Statü Endişesi Özeti ve Konusu

Statü Endişesi – Alain De Botton

Mevzusu

Alain de Botton, Statü Endişesi adlı kitabında toplumun bizlere empoze etmiş olduğu başarıyı sorguluyor. Kişinin toplumdaki yeri olarak anlatılan statü, bununla beraber kişinin dünyadaki kıymeti olarak da tanımlanabilir. Kitabın ana mevzusu başarısızlık korkusu, bunun sonucunda çekilen acılar ve kaçış noktalarıdır.

Statü Endişesi Özeti

Statü terimi dar anlamda bir kişinin mesleki yada resmi konumunu ifade eder. Başkaları tarafınca iyi mi algılandığı ve ifade edilmiş olduğu belirleyici faktördür. Ender istisnalar haricinde tamamımız kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bizlere saygı duyduğuna dair bazı işaretler arar ve bunlara güveniriz. Bu durum bizi statü kaygısının kollarına atıyor. Statü kaygısı ise bizi büyük bir acıya, üzüntüye sürükleme ihtimaline haizdir. Sevgi eksikliği bizi statü kaygısına sürükleyen yegane sebeplerden biridir. Başkalarının dikkatini, sevgisini ve saygısını kazanmak için görünür olmaya çalışıyoruz. Varlıklı insanların mevcut servetlerini artırma mevzusundaki ısrarlarını anlamakta zorlanıyoruz, sadece amaç bir tek daha çok mülk sahibi olmak değil. Amaç onların para biriktirme süreci sonucunda kazanacakları saygıyı aramalarıdır.

Toplumda “snops” olarak adlandırılan insan davranışları da incelenmektedir. Züppeler bizim kim olduğumuzu umursamıyor, statümüzü kaybettiğimizde iyi mi bir insan olacağımızı umursamıyorlar. İnsani değerlerin ve toplumsal konumun direkt ilişkili olduğuna inanıyorlar. Züppeliğin altında derin bir korku ve kaygı yatıyor. Kibir ve kibrin gerçek yakıtı korkudur. Bir nevi aşağılık kompleksi sonucu ortaya çıkan davranışlardan bahsettiğimizi söylesek yanılmış olmayız.

Moda trendleri, medya ve alışveriş alışkanlıkları statü kaygısını körüklüyor. Kişiliğimize dair hiçbir şey ifade etmeyen bu hareketler, sevgiye ve kabule erişme yolunda tutunduğumuz temel direkler haline gelir. Görevi satın alıp üstlenenlerle dalga geçmek yerine, bu tür gösteriş ve gösteriş objelerini satın almayı ruhsal olarak lüzumlu kılan toplumu eleştirmek ve suçlamak faydalıdır. Düşük statüye haiz olmanın cezası maddi yetersizlik ise, züppeliğin cezası da ehemmiyet simgelerine haiz olduğumuz için hissettiğimiz aşağılık duygusudur.

Hissettiğimiz kaygıyı ve kırgınlığı besleyen tek duygu, şu an olduğumuzdan değişik bir şey olabileceğimiz duygusudur. Kıskançlığa yol açan, başkalarıyla aramızdaki orantısızlık değil, yakınlıktır.18. 20. yüzyılda ortaya çıkan hareketler insanlığı derin acılara sürüklemiştir. Önceleri zenginliğin ve yoksulluğun hak edildiğine inanılırken, hareketler sonucunda tüm insanlığın eşit olduğu ve her insanın her şeyi başarma mevzusunda sınırsız güce haiz olduğu inancı ortaya çıktı. Burjuva ya da kraliyet ailesinin mal varlığı sorgulanmıyordu. Sadece her şey azca oldukça eşit olmaya başlayınca en minik farklılıklar bile ön plana çıkmaya başladı. Demokratik toplumlarda bireyler kendilerini garip bir melankolinin içinde buldular.

Kişisel gelişim kitaplarının ortaya çıkmasıyla beraber insanoğlu bizlere şunu söylüyor: “Bunu yapabilirsin, o denli da oldukça kolay.” anlatmaya başladı. Bu bizi olduğumuzdan değişik biri olma ihtimalini düşündürdü ve kendimize atfettiğimiz anlamların yükünü taşımamıza niçin oldu. Gücümüzün yetmediği şeyleri arzuladığımızda yoksullaşmaya başlarız. Sadece elimizdeki kaynakları kullanabildiğimiz ve doyabildiğimiz sürece zengindik. Varlıklı olmanın iki yolu vardır: oldukça paraya haiz olmak ya da arzuları sınırlamak.

Çözüm olarak aşk için paraya ihtiyacımızın olmadığını bilmeliyiz. Kendimize kıymet verirken entelektüel bilinci uygulamak, koşulsuz saygı ve sevgi almayı beklediğimiz anlamına gelmez. Sağduyumuzu kullanmalı ve bazı görüşlerin hakkaten duyulmaya kıymet olup olmadığını sorgulamalıyız. Sağduyumuzla sorguladığımızda bu fikirlerin sahiplerine pek de saygı duymadığımızı göreceğiz. Tamamımız bu insanlara oldukça fazla kıymet veriyoruz. Genel olarak kabul edilen her fikrin tam bir saçmalık olduğundan güvenli olun; Şundan dolayı çoğunluğun dikkatini çekmeyi başarmıştır. Mühim olan tesadüfen bir araya gelen bu insanlara iyi mi göründüğümüz değil, bildiğimiz şekliyle ne olduğumuzdur. Eleştirinin hedefe ulaşmış olduğu sürece acı verdiğini ihmal etmeyin.

Eleştiride kullanılan tek unsur mizahtır. Dünyada kötülüğün sona ermesiyle mizahın da sona ereceğini söylüyorlar. Bizi gülünç icra eden şeyler günlük yaşamda hiddet ve utançla karşılaşacağımız şeylerdir. “Ben de bunu bu şekilde deneyimliyor olmalıyım.” Acayip yönlerimizi toplumsal alana sunuyor. Kaygı ne kadar kişisel olursa, kahkaha atma olasılığımız da o denli artar. Toplumsal sorunlarla boğuştuğumuz, acı içinde kıvrandığımız bu günlerde Statü Kaygısı kim bilir bizi birazcık olsun rahatlatacak bir çalışmadır. Dünyada bu kadar acı ve sınırı olan bir süre varken, artık başkalarının bizlere yüklediği kıymet ve yargılardan kurtulup kendimizi arındırma zamanının geldiğini söyleyebiliriz. Yaşadığımız hayatlar, birisinin haiz olmak isteyeceği türden hayatlar olabilir yada yaşamak istediğimiz hayatlar, yaşanmaya kıymet türden hayatlar olmayabilir.

Statü Endişesi – Kitap Açıklaması

Statü Endişesi, hepimizin içini kemiren sadece pek ender ifade edebildiğimiz bir korkuyu su yüzüne çıkarıyor: Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü korkusu ve başarısızlığımızın cemiyet tarafınca acımasızca yargılanacağı hissi. Bir başka deyişle, evrensel bir endişeye, statü endişesine ayna tutuyor.

Alain de Botton, gene zarafet ve incelikle statü endişemizin nereden kaynaklandığını ve onu yenmek için neler yapabileceğimizi konu alıyor. Felsefecilerin, sanatçıların ve yazarların yardımıyla, statü endişesinin tarihsel öyküsünü ve tarih süresince bu endişeyi yenmeye çabalamış hareketleri inceliyor. Toplumun acımasız yargılarına karşı kalkanlar edinen ve bu yolla mutluluğa ulaşmaya çalışan yalın ayaklı filozofların, üstsüz bohemlerin, komedyenlerin, ozan ve ressamların bir resmigeçidini sunuyor okura.

Netice: Bu kitap yalnızca eğlendirmiyor, düşüncelerimizi de kışkırtıyor. Felsefenin yardımıyla toplumsal kaygılarımızdan kurtulmamızı sağlarken yürekleri hafifletiyor. Kitabı okuyanlar, bir ihtimal senelerdir ruhlarını kemiren statü endişesinden arınmış olacaklar.

(Tanıtım Bülteninden)

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer