Samim Kocagöz‘ün gerek Kalpaklılar (1962), gerekse onun devamı olan Doludizgin (1963), Kurtuluş Şavaşımızı konu alan romanlardandır.
Kalpaklılar, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaliyle başlar ve “Cumhuriyet ihtilalinin heyecanlı hikayesini” anlatır. Doludizgin de hikayenin devamıdır.
Yazar, önsözde Kalpaklılar’ı “Eşsiz kahraman, ölümsüz Atatürk‘e ve istiklal ordusunun aziz şehitlerinin anısına, gazilerine armağan ediyorum.”der.
Olay ve kişilerin durumunu şöyle dile getirir:
“Kitabımda belli olacak, okunurken seçilebilecek benim kahramanlarım bir yana, romanımın öteki bütün kişileri, gerçekten yaşamış, o olayları yapmış, yaratmış kişilerdir. Bu kişiler, zaten tarihin malı olmuşlardır. Meraklı okurların bu kahramanları, başka kitaplarda da kolayca bulabilirler. Anılarını yazmamış, yazamıyacak kişiler de var romanımda, hem de çok … Ya kendilerini dinledim, ya da dinleyenlerden, inandıklarımdan, serüvenlerini öğrendim.”
“Kalpaklılar yazarın olgunluk dönemi ürünlerindendir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk örgütlenme evresinde (1919-1920) geçen olaylardan kaynaklanmıştır. İzmir’in işgaliyle başlar, işbirlikçi Damat Ferit Paşa’ya bağlı güçlerin Gerede ve Düzce başkaldırmalarına değin sürer” diye özetler ve yargısını bitirir: “Samim Kocagöz’ün önce de söylediğimiz gibi, asıl başarısı, birbirini tamamlayan sayısız olayı romanın gelişimi içinde birbirine bağlayarak kimi savaş sahnelerinde, “ateş hattı”ndaki insanı kişi olarak da koyabilmesidir.”
(Şükran Kurdakul, “Samim Kocagöz’ün Romanlarında Kurtuluş Savaşçıları”, Türk Dili, Temmuz 1976, s.79, .83)
Romanın Başlıca Kahramanları
Yusuf: Kuvayı Milliyeci, Hasan Tahsin’in arkadaşı.
Müjgan: Sadrazam Ferit Paşa’nın serkatibi Süleyman Sırrı Bey’in kolejde okuyan kızı.
Hasan Tahsin: Hukuk-u Beşer gazetesinin sermuharriri (başyazarı). (Osman Nevres olarak tanınan, Hasan Tahsin Recep (1888-1919). Selanik’te doğdu. Paris’te Siyasal Bilgiler Okulu’nu bitirdi. İttihat ve Terakki’ye girdi (1908). Bükreş’te Ingiliz diplomatı Baxiston kardeşlere suikast düzenlediği için, on yıla mahkum edildi. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine, Bükreş’i ziyaret eden Hilmi Paşa’nın yardımıyla bir mügddet sonra özgürlüğüne kavuştu. Mütareke yıllarını İzmir’de geçirdi. Ulusal Kurtuluş Savaşımızı başlatan ‘İlk kurşun’u İzmir Konak Meydanında vilayete doğru ilerleyen Yunanlılar’ın üzerine sıktı; aynı yerde düşman askerlerince şehit edildi (15 Mayıs 1919). Hasan Tahsin Türk tarihinin olduğu kadar, Türk edebiyatının da ölümsüz isimleri arasına girdi. “Redd-i ilhak” beyannamesiyle sesimizi zamanın Avrupasına duyurmada büyük çaba gösterdi. Onun düşmana sıktığı ilk kurşun, ulusal bütünlüğümüzü harekete geçirdi. Romanda gerçek kimliği olan Hukuk-u Beşer (1918-1919) gazetesinin başyazarı kimliğiyle yer alıyor.
Salih Efe: Halk kahramam.
Nemide: Yusuf un amcasının kızı ve nişanlısı.
Mehmet: Sökeli bir genç. (Mehmet Fişekçi olarak gerçekte yaşamış bir kişi.)
Giritli Cafer Efe: Germencik Istasyonu baskınında şehit edilen kahraman.
Talip: Kuvayı Milliye’nin İstanbul gizli teşkilatının memuru.(Gerçekte Kabataş Lisesi’nde uzun yıllar öğretmenlik yaptı.)
Mustafa Reis: Talip’i Anadolu’ya kaçıran motorun kaptanı.
