Gökbilimciler Güneş Sistemi haricinde dünyalar keşfetmeye devam ediyor ve her yıl uzay boşluğunda yüzlercesi gözleniyor.
Doğrulanmış dış gezegen sayısı (dış gezegen: Güneş’in çevresinde dönmeyen öteki gezegenler), şu anda NASA‘ya nazaran 5 bin 638’e yükselmiş durumda. 1000 kadar dahası da şu an bilim insanlarınca inceleniyor. Bu dünyalar galaktik mahallemizde bulunuyor ve Chandra X Işını Gözlemevi’ni kullanan bilim adamları da Samanyolu Galaksisi’nin haricinde tespit edilen ilk dış gezegeni bulduklarını düşünüyorlar.
Doğal bu giderek artan sayı, gerçekte bulunan gezegen sayısının bir tek küçük bir kısmı. Evrende yüz milyarlarca galaksi ve bunların içinde yer edinen trilyonlarca yıldız bulunuyor. Eğer bu yıldızlardan çoğunun en azından yörüngesinde bir gezegen bulunuyorsa, ortaya çıkacak sayıyı düşlemek bile güç.
Bilim adamları daha çok dış gezegen buldukça, bunların birbirine asla benzemediklerini de fark ediyorlar. Her biri kendine özgü kimyaya ve ortamlara haiz. Suyla kaplı olanlardan, birden fazla günbatımı yaşayanlara, volkanik dünyalardan Dünya’daki gökyüzündekinden farklı bulutlara haiz olanlara birçok değişik çeşitte dış gezegen var.
Kuvvetli James Webb Uzay Teleskobu’yla beraber bu dünyaları idrak etmek da kolaylaşacağa benziyor. Kızılötesi gözlem yapabilen teleskop, Avrupa ve Kanada uzay ajansları ile NASA ortaklığında işletiliyor ve gözlem zamanının dörtte birini dış gezegenlere ayırmış durumda. Bir başka gezegenin atmosferinin nelerden oluştuğunu öğrenmek, bilim adamları için yaşanabilir olup olmadığı da dahil birçok data sağlıyor.
Gizemli bir akrabası olan Süper Dünya
Bizimkinden oldukça daha büyük olan ve “süper-Dünya” olarak malum bir gezegen, Güneş Sistemi’nden (göreceli de olsa) çok da fazla uzak değil – bir tek 137 ışık yılı ötede. TOI-715 b adı verilen bu dış gezegenin gökbilimcilerin ilgisini çekmesinin sebebi, ufak kızıl yıldızının yaşanabilir bölgesinde yer ediniyor olması. Goldilocks bölgesi olarak da bilinen yaşanabilir bölge, bir yıldızın etrafındaki gezegenin yüzeyinde sıvı suyun olmasına izin verecek sıcaklığı sunabildiği yörünge uzaklığı anlamına geliyor.
Yıldızının etrafındaki bir turunu 19 günde tamamlayan TOI-715 b’den oldukça daha coşku verici olan kendisi değil, daha ufak ve Dünya boyutunda olan “akrabası”. Bilim adamları bu öteki gezegenle ilgili daha çok data edinmek için çok istiyor.
Daha serin ve daha az korkunç bir Venüs
Bilim insanları Dünya boyutundaki en ılıman gezegeni bulduklarını söylüyor: “Dış gezegenlerin Venüs’ü” olarak nitelendirilen Gliese 12 b, Venüs boyutundaki bir kayalık gezegen.
Dünya’nın komşusu söz konusu olduğunda “Ilıman” ve “Venüs” kelimeleri çok zıt duruyor olabilir. Venüs, sülfürik asit yağmurları ve yanardağlarıyla sıcak ve zehirli bir gezegen. Her ne kadar bir zamanlar okyanusları ve daha düşük sıcaklığıyla Dünya’ya daha çok benziyordu. Süregelen sera gazı etkisiyle 480°C gibi yüzey sıcaklıklarının bulunmuş olduğu gerçek Venüs’ün aksine araştırmacılar, Gliese 12 b’nin yüzeyinin averajda 41°C sıcaklığa haiz bulunduğunu düşünüyor.
Yarısı lavla kaplı, iki yüzlü dünya
Bilim adamları Dünya’dan birazcık büyük ve yıldızı da Güneş’e benzeyen bir dış gezegen keşfetti. Sadece benzerlikler ne yazık ki bir tek bu kadar. HD 63433 d adındaki gezegen, Dünya’nı onda biri yaşlarında, oldukça sıcak ve bir yarısı büyük olasılıkla erimiş lavdan oluşuyor. Bu gezegende yaşıyor olsaydınız bir yıl bir tek 4 Dünya günü sürecekti.
Bir tek 73 ışık yılı ötede bulunan bu gezegen, bugüne dek bulunan en ufak ve yakın “genç” dış gezegen. Gökbilimciler bu gezegenin 400 milyon yaşlarında bulunduğunu düşünüyor. Her ne kadar bu insan bakış açısından oldukça yaşlı olsa da, 4 buçuk milyar yaşındaki gezegenimizin yanında oldukça genç kalıyor.
Kor alevler şeklinde yanan bir dünya
Bilim adamları, 66 ışık yılı ötedeki bir yıldız sisteminde o denli oldukça volkana haiz bir gezegen buldular ki, gezegen uzaktan bakıldığında kıpkırmızı parlıyor olabilir. Hatta HD 104067 adlı gezegen için bir araştırmacı, Güneş Sistemi’nin en volkanik yeri olan Jüpiter’in aylarından Io’ya atıfta bulunarak “steroid almış bir Io” yakıştırması bile yapmış oldu.
HD 104067’nin kuvvetli volkanik aktivitesi, bu gezegen üstünden kuvvetli çekimsel kuvvetler tatbik eden yakındaki iki öteki dış gezegenden kaynaklanıyor. Bu yüzden gezegenin yörüngesi de yumurta şeklinde. Tüm bu sıkıştırma ve çekiştirme, gezegende ısı yaratıyor ve iç jeolojik aktivitesinin artmasına sebep oluyor.
Birazcık atmosferli bir kayalık dış gezegen mi?
Gökbilimciler “atmosferi” olan bir kayalık gezegen aradıklarını söylerken, hafifçe bir aydınlatma ve yumuşak caz çalan bir yerden bahsetmedikleri kati. Mühim bir açıdan kendi Dünya’mıza benzeyen bir yer arıyorlar ve süper-Dünya 55 Cancri e, şu ana kadar buldukları en iyi aday olabilir. Isı mevzusunda meydana getirilen emekler, gezegenin yanacak kadar sıcak olmadığını gösteriyor. Kim bilir bu enerji, bir atmosfer yardımıyla dağıtılıyor olabilir.
NASA, Dünya’nın atmosferini bir “yangın battaniyesi” olarak vasıflandırıyor. Onsuz gezegenimizde yaşam olmazdı. Oksijeni havada tutuyor, morötesi radyasyonu filtreliyor ve sıvı suyun yüzeyde olmasına olanak sağlıyor.
Sadece 41 ışık yılı ötemizde bulunan 55 Cancri e’nin bir tür “Dünya’dan kaçış planı” için hedef olduğu anlamına gelmiyor. Yıldızına o denli yakın ki bu gezegen büyük olasılıkla lavla kaplı ve bir yüzü hep karanlıkta. Gene de oldukça daha çok gözlemle beraber 55 Cancri e’nin Güneş Sistemi haricinde bulunan ve atmosfere haiz ilk kayalık dış gezegen olduğu ortaya çıkabilir.
Elisha Sauers’in makalesini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.