Hamza ZÜLFİKAR
Kelimeleri bitişik veya ayrı yazma mevzusunda geçen 40-50 yıl içinde birçok değişim oldu. Öğreticiler, öğrenciler, yazarlar bu süreci gereği şeklinde izleyemedi. Buna eldeki kaynakların değişik tutumları, değişik yazım anlayışları sebep oldu. Bu durum karşısında birleşik kelimelerle ilgili aşamaları hatırlatmak, ana çizgileriyle mevzu üstünde durmak istedim. Ayrıca yazım birliğine gidebilmek için Türk Dil Kurumunun son Yazım Kılavuzu‘na uymayı ve okullarda bu eserin kaynak olarak alınmasını burada gerekçeleriyle vurgulamaya çalıştım.
Piyasada öğrencilerin elinde Türk Dil Kurumunun kılavuzuna uymayan pek oldukça kılavuz var. Kimisinin üstüne “Türk Dil Kurumunun kılavuzuna gore hazırlanmıştır.” diye uyarı konmuş fakat söz mevzusu kılavuzların içinde Türk Dil Kurumunun kılavuzuna uymayan kelime yazımları ve kuralları var. Bunlarla ilgili daha ilkin bir eleştiri yazısı yazmıştım. Öte taraftan Dil Derneğince yayımlamış sözlük ve kılavuzlarda Türk Dil Kurumunun kılavuzlarıyla uyuşmayan birleşik kelime örnekleri bulunmakta. Yapı Kredi Bankası yayınları içinde bulunan Nijat Özön’ün Büyük Dil Kılavuzu da Türk Dil Kurumunun kılavuzlarıyla bu bakımdan uyumlu değil. Bunlara Ali Püsküllüoğlu‘nun yayımladığı Yazım Kılavuzu’nu ve Adam yayınları içinde çıkan Yazım Kılavuzu’nu da ekleyelim. Hazırlayıcılarıyla oturup karşılıklı münakaşa imkânı bulunmadığı için bu ikilik sürüp gitmiştir. Bunlara benzer okullar için yazılmış daha başka kılavuzlar Türk Dil Kurumunun kılavuzuyla bağdaşmaz. Her ne kadar Yüksek Öğretim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığı Türk Dil Kurumunun kılavuzlarına uymayı önerirse de öğrencilerin bazıları değişik yayınlar kullanır. Elde babadan, ağabeyden, abladan kalma kılavuzlar olduğundan yeni bir kılavuz alma yoluna gidilmez.
Eğitim öğretim yılının başlangıcında öğrencilere önerilecek kılavuz, Türk Dil Kurumunca yayımlanmış son baskı Yazım Kılavuzu olmalıdır. Yazım kargaşasının sürdüğü bu zamanda her öğretmenin, her öğrencinin masasında Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu bulunmalıdır. Öğrenciler adına her türlü fedakârlığa hazır olan Millî Eğitim Bakanlığı Türkçe öğretmenlerine birer tane Yazım Kılavuzu alıp armağan etmelidir. Bu hizmetle ülkede yazım birliğine katkı sağlanabilir. Bir öğretmen “Artık izin verin de bir birleşik kelimenin yazımı için bu yaşta ve bu birikimde kılavuzlara bakmayalım.” dememeli. Ben sık sık Yazım Kılavuzu’na bakıyorum. Bu alışkanlığı ülkedeki dil birliği için dikkatsizlik etmeyelim. Yeni Türk harflerine geçtiğimiz tarihten ve yazım kurallarını içine alan ilk İmlâ Lûgati’nin yayımından bugüne aradan 85 yıl geçti. Ülkede hâlâ bir yazım birliğinin kurulamaması acı bir gerçektir. Örnek olarak kılavuzda yapım eki almış bir hususi ad kesmeyle ayrılmaz biçimindeki uyarıyı oldukça azca aydınımız biliyor ve uyguluyor. Bu genel değerlendirmelerden sonrasında birleşik kelimeler mevzusuna geçebilirim.
