Ercüment Ekrem Talu (D: 1886, İstanbul – Ö: 16 Aralık 1956, İstanbul) Gazeteci, siyasetçi, yazar.
Ercüment Ekrem, 1886 senesinde İstanbul İstinye’de dünyaya gelmiştir. Babası Tanzimat dönemi yazarlarından Recaizâde Mahmut Ekrem Bey‘dir. Kendisi çocukluğunu şu şekilde anlatır:
“Tam manasıyla İstanbul çocuğuyum. Burada doğdum, çocukluğumun en mesut safhası burada geçti. Edebiyatta ve düşünce âleminde şöhret bulmuş kimselerin muhitinde yaşamak bahtiyarlığına mazhar oldum. Babam tahsilimize oldukca itina etti, pek küçükken lisan öğrenmemize çaba sarfetti. Mektepten çıktığım zaman-Türkçe kadar Fransızca, Rumca ve İngilizce biliyordum. Ne kadar isabet olmuş… Daha sonraları hayatta kazandığım başarıları bu lisanları bildiğime borçluyum.” (Hilmi Yücebaş, Tüm Cepheleriyle Ercüment Ekrem, İst. 1957, s. 3)
İyi bir tahsil gören Ercüment Ekrem, Fransız mekteplerinde okumuş, Galatasaray Lisesi’ni ve Mekteb-i Hukuk’u bitirmiş, Paris Siyasî İlimler Okulu’na devam etmiştir.
1906’da Düyûn-ı Umûmiye’ye çevirmen olarak giren Ercüment Ekrem, 1908’de Ayan Meclisi mütercimi, sonrasında da Babıâli teşrifat memuru olur. Damat Ferit Paşa’nın sadrazamlığında Matbuat Umum Müdürlüğü’ne atanır (1919). Aynı göreve aralıklı olarak üç kere getirilen Ercüment Ekrem, 1924 senesinde Riyâset-i Cumhur Başkâtipliği yapar. Talû, 1931 senesinde da Varşova Elçilik müsteşarlığı görevine atanır.
Ercüment Ekrem sonrasında sırasıyla Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler), Ankara Hukuk Fakültesi, Gazi Terbiye Enstitüsü Fransızca Öğretmenliği, Galatasaray ve Nötre Dam de Sion Liselerinde Edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulunur. Nüktedan, hazırcevap ve hoşsohbet birisi olan Ercüment Ekrem’in Türk millî eğitimine büyük hizmetleri vardır. 1950 senesinde Galatasaray Lisesi öğretmenliğinden emekliye ayrıldıktan sonrasında, İstanbul Kent Tiyatroları Edebî Heyetinde ve Sular İdaresi yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur.
16 Aralık 1956’da İstanbul’da yatmakta olduğu Fransız Hastanesinde siroz hastalığından ölen Ercüment Ekrem Talû, Zincirlikuyu Mezarlığına gömülmüştür.
Ercüment Ekrem’in ilk yazıları 1904’te “Küçüklere Mahsus Gazete’de yayımlanır. Bu hadiseyi kendisi şu şekilde anlatır: “Gazeteciliğe intisabım babamın muhitinde bana arız olan yazı yazmak hevesi ile .adım atmıştır. İlk nesrim İbn-il Hakkı Tahir Bey’in neşrettiği Küçüklere Mahsus Gazete’de çıkmıştır. Ben imzamı taşıyan bu çocukça yazıyı hâvi nüshanın satılığa çıkmış olduğu gün duyduğum gururu hayatımda tekrar duymadım. O gün tüm dünya benimle meşgul zannediyor ve bu zan ile iftihar ediyordum. Düzine ile satın aldığım o nüshadan, ne yazık ki elimde bir tane kalmadı. Kalsaydı da bugün o çocukça gururumla kendi kendime istihza etmek için ara sıra bir göz gezdirseydim!” (Hilmi Yücebaş, a.g.e., s. 4)
Meşrutiyetten ilkin Ercüment Ekrem’in Fransızca gazeteler de dahil olmak suretiyle birçok gösterim organında çeşitli yazıları görülür. Fakat onun aslolan şöhreti ve gerçek muharrirlik yaşamı 1908’den sonrasında adım atar. Bu tarihten itibaren Ercüment Ekrem’in devrin çeşitli gazete ve dergilerinde çoğu zaman alaya bir üslûpla yazıya döktüğü mizahî fıkraları, söyleşi ve hikâyeleri yayınlanır. Bu yazılarında Ercüment Ekrem, Karga, Çekirge, Kertenkele, Ebul Muvakkar, Evliyayı Cedit benzer biçimde değişik müstear adlar kullanır.
Mütarekeden ilkin (1920) Aka Gündüz’le beraber “Alay” adlı haftalık bir gülmece dergisi çıkarır.
Ercüment Ekrem, bilhassa romanlarında Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi seçimi anlatımı benimsemiş ve bu iki şahsiyetin üslûbunu şahsında daha yeni ve parlak zeka çizgilerle birleştirmeyi başarmıştır. Romanlarının yanısıra hikâye ve tiyatro vadisinde yazdığı eserlerinde de ısrarla toplumsal meseleleri ele alıp işleyen Ercüment Ekrem, bunların hiçbirinde edebî zevki ve içtimâi nükteleri ihmâl etmez. Hem de eserlerinde çeşitli tipleri son aşama doğal ve canlı tasvirlerle kaleme alan Talû, edebiyatımızda meddah geleneğini yazılarında başarıyla sürdüren müstesna şahsiyetlerden biridir. Eski İstanbul yaşantısını tüm realitesiyle ve doğal çevresi içinde eserlerine aksettiren Ercüment Ekrem, yazdıklarıyla okuyucusunu bu mekanlarda gezi ettirir. Anlatımındaki renklilik ve mizacındaki zarafetle edebiyatımızda apayrı bir yere haiz bulunan Ercüment Ekrem’i oğlu Muvakkar Ekrem de şu satırlarla anlatır: “Babam Ercüment Ekrem, bir sanat ailesinin orta kuşağı sayılır. Büyükbabası Recai Efendi hat ustası, babası Ekrem Bey de ozan ve bu sahada üstat adamdı.
Ercüment Ekrem Talû, Türkçeden başka Farsça, Fransızca, İtalyanca, Lâtince, Yunana, İngilizce, Almanca, İspanyolca, Lehçe dillerim okur, konuşur ve yazardı. Resmî hayatında, matbuat sahasında inişli çıkışlı, tatlı acı günler yaşadı. Fakat hususi hayatında kesinlikle hak etmediği bahtsızlıklara uğradı. Bankacı, politikacı, yönetici, ozan, romancı» hikayeci, çevirmen, fıkracı, lügatçi, öğretici, dilci Ercüment Ekrem’in altmış sekil senelik Yaşam içinde “gülmece üstadı” diye anılmasının ve sağlığında da, ölümü ertesinde de onu bu tarafı ile anmamışın ve yanmamızın bir sebebi olsa gerek. O hakikaten kalemi ile, sohbeti ile, mimikleri ile, hicvi ile yüzde yüz “komiklik” adamı idi. Sayılamayacak kadar oldukca ve bir çok zihinlerde dağılı kalmış “nükteler” sahibidir. Hiç kimseye yaranmak yada kimseyi yermek için değil, bir tek fışkıran zekasına gem vurmuş olmamak için ve korku, perva tanımadan yazmış, söylemiştir. Bende maalesef yazılı hiçbir eseri mevcut değildir. Kendisinin de her şeyini kâğıda döküp sakladığını sanmıyorum.” (Hilmi Yücebaş, a.g.e., s. 8)
Ercüment Ekrem Talu’nun Eserleri
Roman:
1) Gün Batarken (1922),
2) Kopuk (1922),
3) Asrîler (1922),
4) Sabir Efendinin Gelini (1922),
5) Kundakçı (1926),
6) Meşhedi İle Devriâlem (1927),
7) Kodaman (1934),
8) Bu Gönül Bu şekilde Sevmiş oldu (1941),
9) Çömlekçioğlu ve Ailesi (1945),
10) Beyaz Şemsiyeli (1939),
11) Şevketmeâb (1925),
12) Vapur Aslanı (1928),
13) Meşhedi Aslan Ardında (1934),
14) Papeloğlu (1938),
15) Kan ve İman (1941).
Hikâye:
1) Teravihten Sahura (1927),
2) Kız Ali (1926),
3) Güldüren Kitap (1927),
4) Gün Doğmayınca (1927),
5) Meşhedi’nin Hikâyeleri (1927),
6) Sevgiliye Masallar (1925),
7) Evliya-ı Cedit (1936),
8) Dünden Hâtıralar (1945), İstanbul’un eski yaşamını özetleyen ve Münif Fehim tarafınca resimlenmiş olan bir hikâye-albüm niteliğindedir.