Keçecizade İzzet Molla (D: 1786, İstanbul – Ö: Ağustos 1829, Sivas) Divan edebiyatı şairi.
Keçecizade İzzet Molla 1786’da İstanbul’da dünyaya geldi. Türk kültür yaşamının hemen hemen kati çizgilerle Batı’ya yönelmediği bir dönemde, Türk edebiyatının ilerlemesi, gelişimi hususunda yeni hamleler yapmış oldu. Bunların en mühimleri olarak; dilde sadeleşme hareketinin iddiasız, isimsiz öncülerinden biri olması ve mesnevi geleneğindeki “tecrid” esaslı anlatımdan mimesise esasına bağlı bir ifade tekniğine yönelmesi sayılabilir.
Kırılgan, fevri mizacı, nüktedan bir kişiliği olan İzzet Molla, en zor anlarında bile yaşamın komiğini yakalamasını bilir.
İzzet Molla’nın ozan kişiliği yanında, ileri görüşlü, sağduyulu ve zamanındaki dünya dengelerini oldukca iyi bilen bir devlet adamlığı yönü de vardır. 1876 Türk-Rus savaşından ilkin yazıya döktüğü ve onun Sivas’a sürgün edilmesine sebep olan -savaş karşıtı bulunduğunu içeren- Layiha’sı, onun ne kadar öngörülü bir devlet adamı bulunduğunu göstermektedir.
1829’da Sivas’ta sürgünde iken ölen İzzet Molla’nın yenilik unsurları taşıması bakımından bilhassa Mihnet-Keşan adlı eseri dikkate değerdir.
Keçecizade İzzet Molla Sanatı ve Yazınsal Kişiliği
İzzet Molla’nın sanatı ve yazınsal kişiliği üstüne şunları söyleyebiliriz:
1- İzzet Molla, 18. ve 19. yüzyıllarda eski canlılığını ve ifade kudretini yitirmiş olan klasik şiirimiz için; gene bu şiirin dahili bir tekâmülü sayılabilecek yeni ilhamların ve yeni söyleyişlerin kapısını zorlamış ve bunda kısmen de olsa başarı göstermiş olmuş bir şairimizdir.
2- Klasik şiirimizde, mazmunlar ve benzetmeler arkasına gizlenen “ben” unsurunu ön plana çıkarmış, hatta onu tasvir ederek kişileştirmiştir. Böylece klasik edebiyattan yeni dönem Türk edebiyatına (Tanzimat dönemi Türk edebiyatı) geçişte bir köprü vazifesi görmüştür.
3- Görünüm ve insan tasvirlerinde yansıtma (mimesis) tarzını kullanmış, gerçekçi bir mekan peyzajı ve insan portresi çizimiyle devri ve mesnevi türü için yeni bir oluş hamlesi sayılabilecek yeniliğin öncüsü olmuştur.
4- Yaşanmış olan yaşamdan, hatta kendi hayatından esere aktardığı vakaları; mütevazi bir üslupla anlatmış, günlük konuşma ve halk söyleyişlerine de yer vererek anlatımı devamlı canlı tutmayı başarmıştır. Böylece, -bilinçli bir halde yapmadığından kendisi de bilincinde olmadan- mahallileşme ve millileşmenin dönemindeki en iyi temsilcisi olmuştur. Bu yönüyle Mihnet-Keşan, mesnevi ile roman arasındaki niteliksel mesafeleri yakınlaştıran bir işlev üstlenmiştir.
5- Mevlevîlik yönü de olan ozan, nüktedan, yürekli ve zarif mizacıyla mevlevî enfüsiliğini iyi bir bileşim halinde birleştirmiş, yaşamı ve vakaları hep bu rindane mizaç arkasından tevekkülle seyretmiştir. En fena şartlarda bile, onu, büyük bir tevekkül içinde ve çevresindeki felaketleri komikleştirerek sevmeye çalışan bir çocuk kayıtsızlığında buluruz.
6- Dili kullanırken ferdi tasarrufta bulunduğundan, bilhassa mesnevilerinde kendine mahsus mütevazi ve yersiz bezemelerden uzak bir üslup oluşturduğu derhal göze çarpar.
7- Klasik şiirin dış formuna sadakatle bağlı olması durumunda iç formun düzenlenmesinde ve içeriğin işlenmesinde klasik yapıya oldukca fazla bağlı değildir. Gözlemci-gerçekçi şahıs ve mekan tasvirleri ile mekan insan eyitişimi hakkında karşılıklı etkileşimi yakalaması, İzzet Molla’nın kendine mahsus özgünlüğünü yansıtan özellikleri içinde sayılabilir.
8- Aruz ölçüsünü, şiirlerinde – en Türkçe söyleyişlerinde bile – başarıyla kullanabilmiştir.
9- Tüm bunlara karşın, devrinin tüm kargaşasını ruhunda yaşayan İzzet Molla, oldukca yönlü kişiliği ve erken denecek bir yaşta (45) hayata veda etmesi yüzünden devri için yeni sayılabilecek ilhamları, çığır açabilecek bir hamleye dönüştüremez. Fakat onunla ferdin iç yaşamına oluşturulan pencereden, sonrasında gelecek Tanzimat nesli sanatkârları, insanı “fert” olarak görmeyi ve keşfetmeyi başaracaklardır.
Keçecizade İzzet Molla’nın Eserleri
1. Devhat-ül-Mehâmid fi Tercemet-il-Vâlid: Babasının biyografisidir.
2. Gülşen-i Aşk: Tasavvufî, simgesel bir mesnevîdir.
3. Mihnet Keşan: Keşan’a sürgüne gidişini ve dönüşünü özetleyen bir mesnevîdir.
4. Dîvân-i Bahr-i Efkâr: Bu eserini (Dîvân’ını) Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî hâtırasına kaleme almıştır. Bu dîvânında Mevlâna’ya olan bağlılığını;
Molla-yi Rûm’un kemter gedâsı
Etdikde nazmın tanzîme himmetHer bir gazelde nâm-ı şerifin
Yâdıyla kıldı arz-ı muhabbet
mısralarıyla ifâde etmiştir. 1839 (H. 1255)da Mısır’da basılmıştır.
5. Lâyiha: İzzet Molla’nın siyâsî mevzularda, devlet işleri ile ilgili bir eseri olup, dili sâdedir.
6. Dîvân-ı Hazân-ı Âsâr: Olgunluk dönemine ilişik şiirlerini ihtivâ eder. Bu Dîvân’ını, Şah-ı Nakşibend’in hâtırası için kaleme almıştır. Bu Dîvân’ındaki:
Rûhî fedâk ey gül-i gülzâr-ı Nakşbend
Oldum hezâr cânım ile zâr-ı Nakşbend
Evvelki oldu ârif-i Rûm’un avârifi
Dîvân-ı diğerim ola âsâr-ı Nakşbend
mısraları da bu numûnelerden birisidir. 1841 (H. 1257) de İstanbul’da basılmıştır.
7. Şerh-i Elgâz-ı Râgıb Paşa: Meşhur Râgıp Paşanın bâzı muammalı beyitlerinin açıklaması olup, bu eseri basılmamıştır.
Ek olarak bakınız ⇒
Divan Edebiyatı