Kelimeleri bitişik yada ayrı yazma mevzusunda düşüncesini seneler ilkin belirten rahmetli Hocam Hasan Eren, bitişik yada ayrı yazmanın yazım kuralları içinde çözümü en zor mevzu bulunduğunu söyler; kelimelerin ziyadesiyle bitişik yazıldığını, asla gereği yokken birçok kelimenin bitiştirildiğini ileri sürer, kılavuzlardaki tutumu eleştirirdi. Örnek olarak ilk okul, orta okul, ilk öğretim, orta öğretim şeklinde kelimelerin bitişik yazılmasına gerek olmadığını, bu tarz şeyleri oluşturan kelimelerin her birinin kendi anlamlarında bulunduğunu savunurdu. Yılbaşı sözünün bile ayrı yazılması icap ettiğini söyler ve arkasından yıl sonu, hafta başı, hafta sonu şeklinde benzer kelimeleri iyi mi yazalım diye sorardı. Yılbaşı bugün bitişik, yıl sonu ayrı yazılmaktadır. Bu tür kelimelerin bitişik yada ayrı olarak değişik yazılması, öteden beri bitişik yazılan bu tür kelimeler gelenekleşmiş yazımlar olarak değerlendirildi. Gökkuşağı örneğinde dönem kendi anlamında değil dolayısıyla bugün de bitişik yazılmaktadır. Hocam, yağ kelimesini içeren badem yağı örneğinde olan kelimelerin bitişik yazılmasını eleştirir, badem şekeri kelimesinde de şeker’in kendi anlamında bulunduğunu savunurdu.
Geçmişin bir hatırası olarak mevzunun serüveni sayfalarca sürecek genişliktedir. Türk Dil Kurumu kılavuzlarında yer edinen yazım kuralları, 1960’lı senelerden beri giderek detaylı hâle getirilmeye çalışıldı. Tüm bu gelişimleri, tartışmaları yakından gören bir şahıs olarak kelimeleri bitişik yazma mevzusunda taviz verilmedi; bitişik yazmayla ilgili eleştirilere kulak asılmadı. Biz de Türk Dil Kurumunun yazım kılavuzuna uyduk, her seferinde meydana getirilen değişimleri göz önüne alıp yazılarımızı, kitaplarımızı son kılavuza gore yazdık. Bu durum bazı akıllı öğrencilerin bakış açısından kaçmazdı, “Hocam şu makalede kelimeyi bitişik yazmıştınız, şimdi ayrı yazıyorsunuz yada şu kelimeye düzeltme işareti koymuştunuz şimdi o işareti kullanmıyorsunuz, şu kelimelerde kesme işareti kullanmamışsınız” şeklinde uyarılarda bulunurlardı. Ikimiz de bu durumu “Son çıkan Türk Dil Kurumunun kılavuzuna uyduk, imlada bir birlik olsun istedik.” diye savunurduk.
Seneler bu şekilde geçtikten sonrasında 1980’li yıllara geldik. Türk Dil Kurumu dernek statüsünden çıkarılıp bir kanunla devlet kurumu hâline getirildi; emek harcamaları yürütmek için çeşitli üniversitelerden seçilmiş 40 üye belirleme edildi.
Türk Dil Kurumu, devlet kurumu hâline getirildikten sonrasında kurum başkanı olan H. Eren, ilk iş olarak yazım meselesini ele aldı. Bir iki senelik emek harcamadan sonrasında 1985 senesinde uzun zamandan beri ileri sürdüğü düşüncesi doğrultusunda İmlâ Kılavuzu’nu yayımladı. Kurulda bulunan bazı üyelerin kendi düşüncesine katılmadıklarını görünce kılavuzun kapağına kendi adını koyup sorumluluğu üstüne aldı. Aslen onun tepkisi, Kurumun dernek yapısındayken kelimelerin aşırı bir şekilde bitişik yazılmış olmasınaydı. Hasan Eren, Türk Dil Kurumunun, dernekken 1981 senesinde yayımladığı Yeni Yazım Kılavuzu’nda geçen elkitabı, gökcismi, önsöz, balmumu, gündönümü, kuruyemiş, peynirtatlısı, eskişehirtaşı, odunkömürü, tarlafaresi, tarlakuşu, suböreği, altçene, üstçene şeklinde kelimelerin bitişik yazılmasını doğru bulmuyordu. Bu tür kelimelerin her birinin kendi anlamında bulunduğunu, bunlarda bitişik yazma şartlarının oluşmadığını düşünüyordu.
