Leskofçalı Mustafa Galip (d. 1829, Leskofça/Sırbistan – ö. 1867, İstanbul) Divan Edebiyatı Şairi.
Mustafa Galip, 1829’da Leskofça’da hayata merhaba dedi, 1867’de (38 yaşlarında) İstanbul’da öldü. Üsküp Valisi İsmail Paşa’nın erkek evladıdır. Hususi tahsil gördükten sonrasında değişik devlet görevlerinde bulunmuş oldu. Tuna Gazetesi’nde yazılar yayımladı.
Leskofçalı Galip, yetiştiği Tanzimat döneminde, Divan Edebiyatı geleneğini sürdürenler içinde en başarı göstermiş ozan olarak bilinir. Şiirlerinde, divan geleneği gereğince tasavvuf, bilgelik, sevgi mevzuları işlenir.
Tanzimat döneminde Encümen-i Şuara Topluluğu‘nda yer almış ve bu topluluğun üyelerini sanatı ve fikirleriyle etkilemiştir.
Yer yer yüzeysel kalan şiirlerinde uyum, söyleyiş kolaylığı başlıca özelliğidir. Çağlarında olduğu şeklinde, ölümünden sonrasında da, Divan geleneğine bağlı şairleri etkilemiştir. Şiirleri bir Divan’da toplanmıştır.
Leskofçalı Galib Şiirlerinden Örnekler:
Örnek Şiir-1
1-
Fikr-i vas-l nigâr var dilde
Bir muhal intizâr var dilde
2-
Hüsnine Cibril olur fanatik
O şekilde bir şevk-i yâr var dilde
3-
Hânümân-sûz-i dehr olur havlını
Bir müşevveş şerâr var dilde
4-
Şevk-ı hâlinle dâğ dâğ olalı
Feyz-i lütf’-i bahar var dilde
5-
Gark-ı seylâb-ı hun olur çeşmim
Kanlı bir cuybâr var dilde
6-
Gördüğüm şûha mâilim Galib
Bir garib ıztırâr var dilde
Ölçü: gark-ı seylâ / bı hun olur /çeşmim ⇒ fâ’ilutün mefâ’ilün fâ’lün
Diliçi Tercüme:
- Sevgiliye kavuşma düşüncesi var gönülde/Olanaksız bir bekleyiş var gönülde
- Cebrail bile güzelliğine tutulur/O şekilde bir sevgilinin özlemi var gönülde
- Korkarım ki evreni yakar yok eder/Karışık bir kıvılcım var gönülde
- Beninin özlemiyle yanıp tutuşalı/Baharın getirmiş olduğu bir verimlilik var gönülde
- Gözüm kan seline batar/Kanlı bir ırmak var gönülde
- Gördüğüm sultana meylim var/Galib Şaşılası bir gereksinme var gönülde.
Sözcükler:
- Fikr-i vasl-ı yâr: sevgiliye kavuşma düşüncesi.
- Muhal: olanaksız, olması elden gelmeyen, olmayacak olan, gerçekleşmesi oldukça güç.
- İntizâr: bekleyiş, bekleme.
- Cibril: Cebrail, tanrı’ya yakın dört melekten biri.
- Şevk-i yâr: sevgili özlemi, sevgilinin güzelliğinin parıltısı.
- Hânümân-suz-i dehr: evreni yakıp yok edici, evrende ne var ise yakan.
- Havf: korku, kaygı.
- Müşevveş: karışık, karmakarışık, anlaşılmaz. Şerâr: kıvılcım, yalım.
- Şevk-i hâl: yüzdeki benin özlemi, yüzdeki bene duyulan hasret, derin bir coşkuya kapılma, kendinden geçme. Dâğ dâğ: yaralı, yara üzerine yara.
- Feyz-i lütf-i bahar: baharın getirmiş olduğu verimlilik, baharın yarattığı bolluk.
- Hâl :Yüzdeki ben, tasavvufta derin coşku, kendinden geçiş.
- Gark-ı seylâb-ı hun: karı seline batmış.
- Cuybâr: ırmak, akarsu.
- Iztırâr: gerekim, gereksinme.
Örnek Şiir-2
1-
Hat-ı nev-hîz gelmiş rûy-i âle inceden ince
Gene horşid yüz tutmuş zevale inceden ince
2-
İderdim câme-hâb-ı nâzda bir buseye cür’et
Eğer kalkışmasa çeşmi su’âle inceden ince
3-
Kılı kırka yarar üstâd-ı tab’-ı nükte-perdâzım
Miyânın her ne dem alsam hayâle inceden ince
4-
Dehân-ı tengidir var ise ger ol nokta-i mevhum
K’alur erbâb-ı hikmet anı kaale inceden ince
5-
İdüb târ-ı beyâni hadde-i i’cazdan imrâr
Girişdin Galiba arz-ı kemâle inceden ince
Ölçü: Girişdin Gâ / libâ arz-ı / kemâle in / ceden ince
mefâ’ilünmefâ’ilün mefâ’ilün mefâ’ilün
Diliçi Tercüme:
- Al yüzünde ayva tüyleri çıkmış inceden ince/ Gene güneş balinaya başlamış inceden ince
- Naz yalağında onu öpmeyi göze alırdım/ Gözü sanı sormaya kalkışmasa inceden ince
- Kılı kırka yaran bir güzel söz ustası olurum/ Ne vakit belini düşlesem inceden ince
- Onun o küçücük ağzı soyul bir noktadır/ İnce düşünceli onun üstünde düşünür inceden ince
- Söz ipliğini ince buluş kıvırcağından geçirerek/ Ey Galib başarı göstermeye koyuldun inceden ince.
Sözcükler:
- Hat-ı nev-hiz: yeni çıkan tüy, yüzde yeni çıkan ayva tüyleri, erişkinlik tüyleri.
- Ruy-i âl: al yüzü, al yanak, kızarmış yüz, parlak yüz.
- Zeval: batma, batış.
- Câme-hâb-ı nâz: naz yatağı.
- Buseye cür’et: öpmeye kalkma, öpmeyi göze alma.
- Su’âl: sual, su’âle kalkmak. Sual sormak, sorguya çekmek.
- Üstâd-ı tab’-ı nükte-perdâz: güzel söz söyleme ustası, güzel söz söyleyecek yaratılışta olan usta.
- Dehân-i tengi: küçücük ağız, daracık ağız.
- Nokta-i mevhum: soyut nokta, yalnız düşüncede mevcud nokta, kuruntu varlığı olan nakta.
- K’alur: ki alır.
- Erbâb-i hikmet: bilge, ince düşünceli.
- Târ-ı beyân: söz ipliği, söz söyleme ipliği.
- Hadde-i i’caz: ince buluş haddesi.
- Hadde: saçları kıvırmak için kullanılan hususi demir vasıta, saç kıvırcağı, kıvırcak. İnce bir demir çubuk olan hadde, ateşte kızdırılarak, kıvrılmak istenen saçlar ona dolanır, bir süre durur, soğuduktan sonrasında çekilir, saçlar kıvrık kıvrık olur.
- Arz-ı kemâl: başarı gösterme, olgunluk gösterme.
Örnek Şiir-3
1-
Mest-i aşkım bâde-i serşâr bitsün bitmesün
Ben hamuşum sohbet-i ahyâr bitsün bitmesün
2-
Nâmurâdidir murâdını tâ ezel bu bağda
Verd-ü hâr-ı devlet-ü idbâr bitsün bitmesün
3-
Eyledim ben hânkah-ı dilde ikmâl-i usul
Gerdiş-i gerdûn-i bed-girdâr bitsün bitmesün
4-
Andelibim bir güle ağyardan âsûde-hâl
Gülşen-i âlemde verd-ü hâr bitsün bitmesün
5-
Na’t-ı hüsnün ol tüm nazm eyle Gâlib haşre dek
Vâridât-ı âlem-i efkâr bitsün bitmesün
Ölçüsü: Na’t-ı hüsnün / ol tüm nazm / eyle Gâlib / haşre dek
fâ’ilâtünfâ’ilâtûn fâ’ilâtûnfâ’ilün
Diliçi Tercüme:
- Ben aşk sarhoşuyum dolup taşan şarap bilsin bilmesin/ Ben sustum erdemliler toplantısı bitsin bitmesin
- Yaratılıştan beri bu bağda dileğim mutsuzluktur/ Mutsuzluğun, yüceliğin dikeni, gülü bitsin bitmesin
- Ben gönül konağında şekilleri sona erdirdim/ İşi fena giden evrenin dönüşü bitsin bitmesin
- Bir gülün, yabancı kaygısı çekmeyen bülbülüyüm/ Evren güllüğünde gül, diken bitsin bitmesin
- Ey Galib, o put şeklinde güzelin dünya durdukça güzellik övgüsünü şiire geçir/ Düşünceler evreninin içe doğuştan bitsin bitmesin.
Sözcükler:
- Mest-i aşk: aşk sarhoşu, sevgiyle kendinden geçmiş.
- Bâde-i serşâr: kadehi doldurup taşan şarap, dolup taşan şarap, kadehten taşan şarap.
- Söyleşi-i ahyâr: erdemliler toplantısı, gönüldeşlerin toplanıp karşılıklı konuşarak eğlenmesi.
- Nâ-murâdi: mutsuzluk, dileğe eremeyiş.
- Murâd: istek, talep, mutluluk.
- Tâ ezel: yaratılıştan beri.
- Verd-ü hâr-ı devlet-ü idbâr: mutsuzluk ve yüceliğin dikeni ve gülü.
- Hânkah-ı dil: gönül konağı, gönül tekkesi.
- İkmâl-i usul: şekilleri sona erdirme, tüm şekilleri uygulayarak son aşamaya vardırma.
- Gerdiş-i gerdun-i bed-girdâr: işi fena giden evrenin dönüşü.
- Asude-hâl: kendince mutlu, tedirgin olmayan, durumu iyi.
- Gülşen-i âlem: evren güllüğü, evrenin gül bahçesi.
- Verd-ü bâr: gül ve diken (verd/gül, hâr/diken).
- Na’t-ı hüsn: güzellik övgüsü (na’t, eski yazında, Peygamber’i övme düşüncesiyle yazılan şiire denir).
- Nazm eyle: şiir yaz, şiirleştir, şiir düzenle.
- Vâridât-ı âlem-i efkâr: düşünceler evreninin içe doğuşları (vâri dât/içe doğuşlar, içe doğan yüksek düşünceler).
Ek olarak bakınız ⇒
Divan Edebiyatı