MERVE SUNA ÖZEL ÖZCAN, İMPARATORLUKLAR, ORİON KİTABEVİ, ANKARA 2021, 396 S.*
Merve Suna Hususi Özcan, Emperorship, Orion Publishing, Ankara 2021, 396 pgs.
İmparatorluklar kitabı, internasyonal ilişkiler alanında siyasal tarih okumalarını baştan sona ele alan; esasında dünya zamanı okuması perspektifini de içinde barındıran bir yaklaşıma haizdir. Kitapta yazarın temel tezi, büyük güç olma ile imparatorluk içinde doğrusal bir birlikteliğin bulunduğudur. Yazar bu sav kapsamında imparatorlukları geçmişten bugüne devamlılığı olan bir siyasal yapı olarak değerlendirmiş, Vestfalyan Devletler Sistemi içinde bu yapıların büyük güç terimi ile tanımladığını savunmuştur. Çalışmada yazar amacının alanyazındaki imparatorluk sınıflandırmalarına değişik bir perspektiften yaklaşmak bulunduğunu belirtmiştir. Yazar bu tezini ve amacını bir tek genel kuramsal bilgiler ile temellendirmemiş, Rusya Federasyonu örneğinde olay emek harcaması da yapmıştır.
Kitabın mevzusu geniş bir coğrafya ve zamana uzanmaktadır. Olguları açıklamada yazar oldukca boyutlu bir çözümleme gücü ile imparatorlukları ekonomik, kültürel, siyasal ve toplumsal yapılarıyla bir arada değerlendirmiştir. Bununla birlikte güncel internasyonal ilişkilerde münakaşa mevzusu olan gelişimleri tarihsel bir yaklaşımla ele almıştır. Her bölüm sonunda meydana getirilen sınıflandırmalar ile yazar savlarını açık ve akıcı bir üslupla yazıya dökmüştür. Kitapta Çin İmparatorluğu’ndan Rus İmparatorluğu’na Avrupa imparatorluklarından Osmanlı İmparatorluğu’na tarihin akışını etkileyen büyük imparatorluklara yer verilmiş, bu imparatorluklar arasındaki temas noktaları öne çıkarılmıştır. Kuramsal açıklamalar tarihsel örnekler ile desteklenmiş, incelenen dönemlerin yönünü belirleyen gelişmelerde yazar daha derinlemesine açıklamalar yapmıştır.
Yazarın incelemesinin sonucundaki temel bulgusu ise imparatorlukların bir aktarım süreciyle geçmişten günümüze uzanan yapılar olduğudur. Bu yapılar internasyonal sistemde bugün büyük güç olarak tanımlanmaktadır. Özcan, imparatorluk terimini sistem değiştiren büyük güç merkezi olarak tanımlanmıştır. Yazarın niçin imparatorluklara odaklandığı, çalışmada bu büyük güçlerin tarihin akışındaki tesirleri görüldüğünde anlaşılmaktadır. Belirli bir coğrafyada, sınırı olan bir teritoryal alanda ortaya çıkan siyasal birim olmayan bu güçler günümüzün toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısının temelini atmıştır. Ek olarak imparatorlukların dünyasını idrak etmek, dünya siyasal tarihinin gelişim çizgilerini netleştirmek için bir zorunluktur. Dolayısıyla emek harcama örneksiz ve mühim mevzu hakkındadır. İmparatorlukları unsurları, özellikleri ve tarihsel örnekleri ile kapsamlı bir halde inceleyen yazarın büyük güçlerin doğasını anlamada öne çıkardığı kavramlar evrensellik ve hegemonyadır. Bu iki kavram değişik görünümleri ile halen önemini korumaktadır. Bundan dolayı kitabın mevzusu tarihsel olmasıyla birlikte güncel meselelere de ışık tutmaktadır.
Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde imparatorlukların tanımı ve unsurları, yapısal ve işlevsel özellikleri incelenmiştir. Bu bölümde geleneksel imparatorlukların üç çeşidi olduğu belirtilmiş, yazar bu dönemdeki imparatorlukları kara, deniz ve karma olarak suretiyle üç gruba ayırmıştır. İkinci bölümde bu imparatorlukların dönüşüm süreci değerlendirilmiş, imparatorlukların modernleşmesi süreci çözümleme edilmiştir. Vestfalyan devletler sisteminde yaşanmış olan değişimlerin ve modernleşmenin imparatorlukları iyi mi etkilediği sorusu ele alınmıştır. Avrupa devletlerinde yaşanmış olan devrimler, kapitalizm ve sanayileşmenin getirmiş olduğu ekonomik değişiklik, ulus-devletlerin ve milliyetçiliğin bu analizdeki değişkenler olarak öne çıkarılmıştır. Üçüncü bölümde ise II. Dünya Savaşı sonrasında imparatorluk terimi yerine kullanılmaya süregelen büyük güç terimi incelenmeye başlanmış, Soğuk Harp ve küreselleşme sürecinin büyük güçlerinde doğasında meydana getirmiş olduğu etkisinde bırakır açıklanmıştır. Yazar bu zamanda sistemde öne çıkan dört imparatorluk modelinin bulunduğunu ifade etmiş; ABD Birleşik Devletleri (ABD) hiper-güç imparatorluğu; Avrupa Birliği (AB), yeni Roma İmparatorluğu; Çin Halk Cumhuriyeti vakit ötesi imparatorluk ve Rusya Federasyonu gücün imparatorluğu şeklinde nitelendirilmiştir.
Üçüncü bölümde gücün imparatorluğu olarak vasıflandırılan Rusya Federasyonu dördünce bölümde çalışmanın örnek araştırma ülkesi haline getirilmiş, Rusya’nın siyasal tarihinden günümüzdeki durumuna yönelik geniş ölçekte saptamalar yapılmıştır. Rusya’nın Batı ile olan ilişkileri, kimlik yaratma yolundaki araçları, enerji politikalarıyla büyük güç olmaya yönelik adımları, Avrasyacılık yaklaşımı benzer biçimde birçok alt başlık bu bölümün konusunu oluşturmaktadır.
Kitapta karşılaştırmalı tarihsel yaklaşım ve tarihsel sosyoloji metodolojisi takip edilmiştir. Her bölümde mevzu ile ilgili tabloların ve haritaların kullanılması anlaşılırlığı kolaylaştırılmıştır. Kavramsal çerçevede zamansal fark ise geleneksel, çağdaş ve yeni imparatorluk kavramları kapsamında yapılmıştır. İmparatorlukların doğası ve değişen yapısı işlevsel ve yapısal olmak suretiyle incelenmiştir. Bu incelemede emperyal yayılım, hegemonya ve çevre-merkez ilişkisi-askeri, tutumsal, sosyo-kültürel ve siyasi-ideolojik değişkenler alt kriter kullanılmıştır. Özcan kronolojik bir yöntem seyretmek yerine bağlantıları kurarak, Batılı araştırmacıların baskın görüşlerinin etkisine kapılmadan kendi örneksiz yaklaşımını ortaya koyma derdindedir. Kitapta araştırmacılara mühim bir yöntembilimsel ikazda da bulunmaktadır. Yazarın bu ikazı oldukça yerinde ve önemlidir. Batı zihin dünyasının yarattığı kavramların etkisinden kalmak, tarihe tek bir noktadan bakmak gerçekliğin tam olarak anlaşılamaması kadar, bilimsel açıdan da sorunlu bir durumdur. Kitap, bu sorunlu duruma düşmemesi sebebiyle incelemeye kıymet görülmüştür.