Türk Dil Kurumu bu şekilde bir yapıya kavuşturulduktan sonrasında ilk kez yazım mevzusunda etkili bir tepki ortaya çıktı. Bitişik yada ayrı yazma bu yıllarda gündeme oturdu. Daha sonraki yıllarda benim de içinde bulunduğum kurullarda bitişik yada ayrı yazma daha sık ele alındı ve bazı esaslar ortaya kondu. H. Eren, kelimeleri bitişik yada ayrı yazma mevzusundaki bazı ısrarlarından vazgeçti ve 1988 senesinde piyasaya çıkan İmlâ Kılavuzu, belirlenen yeni esaslar doğrultusunda yayımlandı. Sadece bu kılavuzda gene de bazı eksiklikler, yanıt bulmayan sorular vardı. Bunlardan biri birleşik kelimelerle ilgiliydi. Tüm birleşik kelimeler kılavuzda yer almıyordu. “Pişmemiş börek, muska böreği, Tatar böreği kılavuza alınmış, bunlara bakıp siz de kol böreği, su böreği, peynirli börek, kıymalı börek, puf böreği, talaş böreği, tencere böreği şeklinde börek kelimesiyle kurulu birleşik kelimeleri ayrı yazınız.” düşüncesi yerleştirilmeye çalıştırılıyordu.
Emek harcamalar daha sonraki yıllarda devam etti, Türk Dil Kurumu Başkanlığına seçilmiş olan Ahmet Bican Ercilasun‘un yönetiminde İmlâ Kılavuzu başlığıyla 1996-2000 yıllarında piyasaya çıkan kılavuz, tüm sorulara yanıt verecek bir biçime getirilmeye çalışıldı ve hacmi genişletildi. Taramalarla birleşik kelimelerin tamamı kılavuza dâhil edildi. Aynı ölçülerde bu kılavuzu ötekiler takip etti ve son olarak 2012 senesinde piyasaya çıkan Yazım Kılavuzu aşağıda belirteceğim bazı değişimler haricinde son şeklini aldı.
Yukarıda elkitabı, gökcismi, önsöz, balmumu, gündönümü, kuruyemiş, peynirtatlısı, eskişehirtaşı, odunkömürü, tarlafaresi, tarlakuşu, suböreği şeklinde bir bölümünü sıraladığım kelimeler 1996- 2000’li yıllardan bu yana piyasaya çıkan yazım kılavuzlarında hep ayrı yazıldı. Söz mevzusu kelimelerin bitişik yazılmasına gözü alışmış, kalemi yatkın olanlar eski alışkanlıklarından kurtulamadı. Daha doğrusu bu kelimelerin niçin ayrı yazılması mevzusunda yazarlar, öğretmenler, öğrenciler, devlet memurları bilgilendirilemedi. Basında bu mevzularla ilgili bir köşe açılamadı.
1985 – 2012 yılları aralığında piyasaya çıkan kılavuzlarda birleşik kelimelerin daha oldukça yer alması devamlı gözetildi. Türk Dil Kurumu dernekken 1981 baskılı son kılavuz yayımlanmıştı. Bu baskıdan 2012 tarihindeki kılavuza doğru birleşik kelimelerin ayrı yazılmasıyla ilgili bir düşünce edinebilmek için aşağıdaki tabloya bakılabilir.
Tablo daha yüzlerce kelimeyle genişletilebilir. Görüldüğü şeklinde daha ilkin bitişik yazılan birçok kelime son kılavuzlarda ayrı yazılmıştır. Yeni Türk harflerinin kabul edilmiş olduğu 1928 yılından bu yana kelimeleri bitişik yada ayrı yazmada bir birlik sağlamak için oldukça çaba sarf edilmiş, sadece beklenen netice bugün bile alınamamıştır. Derhal bir örnek vereyim. Anadolu Ajansının Türkiye’de ve Dünyada 2008 adlı kitabında ön söz bitişiktir. Üniversiteler için hazırlanmış Türk dili ders kitaplarının bazılarında da durum böyledir. Hatta kitabın başlangıcında ön söz ayrı, içindekiler kısmında önsöz bitişik verilmiştir. Ön söz kelimesi bir sıfat tamlamasıdır. Ön, burada bir ön ek değil sıfat durumunda bir kelimedir.
