İnce Memed Özeti Kısaca Memet Roman Konusu Kişileri ana fikri

İnce Memed Künyesi

Gösterim çeşidi: Basılı
Baskılar: I. cilt 1955, II. cilt 1969, III. cilt 1984, IV. cilt 1987,
Sayfa: 436
Tür: Roman
Yazar: Yaşar Kemal

İnce Memed Romanı Hakkında Özetlemek gerekirse informasyon

İnce Memed, yazarın ilk romanıdır. 1953- 1954’te bir gazetede tefrika edilmiş, 1955’te kitap hâlinde basılmış ve Varlık dergisinin düzenlemiş olduğu 1956 yılı Varlık Roman Armağanı ile ödüllendirilmiştir. Romanın ilk cildi büyük bir beğeni topladıktan sonrasında, yazar seriyi genişletmeye karar verir ve İnce Memed 2 ile İnce Memed 3’ü yazmıştır. Toplamda otuz dokuz yıl devam eden bir yazım sürecinin peşinden, İnce Memed roman serisi dört cilt olarak tamamlanmıştır.

Sadece, İnce Memed ilk kitap kadar olmasa da, devam ciltleri aynı seviyede popülerlik ve ilgi toplayamamıştır. İlk cildin görmüş olduğu büyük ilgi ve beğeniyi sürdürebilmek için meydana getirilen bu genişleme çabaları, ne yazık ki, okuyucuların öteki kitapları ilkine eşdeğer bulmamaları sebebiyle aynı başarıyı yakalayamamıştır. İnce Memed romanı 1987’ye kadar dört cilt olarak yayımlanıp kahramanın öyküsününe devam edilmiştir. İnce Memed, günümüze kadar kırkın üstünde dile çevrilmiştir.

ince memed memet özeti konusu

İnce Memed Mevzusu

İnce Memed romanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan derhal sonraki dönemde meydana gelen bir halk isyanını merkezine alır. Eserde, Anadolu’nun iç kesimlerinde yaşayan insanların eğitim yoksunluğu, sosyo-ekonomik geri kalmışlığı ve mahalli otoritelerin baskısı detaylı bir halde ele alınır. Kitapta, köylülerin yaşam koşullarının zorluğu, bilgiye erişim eksikliği ve bir çok süre ağalar yada mahalli yöneticiler tarafınca iyi mi sömürüldüğü gözler önüne serilir.

Yazar, Anadolu köylerinde egemen olan ağaların, bölge üstündeki geniş kapsamlı kontrolü ve toplumu iyi mi etkilediği mevzusunda derinlemesine bir çözümleme sunar. Bu karmaşık toplumsal yapı ve ilişkiler ağı, romanın ana temasını oluşturur ve karakterler içinde yaşanmış olan çatışmaların da temelini atar.

İnce Memed Özeti Kısa

Toros Dağları’nub Akdeniz kıyısındaki Dikenliözü bölgesindeki köylerden önde gelen Değirmenoluk, Abdi Ağa’nın yargı sürdüğü ve dayattığı kurallarla yönetilmektedir. Genç ve dinamik olan Memed, Abdi Ağa’nın geniş arazilerinde uzun süredir sıkıntılı ziraat işleriyle uğraşmaktadır. Dayanacak gücü kalmadığını fark edince, Kemse Köyü’nde yaşayan Süleyman’a sığınır ve kışı orada Kesme Köyü’nde geçirir. Annesini ve doğup büyümüş olduğu toprakları özlemesine karşın, geri dönmeme kararlılığındadır. Durumu Abdi Ağa’ya iletildiğinde, Ağa İnce Memed’i zorla köye geri getirir ve o yaz süresince tekrardan arazisinde çalıştırır.

