Samuel Richardson’ın mektuplardan oluşan romanları Pamela (1740) ve Clarissa (1749), yayımlandıklarında oldukça ses getirmiş, böyle de kalmayıp bir popüler sonsuz akımın da öncüsü olmuştu. Burjuva -özellikle taşralı burjuva- sınıfı kızlarının ‘öğrenek alması’ için yazılan Pamela, Clarissa ve türevleri bu genç kızlara ahlaklı ve erdemli olmayı adeta kafalarına vura vura -Clarissa, İngiliz edebiyatının en uzun romanıdır- öğretiyordu! Ara sıra döneminde sadece ağrılıklı olarak daha çağdaş zamanlarda ağır eleştiriler alan bu biçim romanlar; saldırı kültürü, aile ve cemiyet baskısı ile meydana getirilen evlilikler, nikahın aileler içinde bir ticari antak kalma olarak görülmesi ve kadının toplumda neredeyse yalnız bir meta olarak kabul edilmesi benzer biçimde gerçekleri ortaya sürmesiyle aslen oldukça da mühim.
Kitapları bu denli etkili meydana getiren ise romanlar basıldığında okurlara bu hikayelerin “gerçek ve ibretlik yaşam hikayeleri” olarak sunulmasıydı. Yazar, adını yazar olarak kullanmaz kitabın editörü olarak gözükürdü. Mesela Clarissa‘nın ilk kapağında “Pamela‘nın editörü tarafınca basılmıştır” ifadesi yer alır.
Elbet 18. yüzyıl İngilteresinde yaşayan basit bir insanoğlunun bu öyküleri gerçek olarak kabul etmesi şaşılacak iş değil sadece işin aslının bu şekilde olmadığını bilenler de vardı. Hatta Jane Austen da amiyane tabirle işi çakozlayanlar arasındaydı. Sonsuz eserlerini 41 senelik kısacık ömrüne sığdırmayı başaran Austen, Gurur ve Önyargı romanından evvel hemen hemen 15 yaşlarında (Pamela ile aynı yaşta) Aşk ve Arkadaşlık adlı bir yaratı kaleme almıştı. Austen’ın 1787-1793 yılları aralığında yazdığı Juvenilia isminde hikayelerinin ikinci cildinden bir derleme olarak Türkçede de bulabileceğiniz Aşk ve Arkadaşlık‘ta Austen, devrin normal olarak gerçeklerden beslenen bu anlatısıyla çok büyük bir üslupla dalga geçer.
Saçma sapan tesadüfler, devamlı ‘yığılıp kalmalar’ ve ani ölümler… Tüm bu girizgahın sebebi Austen’ın hicvinin kökenlerini anlayabilmek. Büyük bir çoğunluğumuz onu Gurur ve Önyargı‘dan hatırlıyor. İngiliz edebiyatının en mühim romanları içinde gösterilen Gurur ve Önyargı, bazısına artık bunaltan gelebilir. Zira uzundur, detaylıdır bazen içinizden “Yahu bunun ne önemi var?” dersiniz sadece günün sonunda girift dedikoduları takır takır, ikincil yollara sapmaktan çekinmeden soluksuz özetleyen ve dinlemeye bayıldığınız bir dost gibidir Austen.
Adeta pembe dizilerin atası konumundaki yaratı; doğal ki filmlere, dizilere, sahnelere uyarlandı. Colin Firth’ü Birleşik Krallık’ın en parlak jönü haline getiren 1995 tarihindeki BBC dizisi Pride and Prejudice‘a bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Gurur ve Önyargı’nın emekçileri konu alıyor!
Bizim mevzumuz ise BKM ve DOT yapım ortaklığında sahnelenen ve 23 Aralık’ta Maximum Uniq Hall’da prömiyeri meydana gelen Gurur ve Önyargı* (*Şeklinde Bir Şey) adlı tiyatro oyunu. Isobel McArthur’un yazdığı ve 2018’de sahneye koyulan Pride and Prejudice* (*Sort Of) adlı oyun, Erdem Avşar çevirisi ve Murat Daltaban yönetmenliğinde Türkçe olarak sahneleniyor.
İki perdelik bu şarkılarla süslenmiş komedide anlatıcı konumunda Gurur ve Önyargı hikayesinin ev sahipleri olan Bennet’ların malikanesindeki emekçi bayanlar, hizmetçiler yer ediniyor. Beş hizmetçi romana çok büyük halde sadık kalmış olarak sadece kendi üsluplarıyla olup biteni bizlere aktarıyor. Kaotik bir kız neşesi içinde tüm karakterleri canlandıran bu hizmetçilere Birce Akalay, Nergis Öztürk, Özge Özberk, Ayşegül Uraz ve Kardelen Arpacı yaşam veriyor.