Sefer Bey: TBMM’nin çıkardığı Hiyanet-i Vataniye Kanunu’na uyularak Istiklal Mahkemesi’nin asılmasına karar verdiği, vatan haini.
Onbaşı Kocagözoğlu Rahmi: Kurtuluş Savaşı kahramanı. (Gerçekte Romancının amcası)
KALPAKLILAR (Kitabın konusu, eleştirisi)
Roman iki cilttir. Kalpaklılar (1962) 328, Doludizgin (1963) 312 sayfadır. Birinci cilt olarak adlandırılan Kalpaklılar’da Samim Kocagöz’ün Önsöz’ü, “Başlarken” başlığıyla “Nutuk”tan yapılan bir alıntıyla ve “Gazi Mustafa Kemal‘in ‘1919 senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye:’ sözleriyle başlar. Ardından Birinci Bölüm ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ altbaşlığıyla verilir. Ayrıca yedi bölümden oluşan romanın her bölümünde Nutuk’tan alıntılar yer alır.
Konur Ertop, Kalpaklılar ve Doludizgin’i “Karanlıktan Aydınlığa Uzanan Üç Yıl” yazısında şöyle anlatır:
“Kocagöz’ün Kurtuluş Savaşı romanı 1919 Mayısı’nda İzmir’de başlar, 1922 Eylülü’nde kentin geri alınışıyla sona erer.
İzmir ve çevresindeki direniş hareketleri, İstanbul’daki yurtseverlerin Kurtuluş Savaşı’na destek veren gizli çalışmaları, eylemi baltalamaya yönelik Padişah yanlısı hareketler, aydınların ve halkın işbirliğiyle güçlüklerin yenilmesi, zaferin kazanılması romanın konusunu oluşturur. Çanakkale Savaşı’nda sağ ayağından sakatlanmış Avukat Yusuf, amcasının kızı Nemide ile nişanlıdır. Arkadaşı Hukuk-u Beşer gazetesi başyazarı Hasan Tahsin’in işgalcilere bomba savurduktan sonra şehit edilmesine tanıklık eder. Kentte yetersiz direnişler sürerken daha etkin bir harekette yerini almak üzere kentten ayrılır. Başka direnişçilerle bir araya gelir; eski bir eşkıya olan Salih Efe’nin de katılmasıyla beş kişi olurlar. Yusuf, ailesinin yaşadığı Manisa’da, saldırıya uğramış kız kardeşinin kendini asmış olduğunu görür.
Arkadaşlarıyla Ankara’ya giden Yusuf, Kastamonu’da Padişahı tutan hükümet kuvvetleri üzerine gönderilen görevlilere katılır. Hapisteki Albay Osman Bey’i kurtaracaklar, halkın Kuvayı Milliye’ye katılmasnı sağlayacaklardır. Ancak Düzce’de tutuklanırlar. Padişah yanlıları kimi yerlerde güçlenmiştir. Gerede’de Bolu milletvekilleri şiddet gösterisiyle karşılanıp tutuklanarak Düzce’ye gönderilirler. Kurtuluş Savaşçılarını idamdan son anda Çerkez Ethem’in kuvvetleri kurtarır; “Düzce ve havalisi Hilafet Ordusu kumandanı Sefer Bey” idam edilir.
1. cildin son satırları bir halk adamı olarak canlandırılan Salih Efe’nin sağduyulu davranışına ve vatanseverliğine tanıklık eder:
“Ve….Salih Efe, Düzce çarşısının ortalık yerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çıkardığı Hiyanet-i Vataniye Kanununa uyularak istiklal Mahkemesi’nin asılmasına karar verdiği Sefer Bey’in parlak çizmelerine her ne kadar önceden göz koyduysa da, sonradan vazgeçti:
‘Aman!.. Kızanlar, bu çizmelerle yere basamam. Vatan topraklan kirlenir…’ dedi.”
Söke yöresinde Onbaşı Kocagözoğlu Rahmi (romancının amcası olan gerçek bir Kurtuluş Savaşı kahramanıdır) ile Sökeli Mehmet, Kuşadası’ndaki İtalyanlardan aldıkları telefon, tel, pil gibi araç gereci, silah ve cephaneyi orduya ulaştırırlar. Ele geçirdikleri Yunan uçağını parçalar halinde gönderenler de onlardır.
