Çağıl yaşamın ayrılmaz bir parçası benzer biçimde görünen günlük duş alma rutini, gerçek anlamda hijyenden daha oldukça toplumsal baskıyla ilgili benzer biçimde görünüyor. Her ne kadar sık sık ellerimizi yıkamak lüzumlu olsa da, günlük olarak duş almanın cildin organik mikrobiyomunu bozmuş olduğu ve çevre üstünde de negatif tesirleri olduğu görülüyor.
Doktorlar da günlük olarak duş almanın doğru olmadığı görüşünde. Hekim James Hamblin’e bakılırsa sık sık duş almak cildi kurutuyor ve bağışıklık sistemine negatif tesir yapıyor. Alışılagelmişin haricinde duş rutinleri olanlar içinde tanınmış adlar de var. İngiliz TV sunucusu Jonathan Ross, kimi zaman haftada birden bile azca banyo yaptığını söyleyerek manşetlere çıkmıştı. 2021 senesinde da erkek oyuncu Ashton Kutcher da yalnız “koltukaltı ve bacak arasını” günlük olarak yıkadığını ve bunun haricinde banyo yapmadığını söylemiş oldu. Gene de meydana getirilen araştırmalara bakılırsa Amerikalı ve İngilizler’in yarısından fazlası her gün duş alıyor.
Peki ya geçmişte insanoğlu iyi mi temizleniyordu?
Bristol Üniversitesi’nden Tüketim Sosyolojisi Profesörü olan Dale Southerton, vücudumuzu geçmişte olduğundan oldukça daha çok yıkadığımızı söylüyor. Southerton’a bakılırsa değişiklik, son 100 yılda gerçekleşti.
Geleneksel olarak insanoğlu süratli duş almak yerine banyo yaparak temizleniyordu. Banyo yapma kültürü de oldukça zengindi. O şekilde ki bir kaplıcaya gitmekten köpük dolu bir küvette çay içip kitap okumaya kadar birçok değişik türde “banyo” yapılabiliyor. Bazılarına bakılırsa banyo yapmak oldukça daha azca su tükettiği için daha ucuz ve çevre dostu. Sadece süratli şekilde duş almanın, kirin akıp gittiği yönündeki görüşten dolayı oldukça daha hijyenik olduğu kanısı da oldukça yaygın. Sadece araştırmalar, ikisi içinde o kadar da fark olmadığını gösteriyor.
Southerton, 1950’li yıllarda İngilizler’in banyolarında musluğa haiz olmaya başladığını, bunun derhal arkasından da musluğa bağlanan hortumların ucuna takılan plastik eleklerle “duş alma” kültürünün oluştuğunu belirtiyor. Günümüzde yeni inşa edilen evlerde “duşakabin” artık bir standart haline gelmişken, birçok eski bina da yenilenirken odalara duş alınabilen kısımlar ekleniyor.
“Duş alma”nın zamandan tutum ettiren bir vasıta olduğu yönündeki pazarlama kampanyalarının da etkili bulunduğunu söyleyen Southerton, 1970’li yıllarda duş başlığı içeren banyo görüntülerinin duş reklamlarında kullanıldığını, 1980’li yıllara gelindiğinde ise daha oldukça bayanların buharla çevrili bir ortamda rahatladığı görüntülerin kullanılmaya başlandığına dikkati çekiyor. Kısaca “duş almak” giderek bir keyif aracı haline dönüşüyor.
Danimarka’daki Aalborg Üniversitesi İnşa Edilmiş Çevre Kısmı’nden Profesör Kristen Gram-Hanssen, “100 yıl öncesine giderseniz, her gün duş almazdık, şu sebeple duş almak düzgüsel bir şey değildi” diyor. “Sıhhat için duş almıyoruz. Duş alıyoruz şu sebeple bu yapılması ihtiyaç duyulan düzgüsel bir şey.”
“Sık duş almanın toplumsal sözleşme yönü, kendimizi dinlence yada müzik festivalleri benzer biçimde ortamlara soktuğumuzda ortaya çıkıyor” diyen Gram-Hanssen şu şekilde de ekliyor: “Orada değişik normlar devreye giriyor ve ansızın daha azca duş almak mesele olmuyor.”
BBC’nin makalesini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.