Daha ilkin Mars’taki lav hareketleriyle ilgili araştırmalar meydana getiren Mari, Merkür’deki kayalara oldukça benzeyen “boninit” adında olan bir kaya yapısını bulmak için Kıbrıs’ın şehirden uzak dağlık alanlarında dolaşmış.
Güneş’e en yakın gezegenin kökeni
Güneş Sistemi’mizin en ufak gezegeni olan Merkür, Güneş’e olan yakınlığından meydana gelen olağan dışı ısı değişimlerinin niçin olduğu ekstrem şartlarıyla da biliniyor. Bu da uzay görevleri için onu sıkıntılı bir hedef haline getiriyor. Zira Merkür’e gidecek uzay araçları, bu yüksek ısı ve karmaşık çekim güçleriyle başa çıkmak zorunda. Avrupa Uzay Ajansı’nın şu an Merkür yolunda olan BepiColombo adındaki vazife (Mari bu görevde de yer ediniyor), bu zorlukları aşmak için karmaşık bir uçuş rotasına haiz.
Mariner 10 ve Messenger benzer biçimde geçmiş görevler, Merkür’ün kayaç gezegenler arasındaki benzersiz yerini ortaya koydu. Dünya’mızın da içinde bulunmuş olduğu bir çok kayaç gezegenin aksine Merkür, oldukça büyük bir çekirdek ve ince bir mantoya haiz. Bu durum, Merkür’ün oluşumu esnasında oldukça şiddetli bir dönem geçirdiğine işaret ediyor. Bununla beraber bu uzay görevleri, Merkür’ün bir manyetik alana haiz bulunduğunu, bu yüzden erimiş demir bir çekirdek barındırdığını ortaya koyuyor.
Merkür’ün yüzeyinde toryum benzer biçimde elementlerin bol miktarda bulunması da işin gizemini artıran başka bir kısım. Bu elementlerin, Güneş Sistemi’nin erken dönemlerindeki yüksek ısıdan dolayı çoktan buharlaşmış olması gerekiyor. Bulgular, bilim adamlarının Merkür’ün aslına bakarsak Güneş’ten oldukça daha uzakta, büyük olasılıkla Mars’ın yörüngesine yakın bir yerde oluştuğu, sonrasındaysa devasa bir çarpışma sebebiyle Güneş’e yakın konuma doğru ilerlediği yönündeki savını destek sunar özellikte. Doğal bu çarpışmanın, Merkür’ün ilk oluştuğu dönemdeki kabuğunun büyük bir kısmının da kaybolmasına sebep olmuş olabilir.
Kıbrıs’ta bulunan kayaların önemi ne?
Mari’nin Kıbrıs’taki saha emek vermesi, bu yabancı koşulların anlaşılmasına destek olabilecek Dünya’daki örnekleri bulmayı amaçlıyor. Mari’nin Kıbrıs’ta keşfettiği ve Dünya atmosferinden meydana gelen oksidasyon haricinde Merkür’ün yüzey kayalarıyla aynı bileşime haiz olan boninitler, araştırmacıların teorilerini bir adım daha öteye götürebilmeleri için ümit verici bir yol sunuyor.
Bu araştırma, 2025’te gezegene varması planlanan, Merkür’ün mineral bileşimi ve iç yapısı hakkında detaylı ölçümler yapmayı amaçlayan BepiColombo görevi için de büyük ehemmiyet taşıyor olabilir. Merkür’ün jeolojik geçmişini idrak etmek, Güneş Sistemi’nin oluşumu ve evrimi ile alakalı bilgilerimizi de zenginleştirebilir.
BepiColombo projesinde yer edinen bilim adamlarından Johannes Benkhoff mevzuyla ilgili olarak “Merkür eskiden oldukça bunaltıcı bir gezegen olarak kabul edilirdi, sadece sürprizlerle dolu bulunduğunu kanıtlıyor. Bu karasal bulguları incelemek, uzay görevlerinden topladığımız verileri yorumlama yeteneğimizi geliştiriyor.”
Uzay keşifleri ve jeolojik araştırmalardaki gelişmelerle Mari benzer biçimde bilim adamları, her seferinde bir tek bir kaya parçası da olsa, büyük kozmik bulmacayı bir araya getirmeye devam ediyor.
BBC’nin haberini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.