NASA galaksimizde trilyonlarca gezegen olabileceğini düşünüyor. Sadece kuvvetli James Webb Uzay Teleskobu’yla bile yaşam izi barındırması mümkün birkaç tanesini bulmak oldukça zor.
Güneş Sistemi’mizin dışındaki gezegenlerin (ötegezegen yada dış gezegen) atmosferlerine bakabilen Webb’in böylesine benzeri görülmemiş bir bulgu için kullanılma ihtimali, kamuoyunda merak ve bilim dünyasında araştırma hevesi oluşturdu. Aslına bakarsak düşünüldüğünde bu hakkaten de coşku verici bir durum. Kısa sürede NASA bilim adamları, biyo-imza isminde olan ve organizmalar tarafınca üretildiği neredeyse kati olan moleküller (oksijen, metan ve ötekiler) şeklinde uzak bir dünyanın atmosferinde yaşam kanıtı bulmanın önündeki mühim zorlukları değerlendirdi.
NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nde Webb teleskobunda görevli bilim adamları Knicole Colón ve Christopher Stark, mevzuyla ilgili şunları söylüyor: “Bir dış gezegende yaşamın keşfedilmesi için büyük olasılıkla kati olarak tespit edilmiş oldukça sayıda biyo-imza, birden fazla vazife ve gözlemevinden elde edilmiş veriler ve kapsamlı atmosferik modelleme emekleri gerekecektir; bu da muhtemelen seneler alacak bir süreç.”
Dünya‘dan 1,6 milyon kilometre uzakta yörüngede bulunan en kuvvetli ve gelişmiş uzay teleskobundan elde edilecek etkisi altına alan gözlemler, yıldızlar içinde bulunması zor yaşamı bulma çabasında oldukça mühim bir unsur olacak. Gene de önümüzde büyük engeller var.
Webb ile yaşam bulmanın zorlukları
Problemin odağında, bir tek bildiğimiz anlamda yaşam barındırabilecek gezegenleri bulmanın değil – ki bu da sıvı su barındırabilecek ılıman, kayalık, Dünya büyüklüğünde dünyalar anlamına geliyor – bununla birlikte son aşama uzak ve nefes atmosferlerini tespit etmenin ve incelemenin zorluğu içeriyor.
En önemlisi, bu kadar uzak bir atmosfere bakabilmek için, bir gezegenin galaksideki yerinde muhteşem bir yönde olması, yıldızının önünden geçmesi gerekir, böylece Webb bu ışığın atmosferinden iyi mi süzüldüğünü gözlemleyebilir. Bunun peşinden atmosferdeki kimyasalları anlayabilir. Bu da Webb’i uçan bir frizbiye bakar şeklinde bizlere nazaran “kenarını” görebildiğimiz gezegenlerle sınırlıyor.
Şimdiye kadar bilim adamları 5.638 dış gezegen bulduklarını doğruladılar (Haziran 2024 başı itibariyle) ve bu gezegenlerden 30’u Dünya büyüklüğünde, kayalık ve sıvı suyun var olabileceği yaşanabilir bölgelerde yıldızlarının yörüngesinde dönüyorlar. Bu gezegenler yaşamın ipuçlarını aramak için ilgi çekici adaylar olarak görülüyor.
“Biyo-imzaları (biyolojik olarak üretilen gazları) aramak oldukça zor, fakat coşku verici bir çaba.”
Sadece bir atmosferin içeriğini ortaya çıkarmak sabır ve muhtemelen senelerce gözlem gerektiriyor. Bir gezegenin atmosferi, yıldızının güneş ışığının bir tek yüzde 0,02’sini yada daha azını engelliyor. Şu demek oluyor ki bir atmosferin varlığını bulmak dikkatli bir görüntüleme ve birden fazla gözlem gerektiriyor.
Dünya’nın ortalama 1,7 katı büyüklüğünde kayalık bir süper-Dünya olan ve 49 ışık yılı uzaklıkta bulunan LHS 1140 b gezegenini ele alalım. Gökbilimciler buradaki “potansiyel biyo-imzaları” tespit etmeye çalışmanın, yıldızının önünden 10 ila 50 geçiş gözlemlemeyi gerektireceğini ve bunun da Webb teleskobunda 40 ila 200 saate eşit olacağını tahmin ediyor. NASA araştırmacıları, “Sistemin gökyüzündeki konumu sebebiyle Webb’in LHS 1140 sistemini yıl süresince görüntüleyemeyeceği göz önüne alındığında, LHS 1140 b’nin 50 geçiş gözlemini toplamak on yıla yakın olmasa da birkaç yıl alacaktır” diyor ve ekliyorlar: “Biyo-imzaları (biyolojik olarak üretilen gazları) aramak oldukça zor, fakat coşku verici bir çaba.”
Gelecek yıllarda, dış gezegen bilimcileri ve astrobiyologlar yaşamın potansiyel ipuçlarını bulmak için bir tek kayalık dünyalara bakmakla kalmayacaklar, bununla birlikte Hycean gezegenleri olarak malum, okyanuslarla kaplı olabileceğini düşündükleri kayalık dünyalara da bakacaklar. Dünya’da bildiğimiz şeklinde, yaşam okyanuslarda gelişti; bu dünyalar, eğer var ise, potansiyel biyo-imzaları aramak için oldukça ilgi çekici bölgeler olacak. 2015 senesinde keşfedilen K2-18 b gezegeni bu şekilde bir yer olabilir – sadece hemen hemen üstünde kati olarak su tespit edilmedi. 2023 senesinde bilim adamları, Dünya’daki planktonlar tarafınca üretilen potansiyel biyo-imza dimetil sülfürün bu dünyanın atmosferinde bulunabileceğini öne sürdüler. Sadece NASA araştırmacıları “potansiyel dimetil sülfür sinyalinin mevcut verilerde kati bir tespit için oldukça zayıf bulunduğunu” belirtiyor.
6,4 metrelik aynasıyla uzaktaki birçok ışığı toplayabilen Webb, kati olarak kanıtlanmış bir biyo-imza bulamayabilir. Sadece uzay dünyalara daha ilkin olmadığı kadar keskin şekilde bakabilmesi ve birçok dış gezegenin atmosferinin içeriğini ortaya çıkarabilmesi, insanlık için oldukça kıymetli. Önümüzdeki dönemde kullanılacak Nancy Grace Roman Uzay Teleskobu (şu anda inşa ediliyor) şeklinde uzay gözlem araçlarının sonuçlarıyla bilim adamları, bir gezegenin ikna edici biyo-imzaya haiz olduğu kanıtı için lüzumlu verileri toplayabilir.
Tüm bunların peşinden, bu yürekli iddia dünyanın dört bir tarafındaki hakemli bilim dergilerine gidecek ve yoğun bilimsel incelemeye maruz duracak. Heyecanlı fakat bir o denli da yorucu bir seyahat.
NASA bilim adamları da şunu söylüyor: “Bu yazının yazıldığı sırada, yaşanabilir ve meskûn olduğu malum tek bir gezegen var: Dünya!”
Mark Kaufman’ın makalesini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.