Halk Edebiyatımızın Aydın Edebiyatına Etkileri

 

Halk Edebiyatımızın Aydın Edebiyatına Tesirleri

Sözlü edebiyat ve folklor, edebiyatın deposudur. Bizim edebiyatımız da bu şekilde bir kaynaktan beslenmiş ve gelişmiştir. Türk kültür yaşamı üstünde ilkin İslâm medeniyetinin sonrasında Batı medeniyetinin büyük tesirleri olmuştur. Bu kültür değişmeleri esnasında “millî” olan ile medeniyete ilişik olan unsurlar karşı karşıya gelmiş ve her kültür değişme hadisesinde aydınlarımız halk edebiyatı ile yeni medeniyetin unsurlarını kaynaştırmak istemişlerdir. Aslına bakarsak ne İslâmiyet’in Türkler içinde yayılmış olduğu dönemde ne de Tanzimat döneminde amaç, halk edebiyatını edebiyatın deposu yapmaktır. Fakat aydınlarımızın, devlet adamlarımızın halk edebiyatına yönelişleri pragmatiktir. Bundan dolayı onlar dinî, siyasî, içtimaî fikirlerini halka yayarken halkın anladığı, sevilmiş olduğu edebiyattan faydalanmışlardır.

Türkler, İslâmiyet’in kabulünden sonrasında bu medeniyetin tesiriyle yeni bir edebiyat oluştururken eski sözlü gelenekten gelen birçok unsuru korumuşlardır. Doğrusu İslâmî unsurlar ile millî unsurlar bir aradadır. Yusuf Has Hacip‘in Kutadgu Bilig adlı eseri, bu iki unsurun başarıyla birleştirilmesine güzel bir örnektir. Bunun yanı sıra Edip Ahmet Yükneki‘nin Atabetü’l Hakayık’ı, Kaşgarlı Mahmut‘un Divanü Lügat-it Türk‘ü, Ahmet Yesevî‘nin Hikmet’leri, şiirleri, Yunus Emre‘nin şiirleri halk edebiyatından gelen unsurlarla İslâmî kültüre ilişik unsurların terkibinden meydana gelmiştir.

15. yy‘a kadar yazılan eserlerde İslâm kültürü ile halk kültürü iyi bir halde temsil edilmiştir. Fakat Osmanlı şairleri, Fatih ve bilhassa Yıldırım Bayazıt devrinden sonrasında halka ve halk edebiyatına ehemmiyet vermemişler, halkı küçümsemişlerdir. Bunun sonucunda da Yüksek Zümre Edebiyatı mensupları, kendilerine İran edebiyatını örnek alarak halk edebiyatından uzaklaşmışlardır. Divan şairleri her ne kadar halk şairlerine karşı kayıtsız kalsalar da halk edebiyatının birçok unsurundan faydalanmışlardır. Atasözlerine, deyimlere, Türk halk masallarına, halk hikâyelerine, bilmecelere divan şiirinde sıkça rastlamaktayız.

Edirneli Nazmi ile Tatavlalı Mahremi’nin temsil ettikleri Türkî-i Kolay hareketi, halk diline ve hayal sistemine yönelmede mühim bir adımdır. Fuad Köprülü bu açıdan Türkî-i Kolay hareketini Milli Edebiyat cereyanının ilk emareleri olarak kabul eder.

17. yüzyılda süregelen “Mahallileşme Cereyanı” ile birlikte Halk edebiyatı ile Divan edebiyatı arasındaki mesafe azalmaya adım atar. Nedim şeklinde klâsik bir şairin hece vezniyle bir türkü yazması dikkate şayandır. Mahallileşme cereyanının en mühim tesiri, Divan edebiyatının yüzyıllar süresince değişmeyen kurallarının bu cereyan ile ortadan kalkmasıdır. Mahallileşme cereyanı hem de yeni edebiyatın kurulmasına olanak elde etmiş, Ulusal Edebiyat mensuplarına yol gösterici olmuştur.

