GENEL ÖZELLİKLERİ
Kitap, İkinci Dünya Savaşı’nda (1939-1945) Auschwitz toplama kampına gönderilen Viktor Emil Frankl’ın kendi yaşamış olduğu deneyimleri anlattığı ve burada edinmiş olduğu deneyimlerken yola çıkarak geliştirdiği yeni bir psikoterapi yöntemi olan “logoterapi” hakkında bilgiler verdiği kitaptır. Kitap, yazar tarafınca dokuz günde yazılmış ve 1945 senesinde yayımlanmıştır.
Kitap, Gordon W. Allport tarafınca yazılan bir önsöz ile başlamakta arkasından yazar tarafınca 1984 senesinde 73. baskıya yazılmış önsözünün arkasından üç ana bölümden oluşacak şekilde yazılmıştır. Bu üç ana bölümün ilkinde toplama kampı deneyimleri, ikincisinde genel ilkeleriyle logoterapi ve üçüncüsünde ise ağlatısal bir iyimserlik tartışması adlı yazı bulunmaktadır.
Önsöz
Gordon W. Allport tarafınca yazılan önsözde, Viktor Emil Frank’ın logoterapi yaklaşımını iyi mi oluşturduğu, benzer emek verme alanlarına haiz olduğu Freud’dan ayrılan noktasının ne olduğuna dair bilgiler ve Allport’un kitaba dair yorumları yer verilmiştir.
“Bu kitapta Dr. Frankl, logoterapiyi keşfetmesine neden olan kendi deneyimlerini anlatmaktadır.” (s.7)
“Her iki doktorun ilgi alanı da temel olarak nevrozların yapısı ve iyileştirilmesidir. Freud, bu can can sıkan tarafsızlıkların kökeni, çatışan bilinçdışı güdülerin niçin olduğu kaygıda aramaktadır. Frankl ise çeşitli nevroz türler içinde fark yapmakta ve bunlardan bazılarını (noöjenik nevrozlar), acı çeken kişinin varoluşunda bir anlam ve mesuliyet duygusu bulmayı başaramayışına bağlamaktadır.” (s.8)
“Bu minik kitabı yürekten tavsiye ediyorum, bundan dolayı bu, en derin insanı sorunlara odaklanan acıklı bir hazinedir.” (s.11)
73. Baskıya Önsöz
Yazar kitabın iki ana bölümünün birbirini desteklediğini belirttikten sonrasında kitabı 1945 senesinde dokuz günde yazdığını ve isimsiz olarak yayımlamak istediğine karar verdiğinden sadece bundan vazgeçişinden bahsetmekte arkasından Avrupa’da ve ABD’daki öğrencilerine devamlı olarak
“Başarıyı amaçlamayın, bunu ne kadar amaç haline getirip bir hedefe dönüştürürseniz, kaçırma olasılığınız da o denli artar. Şu sebeple mutluluk benzer biçimde başarının da peşinden koşamazsınız; (…) mutluluğun kendiliğinden olması gerekir, aynı şey başarı için de geçerlidir…” (s.15)
şeklinde bulunmuş olduğu uyarıyı dile getir ve üçüncü basımda eklenen üçüncü bölüm hakkında genel informasyon verir.
1. Bölüm
Toplama Kampı Deneyimleri
Bu bölüm İkinci Dünya Savaşı esnasında toplama kamplarına gönderilmiş meşhur ya da ayrıma maruz kalmış tutukluların (Kapolar) değil bayağı tutukluların bakış açısından toplama kampını ele almıştır. Kapo yetkililerinin neye nazaran seçildiği, tutukluların bir kamptan başka bir kampa iyi mi nakledildiği ve tutukluların nakilden kendilerini ve yakınlarını korumak için neler yaptığına değinerek anlatımına adım atmıştır. Frankl’e nazaran toplama kampına düşen tutukluların tepkileri üç evrede alınabilir.
Kampa ilk alınma süreci: Yazara nazaran bu evrede bir tutukludaki tipik tepki, şok tepkisidir. Frankl, bu evrede toplama kampına gelen tutuklunun kamptaki sıhhatli çalışabilir yada çalışamaz şeklindeki ayrımın yapılmış süreci, bu süreçteki aşırı sertlik ve kendilerine ilişik her şeyin alınması ve arkasından krematoryumlara ya da gaz odalarına gönderilmesi benzer biçimde durumların insanda şok tepkisini yarattığını, bu zamanda tutukluların ilk olarak kısa süreli olarak intihar fikrini akıllarından geçirdiklerini sadece yaşam koşulları ve seçeneklerini değerlendirdiğinde yaşama olanağının düşük olması sebebiyle ölüm fikrine ve ölüme karşı duyarsızlaştıklarını belirtmiştir.