Yunanlıların ilerlemesi karşısında Sökeli savaşçıların oluşturdukları Söke Gönüllü Süvari Müfrezesi, Ankara’ya giderek mücadeleyi oradan sürdürür. İstanbul’da siyasi kısım polislerinden Talip, Kuvayı Milliye’nin gizli örgütünde görevlidir. Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Baltalimanı’ndaki yalısında olup bitenleri öğrenmek amacıyla Paşa’nın Bebek’te oturan baş kâtibini izlemektedir. Bu üst düzeyli görevlinin Arnavutköy Kız Koleji’nde okuyan kızı Müjgân’la arkadaş olur, onun aracılığıyla Paşa’nın Anadolu’ya gönderdiği casuslar bu bilgilerle ele geçirilir. Aralarında duygusal ilişki de gelişen genç kızın Talip’e belge ulaştırması, gizliden gizliye Anadolu’yu destekleyen babası Süleyman Sırrı Bey’in yardımlarıyla mümkün olmaktadır!
Talip’in sürdürdüğü çalışmalar arasında Karaağaç cephaneliğinin boşaltılması, Selimiye Kışlası Cephaneliğinin basılması, Harbiye’de okuyan genç subayların İnebolu yoluyla Ankara’ya kaçırılması gibi eylemler de yer alır.
İnebolu Kuvayı Milliye’si emrinde görevlendirilen Talip, Anadolu’ya geçerken Müjgân da ona eşlik etmektedir. Ne var ki denizde uğradıkları İngiliz saldırısında genç kız şehit olur.
Müjgân’ın ve babasının Anadolu’yu desteklediği İstanbul’da anlaşılmıştır. Bebek’teki köşke tutuklamaya geldiklerinde Süleyman Sırrı Bey çalışma masasının başında bir kâğıda “Yaşasın vatan… Yaşa Mustafa Kemal Paşa!..” yazarak tabancasıyla kendini öldürür.
Salih Efe’yi yanından ayırmayan Yusuf, bölük olarak cephelerde türlü eylemlere katılır.
Sakarya’a Zaferi’nin öncesinde, “İzmir’den kaç arkadaş çıktık. İki kişi kaldık…” diyen Yusuf’u Salih Efe, “Yanlışın var Yusuf, İzmir’den biz, beş kişi çıktık; şimdi ordu olduk” diye yanıtlar.
Sakarya Savaşı’nda Yusuf omuzbaşından, sırtından yaralanır, sol kolu kesilir. Sekiz ay sonra taburcu olmuş, Kastamonu’da yeni erlerin eğitimini üstlenmiştir. Binbaşı rütbesi verildikten sonra terhis edilir. Görevini artık gönüllü olarak sürdürecektir. Büyük Zafer’de İzmir’e giren orduda Yusuf bir Akıncı Müfrezesi’nin başındadır. Salih Efe ve Sökeli Mehmet üç yıl sonra geriye dönebilmişlerdir. Yusuf artık nişanlısı Nemide’nin yanındadır. Salih Efe’nin en büyük isteği Mustafa Kemal Paşa’yı bir kez görebilmektir. İkinci cilt sona ererken Kordonboyu’nda binlerce insanın arasında bu istek gerçekleşiverir: “Salih Efe, kendisinin Mustafa Kemal’in önünde buldu. Birdenbire ne yapacağını ne edeceğini şaşırmıştı. Sakalının tellerine varıncaya dek her yanım bir titremedir aldı. Yüzü bembeyaz olmuştu. Paşa ona, gülümseyerek bakıyordu. Salih, sağ elini titreyen parmaklarını O’nun omzuna koydu, arkasını okşadı:
‘Mustafa Kemal sen misin?’ diyebildi. Paşa genç yüzünü büsbütün aydınlatan bir gülümsemeyle bir karşılık verdi:
‘Benim.’
Salih Efe, kendisini biraz toparlamıştı:
‘İyi döğüştün oğul.’
Mustafa Kemal, karşılık verdi:
‘İyi döğüştük baba!..’
Mustafa Kemal’in gözleri bu sözleri söyledikten sonra, Salih’in yüzünden karşısındaki halka dönmüştü. Salih Efe’ye, milletine bir zaman ışıl ışıl baktı. Milleti de onu sevgiyle, saygıyla seyrediyordu.”
(Konur Ertop, “Samim Kocagöz Kalpaklılar Doludizgin”, (Mürşit Balabanlılar/Kurtuluş Savaşında Roman), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2003, s.252-255)
Benzer İçerik:
YouTube, kısa sürede Avrupa, Orta Doğu ve Cenup ABD'daki bir çok ülkede Premium abonelik fiyatlarına…
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…
Türkiye Suni Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) düzenlemiş olduğu Türkiye Suni Zeka Zirvesi bu yıl yedinci kez…