Nurullah Ataç (d. İstanbul, 21 Ağustos 1898 – ö. Ankara, 17 Mayıs 1957) Yazar.
Nurullah Ataç, Hammer Osmanlı Zamanı’ni Türkçeye çeviren Ata Bey’in oğlu. Aslolan adı Ali Nurullah Ata‘dır. Galatasaray Lisesi’nde dört yıl okuduktan sonrasında İsviçre’ye gitti (1917-1919). Mütareke yıllarında İstanbul’a döndü. Darülfünun’da edebiyat derslerini izledi. 1921’de Nişantaşı Lisesi’nde öğretmenliğe başladı, 1945’e kadar sürdürdü, edebiyat ve sanat zamanı okuttu. Ankara’da çeşitli bakanlıklarda memurluk, müdürlük ve çevirmenlik (1925-1927) yapmış oldu. İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nda okutman olarak çalıştı (1930-1940). Basın Gösterim Genel Müdürlüğü’nde gösterim şefliği, Cumhurbaşkanlığı çevirmenliği görevlerinde bulunmuş oldu ve bu görevinden emekliye ayrıldı (1952).
1951-1975 içinde TDK Gösterim Kolu başkanlığı icra eden Ataç, yazı hayatına Yahya Kemal ve arkadaşlarının çıkardığı Dergâh dergisinde şiirlerini yayımlayarak başladı. Hemen sonra Akşam, Millet, Haber, Cumhuriyet, Son Havadis gazetelerinde eleştiri ve tecrübe etme yazıları yazdı.
Türkçe’nin inançlı bir özleştiricisi oldu. Cumhuriyet periyodu şairlerinin tanınmasına, yeni şiirin benimsenmesine destek verdi. Bilhassa Orhan Veli‘nin ünlenmesini sağlamış oldu.
Tecrübe etme yazılarını bir söyleşi havası içinde konuşurcasına kolay anlaşılan bir üslupla yazdı. Türkçenin söz dizimini araştırıp konuşma dilinde bulunan devrik cümleyi yazı diline kazandırdı. Yazılarında bilhassa genç edebiyatçıların çalışmalarına yer verdi. Fransız, Latin ve Sovyet yazarlarından yapmış olduğu çeviriler 50 kitabı geçti. Bunlarda da ifade biçimlerine büyük bir ehemmiyet verdi. Bu mevzuda şunları söylemiş oldu: “Bir söz, şöyleki yolu yordamıyla, kendine en yakışan tilcik (kelime)lerle, kullanılan dilin gereklerine uygun olarak söylenmemiş mi, geçin onları!”
Ataç, dilci, tecrübe etme ve eleştirmeci yanıyla edebiyatımızda büyük bir usta oldu. Türk dilini özleştirmek için devamlı çaba gösterdi. Bunda da çağdaşı yazarlara bakılırsa, aşırı bir tutum izledi. Bu durumu eleştirenler için o asla çekinmeden, “Aşırıyım ben, aşırılıktan çekinmek, düşüncelerimizin sonuna dek gitmekten çekinmek anlama gelir.” dedi.
Çoğunlukla devrik cümlerle yazdı, yabancı sözcükler kullanmamaya, öz Türkçeyle düşüncelerini dile getirmeye büyük bir itina gösterdi. Her yazısında yeni yeni sözcükler kullanarak, kendisine en yakışanı seçmede hususi bir dikkati korudu.
Edebiyatımızda tecrübe etme ve eleştirme yazarlığı diyince ilk akla gelen Ataç’ın bu alandaki yazılarının tesiri 1940’lı yıllarla beraber başladı. Ataç’ın eleştirileri coşku ve duygularıyla beraber kıymet yargılarına dönüştü. O bu mevzuda şu görüşü dile getirdi:
“Tecrübe etme bir taraftan eleştirmedir. Bir mevzuyu alır, onu inceler, onun gereklerini bulmağa, göstermeğe çalışır… Bunda, bir yaratıcılık oranı vardır: Denemeci şiirde, hikâyede, müzikte neler bulduğunu söylerken kendince bulunmaması gerekenleri de söyler. Kısaca kendi içini de dinler, kendini bir yana bırakmaz.”
Ataç’ın, tutkunu olduğu Türkçe için, dil devrimi için tek başına yapmış olduğu katkılar, yalınlaştırmalar, denemeler, yabancı edebiyatlardan kazandırdığı yapıtlar, bir üniversite düzeyini bile geride bırakacak seviyede büyük oldu.
Tecrübe etme:
Günce:
Söyleşi:
Tercüme:
Cumhuriyet Süreci Edebiyatı
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…
Türkiye Suni Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) düzenlemiş olduğu Türkiye Suni Zeka Zirvesi bu yıl yedinci kez…
Yavaş bir bilgisayar, derhal her insanın üretkenliğini engellemiş olan ve boş yere gecikmelere yol açan…