“İntihar etmenin pek bir anlamı yoktu, bundan dolayı nesnel bir açıdan hesaplandığı ve olasılıkların tamamı dikkate alındığı vakit, averaj kamp sakini için yaşam beklentisi son aşama cılızdı. Tüm elemeleri geçip yaşamayı başaran minik yüzde içinde olmayı rahatça bekleyemezdi Auschwitz toplama kampındaki bir esir, şokun ilk evresinde ölümden korkmuyordu. İlk birkaç günden sonrasında gaz odaları bile dehşetini kaybediyordu. Ne olursa olsun, bu dehşet onu intihar etmekten alıkoyuyordu” (s.33),
Kamptaki rutine uyum sağlama sürecine girmiş bir tutuklu ise çevresinde olan tüm sertlik ve negatif koşullara artık alışmış ve duyarsızlaşmıştır. Bu durum Frankl tarafınca şu şekilde aktarılmıştır:
“Tutuklunun ruhsal tepkilerinin ikinci evresinde ortaya çıkan semptomlar, duygu yitimi (apati), şu demek oluyor ki kişinin hissetmeyi göze alamadığı coşku ve duygularını köreltmesiydi; bu da sonunda tutukluyu, her gün ve her saat karşı karşıya olduğu dayağa karşı duyarsızlaştırıyordu. Bu duyarsızlık kanalıyla tutuklu, kendini kısa zamanda oldukca lüzumlu ve koruyucu bir kabukla kaplıyordu.” (s.38)
Özgür bırakılma sürecine gelen bir tutuklu Frankl’e nazaran yaşamış olduğu korkulu durumun yarattığı baskı üstünden kalkınca, tutsak oldukları süre süresince devamlı tekrarladıkları “özgürlük” mefhumunu algı edemezler.
“Özgürlüğüne kavuşan tutukluların yaşamış olduğu şeye, ruhsal açıdan ‘kişiliksizleşme’ denilebilir. Her şey, tıpkı rüyalardaki benzer biçimde gerçekdışı, gerçeğe aykırı gözüküyordu. Gerçek olduğuna inanamıyorduk. Geçen yıllarda rüyalara iyi mi da kanmıştık! Özgürlük gününün geldiğini, özgürlüğümüze kavuştuğumuzu, evlerimize döndüğümüzü, dostlarımızı selamlayıp karılarımızı kucakladığımızı, masanın başına oturup başımıza gelen her şeyi anlattığımızı düşlerdik; özgürlük gününü rüyalarımızda bile ne kadar sık görürdük! (s.104) (…) Vücudun ketlemeleri ruhunkinden daha azca oluyor. Vücudumuz, ilk andan başlayarak yeni özgürlüğün tadını çıkarıyordu. (s.104) (…) Bu ruhsal evrede, daha ilkel bir kişilik yapısına haiz olanların, kamp yaşamında kendini çevreleyen acımasızlıkların etkisinden kaçamadıkları gözlenmiştir. Artık özgür oldukları için, özgürlüklerini saygısızca ve acımasızca kullanabileceklerini düşündüler. Onlar için değişen tek şey, eskisi benzer biçimde baskı altında olmak yerine şimdi artık baskıcı olmalarıydı. (s.106) (…) Ruhsal baskının ansızın kalkmasından meydana gelen etik bozulmanın yanı sıra, özgür bırakılan tutuklunun kişiliğine zarar verebilecek iki temel edinim daha vardı: Eski yaşamına döndüğü vakit yaşamış olduğu içerleme ve hayal kırıklığı. (s.107)
2. Bölüm
Genel ilkeleriyle Logoterapi
1962 senesinde basılan basımda bu bölüm, “Logoterapinin Temel Kavramları” başlığıyla yayımlanmıştır. Yazardan alıntılayacak olursak logoterapi özetlemek gerekirse;
“Daha oldukca gelecek üstünde, şu demek oluyor ki hasta tarafınca gelecekte yerine getirilecek anlamlar üstünde odaklaşır (gerçeten de logoterapi anlam merkezli bir psikoterapidir.) Bununla beraber logoterapi, nevrozların gelişmesinde böylesine büyük bir rol oyanayan tüm kısır döngülü oluşumları geri-denetim (feedback) mekanizmalarını odaktan çıkarır. Böylece nevrotik ferdin tipik benmerkezciliği, devamlı olarak beslenmek ve pekiştirilmek yerine, parçalanma sürecine girer.” (s.112)
Frankl’in teorisine logoterapi demesinin sebebi ise Yunanca “anlam” manasına gelen logos terimine dayanmaktadır bundan dolayı logoterapiye nazaran kişinin temel olarak güdülenmesini elde eden şey “anlam bulma arayışıdır.”