İlk kez arkadaşı Mustafa ile beraber kasabaya ayak basan Memed, oradaki yaşam tarzından derinden etkilenir. Memed, kalbi Hatçe için atan bir gençtir, sadece Hatçe, Abdi Ağa’nın yeğeninin nişanlısıdır. Abdi Ağa’nın adamları ve yeğeni, Hatçe ve Memed’i yakalamak için harekete geçer. Taraflar içinde silahlı bir çatışma yaşanır; Abdi Ağa’nın yeğeni yaşamını kaybederken, Hatçe yakalanır ve Memed yaralanarak kaçmayı başarır. Memed, hayatta kalmak için Deli Durdu adlı eşkıyanın çetesine katılır. Bu esnada, Abdi Ağa Hatçe’ye tuzak kurar. Jandarmaları, yeğeninin ölümünün Hatçe tarafınca gerçekleştirildiğine ikna ederek Hatçe’yi hapse attırır.

Köyüne döndüğü bir gece, Memed annesinin vefat ettiğini ve Hatçe’nin başına gelenleri öğrenir. Bunun üstüne Abdi Ağa’nın peşine düşer. Abdi Ağa da karşılık olarak Memed’i yok etmek için bir plan hazırlar. Memed, kasabadaki hapishanede Hatçe’yi ve arkadaşını bulur ve onları başarıyla kaçırır. Abdi Ağa, Ankara’ya bir telgraf göndererek Memed’in saklandığı yeri suç duyurusu eder. Jandarmalar, Memed’i köşeye sıkıştırır ve bir çatışma patlak verir.

Tam bu sırada Hatçe doğum yapar. İnce Memed, eşi ve yeni doğan evladı için teslim olur fakat Hatçe vurularak yaralanır. Memed’in ardında olan Asım Çavuş, Memed’i bu haliyle tutuklayamaz ve ona yeni bir yaşam şansı tanır. Hatçe’nin hapishane arkadaşı Iraz, doğan evladı alarak Gaziantep’te bir köye götürür. Memed, tüm yaşananların sorumlusu olarak görmüş olduğu Abdi Ağa’yı vurur ve atını dağlara sürer. Bu vakadan sonrasında Memed’den tekrar haber alınamaz.

İnce Memed Özeti (Geniş Detaylı Uzun)

Toroslardaki Değirmenoluk, köyün ağası Abdi Ağa tarafınca yönetilen bir köydür. Abdi Ağa’nın tarlasında büyük eziyetlerle çalışan genç İnce Memed, sıkıntılara katlanamaz; yakınlardaki Kemse köyüne gidip Süleyman’a sığınır. Memed, kışı bu köyde geçirir. İnce Memed’in izini takip eden Abdi Ağa, onu köyüne götürür.

Abdi Ağa, Memed’in bu davranışından dolayı o yıl yapılacak hasadın bir tek beşte birini ona verir. Tüm yaz süresince çalışan Memed ve anası o kışı oldukça zor geçirirler. Memed bahara doğru arkadaşı Mustafa ile kasabaya gider. Bu, onun kasabaya ilk gidişidir. Yolda her insanın hayranlık beslediği Kara Ahmet adındaki eşkıya ile karşılaşır. Memed, bu eşkıyadan ve kasaba yaşamından etkilenir. Abdi Ağa şeklinde ezenlerin olmadığı bir yaşamın hayalini kurar. Memed’in sevilmiş olduğu kız Hatçe, istememesine karşın Abdi Ağa’nın yeğeni ile nişanlandırılır. İnce Memed, bunun üstüne Hatçe’yi kaçırır.

Abdi Ağa’nın adamları gençlerin peşine düşer. Çatışma çıkınca Abdi Ağa’nın yeğeni ölür, Memed de yaralanınca kaçar, Hatçe yakalanır. Memed, Defi Durdu isminde bir kaçağın çetesine katılır. Abdi Ağa, kurduğu tuzak ve attığı yalanlarla yeğeninin ölümünden Hatçe’yi sorumiu tutunca Hatçe hapishaneye konur. Memed, eşkıyaların zulmünden hastalık duyarak onlardan uzaklaşır. Hatçe’nin başına gelenleri duyunca Hatçe’yi hapishaneden kaçırır.

