Mehmet Âkif Ersoy, (d.20 Aralık 1873, İstanbul – ö. 27 Aralık 1936, İstanbul)
Mehmet Akif Ersoy; baba tarafınca Arnavut, anne tarafınca Özbek asıllı ozan, baytar, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, milletvekili.
Babası Fatih Medresesi’nde hocalık yapmış olan Mehmet Tahir Efendi’dir. Mehmet Âkif ilk din ve Arapça bilgilerini babasından aldı. Yüksek öğrenimini Halkalı Baytar Mektebi’nde yapmış oldu. Burayı birincilikle tamamlamış oldu (1894). Dört yıl kadar Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan’da çalıştı. Halkalı Ziraat Mektebi’nde kompozisyon, üniversitede edebiyat dersleri verdi. İkinci Meşrutiyet duyuru edildikten sonrasında halkı uyandırmak ve İslam birliğini sağlamak suretiyle Sırat-ı Müstakim ve Sebil’ür-Reşat adlı din dergilerinde şiirler, din ve edebiyat üstüne makaleler yazdı.
Birinci Dünya Savaşı esnasında Almanya’ya gitti. Bu savaştan yenik çıkmamız üstüne İslam birliği ülküsünün gerçekleşemeyeceğini anlamış oldu. Anadolu’ya geçerek Bolu’dan Ankara’ya kadar camilerde halka vaazlar verdi, Ulusal Savaşım’yi destekledi. Bunu desteklemesi Hikmet Sami Türk’e gore “gençliğinde İslam dininin, Osmanlı İmparatorluğu’nun birliğini koruyacağına inanılmış olduğu” içindi. İmparatorluğun parçalanmaktan kurtulamaması üstüne ise, bu tezinden vazgeçti. Hikmet Sami Türk, buna da şu yorumu getirdi: “Âkif, Birinci Dünya Savaşı yenilgisini ve Arap dünyasında karşılaşmış olduğu tepkileri gördükten sonrasında, İslam birliğinin gerçekleşemeyeceği anlamıştır.”
Birinci Millet Meclisi’nde Burdur milletvekili oldu (1920). İstiklal Marşı yazılması için TBMM yarışma açtı. Buna 724 şiir geldi. Katılanların bir kısmı milletvekiliydi. Mehmet Âkif ise, ortada para ödülü olduğundan katılmayı doğru bulmuyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği, devrin Ulusal Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver‘in mektubu (18 şubat 1921) üstüne Âkif ikna oldu, şiirini 15 gün sonrasında gönderdi. Meydana getirilen değerlendirmede birincilik ödülü Mehmet Akif’in yazdığı şiire verildi. Mecliste Tanrıöver, dört kez arka arkaya okudu, büyük bir coşkuyla karşılandı. TBMM’nin 12 Mart 1921 günlü oturumunda bir kez daha okundu, oylandı ve kabul edilmesinin peşinden bir kez daha ayakta okundu, dinlendi. Âkif, şiiri “Kahraman Ordumuza” adadı, hiçbir kitabına almadı.
Kitabına almadığı bir şiir de Tevfik Fikret‘in;
“Toprak vatanım, nev’i beşer milletim insan,
İnsan olur sadece buna izanla inandım,
Şeytan da biz, cin de, ne şeytan, ne melek var.
Dünya dönecek cennete insanla inandım”
dizelerine kızıp, onu suçlayan şiirleri oldu. Fikret’in büyük şairliğine duyduğu saygıdan dolayı Fikret için yazdığı suçlayıcı şiirleri Safahat’a almadı. Fakat bu kavga “Tevfik Fikret-Mehmet Âkif kavgası münasebetiyle: Sebilürreşatçıya yanıt” başlığıyla Sabiha Zekeriya Sertel’e kitap yazdırdı (1940).
Şapka Kanunu çıkınca Mısır’a gitti. Onun şapka giymemek için gittiği konuşuldu. Hikmet Sami Türk, buna şu yorumu getirdi:
“Akif’in Kurtuluş Savaşı’nda duyduğu heyecanı, Cumhuriyet’in ilanıyla başlamış olan yeni süreç içinde duymadığı açıktır. Türkiye’de devrimlerin arka arkaya yapıldığı bir sırada Mısır’a gitmesi ve orada uzun süre kalması, bu tür iddiaların ortaya atılmasının başlıca nedenidir. Fakat bu davranışı hatalı olsa da, devrimlere karşı herhangi bir hareketi yoktur, herhangi bir çıkışı yoktur.”
Buna Hasan Pulur şunu ekledi: “Mısır’da hastalanan, bitkin halde İstanbul’a gelen Mehmet Akif’in vapurdan inerken başlangıcında şapkası vardı.” Kahire’de Türk edebiyatı okuttu. 1935’te başlamış olan siroz hastalığı sebebiyle yurda döndü (Haziran 1936). Yaşamını siroz hastalığından yitirdi. (63 yaşlarında)
Mehmet Akif Ersoy’un Edebî Kişiliği
- Mehmet Âkif, şiirlerinde Türk-İslam dünyasının içinde bulunmuş olduğu durumu, sosyal-siyasal ve kültürel yaşamı, bu yaşamın çürüyen tamamlanmamış yanlarını, gerçekçi bir bakışla dile getirmiştir.
- Mehmet Âkif, sanat yaşamı süresince herhangi bir edebî topluluk içinde yer almamıştır.
- Mehmet Âkif, ulusal edebiyatın dil ve edebiyat anlayışını benimsememiş bir tek o dönemde ürünler verdiği için ulusal edebiyat bağlamında değerlendirilmektedir.
- “Cemiyet için sanat” anlayışına bağlıdır.
- Bilgisizlik, bağnazlık, yoksulluk, inançsızlık, köksüzlük onun şiirinin en mühim konularıdır.
- Şiirleri, genel olarak İslâmî bir lirizme haizdir.
- Nazmı nesre yaklaştırmada oldukça başarılıdır.
- Tüm şiirlerini aruz ölçüsüyle kaleme almıştır.
- Aruzu Türkçeye başarıyla tatbik eden üç mühim sanatçıdan (Tevfik Fikret, Yahya Kemal) biridir.
- Divan edebiyatı nazım biçimlerini bilhassa de mesnevi nazım biçimini kullanmıştır.
- Şiirleri genel olarak lirik- epik kategorilerinde değerlendirilmiştir.
- İslamcılık akımını benimsemiş, çeşitli yazılarında sık sık Batıcılık ve Türkçülük akımını eleştirmiştir.
- Manzum hikâye türünün Türk edebiyatındaki mühim isimlerinden biridir.
- Seyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Meyhane, Hasta; Mehmet Akif’in meşhur manzum öykülerindendir.
Safahat:
Mehmet Akif’in yedi kitaplık şiir külliyatını bir araya getirmiş olduğu eserdir.
Safahat’ı oluşturan yedi cilt yayımlanış sırasına gore şu şekildedir:
- Safahat -1911
- Süleymaniye Kürsüsünde -1912
- Hakk’ın Sesleri-1913
- Fatih Kürsüsünde -1914
- Hatıralar-1917
- Asım-1924
- Gölgeler-1933
Bu külliyatı oluşturan eserler genel olarak şu üç ana başlık altında toplanabilir:
Safahat Külliyatı ve Özellikleri
1. Safahat-1911
- Akif’in hem hacim hem de manzume sayısı bakımından en büyük eseridir.
- 44 manzumeden oluşmaktadır.
- Şairin güç almış olduğu kaynaklar, ilgi duyduğu mevzular, bu mevzular karşısındaki tavrı, sanat anlayışı, dil ve üslup bakımlarından daha sonraki eserleri için mühim ipuçlarına haizdir.
- Daha oldukca manzum hikâye seçimi metinleriyle tanınan bu cilt, toplumsal yaşamın çürüyen taraflarını çoğunlukla fert çevresinde ortaya koymasıyla dikkat çekmektedir.
2. Süleymaniye Kürsüsünde -1912
- İstanbul’dan Buhara’ya kadarki tüm İslam aleminin içinde bulunmuş olduğu perişanlığı anlatarak şiirinin sahasını genişletmiştir.
- Manzumenin esasını Abdürreşit İbrahim Efendi’nin ağzından İslam dünyasının içinde bulunmuş olduğu durumun gözler önünü serilmesi, bunun sebeplerinin izahı teşkil eder.
- Konuşma mekânı olarak Süleymaniye seçilmiştir.
- Süleymaniye Kürsüsü, tek şiirden oluşan uzun bir manzumedir.
3. Hakk’ın Sesleri-1913
- Sekiz ayet-i kerime ve bir hadis-i şerifin tefsirleri yapılmıştır.
- Akif; bu eserinde yanlış tevekkül anlayışına, tembelliğe, cahilliğe saldırı eder.
- Bu yapıt Akif’in hikâye, tembih ve vaaz benzer biçimde şiirde kullanılması oldukca zorluk derecesi yüksek yolları kullanmaktan kaçınmadığını ve benzer biçimde bu tarz şeyleri şiir seviyesine çıkardığını göstermesi açısından önemlidir.
4. Fatih Kürsüsünde-1914
- Süleymaniye Kürsüsünde adlı manzumeye benzemektedir.
- İki bölümden oluşan tek bir şiirdir.
- Yanlış tevekkül ve salt yazgıcı anlayışın yol açmış olduğu bilgisizlik ve gerileme anlatılmıştır.
5. Hatıralar-1917
- Doğu-Batı karşılaştırmasının en yoğun yapıldığı bölümdür.
- Bu eserde ek olarak dört ayet ve iki hadisin tefsirine de yer verilmiştir.
- El Uksur’da, Berlin Hatıraları, Necid Çöllerinden Medine’ye adlı meşhur metinler bu ciltte yer almıştır.
6. Asım -1924
- Tek ve uzun bir manzumeden meydana gelmiştir.
- Manzumenin kahramanları; Hocazade, Köse İmam, Asım, Güvenilir’dir.
- Hocazade, Mehmet Akif’in kendisini simgelemektedir.
- Safahat’ın en başarı göstermiş cildi olarak kabul edilmektedir.
- Bu yapıt, içinde taşımış olduğu diyalog ve söyleşi üslubu sebebiyle teatral bir yapıya haizdir.
- Birinci Dünya Savaşı yıllarında aile içinde yaşanmış olan çözülme ve yozlaşma, manzumenin merkezini oluşturmaktadır.
- Bu eserdeki Asım ve nesli; yarının ümididir.
- Mehmet Akif’in en meşhur şiirlerinden önde gelen “Çanakkale Şehitlerine” Asım’da yer almıştır.
7. Gölgeler -1933
- Şairin son dönem şiirlerinden oluşmaktadır.
- Bu eserde daha oldukca kıta nazım biçimi tercih edilmiştir.
- Toplumsal bildiri verme kaygısının yaşanmadığı tek cilt olarak kabul edilmektedir.
- Bu eserde vatan hasreti, ümitsizlik duygusu, içine kapanıklık, duyulan dini heyecanlar dile getirilmiştir.
Mehmet Âkif Ersoy’un Eserleri
- Safahat (Başlangıç 1911, tamamlanma 1933. Ömer Rıza Doğrul, Akif’in kitaplarına almadığı şiirlerini de ilave ederek Safahat’ı 1943’te yeniden yayınladı. M. Ertuğrul Düzdağ “Safahat”ın daha önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını 1987’de yayınladı.)
- Kastamonu Kürsüsünde (1921, Ulusal Savaşım dönemindeki hutbeleri)
- Kur’an’dan Ayet ve Hadisler (ölümünden sonrasında, 1944 seçme yazıları)
- Mehmet Akif Ersoy’un Yazıları (1987, Abdülkerim ve Nuran Abdülkadiroğlu)
Hakkında Yazılan Kitaplar
A. Cemal (1937), M. Sencer-N. Salih (1937), Orhan Seyfi Orhon (1937), Eşref Edib Fergan (1938), Sabiha-Zekeriya Sertel (1940), Mithat Cemal Kuntay (1944), Zahir Güvemli (1955), M. Güvenilir Erişirgil (1956), Hilmi Yücebaş (1958), Adil Yılmazoğlu (1968), Sezai Karakoç (1968), Süleyman Nazif (1971), Ahmet Kabaklı (1972), Fevziye Abdullah Tansel (1974), Muzaffer Uyguner (1991), Gülendam Yılmaz, Enver Yavuz, Şenay Bağcı (1993), Akıllı Sarıhan (1996), Nurettin Topçu (1998), Sadettin Kaplan (2005), Mehmet Âkif hakkında kitaplar yazdılar.