Tanzimat dönemine geçmeden Tanzimat’tan önceki nesrimizi etkileyen unsurlar üstünde duracak olursak bu tarz şeyleri şöyleki sıralayabiliriz:

  • İslâmiyet’in kabulünden sonrasında dinî bir kimlik kazanan epik tür (Hamzanâme, Battalnâme, Danişmendnâme, Saltuknâme vb)
  • Doğu ve İslâm kültüründen çeviri edilen masal ve hikâyeler (Kelile ve Dinme, Sibâdnâme, Tutinâme, Binbir Gece Masalları vb)
  • Tanzimat dönemi romanını etkileyen meddah hikâyeleri (Sansar Mustafa, Hançerli Hanım, Letâifnâme, Tayyarzâde, Cevri Çelebi, Tıflî ile Kanlıbektaş vb).

Tüm bunlar aydınlarımızın halk kültüründen ne yönde faydalandıklarını göstermesi bakımından önemlidir.

Tanzimat’ın ilânından sonrasında edebiyatımız Batı’dan gelen yeniliklere açık olsa da halk edebiyatının tesirlerine oldukça çok yer vermiştir. “Cemiyet için sanat” prensibini kabul eden Tanzimat edebiyatı, bir yönüyle halka dönüktür. Akif Paşa, her ne kadar eski kültürümüzün bir temsilcisi sayılsa da hece vezni ve halk şiiri geleneğinin tüm kurallarına uyarak yazdığı mersiyesi ile yeni şiirin öncüsü olarak kabul edilmiştir. Günlük konuşma dilini gazeteye, şiire ve tiyatroya getiren Şinasi, halk diline, düşüncesine ve edebiyatına bilgili olarak yaklaşan aydınlarımızın başındadır. Tercüman-ı Ahvâl gazetesindeki yazıları, Müntahabat-ı Eş’ar’daki şiirleri, Ozan Evlenmesi adlı tiyatro oyunu ve Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye isminde atasözü kitabı onun halk diline ve edebiyatına verdiği önemi göstermektedir.

Şinasi’den sonrasında Ziya Paşa da Halk edebiyatı ile alakalı fikirleriyle öne çıkmıştır. “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde Divan şiirine karşılık Halk şiirini savunması ve şiirin kaynağını halkta bulması, ortaoyununu Türk tiyatrosunun hareket noktası olarak kabul etmesi onun Halk edebiyatına yönelişinin tezahürleridir. Ethem Pertev Paşa’nın halk şiiri nazım şekilleri ile yaratı vermesi ve halk şiiri nazım şekilleriyle Batı nazım şekillerini birleştirme çabası da dikkat çekicidir.

Namık Kemal, Halk edebiyatına, Halk edebiyatı nazım şekillerine ilgi gösteren ve bazı şiirlerini bu edebiyatın tesiriyle yazan Tanzimat dönemi şairlerinden biridir. O, hem de manzum tiyatroda da hece veznini öne çıkarmış ve Abdülhak Hamid‘e hece veznini denemesini (Nesteren) tavsiye etmiştir.

Okuyucuyu aydınlatmayı temel ilke kabul eden Ahmet Mithat Efendi, halk hikâyelerinin, halk masallarının ve bilhassa meddah geleneğinin unsurlarını eserlerinde başarıya ulaşmış bir halde kullanmıştır. Karşılıklı konuşmalar kullandığı üslûp, eserin ortasında okuyucuya hitap etme, sual sorma ve yanıt verme, ahlâkî telkinlerde bulunma, “kıssadan hisse” çıkarma onu meddah geleneğine yaklaştıran unsurlardır. Şinasi’nin atasözü kitabı, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamid şeklinde yazarları atasözüne yönlendirmiştir. Hamid’in Sabr ü Sebat, İçli Kız şeklinde tiyatro eselerinde atasözlerine ve deyimlere rastlarız. Ek olarak Sardanapal, Zeynep, Fitnen, İbni Musa, İlhan, Turhan adlı tiyatrolarında da Doğu hikâyelerinden ve masallarından gelen pek oldukca unsur göze çarpar.