Bitişik yada ayrı yazma üstüne meydana getirilen tartışmalar, konuşmalar, düzenlemeler başlangıçtan beri bir araya getirilse herhâlde bir büyük cilt kitap olur. Bu bakımdan mevzuyu bu sınırı olan yazı içinde ana hatlarıyla toparlamaya çalışalım.
Eski harflerin kullanıldığı yıllarda kelimeleri bitişik yada ayrı yazma diye bir fikir yoktu. Bu durum eski harflerin özelliğinden kaynaklanıyor. Bitişik harfler, bitişmeyen harfler meselesi vardı. Bunlardan 8 harf kendinden sonrasında gelen harfle bitişmezdi. Bunlar elif, dal, dal ze si, re, ze, peltek s, vav, he harfleriydi. Bunlara munfasıl harfler denirdi. İlgi çekici bir başka özellik bu 8 harf kendilerinden sonrasında gelen harfle bitişmezken ilkin gelen harflerle bitişebilirdi. Geri kalan harfler ise her iki taraftan birbirine bitişirdi. Bunlara da muttasıl harfler denirdi. Eski harfli yazıdaki bu özellik kelimeleri bitişik yazmaya engeldir. Bugün eklendiği fiille bitişik yazdığımız yeterlik fiili o gün olunabilir mi örneğinde “o lu na bilir mi” biçiminde yazılır, okuyucu bunu diğeri kelimeden birazcık ayrı yazıldığı için bir kelime olarak okurdu.
Türk Dil Kurumunun Başbakanlığa bağlanmasından ilkin 1928’den 1980’li yılara kadar Türk Dil Kurumunca yayımlanmış olan kılavuzların her baskısında değişimler yapılmıştır. Daha doğru, daha tutarlı bir kılavuz ortaya koymak amacıyla meydana getirilen bu değişimleri her çıkan yeni kılavuzda görmek mümkündür. Bu anlayışla değişimler, eklemeler 2012 yılına kadar sürmüştür. Meydana getirilen değişimlerle ilgili üniversitelerde bazı sav mevzuları bile verildi. En oldukça değişim 1965’te piyasaya çıkan Yeni İmlâ Kılavuzu’nda yapılmış oldu. O tarihte hocam Vecihe Hatiboğlu, Türk Dil Kurumunda işin başındaydı. Bitişik yazmayla ilgili olarak birleşik kelimelerde araya başka bir kelime yada ek giremeyecek kadar kalıplaşmanın koşul olduğu ilkesini öne sürmüştü. Örnek olarak toplu sözleşme ayrı yazılmalıydı şu sebeple toplu iş sözleşmesi biçiminde bir başka terim daha vardı. Öğretmenler evi, öğretmenevi biçiminde yazılmamalıydı, şu sebeple araya -ler çokluk eki girebilirdi.
Kelimelerin aşırı şekilde bitişik yazıldığını savunanlardan biri de İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Mertol Tulum idi. Yayımladığı kılavuzunda onun bu tutumunu görmek mümkündür. Türk Dil Kurumu üyesi olduğu yıllarda kelimelerin bitişik yada ayrı yazılması mevzusunda Hasan Eren ile beraber çalışmış, katkı elde etmiştir. Onun Dil Tartışmalarında Gerçekler adlı kitapta birleşik kelimelerle ilgili geniş eleştirisini bulmak mümkündür.
Türk Dil Kurumunun Başbakanlığına bağlı olarak hizmet verdiği dönemde kılavuz hazırlama işinin ikinci safhası Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun’un başkanlığında başlatılmıştır. Amaç yazıma seviye getirmek, ikili yazım anlayışını çözmekti. Keçi yolu şeklinde deniz yolu, hava yolu, kara yolu kelimelerinde yol kendi anlamında olduğundan ayrı yazılmalıydı. Denizkedisi örneği ise bitişik olmalıydı. Şundan dolayı kedi burada kendi anlamında değil “balık” anlamındaydı. Arap sabunu kelimesinde olduğu şeklinde bir hususi adı içeren birleşik kelimelerde Arap kelimesini minik ve bitişik yazmak, hususi adlarla ilgili kurala aykırı düşüyordu. Dolayısıyla Arnavut kaldırımı kelimesinde de Arnavut sözünün ilk harfi büyük ve ayrı yazıldı. Taş kömürü, odun kömürü kelimelerinde kömür kendi anlamındaydı, bitişik yazılmasına gerek yoktu. Öte taraftan yerelması bitişik yazılacaktı şu sebeple söz mevzusu nebat elma değildi. Bu tür örnekler sayfalar tutacak genişliktedir. Bu düşüncelerle 1996 ve 2000 tarihlerinde iki İmlâ Kılavuzu çıkarılmıştır. Temel olarak Hasan Eren zamanında yapılmış ve son baskısı 1993’te çıkmış bulunan kılavuz esas alınmıştır. Ek olarak bu zamanda Türkiye Türkçesinin tüm söz varlığının kılavuzda yer alması ilkesi benimsenmiş ve 62.000 kelimelik bir kılavuz ortaya konmuştur. Taramaları Türk Dil Kurumu uzmanları yapmıştır.
