Frank Sinatra’dan Michael Jackson’a müzik dünyasının sayısız dev ismiyle sayısız efsanevi işin altına imza atan meşhur müzisyen ve prodüktör Quincy Jones, önceki gün 91 yaşlarında yaşamını yitirdi. Jones’un halkla ilişkiler sorumlusu Arnold Robinson, efsaneleşmiş ismin pazar gecesi Los Angeles’ın Bel Air bölgesinde ailece yaşamış olduğu evinde yaşamını kaybettiğini deklare etti.
Aileden meydana getirilen açıklamada “Bu gece, dolu dolu fakat kırık kalplerle, babamız ve kardeşimiz Quincy Jones’un vefat haberini paylaşıyoruz. Bu ailemiz için inanılmaz bir yitik olsa da, yaşamış olduğu mükemmel yaşamı kutluyoruz ve onun şeklinde birinin daha gelmeyeceğini biliyoruz” ifadelerine yer verildi.
Hakikaten de benzeri olmayan bir müzikal deha olarak kabul edilen Jones, 20. yüzyılın emsalsiz en geniş yelpazede eserler üreten pop figürüydü. Prodüktörlüğünü yapmış olduğu albümler içinde kim bilir en oldukça 1980’lerde Michael Jackson ile ortaya çıkardıkları Off the Wall, Thriller ve Bad albümleri tarihin altın sayfalarına kazındı. Thriller hala tüm zamanların en oldukça satan albümü olarak zirvede durmakta.
Michael Jackson’ı Pop’un Kralı meydana getiren Jones bununla birlikte Sinatra, Aretha Franklin ve Donna Summer şeklinde ikonik isimlerle de çalıştı.
Birçok filmin müziklerini meydana getiren, solo kariyerinde de mühim hitlere imza atan Jones, caz orkestralarında şeflik yapmış oldu, aranjör kimliğiyle de çalıştı. Trompet ve piyano çalan ikonik müzik insanı TV dünyasında da prodüktörlük yaparken ABD’de bir döneme damga vuran ve Will Smith’i bir süperstara dönüştüren The Fresh Prince of Bel-Air dizisinin de yapımcısıydı.
Tam bir Grammy canavarı olan Quincy Jones, dile kolay tam 80 kez Grammy’ye aday yayınlandı. Bu alanda onu bir tek 88’er kez ile Beyonce ve Jay-Z ve 82 kez ile Paul McCartney geçmiş durumda. Bu adaylıklarda 28 kez Grammy’ye layık görülen Jones bu alanda da tüm zamanlar sıralamasında üçüncü sırada (Beyonce 32, Sir Georg Solti 31) yer ediniyor. Jones, bu ödülü en oldukça kazanan prodüktör konumunda.
Katliamdan son anda kurtuldu!
Quincy Jones başarılar kadar garip tesadüflerle de dolu bir yaşam yaşadı. Yaşamının her döneminde sanatın her alanından yakın dostlar edinen Jones, oyuncu Sharon Tate’in de arkadaşıydı. 1969’da Charles Manson’ın tarikatı tarafınca meydana gelen korkulu katliamda o sıralarda hamile olan Tate de dahil olmak suretiyle 7 şahıs canice katledilirken, cinayetlerin işlendiği gece normalde Jones’un da davette olması bekleniyordu. Jones bu teklifi vakti zamanında kabul etmişti lakin büyük bir şans eseri o gün Tate’in evindeki parti aklından uçup gitmişti. Ek olarak 1974’te bir beyin anevrizması geçirdi. Yüksek baskı uygulamak ve efor sarfetmenin riskleri sebebiyle o günden sonrasında tekrar trompet çalamadı.
Çocuk yaşta Ray Charles’la sahneye çıktılar!
Chicago’da doğan Jones’un melez babası, Galli bir köle sahibi ve onun hanım kölelerinden birinin çocuğuydu. Müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda süregelen Jones, yedi yaşlarında piyano çalmaya başladı. Anası de evde şarkılar söyleyerek ona birlikte rol alıyordu. Derken anne babaları boşandı ve Quincy, babasıyla Washington eyaletine taşındı. Daha 14 yaşlarındayken Seattle kulüplerinde 16 yaşındaki Ray Charles’la bir grupta çalmaya başladı. Billie Holiday’e kariyerinin başlarında destek oldu.
