Dune: Çöl Gezegeni İkinci Bölüm’de “Şeyh Hulud” evrim geçirdi, peki neden?

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki’de gördüğümüz kum solucanları, ilk Dune’da gördüğümüzden fazlaca değişik. Evet, fizyolojik olarak benzerlik taşıyorlar; dairesel bir ağız, kristalize dişler, Arrakis’in acımasız çöl koşulları için son aşama uygun, kalınca bir deri. Öykü açısından ise fazlaca değişik bir görevleri var, gizemli karakterlerden, fazlaca iyi tanıdığımız müttefiklere dönüşüyorlar.

Yönetmen Denis Velleneuve, Mashable’a verdiği röportajda şu şekilde diyor: “Bölüm Bir’de, kum solucanları bir tehditti, görünmez bir tehdit. Onları duyabiliyordunuz, sadece göremiyordunuz.”

Arrakis’e gelen dış dünyalılar için kum solucanları gizli saklı bir tehdit.

Dune: Çöl Gezegeni Kısım İki’de Timothée Chalamet
Credit: Courtesy of Warner Bros. Pictures

Hakkaten de, 2021 yılındaki Dune’da kum solucanları ile etkileşimimiz çoğunlukla “hasatçı” adlı baharat toplayan araçları yutarken kısa bir an ağızlarını ve dişlerini görmemizden ya da kumun altında gövdelerinin ilerleyişini izlememizden ibaretti. Bunun sebeplerinden birini Villeneuve şu şekilde açıklıyor: “Bir kum solucanı devamlı kendini yüzeyden korumak ister. Oldukça utangaç canlılar. Devasa bir varlık olsa da, kendini mümkün olduğunca gizlemeye emek vermesi fikrine bayılıyorum.”

Dune’da, kum solucanlarını kısıtlı şekilde görebilmemiz, birazcık da perspektif ile ilgili. Paul Atreides (Timothée Chalamet) ya da Dük Leto (Oscar Isaac) şeklinde Arrakis’e yabancı olan karakterlerin gözlerinde, kum solucanları korkulmaları ihtiyaç duyulan yabancı varlıklar. Dune’un kum solucanlarını dikkatle gizleyen yapısı, bu karakterlerin çöle alışkın olmayan perspektif ile örtüşüyor.

Paul ve anası Jessica (Rebecca Ferguson) kendilerini Arrakis çölünün derinlerinde bulduktan sonrasında kum solucanını ilk kez gerçek boyutlarıyla görüyoruz, kayalıklara kaçtıklarında, üzerlerinde beliren devasa varlık olarak. Bu sahne, Dune’un efsanevi bilim kurgu yaratığına bakışında mühim bir değişimi de simgeliyor. Artık kum solucanını gizlemeye gerek kalmadı. Yaratığa bir kaç saniye bakıyoruz, film bizi görünüşüne alıştırıyor. Ileti fazlaca açık: Paul, Jessica ve izleyici artık Arrakisli değil. Artık Fremen bölgesindeler ve bunun anlamı solucanlar demek.

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki, bu fazlaca mühim kum solucanı sahnesini daha da ileri taşıyor. Artık onları çevreleyen bir gizem ya da perde bulunmuyor. Burada onların pullu, çıkıntılı derilerini yakından görüyoruz. Karakterler onlara çölde harbe giderken biniyorlar. Bir noktada, Fremen siyeçinde tutulan bebek bir kum solucanı bile görüyoruz. Bu solucan, Ab-ı Yaşam adlı gizemli ve zehirli maddeyi üretmek için kullanılıyor.

Kum solucanlarıyla yakınlaşmak, kültürel birleşmenin bir formu haline geliyor.

Dune: Çöl Gezegeni İkinci Bölüm’de Javier Bardem
Credit: Niko Tavernise

Dune: Çöl Gezegeni İkinci Bölüm’de kum solucanlarının yeni gördüğümüz bu yüzü, Paul’un Fremenler ile olan müttefikliğinin direkt sonucu. Arrakis’in bu yerli halkını daha iyi tanıdıkça, onların çöl yaşamına ve kum solucanlarına bakışını daha iyi anlıyoruz. Şeyh Hulud adını verdikleri kum solucanlarını, tanrılarının fizyolojik tezahürü olarak görüyor, bu yüzden de onlara saygılı bir sadakatle yaklaşıyorlar. Doğal bununla beraber kum solucanlarını seyahat şeklinde kendi gereksinimleri için kullanabildiklerini de unutmamak gerek. Bir kum solucanı, “çöpleri toplamak” için bile kullanılabilir; filmin bir sahnesinde Fremenler solucanı öldürdükleri Harkonnen askerlerinin cesetlerini yutması ve savaştan geriye bir iz kalmaması için çağırıyor.

