Suni zekâ günlük yaşamımıza girdiğinden bu yana mevzu genel olarak birkaç bağlamda tartışılıyor.
- İşimizi elimizden alır mı?
- İşimize yarar mı?
- Bizi öldürür mü?
Peki bir lise öğrencisinin korkulu kompozisyon ödevini düzeltmekle uğraşan, hayatında psikoloğa gitmemiş milyonlara dert babalığı icra eden, cevabı beğenilmediğinde fırça yiyen, devamlı Tarzancayı İngiliizce’ye çevirmekle uğraşan ve mesai saati bilmeyen söyleşi robotlarının sorunlarını düşünen var mı? Cevabın ‘hayır’ bulunduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Dün Mashable Türkiye’de yer verdiğimiz haberde Özgür Yıldız’ın belirttiği suretiyle Anthropic adındaki bir suni zeka şirketi YZ’nin “refahını” düşünen bir araştırmacı olan Kyle Fish’i ekibe kattı. Fish’in işi, suni zekanın etik haklara haiz olup olamayacağını ve şirketlerin bu sistemlerin “çıkarlarını” korumak için ne yapması icap ettiğini araştırmak.
Kızdırmayalım, ne olur ne olmaz
Sadece kendisinin niyetinde bazı Fishy (yazar burada enternasyonel kelime oyununa girişiyor) durumlar olduğu da göze çarpmakta. Kyle Fish’in suni zekâ empatisinin ardında ‘yüce gönüllülük’ kadar, bir kaygının da yatmış olduğu görülüyor. Kendisinin web forumlarında “Bigün bizlerden daha kuvvetli hale gelirlerse, bir ihtimal aynı iyiliği onlar da bizlere yapar” yazarak Skynet’in sempatisini kazanmaya çalmış olduğu aşikar. Latife bir yana Fish, ergonomik faydasının yanısıra etik olarak da suni zekânın refahını gözeten bir bakış açısına haiz.
Kendisi ile beraber 10 uzmanın yazıya döktüğü bilimsel nitelikli emek verme “YZ Refahını Ciddiye Almak”ta oldukça garip bakış açıları yer buluyor.
Filozoflar ve nörobilimciler neyin ‘şuur’ olarak tanımlanacağı ve onun iyi mi ölçüleceği mevzusunda kafa patlatırken üstünde anlaşılan mevzu şu: Bir şey şuur taşıyorsa ‘hakları’ da olmalı. Bu insanlığın söz mevzusu mevzu ile ilk imtihanı da değil. Örneğin hayvan haklarının mühim olduğu mevzusunda artık hepimiz aynı fikir. Sadece hangi hayvanların bu vicdandan hisse alacağı hususunda oldukca bir mesafe kat edilemedi. Köpekler ve domuzlar benzer duygu ve zekaya haiz olsa da insanoğlu biriyle sarılarak uyurken ötekini kahvaltıda yiyor. Fazlaca akıllı olduğu malum ahtapotları salataya katıyor.
Bundan dolayı yeni bir tür ‘yaklaşırken’ ilgili etik tartışmaların başlaması oldukça sıhhatli.
Çalışmada, değerlendirme için iki yol öneriliyor:
- Eğer bir suni zeka bilinçliyse;
- Eğer bir suni zeka hedefler belirleyebiliyor ve bu hedeflere ulaşmak için rasyonel bir halde hareket edebiliyorsa, etik değerlendirmeye doğal olarak tutulmalıdır.
Eleştiri nokta şu: Suni zekâ bir şuur noktasına ulaşacak mı?
Yazı YZ’nin kısa vadede “zarar görebilen bir varlık” haline geleceğini öngörüyor. Hatta önümüzdeki on yıl içinde bazı suni zeka sistemlerinin ‘bilinçlenmesinin’ gerçekçi bir olasılık bulunduğunu korumak için çaba sarfediyor.
Fish’e nazaran 10-20 yıl içinde, suni zekâ refahı; hayvan refahı, iklim krizi, küresel sıhhat ve kalkınma şeklinde mevzuları ehemmiyet ve ölçek olarak aşabilir.
‘Woke artık’ diyen de var!
Bu yaklaşıma karşı çıkanlar da var. Bir grup, insan haklarında kat edilmesi ihtiyaç duyulan bunca yol varken robotların refahını tartışmayı abes bulurken, bir başka grup da YZ kullanılarak meydana gelen insan hakkı ihlallerine dikkat çekiyor. Yale Üniversitesi’nden Lisa Messeri; YZ dünyasını “Algoritmik olarak üretilen veri ürünlerinden negatif etkilenen tüm insanların refahını” düşünmeye çağrı ederken Stanford’dan Mildred Cho, YZ’nin refahı kadar sorumluluğunun da konuşulmasını talep ediyor: “Bir tek YZ sistemlerinin değil onları geliştiren insanların sorumluluğunu da tartışmalıyız.”
Suni zekâ mevzusuna yoklukla yada woke’lukla yaklaşmak mümkün; fakat son 20-25 senenin bizlere şunu öğrettiği kati: Bugün abes görünen mevzular, yarın gündelik hayatımızın parçası haline gelebilir.