Evet, üçüncü yazıda da mevzu Tarkan’a geliyor hatta gelmekle kalmıyor, anlaşılacağı suretiyle yazının temelinde Tarkan ve yeni albümü Kuantum 51 var. İsmiyle minimum Metamorfoz kadar kaygı uyandıran albüm oldukça şükür ki Metamorfoz’un önünde bir iş. Şöyleki bir bağlam vereyim; Metamorfoz’u Tarkan’ın diskografisindeki en zayıf halka olarak görenler olabilir ben katılmıyorum. Naçizane bu madalyanın Megastar’ın 10 adlı albümüne gitmesi gerektiği düşüncesindeyim. İçinde, Yolla ve minimum Ferhat Göçer’in Aden ve İrem Derici’nin adını hatırlamadığım, bakmakla da vakit harcamak istemediğim o şarkısı kadar oldukça duyduğumuz meşhur “ilk dans” şarkısı Beni Oldukça Sev haricinde hafızalarda yer etmiş bir şarkı bulunmayan 10, benim için diskografinin en zayıf halkası.
Doğal ki Kedi Benzer biçimde ile sözü ve müziği Umut Sayın’a ilişkin O Sevişmeler aklımda örneğin fakat anladınız dediğimi… Kuantum 51, bu iki albümün de üstünde bir emek harcama. Sadece genel tabloda ortada bir yerde durduğunu da söylemek lazım.
Aacayip bir karşılaştırma!
Şarkılara geçmeden “beklentiler” noktasına pas atmam gerek. Gözlemlediğim genel tavır, Tarkan’ın yapmış olduğu her işi Aacayipsin ile ya da Karma ile kıyaslamak. Bu hakikaten “oldukça acaip” bir tavır! Pop tarihimizde oldukça oldukça mühim bölgeler tutan bu iki albüm, Tarkan diskografisinin de başyapıtları. Naturel olarak bu şekilde bir çerçeveden bakınca ne Kuantum 51’i ne de 10’u beğenmek mümkün. Fakat Tarkan’dan en iyisini beklemek de dinleyicinin hakkı! Yoksa öyleki mi? Aksi bir şey demeyeceğim elbet beklenebilir; fakat neredeyse 90’ların ortasından bu yana, doğrusu ortalama 30 senedir Tarkan’dan popun zirvesinde oturmasını bekliyoruz.
Bu, bir miktar haksızlık… Hele ki mevcut tabloya bakınca. Tv Makinası’nın unutulmaz “Tarkan Fanatikleri” skecindeki karakterler şeklinde şuurumu kaybetmedim! “Albüm söylediğin bu şekilde olur, bu şekilde olur, bu şekilde olur” havasında elbet değilim. Şöyleki açıyorum; Tarkan bir ana akım pop sanatçısı. Ve şu anda “ana akım pop” denen yere baktığımızda kocamaaaaan bir boşluktan başka bir şey görmüyoruz. Hele ki söz mevzusu adam şarkıcılar olunca.
Günümüzün en popüler işleri Sezen Aksu-Onno Tunç işbirliğinden doğan ve “Levanten pop” (altını çiziyorum, Arabesk değil Levanten) olarak tanımlamayı sevdiğim türün reenkarne olmuş hali. Bu işbirliğinin eteklerinde doğan, bu tedrisattan geçmiş ve 80’lerin sonu ile 90’ların tamamına damga vurmuş şarkıcıların eserlerinden öykünen -bu fena bir şey değil- mesela Mabel Matiz ve Melike Şahin, bu bağlamda hem nostaljik damara hitap ediyor hem de özgünlüklerini koruyabiliyor.
Pop nereye?
Bir de trap ve arabesk rap başta olmak suretiyle rap türevlerini bir kenara koyarsak “pop” denince elimizde kabaca ifade ediyorum fakat birazcık Gülşen, birazcık Simge, birazcık Yalın birazcık da kuvvetli çıkışlarını perçinlemeye çalışan Komut Can İğrek şeklinde birkaç genç isim kalıyor.
İşin bir de nostalji tutkunluğu boyutu var ki sormayın! Yurdumuzu dört bir taraftan kasıp kavuran ve “mevsim normallerinin epey üstünde seyreden” 90’lar ve erken 2000’ler nostalji dalgası oldukça güzel elbet sadece bu “nostalji çarpması” insanları Tarkan’dan “yeni bir Kuzu Kuzu” (oksimorona bak) beklentisine sokuyor. Ne biz aynı biziz ne Tarkan aynı Tarkan ne ülke ne de müzik ortamı aynı… Şu gözlemi yapmak zorundayım; 90’lar pop nostaljisine bayılanların nerede ise hiçbiri artık güncel pop dinlemiyor. Yukarıya bir kamu hizmeti olarak klibini eklediğim Kuzu Kuzu‘yu elbet seviyoruz sadece çölde dans eden Tarkan’ın yerden kaldırdığı kumlarla birlikte yüzümüze çarpan, 90’lar bataklığından çıkmış ve milenyuma umutla bakan Türkiye’ye duyduğumuz hasret de bu sevdaya dahil.
Fakat!.. Karma‘nın dev hitlerinden Hüp‘ün muhteşem girişi şeklinde bir giriş de gelmedi be hocam! Yada Ay‘ın rahat sadece oldukça çarpıcı, şarkıya cuk oturan gitar düzenlemesi….
Tarkan – Kuantum 51 (7.3/10)
Bu aşamada Kuantum 51‘e pas atabiliriz. Albümde mücevher durumunda parçalar da mevcut kaçırılmış fırsatlar da. Açıkça ifade edebilirim ki kimi zaman Ozan Çolakoğlu, Tarkan’a; kimi zaman de Tarkan, Ozan Çolakoğlu’na çelme takmış şeklinde. Genel anlamda çelme takan ise maalesef Tarkan olmuş. Giriş parçası Yo, altyapısıyla ümit vadetse de jenerik sözleri dikkatlerden kaçmıyor. Yo için hakikaten Yolla‘nın 5’te 2’si diyebilirim! Fakat Yo‘yu yaz süresince oldukça sık duyacağımızdan adım şeklinde inanırım.
İkinci parça İllallah ise tam bir İskender Paydaş dokunuşu. Tarkan’ın konserlerinde oldukça duyacağımız kuvvetli bir şarkı olmuş.
Vaka‘da ise Tarkan, sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı iki garip şarkı olan Çakkıdı (Kenan Doğulu) ve Topyekün‘yi (Burak Kut) anımsatan oyunlar yapıyor. Burada ise düzenlemede Ozan Çolakoğlu’ndan golü yiyen Tarkan oluyor.
Bu durumu açmak gerekirse akıllara ne olursa olsun Ozan Çolakoğlu’nun Milliyet’e Metamorfoz hakkında 2009’da verdiği fazlasıyla samimi; kendisine, Tarkan’a ve cümle aleme eleştiri yapmaktan geri durmadığı “Tarkan’ın kafası karışık” başlığıyla sunulan röportajı geliyor. Metamorfoz‘daki hatalardan ders çıkaran ikili Adımı Kalbine Yaz‘la Tarkan diskografisinin oldukça oldukça kuvvetli bir halkasına imza atıyorlar. Söylediğim şeklinde Kuantum 51, Metamorfoz‘un epey önünde sadece söz mevzusu röportajdan anladığımız kadarıyla oldukça zor beğenen ve her mevzuya müdahil olmaktan geri durmayan Tarkan’a galiba bir tek Ozan Çolakoğlu söz geçirebiliyor! Bu aşamada Tarkan bir süre değişik bir aranjör/prodüktör/müzik direktörü ile emek vermeyi denese iyi mi olur acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Benzer bir düşünceyi pek oldukça insan şeklinde ben de Taylor Swift için aklımdan geçiriyorum. The Tortured Poets Department, Jack Antonoff ile Taylor Swift’in beraber anlatacak pek de bir şeyi kalmadığını gösteriyordu.
Albümün zirvesi!
Her neyse devam… Dördüncü şarkı Şerbetli ve beşinci şarkı Müteşekkir ile vites artıyoruz. Zira Şerbetli‘de Günay Çoban, Turaç Berkay Özer; Müteşekkir‘de ise Ozan Çolakoğlu’nun yanında Güler Özince imzası bulunuyor. Bu, “Tarkan, Ozan Çolakoğlu’na bir miktar daha çok çelme takmış” argümanının ilk örneği. Albümün zirve işleri olarak nitelendirilebilecek bu iki hit talibi işi Darmaduman takip ediyor ki burada da deneyimli isim Murat Matthew Erdem’in Tarkan’la buluşmasına tanıklık ediyoruz. Ayrılık Töreni ise Ozan Çolakoğlu’nun düzenlemsine Aysel Gürel ve Tarkan’ın sözlerinin eşlik etmiş olduğu ki Aysel Gürel’in imzası olan özlem ve ayrılık metaforlarını gördüğümüz keyifli bir emek harcama.
Sözlükten yırttım özlem sözünü / Bir kibrit çaktım, toz oldu gitti / Karaladım resimde gülen yüzünü / Bu sevda bir avuç kâğıtta bitti
Albümün kalan kısmında Tarkan’ın aranjör koltuğunu Ateş Berker Öngören’e bıraktığını görüyoruz. Kendisini Gazapizm’in Hiza albümünden anımsamak mümkün. 12 parçalık albümde son beş şarkıdan 4’ünün aranjörü Öngören.
“Acı çekmekten zevk almaya programlanmışız dost” sözleri ve derhal peşinden gelen acayip melodisiyle dikkat çeken Kalpte Cenk ve “Beni Oldukça Sev 2024” olarak nitelendirebileceğimiz Vatanımsın son bölümün zayıf işleri. Bu yaz bir sürü düğünde Vatanımsın duymaya hazır olun. Gene de Beni Oldukça Sev‘den bir iki adım önde bir şarkı. Son bölümün zirvesi ise Enseyi Karartma. Ateş Berker Öngören-Tarkan işbirliğinin en iyi örneği. Çok önemli keyifli bir iş. Albümde birçok yerde epey depresif bir Tarkan görüyoruz aslına bakarsak. Enseyi Karartma ise Megastar’ın birkaç parça ilkin Ayrılık Töreni‘nde sinyalini verdiği “geride bırakma isteğinin” nihayete erdiği nokta.
Sorma Gitsin ise eli yüzü muntazam bir arabesk slow sadece albümde bir miktar eğreti duruyor. Tekli olarak çıkmış olsa daha büyük ses getirebilirdi. Velhasıl aslına bakarsak oldukça derli toplu, iyi kaydedilmiş, oldukça iyi duyulan bir albüm var karşımızda. Tarkan’dan da en azından burada mesele yaşamamasını bekliyoruz esasen. Tanıtım noktasında gereği kadar rüzgar yaratılmamış olması da dikkat çekici. Birazcık tanıtım dalgasıyla albümün starları rahatça yaza, kışa ve önümüzdeki birkaç yıla damga vurabilir.
Çıkış zamanı: 14 Haziran 2024
7.3/10
Dikkat çekenler: Şerbetli, Müteşekkir, Darmaduman, Ayrılık Töreni, Enseyi Karartma
Fütursuzca sıralıyorum: Tarkan albümleri
Bazı şeyleri yarı bilgili yarı kişisel bir halde sıraladığım bu bölümün bu haftaki konuğu elbet Tarkan. Tarkan’ın albümlerini “en iyiden daha azca iyiye doğru” sıralıyoruz. Eğer haksızsam ve bana sözler hazırladıysanız sizler de kendi sıralamanızı metin.aktasoglu@milliyet.com.tr adresine iletebilirsiniz! Ayrıca Ahde Vefa albümünü hususi bir proje olarak değerlendirip sıralamanın haricinde tuttum.
-
Aacayipsin
-
Karma
-
Ölürüm Sana
-
Adımı Kalbine Yaz
-
Dudu
-
Kuantum 51
-
Metamorfoz
-
Gene Sensiz
-
Come Closer
-
10
Tarihte şu sıralar!
- Prince’in unutulmaz Batman soundtrack albümü 35 yıl ilkin (20 Haziran 1989) şu sıralar çıktı. Orijinal düşünce bir Prince-Michael Jackson düet albümüymüş! MJ, Bad World Tour’u bahane ederek projeye katılmamış. Prince projeyi fazlasıyla sahiplense de albüm almış olduğu “karışık” eleştirilerle de hatırlanıyor.
- 60 yıl ilkin şu sıralar (19 Haziran 1964) The Animals, The House of the Rising Sun‘ı yayınladı. O sıralar Bob Dylan versiyonuyla meşhur parçayı Chuck Berry’le yaptıkları turnede çalan The Animals, gelen pozitif yönde tepkiler üstüne konserler içinde hızla minik bir stüdyoda kayda girdi. Tek seferde parçayı kaydeden grup işini 15 dakikada halledecekti. Parçanın girişindeki arpej aslına bakarsak Bob Dylan’ın çaldırmış olduğu akorların aynısı. Gitarist Hilton Valentine aynı akorları bir tek arpejle çalarak yorumlamış. Netice efsaneleşmiş! Meraklısına not: Şarkının Bob Dylan’ın 1962 tarihindeki aynı adlı çıkış albümünde yer edinen versiyonunun aranjmanı Dave Van Ronk’a ilişkin. Van Ronk, sözleri anonim olan şarkı oldukça tuttuğundan olsa gerek Van Ronk, 1964 tarihindeki Just Dave Van Ronk albümünde The House of the Rising Sun‘a da yer vermiş.
- Nick Cave, The Birthday Party ile yollarını ayırdıktan sonrasında efsaneleştiği post-punk grubu Nick Cave and the Bad Seeds ile ilk albümü From Her to Eternity’yi 40 yıl ilkin şu sıralar (1 Haziran 1984) yayınladı. Albümün adı James Jones’un beyazperdeye da aynı adlı uyarlanan romanı From Here to Eternity üstünden bir kelime oyunu içeriyor!