Beş isim de devasa yükseklikte bir enerjiyle iki saati aşan (ortalama 140 dakika) oyunda rollerinin hakkını fazlasıyla veriyor. Meşhur Elizabeth Bennet’ı Birce Akalay oynarken Fitzwilliam Darcy rolünü yapan ise Colin Firth’e taş çıkaran bir Nergis Öztürk performansı görüyoruz! Akalay’ı hem de hizmetçilerden Effie rolünü yapan izlerken Öztürk’ü ise hizmetçi Flo ve kızların anası Mrs Bennet olarak da görüyoruz.
Özge Özberk ise hem en deneyimli hizmetçi Tillie rolünü yapan, hem Elizabeth’in en yakın arkadaşı Charlotte Lucas, hem olayların tetikleyicisi Charles Bingley hem de Charles’ın kardeşi Miss Bingley rolünü yapan boy gösteriyor.
Mrs Bennet’in Charles ile evlendirmek için yanıp tutuştuğu kızı Jane Bennet rolündeki Ayşegül Uraz hem de hizmetçi Clara, ortalığı karıştıran Darcy’nin başının belası George Wickham ve Lady’liği batasıca Lady Catherine de Bourgh olarak karşımıza çıkıyor.
Bu oyun yardımıyla ilk kez izlediğim Kardelen Arpacı ise adeta bir dinamo gibiydi. Hizmetçi Anne’in yanısıra hem ailenin sessiz, ‘nerd’ kızı Mary Bennet hem de en delidolu punk ergeni Lydia Bennet’a yaşam veren Arpacı; gudubet Mr. Collins ve hikayenin mühim katalizörlerinden teyzecik Mrs Gardiner rolleriyle de oldukça yönlü bir performans sergiliyor.
Yüksek tempolu oyun enerjik, kaotik ve gülünç bir “kız neşesi” aslen. Son zamanların popüler deyişi “kız neşesi” ifadesine yönetmen Murat Daltaban da vurgu yaparken oyunun broşüründe “Hepinizi ‘KIZ NEŞESİ’ne çağrı ediyoruz” diyor. Daltaban, ön hazırlıkları ve prova süreci bir senedir devam eden oyuna dair şunları söylüyor:
“Gurur” ve “Önyargı” kelimeleri, hikayemizdeki çağrışımlarından bambaşka bölgelere savrulmuşken, romantize edilmiş çağrışımlarını arama peşindeyiz. Fakat hikayemiz o denli pembe değil, tüm politik gücüyle meydan okuyor. Kodlanmış adam rollerini maskara ediyor, kodlanmış hanım rollerini acımadan eleştiriyor. Beş hanım oyuncunun yüksek enerjili mizahıyla sahnenin orta yerine bir molotof kokteyli atmaktan çekinmiyor.
Kuvvetli hanım karakterlere vurgu meydana getiren metin, daha adım atar başlamaz seyircilere “Hanımlar ve hanımlar” şeklinde sesleniyor. Hoş bir komiklik sadece birazcık oyunun yazıldığı 2018’e ilişik benzer biçimde. Oyunun adam karakterleri yansıtma şekli, roman metninin geçmiş olduğu döneme bakılınca aslen haklı bir dayak. Bennet’ların “aile reisi” Mr Bennet’ın kelimenin tam anlamıyla “bir ağaç” ile temsil edilmesi ise zekice. (Orijinal oyunda Mr Bennet’ı üstünde açık bir gazet duran boş bir iskemle canlandırmakta. Daltaban’ın tercihi yer yer Mrs Bennet’ın sinirlenip “yolmalarıyla” daha gülünç.) Ayrıca hakikaten romanda da Mr Bennet, eşine karşı sarkastik bir tutumla oldukça sevilmiş olduğu kızlarını tutuyor benzer biçimde dursa da tamamen bir etkisiz eleman. Hikayeye ve temelde kızlarına katkısı maksimum bir süs ağacı kadar!
Handikapın üstünden gelebilmek
Yer yer “Sanki birazcık uzun mu acaba” hissi doğuran oyunda bu anlarda hem oyuncuların performansı hem de zekice yazılmış metin çerçevesinde hikayenin akışı sizi yeniden içeri çekiyor. Eğer Gurur ve Önyargı‘yı okuduysanız (Naçizane bir İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olarak haddinden fazla muhatap olduğum bir metin…) ya da dizilerden yada filmlerden birini izlediyseniz oyun haliyle karşınıza bir handikapla çıkacak: Hikayenin sonunu biliyor olacaksınız.