Recaizade Mahmut Ekrem, bazı Tanzimat şairleri şeklinde hece vezni ile aruz vezni içinde kararsız kalmıştır. Muallim Naci ise halk şiirine karşı negatif bir bakış açısına haizdir. Hece vezni ve halk şiiri nazım şekilleriyle yazılan şiirlere küçümseyici bir gözle bakmıştır.

Edebiyata Avrupaî bir nitelik kazandırma amacıyla kurulan Servet-i Fünun edebiyatı, amaçlarına uygun bir dil ve edebiyat anlayışı ile yaratı vermişlerdir. Bu sebeple hem eski edebiyattan hem de halk edebiyatından uzaklaşmışlardır. Servet-i Fünun edebiyatı mensupları her ne kadar halk edebiyatına ehemmiyet vermeseler de bu dönem, halk edebiyatına karşı ilginin arttığı bir dönemdir. Bundan dolayı 1880-1908 yılları arası, Ulusal edebiyatın zeminini hazırlayan bir dönemdir. Şemseddin Sami, Veled Bahaî Çelebi, Ebüzziya Tevfik, Necip Asım, Mehmet Tevfik dil ve vezin meseleleri mevzusunda halk edebiyatına yönelmişler ve Türkçülük hareketinin öncüleri olarak kabul edilmişlerdir.

Servet-i Fünun döneminde hece vezniyle şiirler yazan Mehmet Emin Yurdakul, 1898’de bu tarz şeyleri Türkçe Şiirler başlığı altında yayınlamış ve büyük bir ilgi görmüştür. Mehmet Güvenli hece vezniyle yazdığı şiirlerinde sonnet, terza-rima, mesnevi, serbest müstezat şeklinde halk edebiyatı nazım şekilleri yerine halk edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır. Bu zamanda süregelen hece-aruz mevzusundaki münakaşalar, Ulusal edebiyat döneminde de sürmüştür. Bu münakaşa Yahya Kemal‘in Dergah mecmuasında çıkan “Vezinler” makalesi ile son bulmuştur.

Servet-i Fünun döneminde hece veznini ve halk şiiri nazım şekillerini kullanarak yaratı verenlerin başlangıcında Rıza Tevfik gelir. Halk şiirini kaynağından inceleyen ve bu mevzuda derlemeler meydana getiren Rıza Tevfik, halk şiiri nazım şekillerine dikkat çekmiş ve Ulusal edebiyat akımının mensuplarına da etki etmiştir.

Kısacası İslâmiyet’in kabulünden Ulusal edebiyat dönemine gelinceye kadar, devlet adamlarımız, aydınlarımız ve şairlerimiz halk edebiyatından çeşitli ölçülerde faydalanmışlardır. İlk dönemde bu etki güçlü iken Divan edebiyatı döneminde halk edebiyatından uzaklaşılmıştır. Mahallileşme cereyanı ile halk edebiyatına bir dönüş yapılarak Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemlerinde bu etki giderek artmış ve Rıza Tevfik’in eserlerinde en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Fakat, aydınların halk edebiyatından iyi mi yararlanması icap ettiğini eserleriyle ve yazılarıyla metotlu olarak ortaya koyan ilk aydınımız edebiyatımızdaki Genç Kalemler hareketinin kurucularından olan Ziya Gökalp olmuştur.

H. Mükemmel Durgun

Not: Bu yazı, Rıza Filizok’un “Ziya Gökalp’ın Edebî Eserlerinde Halk Edebiyatı Tesirleri Üstüne Bir Araştırma (Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991)” adlı eserinin GİRİŞ kısmı esas alınarak yazılmıştır.

(Toplam: 3, Bugün: 1 )

Site Footer