Annesinin de öldüğünü duyunca Abdi Ağa’ya karşı köylüyü yönlendirir. Köylü, o yıl hasattan Abdi Ağa’ya hisse vermez. Abdi Ağa, Memed’in bulunmuş olduğu bölgeyi jandarmaya haber verince çatışma çıkar. Çatışma esnasında Hatçe doğum yapar. Memed bunun üstüne teslim olur fakat Hatçe vurulur. İnce Memed hapse düşer. Bir süre sonrasında affa özgür kaim Doğan çocuk, arkadaşları tarafınca Gaziantep’in bir köyüne gönderil ir. Memed, bu yaşananlardan Abdi Ağayı görevli meblağ.

Aşağıdaki bölümde Memed’in köye gelişi anlatılmıştır.

Puslu, yapış yapış ağır bir geceydi. Gökte oldukça parlak olmayan bir iki yıldız ışılıyordu. Sağda solda yamaçlarda çoban ateşleri yanıyordu. Memed gittiği yolu oldukça iyi biliyordu. Küçücük, kayalıklı bir keçi yoluydu. Sarı Ümmetin evine çıkardı. Orman uğulduyordu. Ortalıkta çıt yoktu başkaca. Memed üstündeki büyük ağırlığın altında bile bir yere dokunmuyor, yürürken asla ses çıkarmıyor, kayar şeklinde, ayakları yere değmiyormuşçasına gidiyordu.

Oysa ağırlığı çoktu. Bedenine üç koşar fişek bağlamıştı. İki koşar fişeği de sağlı sollu omuzlarından geçirmişti. Tüfeği, kaması, dürbünü, bombaları, tabancası, bir fazlaca ağırlık. Memed yürümeye, böylesine minik patikalardan keklik şeklinde kaymaya alışkındı. (…)

Büyük ağaçlı bir ormandan yürüyordu. Usul esen yelde bile sallanan ağaçlar gıcırdıyorlardı.

Ümmetin evine yaklaşmıştı. Zaman gece yarısını geçiyordu. Ümmetin evinin oralardan iri çoban köpeklerinin ürüşmesi geliyordu. Gecenin bu vaktinde köpek ürüşmesi hayra alamet değildi.

Memed üst baştaki yamaçtan Ümmetin damının üzerine kayıverdi. Yavaşça ayağını damın toprağına üç kez vurdu. Sarı Ümmet uykuda da olsa bu sesi duyar, derhal dışarıya çıkardı. Eğer dışarıya çıkmazsa, bilinmeliydi ki ya evde yoktur, ya da oldukça büyük çekince vardır. Memed sabırsızlandı, ayağını üç kez daha sert vurdu dama. Azca sonrasında bir ayak sesi duydu, fakat oldukça yavaş. Karartı duvarı dolandı, sürünerek yamaca tırmandı, yamaçtan kayarak dama indi:

“Yat Memed,” dedi.

Memed derhal usulca yere uzandı.

Sarı Ümmet:

“Evin içi asker dolu. Ahırda da Kara İbrahimin çetesi…” dedi. Ağzını Memedin kulağına yapıştırmış konuşuyordu. “Seni arıyorlar… Ev ev, delik delik, köy köy seni arıyorlar. Senin Torosa döndüğünü duymayan kalmamış. Kim görmüş oldu seni Tanrı aşkına?”

Memed:

“Bilmiyorum,” dedi. “Kim görmüş oldu bilmiyorum ki… Herhal gören olmuştur.”

“Bu sefer seni öylesine, canlarını dişlerine takmışlar arıyorlar ki sorma… Ali Safa Bey, diğeri ağalar başına para bile koymuşlar. Yüzbaşı Faruk konuşurken duydum. Birkaç ay Torostan silin. Ararlar ararlar bulamazlar, sonrasında da bıkarlar. Bu fırtına dininceye kadar sen buralardan uzaklaş. Dur burada bekle, sana mermi buldum. Bir ihtimal giderken dövüşürsün.”