Kapsamın genişletildiği bu kılavuzda kurallar kısmı daha detaylı hâle getirildi. Birleşik kelimeler açısından bu aşamada benimsenen en uygun yöntem, aynı yapıyı ve özelliği taşıyan tüm birleşik kelimelerin birer dökümünün yapılması idi. Örnek olarak alt yada üst ile kurulmuş tüm sözler taranarak bir araya getirildi ve gruplandırılan bu tür kelimeler beraber değerlendirildi. Eski adı tahtelbahir olan kelime denizaltı biçiminde bitişik yazılıp kılavuza konarken deniz altı araştırmaları biçimindeki bir kullanım için deniz altı sözü ayrı yazılarak kılavuza eklendi. Diğeri örneklerde de aynı uygulamaya gidildi. Bu ayrımı belirtmek için de kılavuzda söz mevzusu kelimelerin önünde parantez içinde anlamları verildi yada türü belirleyen bir söz kelimenin önüne kondu. Gruplandırılan ve sınıflandırılarak ortak özellikleri tespit edilen bu tür birleşik kelimelerin hangi hâllerde birleşik, hangi hâllerde ayrı yazılacağı mevzusunda kurallar kondu ve neredeyse tüm örnekler kuralla beraber kılavuzda yer aldı. Kılavuzda toplumsal bilimlerde geçen altyapı terimi bitişik, alt diş ise ayrı yazıldı. Örnek kelime olarak aldığım alt ve üst kelimelerinin bitişik yada ayrı yazılmalarıyla ilgi olarak İmlâ Kılavuzu’nun 16. maddesinde meydana getirilen izahat şöyledir:
“Somut olarak yer bildirmeyen üst ve üstü sözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: akşamüstü, akşamüzeri, ayaküstü, ayaküzeri, bayramüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, muhteşem, öğleüstü, öğleüzeri, suçüstü, yüzüstü.”
Üstü kelimesini içeren birleşik kelimeler de bu esaslara gore düzenlendi.
“Somut olarak yer bildirmeyen alt sözüyle kurulan birleşik kelimeler de bitişik yazılır: ayakaltı, bilinçaltı, gözaltı, şuuraltı”
Bu açıklamalarla yetinmeyen hazırlayıcı kurul, uzmanlara tarattığı bu kelimelerin hangi durumda ayrı yazılacağını da belirledi ve örnekleriyle bu tarz şeyleri da bitişik yazılmayan kelimeler bölümünde deklare etti. Burada meydana getirilen izahat şöyledir:
“Somut olarak yer belirten üst sözüyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: arka üstü, baş üstü, böbrek üstü bezi, kıç üstü oturmak, sırt üstü yatmak ”
“Somut olarak yer belirten alt sözüyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: deri altı, su altı, toprak altı, yer altı”
İki senelik bir hazırlık döneminden sonrasında ortaya konan, Talim Terbiye Kurulunca benimsenen ve ders kitaplarında uygulanan bu kılavuzun detaylı ve sorunlara yanıt verir bir yapıda olduğu inkâr edilemez.
Söz mevzusu İmlâ Kılavuzu’nun yeni baskıları, Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Halûk Akalın döneminde düzeltmeler ve eklemelerle geliştirilerek birleştirici bir tutumla tekrardan yayımlandı. Eskiden ev kelimesiyle ayrı yazılan birleşik kelimeler onun döneminde bitiştirildi. Ş. Halûk Akalın’ın döneminde Türkçe Lügat, Yazım Kılavuzu Genel Ağ (İnternet) ortamına kazandırılarak daha geniş bir kullanım alanı elde edildi.