Daha lise çağlarında ABD genelinde turneler veren Lionel Hampton’ın caz grubunda kendisine yer kabul eden Quincy Jones, gene kariyerinin ilk yıllarında Elvis Presley’nin grubunda yer alarak ilk kez TV’de boy gösterdi. Bu sayede Charlie Parker ve Miles Davis şeklinde caz devleriyle tanışan bu genç müzisyenin “inovasyon kafası” Miles Davis ile eşleşmiş olacak ki Miles’ın yaşamını yitirmeden iki ay ilkin Montreux Caz Festivali’nde verdiği son canlı performansın müzik yönetmenliği ve kondüktörlüğünü üstlenecekti.
O dönemler bilhassa ABD’nin siyah sanatçıları Avrupa sahnesinde oldukça daha saygı gördüklerinden kıtanın mühim şehirlerinde senenin mühim bir bölümünü geçirebiliyordu. Hatta kariyerlerinin ciddi periyotlarını kıtada geçiren oldukça sayıda müzisyen ve sanatçı mevcut. Quincy Jones da 50’lerde Hampton’la Avrupa’yı turlarken Pablo Picasso, James Baldwin ve Josephine Baker şeklinde sanat toplumunun mühim isimleriyle Paris’te çalışmalarını sürdürüyordu.
Quincy Jones’u batıran gezim!
Sadece yaşam daima başarı da getirmedi. Daha 23 yaşlarındayken, Dizzy Gillespie’nin müzik yönetmeni ve aranjörü olarak Cenup ABD ve Orta Doğu’yu da turlayan Jones bu başarılarından yola çıkarak kendi büyük grubu için mükemmel bir ekip kurdu; caz müzikali olan Free and Easy ile Avrupa’yı turladı sadece netice felaketti! Jones ondan sonra, fiyaskoyla sonuçlanan müzikalin onu intiharın eşiğine getirdiğini ve 100 bin dolar borçlandığını aktaracaktı.
Borcunu Mercury Records’ta bulmuş olduğu iş ve Ella Fitzgerald, Dinah Washington, Peggy Lee, Sarah Vaughan ve Sammy Davis Jr. şeklinde sanatçılar için yapımcı ve aranjör olarak emek vermesi yardımıyla yavaşça ödedi.
Bu zamanda film müzikleri de hayata geçirmeye süregelen Quincy Jones, 11 kez bu dalda Oscar’a aday gösterilirken en iyi orijinal soundtrack branşında da 7 kez Oscar adaylığı elde etti. Bunların ilkiyle bu dalda aday gösterilen ilk Afrikalı Amerikalı oldu. TV’de ise Türkiye’de de oldukça iyi malum The Bill Cosby Show ve Roots dizilerinin müziklerinde imzası bulunuyor.
1958’de Frank Sinatra ve eşi Monako prensesi Grace Kelly tarafınca düzenlenen yardım etkinliğinde Sinatra’nın grubuna şeflik edip aranjörlük meydana getiren Jones ile Sinatra’nın yolları, efsaneleşmiş sesin 1984’teki son albümü LA Is My Lady‘ye kadar ayrılmayacaktı.
1960’ların ortasında New Yorklu müzisyen Lesley Gore ile ABD’de 1 numara olan It’s My Party de dahil olmak suretiyle milyonlar satan hit parçalar üretti ve ondan sonra direksiyonu funk ve diskoya çevirerek George Benson’ın Give Me the Night, Patti Austin ve James Ingram’ın Baby Come to Me şeklinde hit teklilerine imza attı. Chaka Khan ve Brothers Johnson’ın kayıtlarını da üstüne alan Jones kendi funk albümlerini de yayınladı. Bunlardan Body Heat (1974) ve The Dude (1981) ile ABD listelerinde ilk 10’a girmeyi başardı. Adeta yıldızlar karması şeklinde bir ekibe haiz olan Sounds…and Stuff Like That!! (1984) ise 15. sıraya kadar çıkarken 1 milyon barajını geçmeyi başardı.
Quincy Jones filmed here reassuring a clearly uncomfortable Bob Dylan during the recording of ‘We Are the World’.
The late great Quincy was at the centre of popular music for decades.
An icon of pop, jazz, and everything in between. pic.twitter.com/mKRTTL5dnJ
— Far Out Magazine (@FarOutMag) November 4, 2024
Michael Jackson’ı zirveye taşıdı
Doğal söz mevzusu Quincy Jones olduğunda Michael Jackson’dan da söz etmeden geçmemek lazım. İkilinin ortaklık her iki adı de efsanevi bir statüye taşıdı. Thriller tüm zamanların en oldukça satan albümü olmaya devam ediyor, Off the Wall ile başlayıp Bad ile son kabul eden bu beraberlik Jackson’ı diskodan ultra bileşik funk-rock’a taşıdı. Bununla birlikte Jones, Jackson, Lionel Richie ve yapımcı Michael Omartian 1985’te Etiyopya’da yaşanmış olan kıtlığa dikkat çekmek ve yardım toplamak için We Are The World‘e imza attılar. Jones, Jackson 2009’da yaşamını yitirdiğinde “Bugün ufak kardeşimi kaybettim ve ruhumun bir parçası da onunla beraber gitti” demişti. 2017’de ise Quincy Jones’un hukuk ekibi, ödenmemiş telif hakları sebebiyle Michael Jackson ve temsilcilerinin Jones’a 9.4 milyon dolar borçlu olunduğunu öne sürdü. Davada ilkin haklı görülse de Jones, 2020’de temyiz sonucunda meblağın 6.8 milyon dolarlık kısmını geri vermek mecburiyetinde bırakıldı.
We Are The World demişken kayıtlardan bir detayla Jones’un prodüksiyon dehasının ve onu hususi kılan insan ilişkilerinin perde arkasına da bakmak gerek. Jones’un vefat haberiyle paylaşılan videolardan birinde efsanevi prodüktör, parçada yer edinen sadece durumdan o denli da memnun gözükmeyen Bob Dylan’ı cesaretlendiriyor.
Üç kez evlenen Jones’un nikahlı eşlerinden 5 olmak suretiyle toplam 7 evladı bulunuyor. Bunlar arasından en ünlüsü şüphesiz erkek oyuncu Rashida Jones. Rashida Jones, ortak yönetmeliğini ve yazarlığını yapmış olduğu ve 2018’de gösterilen belgesel Quincy ile babasının hayatına ışık tutmuştu. Beğeni toplayan belgesel, 2019 Grammy’de en iyi film müziği branşında ödüle layık görülmüştü. Rashida ek olarak Q: The Autobiography of Quincy Jones adlı otobiyografinin de mühim bir bölümünün yazarlığını üstlenmişti.
Dönemin hep bir adım önünde…
Jones’tan söz ederken kesinlikle yenilikçiliği ve açık fikirliliğine de sözü getirmek gerek. Bu aşamada verilebilecek en iyi örneklerden biri de Quincy Jones ve dünyaca meşhur caz piyanisti Herbie Hancock’ın 80’lerin başlangıcında müziğin gelişimini ve gittiği, gidebileceği yeri görebilmiş olmaları. Hancock, sampler tabanlı müzik istasyonlarının atası olan ve bilgisayarla tuşlu çalgıları bir araya getiren Fairlight CMI’ın adeta elçiliğini üstlenirken (Hancock, Ağustos 1983’te gösterilen Future Shock albümünde Fairlight CMI’ı yoğun bir halde kullanmaktan çekinmeyecekti) aleti devrin en meşhur çocuk programı Susam Sokağı’nda dahi tanıtmakta.
80’lerin sonuna kadar sayısız albümde kullanılan Fairlight CMI, 1984’te gösterilen I Love Quincy adlı belgeselde de boy gösteriyor. Hancock ile Jones, bu acayip aleti kurcalarken ikili değişen teknolojinin sanatla buluşmasında işlerin nereye gidebileceğini “aleti kullanan insanoğlunun sorumluluğunun” altını çizerek açıklıyor ve bunun için meşhur “baltayla odun da kesebilirsin, komşunu da” analojisine başvuruyor.
Yaşamının son döneminde dahi Jacob Collier şeklinde genç müzisyenlere akıl hocalığı meydana getiren efsaneleşmiş isim kaybının arkasından oldukça sayıda bildiri ve paylaşımla anıldı. Bu anıların içinde en oldukça dikkat çekenlerden biri de Ahmet Ertegün’ün 1995’te Billboard dergisine verdiği tam sayfa ilandı. Ertegün, Jones’un doğum gününe hususi verdiği ilanda bununla birlikte dostluklarının da 50. yılını kutluyor. Ertegün’ün girişte kullandığı “Sevgili pez…k” ifadesi tebessüm ettirirken ikilinin arasındaki yakınlığı ve gülünç bağları da gösteriyor.
Kaynak: The Guardian, GQ / Metin Aktaşoğlu tarafınca yerelleştirildi