Karakterler
Anlatıcı: Hikâyenin merkezinde yer edinen anlatıcı, adı verilmemiş bir karakterdir ve vakalar onun perspektifinden aktarılır. Duygusal açıdan karmaşık, içe dönük ve yaşamın anlamını sorgulayan bir karakterdir. Rüyada karşılaşmış olduğu vakalar, onun içsel çatışmalarını, geçmişine dair pişmanlıklarını ve kim bilir çözülmemiş duygusal yaralarını açığa çıkarır. Bu karakter, bir anlamda çağdaş insanoğlunun ruhsal yalnızlığını ve yabancılaşmasını temsil eder.
Gizemli Hanım: Anlatıcının rüyasında karşılaşmış olduğu bu hanım karakter, hikâyenin en mühim sembollerinden biridir. Hanım, anlatıcıya hem tanıdık hem de yabancı gelir. Bu ikili hissiyat, kadının anlatıcının bilinçaltındaki değişik figürleri temsil ettiğini düşündürür. Bir taraftan annesini, öteki taraftan da idealize edilmiş bir sevgiliyi yada kaybedilen bir aşkı simgeliyor olabilir. Hanım, gizemli, mesafeli ve soğuktur, sadece bu soğukluğun altında anlatıcıda derin bir çekim yaratır. Anlatıcının ona duyduğu ilgi ve merak, aslına bakarsak kendi içsel arayışını ve noksan kalan duygusal taraflarını keşfetme arzusunu ifade eder.
Mevzusu
Kitapta bir insanın rüyasında yaşamış olduğu derin bir ruhsal yolculuğu ve bu rüya vasıtasıyla kendi geçmişi, kimliği ve varoluşsal kaygılarıyla yüzleşmesini ele alınır. Hikâye, anlatıcının rüyasında karşılaşmış olduğu gizemli bir bayan figürü ve geniş, boş bir çöl manzarası çevresinde gelişir. Bu hanım, anlatıcının bilinçaltında mühim bir yere haizdir ve onun yaşamına dair bastırdığı duyguları ve geçmişine dair travmalarını açığa çıkarır.
“Rüya” (1877), Rus yazar İvan Turgenyev’in kısa fakat derinlikli bir hikâyesidir. Yaratı, gerçeklik ile hayal dünyası arasındaki çizgileri bulanıklaştıran bir temaya haiz olup, insanoğlunun içsel çatışmalarını ve bilinçaltını sorgulayan, simgesel öğelerle dolu bir anlatıdır.
Hikâye, bir insanın rüyasında yaşamış olduğu esrarengiz vakaları mevzu alır. Anlatıcı olan başkahraman, yaşamış olduğu bu rüya vasıtasıyla geçmişine, kimliğine ve yaşamın anlamına dair içsel bir sorgulamaya girer. Hikâye, temel olarak rüya ve gerçek arasındaki sınırları irdeleyerek, insan ruhunun derinliklerindeki duygusal ve ruhsal çatışmaları ele alır.
Anlatıcı, bir akşam yatmaya hazırlanırken, bilinçsiz bir halde bir rüya âlemine adım atar. Rüyasında, büyük bir çölün ortasında yürüdüğünü farklıdır. Bu çöl, geniş, boş ve uçsuz bucaksızdır. Her şey sessizdir ve bu ortam kahramanın içinde büyük bir yalnızlık hissi uyandırır.
Yürürken, uzakta bir figür görür. Bu figür ona doğru yaklaştıkça, bir kadının silueti belirir. Hanım, garip bir halde ona tanıdık gelir. Bu aşamada, rüyanın doğası değişmiş olur. Kadının varlığı, kahramanın geçmişine dair anılarını, çocukluk travmalarını ve uzun süredir bastırdığı duyguları tetikler.
Hanım, simgesel bir karakterdir. Bir anlamda, kahramanın annesini, bir öteki taraftan da idealize edilmiş bir sevgiliyi temsil eder. Onunla geçen diyaloglar ve yaşanmış olan anlamış olur, anlatıcının içsel dünyasında bir tür çözülme yaratır. Kadının soğuk, uzak fakat hem de çekici tavırları, anlatıcıda derin bir hüzün uyandırır.
Rüyanın ilerleyen kısımlarında, anlatıcı kendini bir tür trans hâlinde hisseder. Bir an rüyanın içindeyken, bir sonraki an gerçek dünyaya döner benzer biçimde olur. Rüya süresince, ölüm, yaşamın geçiciliği ve yazgı benzer biçimde evrensel temalar üstünde düşünmeye adım atar. Hanım ise ona devamlı olarak bir tür bilgelik ve hakikat sunmaya çalışır, sadece bu hakikat ulaşılmaz ve belirsizdir.
Rüya sona erdiğinde, anlatıcı kendini büyük bir boşluk ve içsel karmaşa içinde bulur. Rüya esnasında deneyimledikleri, onun hayatına ve geçmişine dair birçok suali tekrardan düşünmesine sebep olur. Sadece bu soruların hiçbiri tam olarak cevaplanmaz. “Rüya”, bir tür varoluşsal sorgulamanın temsili olarak, okuyucuyu da derin düşüncelere yönlendiren bir eserdir.
Klasik Rus edebiyatının unutulmaz yazarı Turgenyev çağdaşlarından bütünüyle değişik bir yol izledi, yaşamış olduğu dönemde Avrupa kültürüne ve bakış açısına daha yakın bir tavır sergiledi. Devrin meşhur eleştirmeni Belinski’den büyük destek gören Turgenyev internasyonal üne kavuşan ilk Rus yazar oldu.
Hemen sonra kaleme alacağı büyük yapıtların habercisi olan öyküleri yazarın edebî kariyerinde oldukça ayrı bir öneme haizdir. İki öyküden oluşan bu derlemenin ilk öyküsü Şçigrovsklu Hamlet siyasal haksızlıklar sebebiyle ülkeyi terk etmek zorunda kalan, yaşamları baskı altında geçen Rus asil aydınlarının yazgısına odaklanır. Yoğun olarak gizemcilik ve fantazmagori içeren ikinci öykü Rüya ise Rus edebiyatında bu türdeki ilk örneklerden biridir.
(Tanıtım Bülteninden)
Apple'ın, akıllı ev pazarında yer alma çabaları içinde bir de kapı zili olabilir. Bloomberg'den Mark…
Hasta olduğunuzda sümüğünüzün renginin niçin değişik bulunduğunu asla merak ettiniz mi? Muhtemelen bu suali soran…
İzmir Hikayeleri – Halid Ziya UşaklıgilKarakterlerGerilere Doğru: Halid Ziya’nın yaşlılık döneminde geçmişe dönük özlemlerini simgeleyen…
Her ne kadar sokaklarımız kedilerle dolu olsa da, birçok evde artık daha fazlaca kedi bulunuyor.…
Kezban-ı Kopya – Halid Ziya UşaklıgilKarakterlerKezban: Geleneksel bir Osmanlı ailesinin genç kızı. Aile değerleri ile…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…