Gelişmelerin seyrini yansıtmak bakımından şimdi birazcık daha gerilere gidelim. Bu yazıda ele almaya çalıştığım mevzunun eski terimi mürekkep kelime idi. Buna sonrasında bileşik kelime dendi. Bileşik kelime teriminde r sesinin düşürülüşünü doğru bulmayanlar bu terimi birleşik kelime diye düzelttiler. 1928 senesinde çıkan İmlâ Lûgati’nde kullanılan terim mürekkep kelime’dir. 1990’lı yıllarda birleşik kelime terimiyle iki ayrı anlam anlaşılmaya başlandı: Bunlar bitişik yazılan birleşik kelime ve ayrı yazılan birleşik kelime diye adlandırıldı. Özetlemek gerekirse 1981 tarihindeki kılavuzda bitişik yazılan göz kapağı, ateş böceği şeklinde terimlerin bitişik yazılmasını gerektiren şartlar oluşmadığı için ayrı yazıldı ve ayrı yazılan birleşik kelimeler diye nitelendirildi. “Nezaret” anlamında gözaltı sözü yada gözdağı vermek deyiminde geçen gözdağı örneklerinde ise bitişik yazmanın şartları oluştuğu için bu tür kelimeler bitişik yazılan birleşik kelimeler diye adlandırıldı.
Terimlerin en oldukça bitişik yazıldığı devrin 1928 senesinde başladığını söyleyebiliriz. İmlâ Lûgati, bu açıdan verilecek tipik örnekle doludur. Aynı yıl eski harflerle kelimeleri ayrı ayrı yazan Türk toplumunun 1928’de çıkarılan İmlâ Lûgati ile kelimeleri bitişik yazmalarının sebebi araştırılmaya kıymet bir mevzudur. Bu tutumda Batı dillerindeki bitişik yazma eğiliminin etkili olduğu söylenebilir. Çavuş kuşu, çengel sakızı, dava vekili, topuk kemiği, şeker kamışı örneklerini eski harflerle ayrı yazanların İmlâ Lûgati’nin yayımlanmasından sonrasında bu tür kelimeleri bitişik yazmaları ilgi çekici bir durumdur. Günümüzde ise çavuş kuşu, çengel sakızı, dava vekili, topuk kemiği, şeker kamışı örneklerinde ikinci kelimeler gerçek anlamlarında olması dolayısıyla ayrı yazılmıştır.
Bitişik yada ayrı yazma İmlâ Lûgati’nin çıkmış olduğu tarihte ihtilaf mevzusu olmaya adım atmıştır. Eleştirilere uğrayan Dil Encümeni 1928 ve 1929 tarihindeki İmlâ Lûgati’nin başına şu açıklamayı koymuştur:
“çatır çatır, harıl harıl, güzel güzel şeklinde tekrarlanan kelimeler ayrı yazılacaktır. Lûgatin içinde bir arada yazılmışlar tashih sahifelerinde düzeltilmiştir. Unutulmuş olanlar var ise bunlara kıyasen ayrı yazılmalıdır.”
Lûgat’in başlangıcında yer edinen 17 sayfalık açıklamalar bölümünde de aşırı bir şekilde kelimeler bitişik yazılmıştır. Örnek olarak bugün için ayrı yazdığımız hervakit, bununlaberaber, şukadar, arzetmek, hiçolmazsa, bugibi, tekheceli, lazım-gelirse şeklinde pek oldukça söz aktardığımız şekilde bitişik yazılmıştır. Daha sonraki yıllarda piyasaya çıkan kılavuzlarda bunlara bir seviye getirilmeye çalışılmıştır.