Bu bölüm kendi içinde anlam istemi, varoluşsal engelleme, noöjenik nevrozlar, noö-dinamikler, varoluşsal boşluk, yaşamın anlamı, varoluşun aslı, sevginin anlamı, acının anlamı, Meta klinik problemler, bir logodrama, nihai anlam, yaşamın geçiciliği, bir teknik olarak logoterapi, ortak nevroz, pan-determinizmin eleştirisi, psikiyatrik parola, psikiyatrinin tekrardan insani kılınması şeklinde alt başlıklar altında ele alınmıştır.
3. Bölüm
Ağlatısal Bir iyimserlik Hikayesi
Bu bölümde her türlü acı, suçluluk ve ölüm durumuna karşı şahıs hala iyi mi hayata “evet diyebilir ve yaşamındaki negatif yanları iyi mi pozitif şeylere dönüştürebilir sorusuna yanıt verilmektedir. Logoterapiye nazaran insanı hayata bağlayan nokta anlam (mesela Frankl toplama kampındayken eşinin imgesel ve eşine karşı hissettiği sevgi tüm negatif şartlara dayanabilmesine olanak elde etmiştir.) İnsanı hayata bağlayan noktalardan biri de “anlam arayışıdır” bu yüzden bu bölümde yazar anlam arayışındaki üç temel yolu şu şekilde ele almıştır:
Kitabından Alıntılar
“İnsanın anlam arayışı, içgüdüsel itkilerin ‘ikincil bir ussallaştırması’ değil, yaşamındaki temel bir güdüdür. Bu anlam, bir tek kişinin kendisi tarafınca bulunabilir oluşuyla ve bu şekilde olması gereğiyle, eşi olmayan ve hususi bir yapıdadır.” (s.113)
“Logoterapi, hastaya kendi yaşamında anlam bulması için yardım etmeyi vazife saymaktadır. Logoterapi, hastanın, kendi varoluşunun gizli saklı logos’unun (anlamının) farkına varmasını sağlaması ölçüsünde analitik bir süreçtir.” (s.117)
“Varoluşsal boşluk temel olarak kendini cana sıkıntısı durumunda dışa vurur. (…) Varoluşsal boşluğun kendini gösterdiği çeşitli maskeler ve kılıflar da söz mevzusudur. Kimi zaman engellenen anlam istemi, en ilkel güç istemi olan para istemi de dahil olmak suretiyle, bir güç istemi ile temsili bir yoldan dengelenir.” (s.121)
“Tek kelime ile her insan yaşam tarafınca sorgulanır ve hepimiz, bir tek kendi yaşamı için yanıt verirken yaşama yanıt verir; bir tek görevli olarak bunu yapabilir.” (s.123)
“Bu yüzden uyanık olalım: iki anlamda uyanık olalım:
Auschwitz’den bu yana insanoğlunun ne yapabileceğini biliyoruz.
Hiroşima’dan bu yana da neyin tehlikede bulunduğunu biliyoruz” (s. 166)
Auschwitz Toplama Kampı: Kamp, Nazi rejimi tarafınca oluşturulmuştur. Almanya- Polonya sınırında kampta üç ana kamp bulunmaktaydı. Bunlardan ilki Auschwitz I 1940’ta ikincisi 1942’de (Auschwitz-Birkenau da denilmektedir) üçüncüsü ise Ekim 1942’de kurulmuştur. (Auschwitz-Monowitz de denilmektedir.) Kampta 1.1 milyon- 1.3 milyon şahıs ölmüştür.
Kapo: Schutzstaffel (SS) muhafızları tarafınca çalıştırılma, denetleme yada yönetimsel görevleri yerine getirmesi için seçilen kamp mahkumları.
Hazırlayan: Alınyazısı Kayhan, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Kısmı.
Kaynaklar:
Hayvanat bahçesine gittiniz ve en favori hayvanınız penguenleri bir ziyaret etmek istediniz. Bilmelisiniz ki onlar…
YouTube, kısa sürede Avrupa, Orta Doğu ve Cenup ABD'daki bir çok ülkede Premium abonelik fiyatlarına…
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…