Osmanlıcılık Düşünce Akımının Ortaya Çıkışı (Doğuşu)
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başından itibaren milliyetçilik akımlarının yayılmasına karşı koymak için “Osmanlıcılık“ fikrini benimsemiştir. Sadece, Balkanlar’daki hıristiyan topluluklarının ayrılıkçı eğilimleri, Osmanlıcılık fikrinin sürdürülemez bulunduğunu göstermiştir. Bundan dolayı, daha geniş bir Osmanlı kimliği oluşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Tanzimat döneminde, Osmanlıcılık fikri devletin bekası için lüzumlu bir zorunluluk olarak görülmüştür. Osmanlıcılık, II. Mahmud’un “Ben tebaamın müslümanını camide, hıristiyanını kilisede, Mûsevî’sini havrada fark ederim, aralarında başka bir fark yoktur” sözünden esinlenerek oluşturulmuştur. Sadece, Osmanlıcılık tek başına bir kurtarıcı politika olmaktan ziyade Tanzimat Fermanı’nın bir parçası olarak cemiyet modeli olarak uygulanmıştır. Bu değişiklik, eski usullerden vazgeçilerek ilim ve fende gelişmekle kanun ve nizama dayalı özgürlük ve meşvereti esas alan yeni bir devlet ve cemiyet yapılanmasını gerektiriyordu. Bu yeni anlayış, devrin metinlerinde Osmanlıcılık terimini “imtizâc-ı akvâm ve ittihâd-ı anâsır” olarak tanım etmiştir.
Osmanlıcılık Fikrinin Dönemleri
Osmanlı Devleti’nin ilk siyasal ideolojisi olan Osmanlıcılık, Tanzimat Süreci‘nden Cumhuriyet’e kadar değişik şekillerde varlığını korumuştur. Uygulanışı itibariyle üç dönemde değerlendirilebilir: I. Meşrutiyet’e kadar olan dönem, II. Abdülhamid periyodu ve İttihat ve Terakki periyodu. İlk dönem Osmanlıcılığı, Avrupa siyasetindeki gelişmelere ve tehditlere karşı Osmanlı’yı parçalanmaktan kurtarmaya yönelik siyasal ve ergonomik bir tedbirdi. Devletin meşruiyetini dayandırdığı din esaslı geleneksel yapılanmadan siyasal eşitlik ve hukuk temelli yeni bir yapılanmaya intikali gündeme getirdi.
Tanzimat Fermanı ise devletin yönetimsel, mali, hukuki vb. kurumlarının yapılanmasında esaslı değişimlere yol açtı. Eyaletlerdeki meseleleri geleneksel “millet” yapılanması içinde çözmeye çalışan yönetim yeni dönemde, devletin can, mal, ırz ve namusunu koruma taahhüdünde bulunmuş olduğu vatandaşlarını ortak bir kimlikte birleştirmeye engel sayılan aidiyetleri en azından resmi planda göz ardı edecek yönetimsel ve hukuki değişimleri uygulamaya koydu. Bu değişimin yansımaları çerçevesinde egemen devlet yapılanması yerini “hâdim devlet”, “millet-i hâkime” de yerini milletlerin eşitliği anlayışına bıraktı.
Tanzimat periyodu, Osmanlı Devleti’nin müslim ve gayri müslim vatandaşlarını birleştirmeyi hedefleyen müsavat politikalarını başlattı ve bu durum vatandaşlığa geçişi de bununla beraber getirdi. Sadece, İslam açısından mecburi bir durum olarak izah edilmesine karşın, müslümanlar içinde kolay kabul edilmedi. Bundan dolayı II. Meşrutiyet döneminde uhuvvet terimi değişik derecelere ayrılarak yeni bir izahat tarzına gidildi. Nesepte, dinde, vatandaşlıkta ve insanlıkta olmak suretiyle dört çeşit uhuvvet belirlendi ve Osmanlı gayri müslimleriyle üçüncü ve dördüncü derecelerde uhuvvetin söz mevzusu olduğu savunuldu.