İmlâ Lûgati’ni Ahmet Cevat, Ahmet Rasim, Celâl Sahir, Falih Rıfkı, Fazıl Ahmet, İbrahim Necmi, İbrahim Osman, İsmail Hikmet, Mehmet Baha, Ahmet Güvenilir, Mehmet İhsan, Ragıp Hulûsi, Ruşen Eşref, Yakup Kadri’den oluşan bir kurul hazırlamıştır. Kelimelerin bu kadar bitişik yazılmasının kimler tarafınca ortaya atılmış olduğu mevzusunda şimdilik bir bilgimiz bulunmamaktadır. Temel olarak daha ilkin Encümence hazırlatılmış olan Muhtasar Türkçe Dilbilgisi’in esas alındığı görülmektedir. Lûgat’in 17 sayfalık açıklamalar bölümünü İbrahim Grantay’ın yazdığına dair elimizde informasyon vardır. Söz mevzusu bu bölümde kelimelerin bitişik yazılmasıyla ilgili iki yerde izahat bulunmaktadır. Bu açıklamalardan biri şöyledir:
“Arap ve Acem köklerinden gelip eylem yada ödat manası veren tek heceli kelimelerin etmek, eylemek, olmak şeklinde Türkçe fiillerle birleştikleri süre bir kelime halinde yazılması tensip edilmiştir, zannetmek, arzeylemek, yitmek’ta olduğu şeklinde. Şu kadar var ki bu türkçe fiillerin manasında istiklâl mevcut olup ta tekheceli kelimelerde bir ikinci müstakil eylem yada ödat vaziyeti meydana çıkarsa bu kelimelerin ayrı yazılması zarureti vardır: Bu haksız bir azil oldu; Güçlü bir düşman olan Hüseyin Bey cümlelerinde olduğu şeklinde” (XI. s).
Yazımını aynen koruyarak buraya aldığımız bu metinden değişik kelimelerin bitişik yazılmasıyla ilgili olarak meydana getirilen bir başka izahat ise şöyledir:
“Lâtin harflerinin türkçeye getirmiş olduğu faidelerin biri de iki kelimenin yanyana dizilerek bir kelime halinde yazılmasını temindir. Bu kelimeler, Türkçemizde hervakit kullanılmış olmakla birlikte, bunların tek kelime halinde gösterilmeleri için vaktiyle yapılmış olan çaba, büyük bir muvaffakiyet kazanmıştı. Bu nevi kelimelere ise İmlâ Lûgatinde epey önemli bir yer ayrılmıştır. Encümenimiz tarafınca düzen edilen Muhtasar Türkçe Gramerin 11-inci bendinde de izah edilen bu mürekkep kelimelerin teşekkülünü göstermek suretiyle şu misaller yazılmıştır. Başvekil, demiryolu, yerkatı, tavukgöğsü, önayak, yalınkat, uluorta, yeraltı, yerüstü, yüzükara, aklayakın, baştankara, kırkayak, yüzbaşı, ilerigelmek, kalınkafa, imambayıldı, güngörmüş, sözdinler, sözdinlemez, yüzügüler, güleryüzlü, hatırısayılır, gözboyacak mürekkep kelimelerinde. İmlâ Lûgatinde bulunanları, hem kelime olarak haiz oldukları ehemmiyeti hem de türkçe mürekkep kelime yapmak yollarını göstermiş olmak için, yazılmıştır. Eskiden Arap harflerile bile başkâtip, başbuğ , büsbütün şeklinde bir kısım mürekkep kelimelerin iki parçası oldukça kez bitişik yazılmıştır. Buna karşın, ve eski imlânın farikasını teşkil eden tecanüssüzlüğün eseri olmak suretiyle mesalâ başvekil kelimesini bitişik olarak yazan görülmemiştir. Yeni harflerle yazılan yazılarda ise, mantıkî olmak, ve mesalâ başvekil örneğine bakarak başkâtip, başmühendis, başkalfa, başmüfettiş, başmuhasip vs. kelimeleri de bitişik yazmak gerekir. Mürekkep kelimeleri teşkil eden unsurların bitişik olarak gösterilmesi kolay anlaşılmağı temin edecektir. Eski yazı usulüne gore yazılacak olan dört halis arap atı ve bir kuru kahveci şeklinde sözlerin dört haliskanlı arap atı ve bir kurukahveci tarzında yazılmas ile vuzuh kazanılmış olduğu, inkâr edilemez. Her mürekkep kelimede görüldüğü şeklinde, bu misallerdeki mürekkep kelimelerin telâffuzunda da fonetik birliği vardır ki, bu keyfiyet esasen, bu şeklinde kelimelerin bir arada yazılmalarını gerektirme ettirir” (XIII- XIV. s. ).
Aktardığım bu metinlerde bitişik yazmanın Latin kökenli Türk harfleriyle sağlanan yararlı ve kolay bir yol olarak değerlendirildiği görülmektedir. Sadece bu uygulamada bu şeklinde kelimesinin bile bitişik yazılması ilgi çekicidir. Metinde bitişik yazmanın faydalarının yada kolaylığının ne olduğu açıklanmamıştır. Türk Dil Kurumunun son kılavuzlarında ise tüm örnekler bazı kurallara bağlanmıştır. Örnek olarak yukarıda geçen önayak kılavuzda önayak ve ön ayak diye alt alta iki kelime olarak alınmış. Biri bitişik yazılan “örnek olma, öncelikli bulunma” anlamındaki önayak, diğeri hayvanın ayaklarından biri anlamında ayrı yazılan ön ayak. Alıntı meydana getirilen metinde geçen ateş böceği, göz kapağı kelimelerinin ikinci kelimeleri gerçek anlamlarında olduğundan bugün ayrı yazılmakta, bitişik olarak metinde verilen arz eylemek örneğinde ise herhangi bir ses düşmesi yada artması söz mevzusu olmadığı için bugün arz etmek, arz eylemek biçiminde ayrı yazılmaktadır.
Açıklamalar bölümünde verilen kırkayak, imambayıldı, tavukgöğsü, güngörmüş kelimelerinin 1928’den bu yana bitişik yazılageldiğini görüyoruz.
İmlâ Lugati’nde bitişik yazılması gerektiği öne sürülen demiryolu, yüzükara, yeraltı, ilerigelmek, kalınkafa, yalınkat, güleryüzlü örnekleri ise günümüzde yürürlükte olan Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu’nda ayrı yazılmaktadır. Hâlbuki 1981’de Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu’nda demiryolu, yerüstü, yeraltı, yalınkat, uluorta bitişik yazılmıştır. İleri gelmek, yüzü kara, kalınca kafa, güler yüz örnekleri 1981 tarihinde çıkan Yazım Kılavuzu’nda yer almamıştır. Yer almamanın söz mevzusu kelimelerin ayrı yazılacak anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
Tarihî bir süre içinde, 1928’den 1981 yılına gelinceye kadar Türkiye’de ilkin Dil Encümeni sonrasında Türk Dil Kurumu, düzenleyicisi olarak görülmüş, hatası da sevabı da bu kurumlar ilişik olmuştur. Çıkarılan kılavuzlar okullarda kullanılmıştır. 1928’den 1981’e kadar uzanan sürede yeni adıyla yazım kılavuzları eski adıyla yazım kılavuzları hakkında eleştiriler durmamıştır. Bilhassa bu devrin sonlarına doğru eleştiriler yoğunlaşmıştır. Eleştiriler Kurum içinde olduğu şeklinde Kurum haricinde da yapılmıştır. Meydana getirilen eleştirilerin pek bir çok birleşik kelimelerle ilgilidir. Eleştiriler, bilhassa 1980’li yıllardan bu yana dikkate alınmış, belli bir düzeye getirilmiştir. Bu şekilde sıkıntılı bir dönemden geçen Yazım Kılavuzu, seneler içinde meydana getirilen katkılarla belli bir düzeye ulaşmış, belli bir olgunluk içinde devlet kurumlarınca benimsenmiş, bilgisayar ortamında da kullanıma sunulmuştur. Beklentimiz Türk Dil Kurumunun yayımladığı son baskı kılavuzun okullarda kaynak olarak alınması ve ülke çapında bir yazım birliğine gidilmesidir.
Hemen hemen herhangi bir astronot Mars'a adım atmadı. Sadece insanların Kızıl Gezegen'de izini bırakmadığını da…
Kar Yağarken – Halid Ziya UşaklıgilKarakterlerNurettin: Romanın ana karakteri, içsel sorgulamalarla dolu, duygusal bir delikanlı.…
Blockchain araştırmacısı ZachXBT'nin yapmış olduğu araştırmaya nazaran, geçtiğimiz ay bir siber saldırgan, ele geçirdiği 15…
Doğum:1955 Jonesboro, Arkansas, ABDÖlüm:MeslekAvukat, siyasetçi ve yazarJohn Grisham Kimdir?John Grisham, 8 Şubat 1955’te Arkansas, ABD…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
YZ ajanları, belirli bir ortamı öğrenen, insan komutlarıyla problem çözen yada görevleri yerine getiren teknolojik…