Bu şekilde bir durumda oyun sizi tiyatronun ve absürd komedinin silahlarıyla, çağdaş göndermelerle, etkisinde bırakan koreografilerle ve anlatısının iyi mi geliştiğiyle içinde tutmak zorunda. Gurur ve Önyargı* (*Şeklinde Bir Şey) bunu başarabiliyor.
Bir başka risk de Jane Austen’a bir Samuel Richardson muamelesi çekip feminizm dersi vermek olurdu. Ne yalan söyleyim daha oyun başlamadan meydana getirilen “Hanımlar ve hanımlar” (kısaca klasik ‘Hanımlar ve beyler’ anonsu ‘Hanımlar ve hanımlar’ olarak değiştirilmiş) anonsuyla hizmetçilerin seyircilere seslendiği hikayeye giriş kısmı bir nebze korkutmuştu sadece korkularım yersiz çıktı. Önümüzdeki metin, giderek antipatikleşen, “klasik bir hikayeye bugünden bakıp onu ‘düzeltmeye’ emek harcama” hastalığına düşmemiş.
Dozunda bir yoldan sapmadan söz edebiliriz. Bu aşamada oyunun şık dekoruna da değinmek gerekirse tepedeki devasa avizenin şaşırtıcı işlevi iyi düşünülmüş.
Şarkıların ise tahmin edilen etkiyi yapmadığını düşünüyorum. Naçizane görüşüm hikayede o denli da işlevi olmayan şarkıların bazen tempoyu düşürdüğü yönünde. Bir örnekle spoiler vereceğim burada; Kardelen Arpacı’nın canlandırdığı Mary Bennet’in finalde şarkı söylemesi hikayeye hizmet eden bir unsurdu ve seyirciden de ona bakılırsa kuvvetli bir tepki almayı başardı. Ya da Özge Özberk’in canlandırdığı Charlotte Lucas karakterinin, en yakın arkadaşı Elizabeth’e duyduğu aşkı ve bastırmak zorunda kalmış olduğu eşcinselliğini fark etmemizi elde eden şarkı da hikayeye katkısıyla oldukça etkileyiciydi.
Velhasıl Gurur ve Önyargı* (*Şeklinde Bir Şey) yüksek tempollu ve parlak zeka bir komedi. Romanın inceliklerinin hakkını veren, Jane Austen’ın aslen devrin bomboş şatafatıyla dalga geçen hicvini yansıtabilen, Elizabeth Bennet’a hak etmiş olduğu kudreti, Fitzwilliam Darcy’ye de hak etmiş olduğu ayarı veren bir oyun.
Ayrıca oyunun broşüründe de oyunda da Darcy’nin pantolonu ve beyaz gömleğiyle göle dalıp çıkması atlanmamış. Firth’ün o sahnesi minimum Kıvanç Tatlıtuğ’un Aşk-ı Memnu’da havuza var gücüyle (tekniğin adını internet alemi çok iyi biliyor) atlaması kadar ikonikleşmiş bir sahne.
Aslına bakarsak Darcy’nin kısaca Colin Firth’ün göle çırılçıplak atlaması düşünülse de (senaristin yalancısıyız) sonrasında bundan vazgeçilmiş. Ayrıca Behlül’ün havuza dalması benzer biçimde Darcy’nin göle bir girip çıkması diziler için uydurulmuş, ne Aşk-ı Memnu ne de Gurur ve Önyargı romanlarında yer edinen görüntüler. Bu da bu şekilde bir informasyon olsun…
Oyunun ismindeki asteriks ise oldukça mühim. Austen’dan daha açık sözlü sadece romanın ve Austen’ın ustalığının özünü de yakalayabilmiş bir oyun bu. Çağdaş İngiliz tiyatrosunun yapıları ve kabulleri bozmaktan, yıkmaktan korkmayan ruhunu yeterince sahiplenebilmiş. Oyunun kaosu yer yer kafa karıştırabilir lakin Gurur ve Önyargı benzer biçimde devrin metinlerinin kastî problemlerinden biri de bu esasen; Austen da bu anlamsız kalabalığı hicvederken oyun bunu bizlere “vodvil” benzeri bir tempoyla yaşatıyor. Netice olarak kuvvetli ekibi ve performanslarıyla Gurur ve Önyargı* (*Şeklinde Bir Şey) sezonun en oldukça ses getiren oyunlarından biri olacaktır.