Kayıkçı Kul Mustafa – Türk Dili ve Edebiyatı

Kayıkçı Kul Mustafa (d. 1580? – Ö: 1659?, İstanbul) Halk Ozanı.

Kayıkçı Kul Mustafa

Halk şiirimizin ünlü saz şairi Kayıkçı Kul Mustafa, 17. yüzyılda yaşayan, yeniçeri şairlerinin en tanınmışı olduğu halde, nerede doğduğu, nerede öldüğü kesin olarak bilinmemektedir.

Kayıkçı Kul Mustafa; Cezayir’den Bağdat’a kadar çeşitli beldeleri dolaşmış, savaşmış, savaşlara destanlar, yenilgilere, şehitlere ağıtlar düzmüş bir yeniçeridir. Yaşamı üzerine de açıklayıcı bilgiler yok. Ölümünün, Abaza Hasan Paşa’nın ayaklanmasını dile getiren destandan, 1659’dan sonra olduğu sanılıyor. Böylece Kayıkçı Kul Mustafa’nın 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ileri sürülüyor.

İlk gençlik yıllarında Murad Reis’in levendi olarak Cezayir’de bulunduğu için, kendisine “Kayıkçı” denmiş; II. Osman’ın şehit edilişini (1622), IV. Murat’ın Bağdat kuşatmasını (1630), Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın isyanını (1658), şiirlerinin, destanlarının konusu yapmıştır.

Kayıkçı Kul Mustafa; divan şiirinin etkisinden uzak, halk zevkine bağlı, doğal bir söyleyişle, 17. Yüzyılın ilk yarısında geniş bir üne kavuşur. Bağdat kuşatmasında, kaleden atılan oklarla yaralanıp Dicle’ye düşerek boğulan ve IV. Murat’ın hayranlığını kazanan Genç Osman için yazdığı destan, şiirlerinin en tanınmışıdır.

“Genç Osman destanı” kısa sürede bütün Anadolu’ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır. Bugün bile “Genç Osman Destanı”nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez.

Kul Mustafa’nın yeniçeri âşıklarından oluşu, şiirlerinin özellikle askerler arasında, sınır boylarında sevilip tanınmasını kolaylaştırmıştır. Kahramanca söyleyişi, nazım kusurlarını kapatır. Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir.

GENÇ OSMAN

Genç Osman dediğin bir küçük uşak
beline bağlamış ibrişim kuşak
Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdatın içine girilmez yastan
Her ana doğurmaz böyle bir aslan
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Bağdatın kapısın Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman.

İptida Bağdad’a Sefer Olanda

-Genç Osman Destanı-

İptida Bağdad’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman

Eğerleyin kır atımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdad kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman

Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman

Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdad seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman

Gitsin

Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen sunamı bel verin gitsin
Eyyamı şitada bahar erişsin
Eline bir deste gül verin gitsin

Uğratman sunamı kışa borana
Kader kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsin

Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin

Nem Kaldı

Seni terk eylesem kaşları keman
Vefası olmayan yarda ne kaldı
Cefalım yok mudur göğsünde iman
Divane eyledin arda nem kaldı

Ayrılasın bencileyin eşinden
Bir dem sevda gitmez olsun başından
Bu ayrılık kıldı beni işimden
Arayıp gezerim karda nem kaldı

Akar gözyaşlarım bir dem silinmez
Kapında kul oldum adım bilinmez
Ko serim sağ olsun yar mı bulunmaz
Kadrimi bilmeyen varda nem kaldı

Kul Mustafa der ki severim candan
Gözlerim doludur kan ile nemden
Sevdiceğim farık olduysa benden
Çıkayım gideyim şurda nem kaldı

Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi

Çünkü dilber bana meylin yoğ idi
Ezelinden ikrar vermiye idin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmiye idin

Hani benim ile yiyip içtiğin
Yiyip içip ak göğsünü açtığın
Simden sonra fayda etmez kaçtığın
Soyunup koynuma girmiye idin

Siyah zülfün mâh yüze etmiş perde
Sen uğrattın beni bin türlü derde
Ben kendi hâlimde gezdiğim yerde
Arayıp bergüzâr vermiye idin

Kul Mustafa’m eydür canadır kastım
Çok ağlattı beni gözleri mestim
İncitme sevdiğim severim dostum
İncitirsem güzel olmıya idin

Eğer Sorarsan Hâlimden

Eğer sorarsan halimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldanıp gönlüm alal’dan
Divâne, deliyim şimdi

Geceler girer düşüme
Başım erişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi

Benim çektiğim kim çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi

Ben yâre n’ettim n’eyledim
Aşkın deryasın’ boyladım
Yüzümü türap eyledim
Geçenin yoluyum şimdi

Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi

Kuşlar İçinde Bir Ak Kuş

Kuşlar içinde bir ak kuş
Eşim yok deyi çağırır
Bu çarh-ı gerdun elinden
Sinem çâk deyi çağırır

Kumru eder canım hasta
Gönül dosta gider dosta
Ömrüm geçer bir kafeste
Kurtar Hak, deyi çağırır

Kartal eder dünya fani
Alır bir gün tenden canı
Kendi kanadımdır beni
Vuran ok, deyi çağırır

Bülbül eder ben söylerim
Hafiften mânâ anlarım
Öten kuşları dinlerim
Enelhak deyi çağırır

Leylâ’m eder Mecnun sayrı
Düştüm âşinadan ayrı
Baykuş yapılardan gayrı
Viran çok deyi çağırır

Deli gönül kaldı gamda
Zira bazıları nemde
Kul Mustafa iyi demde
Yâran çok deyi çağırır

Koşma

Kalktı yelken eyledi Murat Reis,
Baş başa düşmana varırım demiş.
Vaktinize hazır olun gaziler,
Ya ser verir, ya ser alırım demiş.

Biz şaşırttık ol düşmanın yolunu
Kimse bilmez gazilerin halini,
Hazır edin kumandanın birini,
Alırım yedekte sürürüm demiş.

Türk pirleri eydür, kurtarın bizi
Biz de dedik Allah kurtarır sizi.
Ölenimiz şehit, öldüren gazi,
Gün bugünkü gündür ururum demiş.

Kul Mustafa’m daim söyler özünden
Gaziler de cenk eylemiş yolundan,
Koyuverin Türk’ü bilek demirinden
Boyuna küffarı vururum demiş.

Kayıkçı Kul Mustafa

(Toplam: 2, Bugün: 1 )

Site Footer