Osmanlıcılık Akımının Temsilcileri (Savunucuları) Kimlerdir
Osmanlıcılık düşüncesinin en önde gelen destekçileri Ali Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa ve Genç Osmanlılar olarak adlandırılan bir grup düşünürdü. Genç Osmanlılar, Osmanlı toplumuna eşit hakların tanınması ve bu hakların yasalarla korunması gerektiği görüşünde birleşti. Ek olarak, meşrutiyet yönetimine geçilmesi icap ettiğini savundular.
Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtuluşu, imparatorluğun sınırları içinde yaşayan tüm toplulukların, dil, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin ortak bir Osmanlı vatandaşlığı kimliğini benimsemesiyle sağlanabilirdi. Tanzimat’ın ilanından sonrasında, bu fikir toplumsal alanda uygulanmaya başladı ve Genç Osmanlılar, II. Abdülhamit’i meşrutiyeti kabul etmeye ikna ederek siyasal arenada da bu fikrin benimsenmesini sağladılar.
Ali Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa ve Genç Osmanlılar benzer biçimde fikir liderleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceği için mühim fikirler geliştiren adlar içinde yer aldı. Bu düşünürler, Osmanlı toplumunun her kesimine adil ve eşit haklar verilmesinin gerekliliğini vurguladılar ve bu hakların yasal güvence altına alınması icap ettiğini savundular. Genç Osmanlılar adı altında bir araya gelen bu grup, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli topluluklarını birleştirme amacı taşıdı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceği, içinde bulunan değişik toplulukların bir arada yaşama iradesine dayalıydı. Din, dil, ırk yada mezhep ayrımı gözetmeksizin her insanın ortak bir Osmanlı kimliği altında birleşmesi gerekiyordu. Bu fikir, Tanzimat reformlarıyla beraber toplumsal alanda yaygınlaşmaya başladı. Sonucunda, Genç Osmanlılar, II. Abdülhamit’i meşrutiyeti kabul etmeye yönlendirerek bu düşüncenin siyasal alanda da yankı bulmasını sağladılar.
Ali Paşa, Fuat Paşa, Mithat Paşa ve Genç Osmanlılar olarak adlandırılan aydınlar ve düşünürler, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli problemlerine çözüm arayışında mühim bir rol oynadılar. Onlar, Osmanlı toplumunun içinde bulunmuş olduğu çoklu yapının, her bir ferdin eşit haklara haiz olduğu bir sisteme evrilmesi gerektiğine inandılar. Bu fikir, yalnız yasalarla değil, toplumsal bir dönüşümle de hayata geçirilmeliydi. Genç Osmanlılar, bu görüşleriyle hem toplumsal hem de siyasal alanda değişimi harekete geçirme amacı güttüler.
Osmanlıcılık akımı hangi vakayla son bulmuştur
Osmanlıcılık, Tanzimat döneminde başlayarak Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi benzer biçimde okullarda ve Basîret ve İttihad benzer biçimde gazetelerde devlet destekli olarak işlenmiştir. Osmanlıcılık ideali, devleti korumak amacıyla bilhassa müslüman-Türk unsur tarafınca savunulan bir düşünce iken gayri müslim unsurlar Avrupa müdahalelerinden de aldıkları cesaretle bu siyaseti ve kimliği benimsememişlerdir. Tanzimat’ın en azından müsâvat ve siyasî haklar bahsinde Osmanlıcı çizgisi korunmuş ve II. Abdülhamid döneminde Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük siyasetleri içinde tartışılmıştır. Sadece Osmanlıcılık, I. Dünya Savaşı ve Millî Savaşım döneminde baskın söylemler İslâmcılık ve Türkçülük üstünde yoğunlaşarak nihayetlenmiştir.