Türk şiirinde görülen belli başlı sanat akımları şunlardır:
Bütün toplumlarda, toplumsal gelişmeye paralel olarak dünya görüşünde değişiklikler olur. Bu değişikliler sanat anlayışını da etkiler. Önce güzel sanatlarda görülen bu toplum hareketine sanat akımları denir. Her akım, güzel sanatların bir başka kolu olan edebiyatı da, dolayısıyla şiiri de etki altına alır.
Sanat akımlarından etkileniş ulustan ulusa değişir.
Divan Edebiyatı (13- 19. Yüzyıl)
Divan edebiyatında günümüzdeki anlamda sanat akımından söz edilemez. Çok beğenilen şairlerin çevresinde zamanla ondan etkilenen şairler toplanır; bunlar Bâkî okulu, Nedim okulu gibi nitelemeler ile anılırlar. 16. yüzyılda Tatavlalı Mahremî, Edirneli Nazmi’nin başlattığı, 18. yüzyılda Nedim’le süren Mahallileşme (yerelleşme) eğilimi Divan şiirinin kurallarını kıran bir akım olarak değerlendirilebilir.
Yine 17. yüzyılda Nâbî, Nef’î, Nâilî, Neşâtî İran şairlerinin geliştirdiği bir akım olan Sebk-i Hindî üslûbuyla yazmışlardır. Bunlar bilmece gibi çözülmesi zor benzetmeler ve mazmunlar kullanırlar. Akla dayandırılamamasına karşın Divan edebiyatı için; değişmeyen belli kurallara göre yazılması, gerçekle bağdaşmasa da mazmunlarla çizilmiş bir sevgili tipi çizmesi, yine mazmunlarla dondurulmuş bile olsa doğadan söz etmesi nedeniyle Türk klâsik edebiyatı deme geleneği vardır. Bu durumda Divan şiirine de klâsik şiir denir.
Tasavvuf Edebiyatı Şiiri (13- 19. Yüzyıl)
Yunus Emre, Aşık Paşa, Pir Sultan, Hacı Bayram Veli gibi şairlerin şiirleri, Tasavvuf felsefesi doğrultusunda yazılmış Türk Tasavvuf şiiri ayrı bir akım sayılır.
Tanzimat Edebiyatı Şiiri (1860-1896)
Tanzimat edebiyatı şairlerinden Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal doğulu mistik insan yerine batılı bilgili, aktif insanı örnek almaları, toplumu da bu yolda eğitme coşkusuyla yazmaları nedeniyle romantik sayılırlar.
Realizm bu dönem Türk şiirinde bir iki sorgulamada görülür. Romantizmin aşırı duygusallığını Recaizâde Mahmut‘ta buluruz. Abdülhak Hamit realist şiiri başlatır. Realizmin asıl uygulayıcısı Tevfik Fikret‘tir.
Serveti Fünun (Edebiyat-ı Cedide) (1896-1901) ve Fecr-i Âti Şiiri
Servet-i Fünun şairleri parnasizmin de etkisindedirler. Fecr-i Âtî sanatçısı Ahmet Haşim sembolizmin, Cenap Şehabettin‘de ise parnasizmin etkisi görülür.
Bir başka bakış açısıyla 19. yüzyılın sonlarında genel olarak Batıyı örnek alanlar ile Batıyı örnek almayanlar olmak üzere iki grup şairle karşılaşılır. İkinci gruba Mâlûmat dergisinde yazmalarından ötürü mâlûmatçılar da denir. Bir diğer bakışla üç akım görülür; Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük.
Milli Edebiyat Dönemi Şiiri (1911-1923)
Bunlardan Türkçülük, şiirdeki ilk çıkışını 1911 yılında Mehmet Emin ile yapar. Ziya Gökalp ile kuralları belirlenir, Beş Hececiler ile sürdürülür.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında memleket şiirleri ağırlıktadır. Ali Mümtaz Arolat, Necmettin Halil Onan ile Ömer Bedrettin Uşaklı, Kemalettin Kamu bu çizgide yazan şairlerdir.
Saf (Öz) Şiir
Saf (öz) şiirin temsilcilerinden Necip Fazıl sembolist, Yahya Kemal ile Ahmet Hamdi Tanpınar neoklâsik, Ahmet Muhip Dıranas ile Cahit Sıtkı Tarancı sembolist sayılırlar.
Yedi Meşaleciler Şiiri (1928-1935)
1928’lerde Yedi Meşalecileri buluruz. Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi Koray çıkardıkları Yedi Meşale adlı ortak çalışmaları ile şiire yeni olanaklar sağlamaya çalışırlar.
Toplumcu Gerçekçiler
Nazım Hikmet şiirini öz olarak toplumsal gerçekçiliğe dayandırırken, biçim olarak şiirin dizeci anlayışını yıkar. 1930 sonrası Türk şiirinde etkili olur. Şiiri ölçü bağından kurtarır. Ercüment Behzat Lav ise doğrudan ölçüsüz, dizesiz şiirle başlar.
Garip Akımı (Birinci Yeni) (1941)
Aynı yıllarda doğal, gündelik yaşamı ele alan, söz oyunlarına ve şiir tekniği uygulamalarına karşı olan Garip akımı, Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday tarafından ortaya atılır. Bu akıma Birinci Yeni hareketi de denir.
İkinci Yeni Akımı (1950)
1954’te Birinci Yenicilere tepki olarak İkinci Yeni hareketi başlar. Muzaffer Erdost, Cemal Süreya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Tevfik Akdağ ile Ülkü Tamer‘i bu kümede inceleriz. Yeditepe (1954-1955) ile Pazar Postası (1956)nda yayınladıkları şiirlerinde yeniden biçim arayışına girerler. Şiirleri öz olarak Sürrealizm ile Letrizmin etkisindedir.
1960’tan sonra Yön dergisinde Nazım Hikmet’in şiirlerinin yayınlanışı, kitaplarının satılmaya başlaması ile Türk şiiri yeniden toplumcu bir kimlik kazanmıştır.