Kitaptaki devamlılık ve miras vurgusu oldukça kıymetlidir. Zira Batı’nın kendi dışındaki dünyayı diğeri ve barbar olarak görürken kendi tarihini bir devamlılık üstüne kurmakta, ötekinin tarihini ise kopukluk olarak tanımlamaktadır. Fakat tarih Batılı düşüncenin bu iddialarını doğrulamamaktır. Coğrafya ve vakit düzlemindeki izleri kovuşturmak, dönemsel olarak yükseliş ve çöküşleri incelemek, tarihe bir tek askeri ve siyasal açıdan değil, toplumsal, kültürel ve ekonomik açılardan da bakmak bu büyük yanılgının ortadan kaldırılmasında mühim bir karşı çıkıştır. Yazar bu karşı çıkışı kendi sınıflandırması ile yapmaktadır. Yazarın zamansal olarak 1000 yıldan geniş bir döneme analitik bakışı devamlılık vurgusunun yapılabilmesi için mühim bir tercihtir. Bu tercih kopuklukları gidermekte, imparatorlukların tarih sahnesinde yıldızının parladığı ve söndüğü dönemleri bir bütünlük içinde görmeyi sağlamaktadır.
Çalışmada kuramsal açıklamaların bir örnek ülke deneyiminde ele alınmasında Rusya Federasyon’un tercihi oldukça yerindedir. Zira Rusya Federasyonu büyük güç olma mücadelesinde imparatorluk vurgusunu gerek iç gerekse de dış politikada mühim bir vasıta olarak kullanmaktadır. İç politikada halkın geçmişle bağının kurulmasında, dış politikada ise yayılmacılık politikalarında bu vasıta büyük bir destek sağlamaktadır. Yazarın tanımlamasıyla Rusya tarih süresince gücün arayışında olmuş, internasyonal sistemdeki belirleyici rolünü sürdürmüştür. Bu rolün korunmasında imparatorluk deneyimi ile bağ oluşturmak da sıkça tercih edilen bir siyaset olmuştur. Nitekim 2000 yılı sonrasında Rusya Federasyonu’nda Vladimir Putin döneminde bu bağları kurma çalışmalarının en somut örnekleri söz mevzusudur.
Dördüncü bölümün kurgusunda tüm bu gelişmeler ele alınmıştır. Rusya benzer biçimde değişik siyasal sistemleri deneyimlemiş, yoğun toplumsal ve ekonomik krizlerle karşılaşmış bir ülkenin tarihini tek bir araştırma sorusu etrafından başarıya ulaşmış ile işlemek yazarın bilimsel yetkinliğini kanıtlamaktadır. Rusya Federasyonu örneği, imparatorluk mirasının önemini oldukça vurgulayıcı bir halde açıklamakta, ilk üç bölümde bilhassa evrensellik iddiasındaki toplumsal ve kültürel değişkenlerin iyi mi bir meşruiyet kazandırdığını açıklamaktadır. Yazar tarafınca belirlenen değişkenlere yeni maddeler de eklemek mümkündür. Fakat yazar seçtiğini değişkenlerde tutarlıdır. Bundan dolayı değişkenlerin araştırma sorusunu izahat gücü yeterlidir. Tekrarcı ve taklitçi bir kurgudan uzak şekilde araştırmacının kendi kavramlarının ve sınıflandırmasının yer almış olduğu bu kitapta tarih, politika bilimi ve internasyonal ilişkiler disiplinlerinin izleri ile kapsayıcı bir bakış açışı bulunmaktadır. Sanayileşme, milliyetçilik, kapitalizm benzer biçimde kavramları yoğun olan bu şekilde bir çalışmanın sonucunda okuyucu aklı net, kafasındaki sorulara doyurucu yanıtlar alarak kitabının kapağını kapatmaktadır. Ek olarak yazarın ifade ve mevzuyu ele almadaki gücü okuyuculara bir yöntem bilgisi de sunmaktadır. Kitabın her satırında verilen emeğin yansıması görülmektedir. Yazar, okuyucuda her bir imparatorluk modeline ilişkin derinlemesine araştırmalar merakı uyandırmakta, değişik imparatorluk deneyimlerinin bugüne iyi mi aktardıklarını incelemeye sürüklemektedir.
Not: Bu kitap incelemesi, Bölgesel Araştırmalar Dergisi 2022 Aralık sayısında yayımlanmıştır.