Karakterler
Üsteğmen Mehmet Tolun: Kafkas Cephesi’nde tutsak düşüp Sibirya’daki Gradok Tutsak Kampı’nda tutulan bir Osmanlı subayıdır.
Gönül Hanım Kaplonova: Sibirya Tatarları’ndan varlıklı bir ailenin kız evladıdır. Paris’te edebiyat eğitimi almış, tarihe meraklı biridir.
Bahadır Kaplanov: Gönül’ün abisidir.
Kont Zichy: Gradok Kampı’nda tutsak tutulan bir Macar varlıklı subayı.
Mevzusu
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde tutsak düşerek Sibirya’da bir kampa götürülen Üsteğmen Mehmet Tolun ile Tatar kızı Gönül’ün aşk hikâyesi Mehmet Tolun ve Türkçü bir Macar kamptan kaçarak Orhun Abidelerini ziyaret ederek, Gönül ve kardeşi Bahadır’ın eve dönüş maceralarını konu alıyor.
Mehmet Tolun Bey, Sibirya’da tutuklu bir Türk subayıdır. Eylül 1917’de bigün saat almak için kasabaya gittiğinde Tatar tüccarı Ali Bahadır Kaptanoğlu ve kız kardeşi Gönül ile karşılaşır. Tarih sohbetine dalarlar ve Türklerin Orta Asya’daki Orhun abidelerini ziyaret etmek istediklerini söylerler. Bu düşünce Gönül Hanım’dan gelir. Ilkin Tolun Bey’i kurtarma fikrine kapıldılar. Tolun Bey’in tutsak arkadaşı Macar yedek teğmen Kont Bela Zichy de bu gruba katılır. Gruptakiler Orhun Yazıtlarına doğru yola çıkarlar. Yol süresince Türk zamanı hakkında söyleşi ederler. Oraya vardıklarında Kültigin ve Bilge Kağan’ın anıtlarını bulurlar. Anıtların o devrin koşullarına uygun kopyalarını çıkarmışlar ve giderken yanlarında bir heykel başı götürmüşler. Gönül Hanım ile Tolun Bey içinde da duygusal bir yakınlık vardır. Bu ziyaret hususi bir yerde olduğundan Gönül Hanım ve Tolun Bey abidelerin yanında nişanlanır. Firari olduğundan Kont ve Tolun Bey, Gönül Hanım ve Ali Bahadır’dan ayrılarak Türkiye’ye gelirler. Tolun Bey Türkiye’de gezi üstüne dersler verir. Kendisinden uzun süre haber alamayan Gönül Hanım, Rusya’daki ihtilal sebebiyle ağabeyi Ali Kaptanoğlu ile Türkiye’ye geldi ve Tolun Bey ile evlenir.
Edebiyatımızdaki aslolan yerini yazı yaşamının ikinci devresinde yazıldığı hikâyeleri ile elde edilmiş Ahmet Hikmet Müftüoğlu, önceleri Servet-i FÜ’nün topluluğu içinde yer almış, sonrasında millî edebiyat akımı tesirindeki yazılar yazmaya adım atmıştır. Yerli mevzuları millî bir üslupla, mütevazı bir üslupla kaleme almıştır.
İkdam ve Servet-i FÜ’nün dergilerinde yazdığı düz yazılarda iyi bir etki uyandırmak, gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir dil ve üslup kullanan Ahmet Hikmet, ağır ve anlaşılması güç Servet-i FÜ’nün dilini işlediğini ve hayal ürünü mevzuları ele aldığını bizzat kendisi ifade eder. II. Meşrutiyet’ten sonrasında dönemin modasına uyarak o da millî edebiyat akımı doğrultusunda hareket eder. Millî duyguları kuvvetli bir sanatçı olan Ahmet Hikmet, 1908’den sonrasında süregelen Türkçülük hareketinin kurucuları içinde yer almıştır. Türk Ocağı şeklinde oluşumların kuruluşunda vazife almıştır, Türk Yurdu dergisinin
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…
Türkiye Suni Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) düzenlemiş olduğu Türkiye Suni Zeka Zirvesi bu yıl yedinci kez…
Yavaş bir bilgisayar, derhal her insanın üretkenliğini engellemiş olan ve boş yere gecikmelere yol açan…