Kum solucanlarının ürkütücü yaratıklardan, günlük yaşamın tanıdık bir parçası haline gelmesi Frank Herbert’in romanında da var. Paul’den ayrı kalmasından iki yıl sonrasında onunla yine buluşan Gurney Halleck (Josh Brolin), Fremenler ile kum solucanları arasındaki bu ilişkiden hayrete düşüp Paul’e “Arrakis’te her insanın korkmuş olduğu canlıya basit bir binek şeklinde davranıyorsunuz” sözlerini söylüyor. Doğal “hepimiz” ile anlatılan, Arrakis’e gelen dış dünyalılar, kum solucanlarını baharat üretiminde bir engel olarak görenler. Harkonnen ve Atreides şeklinde kolonileştiriciler onlardan kaçarken, Fremenler kum solucanlarını kucaklıyor.

Villeneuve için, Paul’ün Fremenler ile yakınlığı ve kültürlerine olan sevgisi, Fremenlerin solucanlarla iyi mi etkileşime girdiğini daha yakından görebilmesi için fırsat sunuyor. Villeneuve, bunu şu şekilde açıklıyor: “Paul, Fremen kültürü mevzusunda daha çok bilgilendikçe, daha da artan şekilde onun bir parçası olmak istiyor. Paul’ün bir kültüre girmek istemesi; sadece kendi yolunu dayatmayı seçmeyip, onlardan biri olmayı istemesi beni etkiledi. Ve doğal ki Fremen olmanın mühim koşullarından biri, kum solucanına hükmedebilmek.”

Dune: Çöl Gezegeni İkinci Bölüm‘de Paul sonunda bir kum solucanına hükmediyor

Timothée Chalamet, Dune: Çöl Gezegeni İkinci Bölüm’de
Credit: Niko Tavernise

Bu da bizi kum solucanlarının merkezde olduğu Dune: Çöl Gezegeni İkinci Kısım’da, Paul’ün ilk kez kum solucanını sürdüğü ana getiriyor. Bu sahne yalnız Frank Herbert’in orijinal romanındaki en unutulmaz sahnelerden biri değil, bununla beraber kum solucanı ile en yakın temasımızı da içeriyor. Villeneuve bu sahneyi “kotarabilmek” için, onu elinden geldiğince gerçekliğe dayandırmaya çalıştığını söylüyor:

“Tamamı kitabından benim kendi çıkarımlarına dayanıyor. Bir Fremen’in iyi mi kum solucanı üstüne atlayıp, koşum takımını taktığı ve bunun fizyolojik olarak iyi mi mümkün olabileceği. Kum solucanı sürme sahnesinin alabildiğince gerçek ve coşku verici görünmesini istedim. Bir motosiklet yarışı şeklinde olmasını istedim.”

Netice kum ve baharatın soluk kesecek bir çığa dönüşmesini çağrıştırıyor; Villeneuve izleyiciyi Paul’ün sürüşü sırasındaki her iniş ve çıkışı hissetmeye çağırıyor. Solucanların fizyolojik özelliklerinin yeni taraflarını de görüyoruz, sert kıllar ve halka segmentlerinin içindeki daha duyarlı kısımlar şeklinde.

Sahneyi planlamak aylar sürdü, hususi bir “solucan ekibi” insanoğlu ve kum solucanları arasındaki etkileşimleri muhteşem hâle getirmek için çalıştı. Villeneuve bu emek harcamaları şu şekilde konu alıyor: “Geliştirilmesini istediğim bir tekniği keşfetmeye kendini adamış hususi kuvvetler gibiydiler.”

Yönetmen, sahne için geliştirilen aslolan teknolojiyi izahat mevzusunda ise fazlaca utangaç ve “sahneleri iyi mi çektiğimizi izahat mevzusunda tutucuyum, zira bu bir halde büyüyü bozuyor. Yaptığımız şeye insanların inanmasını seviyorum” diyor.

Gene de, kum solucanı sürmeyi muhteşem şekilde başardıktan ve Fremen yaşamına kum solucanlarının iyi mi entegre bulunduğunu göstermesinden sonrasında bile, Villeneuve, Arrakis’in bu ikonik yerleşimcileri ile ilgili fazlaca fazla keşfedilecek şey bulunduğunu belirtiyor. Sonuçta, solucanın yalnız dışını gördük. Peki dişlerin ötesinde neler yatıyor? Eğer Villeneuve bir yolunu bulursa, bunu öğreneceğiz.

Villeneuve’ün yüzü aydınlanıyor ve şu şekilde diyor: “Eğer Dune Mesihi uyarlaması olursa, muhteşem bir fikrim var. Bir kum solucanından iyi mi çıkabileceğiniz ile ilgili.”


Belen Edwards’ın haberini Erinç Eröz Türkçeleştirdi

(Toplam: 2, Bugün: 1 )

Site Footer