Servetifünun Periyodu, Batı tesirindeki Türk edebiyatının oldukça kısa fakat oldukça etkili bir zamanıdır. Bu zamanda meydana getirilen eserler, halka hitap etmekten uzaktır. Devrin aydın kesimine hitap eder. Bu bakımdan bu edebiyata “salon edebiyatı” adı da verilmiştir.
1891 ’de Ahmet İhsan Tokgöz tarafınca çıkarılan ve bir bilim dergisi olan Servetifünun, Tevfik Fikret’in yazı işleri müdürlüğüne getirilmesiyle bir edebiyat dergisi haline gelmiştir. “Sanat için sanat” anlayışının benimsendiği bu zamanda sanatçılar, Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
Dil ağır, söz sanatlarıyla dolu ve süslüdür. O güne kadar asla kullanılmayan Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalar kullanılmıştır. Bu yüzden oldukça ağır eleştirilere maruz kalmışlar ve Ahmet Mithat Efendi, Dekadanlar makalesiyle Servet-i Fünun Şairlerini ve öteki sanatçılarını dejenere olmuş bir topluluk olduğundan aşağılamıştır.
Roman ve hikayede başarı göstermiş örnekler verilmiş, tiyatro ve gazetecilik ise sönük kalmıştır. Servet-i Fünun Edebiyatı Periyodu, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransız İhtilali’ni mevzu edinen “Edebiyat ve Hukuk” adlı tercüme yazının Servetifünun dergisinde yayımlanmasıyla mecmua kapatılmış ve bu dönem bitmiştir.
Servetifünûn Periyodu öğretici metinlerinde bireysel ve yazınsal mevzular işlenmiştir. Servetifünûn Periyodu’nde yazınsal eleştiri daha oldukça kendilerine meydana getirilen eleştirilere yanıt verme ve Servetifünûn Edebiyatı’nın tanıtılması üstünde yoğunlaşmıştır. Servetifünûn Periyodu öğretici metinleri yazınsal eleştiri, anı türünde yoğunlaşır. Seyahat yazısı, gülmece, hiciv ve fıkra türünde de eserler verilmiştir.
Hüseyin Cahit Yalçın, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Şuayb, Hüseyin Suat Yalçın öğretici metin alanında yaratı veren sanatçılardır. Oluşturulan ürünler halkın problemlerinden uzaktır. Edebiyat zamanı ve felsefe alanında hiçbir emek harcama yoktur. Servetifünuncuların neredeyse asla başarı göstermiş bir yaratı veremedikleri tür tiyatrodur. Siyasal şartların ağırlığından dolayı tiyatro pek ilgi görmemiş ve tiyatroda mühim bir gelişme olmamıştır, tiyatro gerilemiştir.
■ Servetifünun, edebiyatımızda Batılı anlam da akım özelliği gösteren ilk topluluktur.
■ Kısa bir süre yargı sürmüş olm asına rağmen yoğun ve dinam ik çalışmalarla geçen bu dönem de, gerek tem a gerek zihniyet ve gerekse teknik bakımından Batılı bir edebî anlayış ortaya konmuş, Türk edebiyatı Avrupai bir kimlik kazanmıştır.
■ Türk edebiyatının bu dönemine Servetifünun denmesinin temel sebebi, bu edebî hareketin Servet-i Fünûn adlı dergide başlayıp devam etmesidir.
■ Divan edebiyatına karşı kurulmaya çalışılan Avrupai Türk edebiyatına, Tanzimat Edebiyatı Periyodu’nden beri “Edebiyat-ı Cedide” (Yeni Edebiyat) denmiştir. Servetifünun sanatçılarının bu terimi benimseyip kendi haklarında çoğunlukla kullanmaları ve tamamen Batılı bir biçim geliştirmeleri onlara Edebiyat-ı Cedideciler denmesine sebep olmuştur.
■ Tanzimat İkinci Dönem Edebiyatının sonlarında eski edebiyatı Hacı İbrahim Efendi ve onun grubu; ılımlıları Muallim Naci; yeniyi de Recaizâde Mahmut Ekrem savunur.
■ 1895 yılı sonlarında genç bir ozan olan Hasan Âsaf’ın Burhan-ı Kudret adlı şiirinde geçen “abes” – “muktebes” kelimelerinden kafiye olup olamayacağı mevzusunda süregelen münakaşa, Servetifünun edebiyatının oluşmasına vesile olmuştur.
■ Ilımlılar olarak malum ve başlangıcında Muallim Naci’nin bulunmuş olduğu grup, divan şiiri geleneğinde göz için kafiyenin şartlarından olan harf benzerliğinin, bu kelimelerde bulunmadığını söylemiş ve bu kafiye anlayışına itiraz etmiştir. Recaizâde Mahmut Ekrem ve taraftarları kafiyenin göz için değil, kulak için bulunduğunu ileri sürmüştür. Irdelemenin merkezi olan Malûmat dergisi bu mevzuda muhafazakâr (eskiyi korumak için çaba sarfeden) bir tavır takındığından Ekrem Bey kendileri için yeni bir gösterim organı olarak Servet-i Fünûn’a yönelmiştir.
■ 27 Mart 1891 ’de, İstanbul’da Recaizâde Mahmut Ekrem ’in Mekteb-i Mülkiyeden talebesi olan Ahmet İhsan (Tokgöz) tarafınca çıkarılmaya başlanan Servet-i Fünûn (Fenlerin Serveti), ismindende anlaşıldığı şeklinde başlangıçta bir bilim dergisidir.
■ 7 Şubat 1896 tarihinde, Recaizâde Mahmut Ekrem’in Galatasaray Lisesinden talebesi Tevfik Fikret’in yazı işleri müdürlüğüne getirilmesinden sonrasında tam bir edebiyat ve sanat dergisi kimliği kazanan Servet-i Fünûn’da, başka dergilerde dağınık şekilde yazılar yazan ve Avrupai seçimi benim seyen genç yazarlar, Recaizâde Mahmut Ekrem’in teşvik ve çalışmalarıyla bir araya gelmiştir.
■ Siyasal yaşam dan ve cemiyet dan uzak bir sanat anlayışına yönelen Servetifünun sanatçıları, sanatta faydayı değil, güzel duyu zevki ön plana çıkarmışlardır.
■ Dönem deki baskıcı yönetim anlayışı, Servetifünun sanatçılarının tamamını karamsar bir ruh hayatına sevk etmiştir. Tanzimat II. Dönem sanatçılarından Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizâde Mahmut Ekrem ’de görülen ölüm ve gerçeklerden uzaklaşma teması, Servetifünun’da tüm sanatçıları tesiri altına almıştır.
■ Eserlerinde ağır bir dil kullanmışlar ve bu yönden çokça eleştirilmişlerdir.
■ Halktan uzak bir anlayışla eserler kaleme aldıkları için Servetifünun Edebiyatı’na “salon edebiyatı” da denmiştir.
■ Hüseyin Cahit Yalçın’ın 16 Ekim 1901 tarihinde Fransızcadan çevirilmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk adlı yazının dergide yayımlanması ile mecmua devlet tarafınca kapatılmıştır. Derginin kapatılmasıyla Servetifünun Periyodu de bitmiştir.
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…
Türkiye Suni Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) düzenlemiş olduğu Türkiye Suni Zeka Zirvesi bu yıl yedinci kez…
Yavaş bir bilgisayar, derhal her insanın üretkenliğini engellemiş olan ve boş yere gecikmelere yol açan…