Uyanış (Awakenings) adlı 1990 yapımı filmimizde 30 senedir komada bulunan Robert De Niro’nun karakteri uyandığında “İnsanlar yaşamın ne demek bulunduğunu unuttular. Hayatta olmanın ne demek bulunduğunu unuttular” diyordu.
Dr. Oliver Sacks tarafınca anlatılan gerçek bir hikayeye dayanan Uyanış, letarjik ensefali yada “uyku hastalığı” olarak malum hastalıktan etkilenen birkaç kişinin deneyimlerine odaklanıyor.
Sadece bu hastalık ender olmaktan fazlaca uzaktı. 1. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında dünya genelinde neredeyse bir milyon insanı etkiledi. Sonrasında ortadan kayboldu ve geçtiğimiz yüzyıl süresince bir gizem olarak kaldı. Asla cevaplanamayan sual ise şu: Buna ne sebep oldu?
Uyku hastalığı iyi mi ortaya çıktı?
Hastalık ilk olarak 1917 senesinde Viyana’da bir nörolog tarafınca tanımlandı. Başlangıç semptomlarının grip semptomlarına benzediği, sadece bunun haricinde başka bir benzerlik bulunamadı. Sonraki birkaç hafta süresince, bazıları asla uyuyamazken, ötekiler o denli uykulu oluyordu ki yiyecek yiyecek için bir tek birkaç dakikalığına uyandırılabiliyorlardı.
Hastalığın bu erken aşamasında hastaların yarısı kadarı ölüyordu. Sadece hayatta kalanların durumu kafaları daha da karıştırıyordu. İyileştikten sonrasında işlerine dönenler, hareketlerinde sertlik ve yavaşlık fark etmeye başladı. Hatta bazılarının gözleri belli konumlara kilitlenip kalıyordu. Bu durum ne yazık ki ilerlemeye devam ediyor ve bir çok şahıs, aynı De Niro’nun karakteri şeklinde, koma haline giriyordu.
Fakat hepsi bu değildi. Birçoğunda tek düze yada kaymış konuşma ortaya çıkıyordu. Bazılarının ruh hallerinde, algılarında ve kişiliklerinde değişimler oluyordu.
Peki ya bu hastalığa ne sebep oluyordu?
Bir hastalığın kökenini bulmak görünmüş olduğu kadar kolay değil. AIDS’e yol açan HIV ya da rahim ağzı kanserine yol açan HPV’nin her ikisini de idrak etmek, uzun bir süre aldı. Letarjik ensefalide de durum benzer.
Ansızın başladığı ve sonrasında kaybolduğu göz önüne alındığında, bazıları hastalığın bir enfeksiyonla ilgili olabileceğini öne sürdü. Her ne kadar İspanyol Gribi’yle aynı dönemde ortaya çıkmış olsa da, letarjik ensefali vakaları fazlaca daha ilkin görülmeye başlandı. Sadece hastalığı geçirenlerin beyinlerinde herhangi bir grip virüsüne rastlanmadı.
Hastalığın kökenini idrak etmek için meydana getirilen bir araştırmada, letarjik ensefaliye yakalanan 600’den fazla hastanın kayıtları detaylı şekilde incelendi. Kayıtlardaki hastaların bir tek %32’sinde hastalık başlamadan önceki yılda griple yakından uzaktan ilgisi olmayan bir hastalık geçirdiği belirlendi. Bunlardan %1’inden de azında aynı hastalıktan etkilenmiş bir aile üyesi görüldü. Kısaca grip enfeksiyonu hikayesi tek başına bir şey ifade etmiyor şeklinde görünüyor.
Peki ya çevrenin tesiri olabilir mi? 1917, ilk Dünya Savaşı yüzünden insanların, silahların ve kaynakların oldukça çok yer değiştirdiği bir yıldı. Kim bilir yeni bir kimyasal kullanılmış olabilir. Sadece araştırmadaki kişilerin herhangi belirli bir maddeyle ilişkisi olduğu görülmedi.
Kısa sürede hastalığın kökeniyle ilgili yeni bir kuram ortaya atıldı. Buna gore bir otoimmün bir durum olabileceği düşünülüyor. Bu durumda vücudun organik müdafa mekanizmaları kendilerini etken hale getirerek beyne hücum etmiş olabilir. Bu durum vücutta başka yerlerde yaşanabiliyor. Mesela pankreastaki hücrelere karşı oluşabilen bir tepki 1. tip diyabete yol açabiliyor.
Bu durum beyinde yaşandığı zamansa sonuçlar yıkıcı olabiliyor. Mesela geçtiğimiz yıllarda MS hastalığının da bağışıklık sistemindeki bir sorundan kaynaklandığı anlaşıldı.
Otoimmün ensefalit isminde olan bu hastalıkta belirli antikorlar beyindeki sinir hücrelerine saldırır. Letarjik ensefali teşhisi konan hastaların neredeyse yarısının otoimmün ensefalit geçirmiş olabileceği, sadece bunun bugün tanıdığımız türlerden hiçbirine uymadığı tespit edildi.
Peki bu durum ansızın ortaya çıkan ve bu kadar çeşitli semptomlara yol açan bir hastalığı iyi mi açıklıyor? Bazı hastalar hareketlerinin ve düşüncelerinin yavaşladığını söylüyor. Diğerleriyse halüsinasyonlar, garip sanrılar görüyor. İşte bu aşamada grip ya da başka bir şey şeklinde bir enfeksiyon fikrine geri dönülmesi gerekebilir.
Tamamı hakkaten mühim mi? Letarjik ensefali türünün ilk nörolojik salgını değildi ve eğer onu çözemezsek bir sonrakine hazırlıklı olamayacağız.
Science Alert‘in makalesini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.