Sarı Ümmet damın duvarından aşağı kaydı, azca sonrasında bir elinde bir poşet mermi, bir elinde de bir azık çıkınıyla geldi.

“Al bu tarz şeyleri,” dedi. “Sizin köye de asla uğrama. İki aydır candarma sizin köyün üstünde dövünüyor.”

Memed:

“Bizim köyde ne var, ne yok?” derken Sarı Ümmet sözü ağzından aldı:

“Daha çok durma burada, sizin köye erişince olduğu yerde olduğu şeklinde duruyor. Amanın, asla uğrama, tuzağa düşersin. Dağı taşı asker talamış, mukayyet ol. Bu köylüler kudurmuşlar, babansa, karda- şınsa da gözükme. Sav günde Torosları bırak. Haydi hoşçakal.”

Karanlıkta elini uzattı, Memedin buz şeklinde olmuş elini sıktı, damın duvarından aşağı kayıverdi.

Memed de aniden yamacı tırmandı, ormana karıştı gitti, bilmiş olduğu oldukça gizli saklı bir keçi yolunu ayak yordamıyla buldu. Oldukca süratli yürüyor, yüreğindeki korku büyüyordu. İçi karmakarıştı. Dört karanlık duvarı

içinde kimsiz kimsesiz, dostsuz, yapayalnız o şekilde kalakalmıştı. Bir dünya da asker. Bir de köylüler… Dağ taş, asker, köylüler, ağaç, ot, uçan kuş, yerdeki karınca, hepimiz, her canlı da düşman.

(…)

Gittikçe de içindeki, köye karşı hasreti artıyordu. Gitse başına gelecekleri biliyordu. Sağ kurtulmasının asla mümkünü yoktu. Fakat oldukça, deli şeklinde merak ediyordu. Köylü ne olmuştu? Çakırdikenliğe daha toy düğünle ateş veriyorlar mıydı? Durmuş Ali Emmi bitkin yaşlı bacağını havaya kaldırarak halay çekiyor muydu?

Hürü Ananın kızgınlığı geçmiş miydi acaba? Amma da öfkeli bir hanımdı. Öfkesinden toprak titriyor, yer gök sarsılıyordu. Her insanın öküzü her insanın miydi, her insanın sürüp ektiği toprak? Oldukca oldukça şey öğrenmişti bu birkaç yılda. Fakat oldukça… On yaşam yaşasa bir insan şu Memedin öğrendiklerini zor öğrenir.

Ali Safa Bey, Arif Saim Bey, diğeri Çukurova ağaları… Memed uzun bir süre Çukurova ağalarının kendisine niçin düşman olduklarını anlayamamıştı. Abdi Ağayı öldürmüştü. Abdi Ağa onların akrabası değildi ki… Memed onlara ne yapmıştı da, salt kendisi için tüm Torosu candarmayla doldurmuşlardı? Daha da bunun sebebini o denli anlayamıyordu ya doğrusu. Niçin diğeri eşkıyalara bu kadar düşman değillerdi? Üstelik de birçok eşkıyayı da koruyorlardı? Ağaları, beyleri anladık, diyelim, köylülere ne oluyordu? (…)

Gidecek, kaçacak bir yer düşünüyor, bulamıyor, köpürüyordu. Koca Osman dedik, evine sığındık, iyi adam, özgü adam, baba adam, can adam, fakat çocuk adam. Her insana evinde olduğumu söylemek için çok arzuluyordu. Bolluk Kamer Anaya… Çukurovanın düzünde candarmaya bir yakalanırsan kurtulmanın mümkünü yok. Artık Çukurova ağaları bayram edip sevinirlerdi.

