede, kanıtlayıcı-açıklayıcı ifade kullanılır.

(Toplam: 8, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer