Prof. Dr. Talât Sait Halman, (D: 7 Temmuz 1931, İstanbul – Ö: 5 Aralık 2014, Ankara) Akademisyen, ozan, yazar, çevirmen.
Talat Sait Halman, Türkiye’nin ilk kültür bakanıdır, bilhassa Shakespeare çevirileri ile tanınmış bir edebiyat adamıdır. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölüm başkanlığı yapmıştır.
7 Temmuz 1931’de İstanbul’da hayata merhaba dedi. Robert Kolej’den mezun oldu. ABD Birleşik Devletleri’ne gitti. Columbia Üniversitesi Siyasal Bilgiler ve Ortadoğu Edebiyatları Kısmı’nü tamamlamış oldu. Aynı üniversitede Türkçe okutmanlık yapmış oldu. Princeton ve New York üniversitelerinde Türk Dili ve Edebiyatı profesörüyken Türkiye’ye çağrıldı.
1971’de kurulan teknokratlar kabinesinde Kültür Bakanı oldu. 5 ay sonrasında bakanlığı kaldırıldı, ABD’ya döndü. 1986’dan sonrasında New York Üniversitesi’nde vazife yapmış oldu.
Amerikan sanat-edebiyat dergilerinde günümüz Türk şairleri üstüne tanıtmalar, değerlendirmeler yapmış oldu. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Veli Kanık, Yunus Emre, Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, Kemal Özer, Mevlana, Kanuni Sultan Süleyman ve Sait Faik Abasıyanık‘tan İngilizce’ye çevirilmiş olduğu şiir ve hikâye kitapları ABD’da gösterildi.
Faulkner, Shakespeare, Langston Hugnes ve Wallace Stevens’tan da Türkçeye çeviriler yapmış oldu. Internasyonal Şiir Komitesi ve Amerikan Şiir Akademisi üyesiydi.
5 Aralık 2014 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 83 yaşlarında vefat etti.
Talât Sait Halman’ın Eserleri
ŞİİR:
ÇEVİRİ-DERLEME:
OYUN:
ÖDÜLLERİ
GÜVERCİN
bu gece bir güvercin uykusuz
peşine düşmeyecek artık
sonbahar yapraklarının
düşünüyor yalnız
geyiğin uzanıp ölmeye gittiği kuytuyu
bir güvercin uykusuz bu gece
şadırvan bitkin
yaşlı askerlerin ellerindeki
kanı yıkamaktan
yangın yerinde tütüp duran küller var
zafer türküsü bu
aden tomurcuğu
uykusuz bir güvercin bu gece
bir eski denizi dinliyor
baykuşların gülücükleri görmeden
biliyor bu karanlık
masmavi kesilecek
tüyler
dallar
alevler
bir yüce rüzgâr beklerken
yepyeni bir aşk içinde
biliyor o rüzgâr kopup gelecektir
bu gece uykusuz bir güvercin
and içiyor uyanık kalmaya
düşündeki güneş
doğuncaya kadar
güvercin bekliyor
ecel bekliyor
bir yeni çağ
uykusuz bir güvercin
İSTANBUL
Hangi ayazmadan su içsem
Başlangıcında kaç batın
Susuzluktan ölmüştür
Irıpları çekmeyegör
Boğazda her balığa
Bir orospu gömülmüştür
Dinmişse
Saraylarda düğünler
Harem ağası gülmüştür
Yangın yerlerinde tekbir
Yoksulların
Canevinden dökülmüştür
İstanbul
Çağların görmekten korkmuş olduğu
Düştür
GÖZ / DAĞ
Aşk büyür gömgök;
küçümser göz, dağı.
Cılk yürek ummaz;
iyimser göz, dağı
Yakmadan,
nuruyla okşar, kurtarmış olur.
Ürperir yer gök;
gülümser gözdağı.
KUŞUN AŞKI
Âşık kuşu tutmaz en yaman ökse bile;
Dal hain, kök katil bir kökse bile,
Âşık kuş uçar özgür; İncitmez onu
Gök kubbe hasetten yarılıp çökse bile.
ÇÖL
Son ufuk yitmiş de kervan bilmiyor;
Çölde bin yol var da sarvan bilmiyor.
Vahalardan gelmez artık ses ve su-
Aşk ölüp gitmiş, şadırvan bilmiyor.
ESRAR
Devrim ölmüş… Sancı yeniden başlıyor.
Suçludan suçsuzdan ikrar başlıyor…
Süngü-tank-işkence-kan-zindan-ceset.
Baş eğen toplumda esrar başlıyor.
GÖÇEBE
Toz bizim, toprak değil- kökler yasak;
Kuş bizim, yağmur bizim- gökler yasak…
Hem tohumdur, hem mezardır terkimiz;
Her ufuk er geç bizim, her yer yasak.
YARATI
Her ceberrüt, doyumsuz bin şeytan yaratır;
Halk, ekmeği, özgürlüğü taştan yaratır.
Gaddarlığı er geç ezecektir sevgi –
Kör tanrıyı aşkım yeni baştan yaratır.
YALNIZ
Yalnızlığı asla bilmeyeceksin.
Kuytular, tanrılarındır.
Çağlar ve sınırlar ötesinden
Sana hep seslenecek can çekişen kurbanlar.
Hangi ıssızlığa varsan
çağrışan açlar bulacaksın
Başaklar sallanırken tâ ötelerde
Altın ve hayırsız,
Yaşamak yorgunu açlar
Bir kapkara inanç benzer biçimde çağrı edecek
Seni görkemli beraberliğine.
Yalnızlığı asla bilmeyeceksin
Korkular, tanrılarındır.
Bir ideal uğruna kurban düşen yiğitler var:
Can yoldaşı, kan kardeşisin onlar için
Bir yaman türkü söylüyorlar sana.
Tarih
Kahraman sesleri hep boğmuş bir cellat
Dün, bugün ve yarın
En uzak güneşlere türküler yakanlar,
Bir coşkulu isyan benzer biçimde çağrı edecek
Seni görkemli beraberliğine.
Yalnızlığı asla bilmeyeceksin.
Tenhadaki lanetli sular, tanrılarındır.
Ve bilir bir ihtimal yaşlanan ırmak
Gölge olmak değil onun yazgısı,
Baş eğmemek, yiğitçe haykırmak;
Gölden göle, dağdan denize
Özgür akarak bentleri kırmak…
Kör kuyular, tanrılarındır.
Bilge olmaktır ırmağın yazgısı,
Sormağı bilmek yanıtsız suali.
Susmağı bilmek ve coşup durmağı.
Köhnemiş dağlara, ham meyvalara
Taze bir ses taşıyıp bir yeni çağ açtırmak.
Akıp giden bir akıldır ölüm,
bilir bunu su.
Toprakta hep ezilse de aşkın uğultusu,
Çağıldayan o ölümsüz pınarlar, ummanlar
çağrı edecek
Seni görkemli beraberliğine.
Yalnızlığı asla bilmeyeceksin.
Aşkı sönük uykular, tanrılarındır.
Sen o şekilde asil ve günseviler yarattın ki
Sevgililer, tek bir ağaç olmağa
Çok isteyen kuvvetli bir orman benzer biçimde çağrı edecek
Sen görkemli beraberliğine.
Yalnızlığı asla bilmeyeceksin
Bin gözle bakıp okşadığın
Açlar ve yiğitler, yoksullar ve sevenler
Sönmek diye bir yazgıya başkaldırarak,
Susarken yaman türküler söyleyen
Güneşler benzer biçimde
Çağrı edecek
Seni görkemli beraberliğine.
Hayvanat bahçesine gittiniz ve en favori hayvanınız penguenleri bir ziyaret etmek istediniz. Bilmelisiniz ki onlar…
YouTube, kısa sürede Avrupa, Orta Doğu ve Cenup ABD'daki bir çok ülkede Premium abonelik fiyatlarına…
Microsoft, 1980'lerde piyasaya sürdüğü iki program Paint ve Notepad'e, aradan geçen 40 senenin arkasından suni…
"Woke" terimi, süre içinden ilk anlamından oldukca değişik bir halde evrim geçirdi. Geleneksel olarak baktığımızda…
[Chorus] Got two girls in the cut And I don't know what to do I…
Tüm dünyada gözler ABD seçimlerine çevrildi ve kesinleşmemiş sonuçlara gore Cumhuriyetçilerin talibi Donald Trump seçimden…