Ormanın içinde, keçi yolunda, gecenin ortasında dikildi kaldı. Yönünü nereye dönse, gidecek hiçbir yeri yoktu ki. Yönünü nereye dönsün? Bir süre o şekilde gecenin altında, ayakta dimdik durdu kaldı. Oldukca şeyler düşündü. Düşünceler kafasına inanılmaz bir hızla geliyor, çakışıyorlardı. Anası geliyordu gözlerinin önüne, Hatçe, evladı, Iraz Hatun, Koca Süleyman… Koca Süleyman diyince içinde bir sıcak, aydınlık ümit uşığı çaktı. Bir de Kerimoğlu vardı. Bir de Cabbar vardı. Yiğit oğlandı, dost oğlandı Cab- bar… Evlenmiş, iki de evladı olmuş, biri kız, biri oğlan. Cabbara gitse? Cabbarı boş bırakmazlar, Koca Süleymanı da… Kerimoğlunu da. Dağlarda iş yok. Fakat nereye?

Yakınlarda bir mağara olmalıydı. Sabaha azca kalmıştı. Nerdeyse ortalık ağaracak. Yönünü mağaraya döndü. Ortalık ışırken yüce bir kayalıktaki mağaraya vardı. Mağaranın deliğinin ağzında iki kartal duruyordu. Ve deliğin her iki yanında birer sakız ağacı bitmişti. Ağaçları mavi çiçekli sarmaşıklar sarmıştı. Memed mağaraya çıktı, bitkin kartallar istemeyerek kanatlarını açtılar, uçup azca ileriye kondular.

Memed tüfeğini çıkardı, kayışını eline doladı, yere koydu. (…)

Uyandığında gün batıyordu. Susamış, acıkmıştı. (…)

Aşağıda bir pınar inceden çağıldıyordu. Memed gitti pınarın başına, uzun, mor çiçekli yarpuzların üzerine çöktü. Sarı Ümmetin verip de beline bağladığı çıkını açtı. Azıkta üç baş soğan, altı yumurta, bolca çökelek, bir parça Türkmen peyniri, kucak kucak kömbe ekmeği vardı. Birkaç da bazlama. İştahla yemeğini yedi. Bu azık ona daha iki gün yeterdi. Memed o denli boğazlı değildi devamlı. Hele canı sıkılmış olduğu sıralarda yiyecek asla aklına gelmezdi.

Ayağa kalktı, yönünü kuzeye döndü. Köyüne gidiyordu. Köyü gözünde tütüyor, içine bir özlemlik ateşi düşmüş onu yakıp kavuruyordu. Biliyordu, ölüme gidiyordu fakat, duramazdı. Köyünü görmeliydi. Ya köyü görmeden ölürse? Koca çınarı, Kulaksızı, Kulaksızın değirmenini, koca çınarın büvetini, kınalı yolu, çakırdikenli Dikenlidüzünü, ağazları, çalıları, deve dikenlerini, köyün tavuklarını, hele kürk tavuk ardında dolaşan yumak yumak sarı civcivleri… Her şeyi, her şeyi göresi gelmişti. (…)

Memed de bir luk kasırgasında sevgiyle dolup taşmış, uçuyordu. O şekilde acele yürüyordu ki, sanki ayaklarına kanat takılmıştı. Fena şeyler asla aklına gelmiyordu. Köyün candarmalarla dolu olduğu, öldürüleceği asla asla aklına gelmiyordu. Öldürülmese bile fena durumlarla karşılaşacağı da aklının köşesinden geçmiyordu. Bir de türkü tutturdu. Oldukca azca türkü söylerdi. Türkü anlatmaya vakti olmamıştı ki… Tatlı bir sesi vardı.

Gün ışıyordu ki Uzunoluğun başına geldi. Uzunoluğun göbeğinde kırmızı benekli alabalıklar üst üste yüzerdi. Elini uzatsan tutabilirdin. Uzunoluğun balıklarına nedense asla kimse dokunmazdı. Balıklar da çoğaldıkça çoğalırdı. Oluğun başına oturdu, azık çıkınını çıkardı, bir soğanı yumrukladı, çökelekle yemeye başladı. Arada sırada da ekmek kırıntılarını balıklara atıyor, balıkların ekmek kırıntılarına, üst üste, alt alta koşuşlarına bakıyordu.

Yemeğini ağır ağır yedi, balıklara baktı, rahattı, oracığa uzandı. Bu oluk çocukluğunun oluğuydu, buralarda nedense korkmak aklına gelmiyordu. Korkusuz, kuşkusuz, çocukluğunda iyi mi uyursa o şekilde uyudu. Eşkıya olup da dalga çıktığından bu yana bu şekilde derin, bu şekilde deliksiz uyku uyumamıştı. Uyandığında buna kendisi de şaştı. Fakat buraları baba toprağıydı, bildik topraktı. İçindeki luğu kabarıp geliyor, bir an ilkin gecenin inmesini bekliyordu. Karanlık kavuşur kavuşmaz köye inecek, Hürü Ananın kapısına varacak, usuldan, Ana, Ana diyecekti, ben geldim. Bakalım sesten tanıyacak mı? Tanımaz mı o? Ne cindir!

Ormanın içinden kayarak köyün üst başındaki yamaca indi. Uzun kayanın altına oturdu, köyü seyretmeye başladı. Köyü seyrettikçe anıları da depreşiyordu.

Çocukluğunda, anasına küsüp evden kaçtığında da buraya, bu kayanın altına gelir, belini isli kayaya dayar, köyü seyreder düşünürdü. Bu uzun kaya hep isli dururdu, Memed kendini bildi bileli. Köylüler, çobanlar kayanın altına ateş yakmayı oldukça severlerdi.

Köyün içinde candarmaları görmüş oldu. Gidiyor geliyorlardı. Sonrasında damlar içinde kendi damlarını seçti. Damın toprağı kırmızı, yeşil, mavi turuncuydu. Cam kırıkları şeklinde yanan ak sıcakta ışılaşıyordu. Babası ta uzaktan getirmişti bu toprağı, dam akmasın diye. Güzel, yumuşacık, sıcacık, şefkatli anası geldi gözünün önüne, ömründe duymadığı yaman bir yalnızlık duydu. Dört yanda, uzun uzun çiriş çiçekleri açmıştı.

Türlü türlü arılar, binlerce, ak sıcaklarda uğuldayarak, ak sıcaklar demek Memedin hoşuna gidiyordu, çiriş çiçeklerinin yörelerinde dolaşıyorlardı. İnce, dimdik, uzamış gitmiş çirişlerine binlerce ak düğme büyüklüğünde çiçek yapışmıştı.

Hatçelerin evine bakamıyordu. Evlerinin önündeki, o yüce ağacı göremiyordu. Sonunda kendisini yenemedi, ağaç geldi gözünün önünde durdu. Bir gece şeklinde gerildi önüne. Delikanlı yüreği küt küt atarak divlik kuşu şeklinde öttü. Deli şeklinde bir bekleme kasırgasında delikanlı bekledi. Yumuşacık, sıcacık, sevgi taşan kız geldi. Memedin boğazına bir şeyler tıkandı, iki damla yaş gözlerinden aşağıya yuvarlandı indi.

Kahramanları ve Öteki Kişilerin Ekibi

İnce Memed: İnce Memed, minik yaşlarda babasını kaybetmiş olduğu için anası Döne ile Değirmenoluk köyünde Abdi Ağa’nın despotluğu altında büyümüştür. Hatçe’yi, Abdi Ağa’nın yeğenine nişanlaması üstüne kaçırmaya karar verir. Abdi Ağa’nın peşinden vardığında onu yaralar ve yeğenini öldürür. Bu trajik vaka sonrasında Memed, kanun kaçağı olur. Abdi Ağa öcünü almak için Hatçe’yi hapse attırır ve anası Döne’yi de katleder.

Hatçe’nin Kozan Hapishanesi’ne transferi esnasında onu kaçırır ve bir evlatları olur; adını Memed koyarlar. Hatçe, bir jandarma çatışmasında yaşamını kaybeder. Memed, af duyuru edildiğinde teslim olmayı düşünse de, “Avrat yürekli Memed! Teslim mi olacaksın?” denilince Abdi Ağa’yı bulur ve onu da öldürür.

Döne: İnce Memed’in anası olan Döne, eşi İbrahim’i seneler ilkin yitirmiş ve yalnız başına oğlu Memed ile yoksulluğa ve Abdi Ağa’nın zulmüne karşı direnmektedir. Memed, Hatçe’yi kaçırdıktan sonrasında Döne, Abdi Ağa tarafınca acımasızca dövülerek öldürülür.

Iraz: Hatçe’nin hapse düştüğünde tanıştığı hanım olan Iraz, kendi de dul ve çocuklu bir hanımdır. Kocasının vefatından sonrasında, amcaları tarlasını gasp etmişlerdir. Sadece Iraz, çeşitli işlerde emek harcayarak direnmeyi sürdürmüştür. Oğlu yirmi bir yaşına vardığında, hukuki yollarla tarlasını geri almış, fakat oğlunun katilinin evini yakınca hapse atılmıştır. Iraz ve Hatçe, hapishanede birbirlerine destek olur, geleceğe dair umutlarını paylaşırlar. Hatçe’nin ölümünden sonrasında, Iraz Hatçe’nin oğlunu yanına alır.

Hatçe: İnce Memed’in aşkı olan Hatçe, Abdi Ağa’nın yeğeniyle nişanlandırılınca Memed ile kaçmayı tercih eder. Sadece çabucak yakalanırlar. Abdi Ağa’nın yeğeni Veli’yi Memed’in öldürmüş olduğu halde, Abdi Ağa Hatçe’yi suçlayıp onu hapse attırır. Hatçe, burada Iraz ile dost olur. İnce Memed, Hatçe’yi ve Iraz’ı hapishaneden kaçırır. Hatçe, Memed’le beraber bir çocuk dünyaya getirir ve adını Memed koyarlar. Sadece, bir jandarma çatışmasında yaşamını kaybeder.

Cabbar: İnce Memed ile beraber Deli Durdu’nun kanun kaçağı grubunda bir araya gelmiş, sadece İnce Memed’in Deli Durdu’ya itiraz etmiş olduğu bir mevzuda, Memed’in yanında durarak adil bulunduğunu göstermiştir. Memed’in riskli bir harekatında onu desteklememiş ve yolları ayrılmıştır. Hükümet tarafınca genel af duyuru edildiğinde dağdaki yaşamını terk edip, mütevazı ve gözden uzak bir yaşama çekilmiştir.

Deli Durdu: Toplumu soyan, acımasız, etik değerlerden yoksun, gözü dönmüş bir eşkıyadır. İnce Memed, Deli Durdu’nun çetesine katılıp birçok soyguna iştirak eder. Deli Durdu, halkı paralarını aldıktan sonrasında, onları rencide edici bir halde çıplak bırakarak yollarına gönderir.

Abdi Ağa: Dikenlidüzü bölgesinde beş değişik köyü yöneten ağadır. Memed’in sevilmiş olduğu Hatçe’yi ondan alarak, Memed’in eşkıya olmasına neden olan kişidir. Köylülerin yaşamış olduğu çilelerin, açlığın ve sefaletin ana sorumlusudur. Hatçe’nin Memed tarafınca sevildiğini bile bile, Hatçe’yi yeğeni ile nişanlar. Memed, Hatçe’yi kaçırınca, Abdi Ağa ve yeğenini vurur. Abdi Ağa ise Hatçe’yi haksız yere suçlayıp hapse attırır. İnce Memed tarafınca bulunduğunda, kaderi Memed’in elinde son bulur.

Recep Çavuş: Kökenleri belirsiz olan, fakat senelerce çeşitli eşkıya gruplarında yer almış, Cabbar ile beraber İnce Memed’in çetesini kurmuş, oldukça sayıda macerada bulunmuşlardır. Otoriter ve katı yapısı ile tanınır.

Topal Ali: Topal Ali için iz sürmek neredeyse bir obsesyon gibidir. “İz sürerken o hiçbir şeyi düşünmez…” Memed, Hatçe’yi kaçırınca Abdi Ağa, Topal Ali’yi çağırır. Ali, Abdi Ağa ve ekibiyle Memed’i bulur. Sadece işi tamamlandığında, yaptığından pişmanlık duyar ve vicdan azabı çeker.

Kesme Köylü Süleyman: İnce Memed kaçak olduğu ilk dönemde, onu evinde ağırlayan ve bir nevi koruyucusu olmuş olan kişidir. Memed’i, Deli Durdu’nun çetesine iştirak etmesi için yönlendirmiştir. Tüm romanda sıkça gördüğümüz, mühim bir karakterdir.

Teması ve Ana (Fikri) Düşüncesi

Roman, adaletsizlik, etik çözülme, baskı ve özgürlüğe olan hasret temalarını işliyor. Ana karakter Memed, köyün egemen gücü olan Abdi Ağa’nın zulmüne uğramış ve bu baskıya dayanamayarak firar etmiştir. Sadece Abdi Ağa’nın yargı sürdüğü bu toplumsal seviye, İnce Memed’in yaşamını negatif etkilemeye devam eder. Abdi Ağa’nın yeğeninin nişanlısı olan Hatçe’yi kaçırması, onun eşkıya olmasına ve Abdi Ağa ile devamlı bir çatışma içine girmesine neden olur. Memed, sevilmiş olduğu Hatçe ve anası için çeşitli zorluklar ve trajediler yaşar.

Roman bununla birlikte Memed’in karakter gelişimini de gözler önüne serer. Zaman içinde Memed, bir tek kendisi ve sevdikleri için değil, Abdi Ağa şeklinde despot ağaların baskısına uğrayan tüm köylüler için de bir ümit olur. Roman, haksızlığa ve zulme karşı direnmenin ve kişinin kendi kaderini çizme arzusunun altını çizer.

Memed’in hikayesi, kişinin özgürlüğü ve hakkaniyet arayışı çevresinde dönerken, bununla birlikte bu tür toplumsal ve ekonomik baskıların cemiyet üstünde yarattığı tahribatı da göstermektedir. Abdi Ağa’nın sonu, Memed’in elinde gelirken, Memed’in kendi kaderi belirsiz bir halde dağlarda kaybolması, metnin bizlere vermek istediği en kuvvetli mesajlardan biri olabilir: Zulme karşı savaşım etmek gerekir, sadece bu mücadelenin sonu devamlı belirsizdir ve kimi zaman büyük fedakarlıklar gerektirir.

İnce Memet Roman Tahlili PDF indirmek için tıklayın

İnce Memed Özeti ince memed ozeti konusu

Beyazperdeye Uyarlanması

Meşhur Türk yazar Yaşar Kemal, İnce Memet romanını beyazperde uyarlaması yapılması amacıyla kaleme almıştır. 1984 senesinde, oldukça yönlü İngiliz sanatçı Peter Ustinov tarafınca “Memed My Hawk” (Türkçe’de “Şahinim Memed”) adıyla beyaz perdeye taşınmıştır. Film uyarlamasının senaristliği da Peter Ustinov tarafınca yazılmıştır ve ek olarak filmi yöneten Ustinov, yapımda Abdi Ağa karakterini canlandırmıştır.

Filmin müzikleri ise, Yunanlı meşhur besteci Manos Hacidakis tarafınca bestelenmiştir. Film, “The Lion and the Hawk” (Aslan ve Şahin) adıyla da bilinmektedir. Bu oldukça katmanlı uyarlama, Yaşar Kemal’in derinlemesine oluşturduğu karakterleri ve karmaşık toplumsal dinamikleri, değişik bir sanat formunda yorumlama fırsatı sunmuştur.

(Toplam: 3, Bugün: 1 )

Site Footer