Ek olarak Bakınız: Anlamca Kaynaşmış ve Deyimleşmiş Birleşik Fiiller
Türkçede “atmak” fiiliyle kurulmuş anlamca kaynaşmış ve deyimleşmiş birleşik fiiller, Türkçe sözlükte yer edinen tanımlarıyla beraber aşağıda sıralanmıştır:
- adım (yada adımını) atmak 1) yürümek için ayağını öne doğru uzatıp basmak; 2) mecaz bir i kez girişmek.
- adımını geri atmak başladığı bir işten geri dönmek.
- ağ atmak balık avlamak için denize ağ salmak.
- (bir şeyi) ağzına atmak yiyecek için ağzına koymak.
- ağzına bir kemik atmak birini minik bir çıkarla susturmak.
- altına imza atmak destek vermek amacıyla aynı düşüncede bulunduğunu göstermek.
- arkasından atmak dedikodusunu yapmak.
- aşık atmak aşık kemiğiyle oyun oynamak.
- (biriyle) aşık atmak 1) yarış etmek, yarışmak; 2) boy ölçüşmek.
- auta atmak spor topu sahadan dışarıya atmak.
- ayak atmak 1) girmek; 2) ilk kez gitmek.
- ayak ayak üzerine atmak otururken bir bacağını ötekinin üzerine almak.
- bacak bacak üzerine atmak bir bacağını ötekinin üzerine koyarak oturmak.
- bakış atmak kısa bir süre bakıp geçmek.
- bakla atmak bakla ile fala bakmak.
- başından atmak 1) yapılması güç bir işi yapmaktan kendini kurtarmak; 2) sürdürülmesi gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermek.
- başlık atmak bir yazıya başlık olarak ad bulmak. benzi atmak ansızın yüzünün rengi sararmak, solmak. beti benzi atmak herhangi bir sebeple kanı çekilip yüzü solmak, korkmak. beyni atmak tepesi atmak.
- bıçak atmak 1) bir hedefe bıçak fırlatmak; 2) bıçaklamak; 3) ameliyat etmek.
- (bir şeyi) bir köşeye atmak gerektiğinde kullanılmak için bir yere koymak. bir tek atmak bir kadeh içki içmek.
- bok atmak kaba birine kir sürmek, kara çalmak.
- boy atmak boyu uzamak.
- boyası atmak boyası solmak.
- boyunduruğa atmak güreşte hasmın başını koltuk altına alıp boynuna kol dolamak. çok istemek şiddetle arzu etmek, oldukca istemek.
- canını dar atmak bir tehlikeden güçlükle kurtularak bir yere sığınmak. cebine atmak hakkı olmadığı hâlde parayı kendine mal etmek.
- cirit atmak bir yerde çokça bulunmak, sık dolaşmak ve serbestçe hareket etmek. çalım atmak çalımlamak.
- balçık atmak birini fena bir işe karışmış göstermek, kara çalmak, karacılık etmek. çamura taş atmak çirkefe taş atmak.
- çelme atmak 1) birini çelme ile yıkmaya çalışmak; 2) mecaz bir işi yada bir kimseyi baltalamak, gelişmesini engellemek.
- çenesi atmak can çekişirken çenesi titremek.
- çengel atmak bir mevzuya yandaş toplama girişiminde bulunmak. çentik atmak çentiklemek.
- feryat atmak kulak tırmalayıcı korkulu sesler çıkararak acı acı bağırmak.
- çifte atmak 1) at, eşek arka ayakları ile vurmak; 2) iki namlulu av tüfeğini patlatmak. çimdik atmak çimdiklemek.
- (birine) çirkef atmak karacılık atmak.
- çirkefe taş atmak edepsiz bir kimsenin tepkisine yol açacak bir davranışta bulunmak. dağarcığına atmak bir bilgiyi eski bilgilerine katmak, zihnine yerleştirmek.
- dalgasına taş atmak argo işini bozmak, keyfini kaçırmak.
- daraya atmak kıymet vermemek.
- dayak atmak dövmek, sopa ile dövmek.
- demir atmak denizcilik 1) vapur çıpasını denize salmak; 2) mecaz bir kimse bir yerde uzun süre kalmak. desteksiz atmak abartılı konuşmak, yalan söylemek.
- destursuz atmak kolay yalan söyleyebilmek, palavra atmak.
- dışarı atmak 1) kovmak; 2) zararı olan bir maddeyi terleme, idrar vb. yollarla vücuttan çıkarmak.
- dikiş atmak yarılan yada yırtılan deriyi dikişle bir araya getirip tutturmak. düğmük atmak düğümlemek.
- düğüm atmak düğümlemek.
- düğüm üzerine düğüm atmak parasını pintilik ederek saklamak.
- düşeş atmak 1) tavlada zarlar altı altı gelmek; 2) mecaz umulmadık bir başarı kazanmak.
- el atmak 1) birisinin işine karışmak, müdahale etmek; 2) bir işe girişmek, girişim etmek; 3) sarkıntılık etmek; 4) yardım etmek, ilgilenmek.
- elini kulağına atmak ezan okumak, gazel yada türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.
- eteğini başına atmak birini azarlamak, onur kırıcı sözlerle suçlamak.
- fareler cirit atmak bir yerde asla insan bulunmamak, o yer oldukca tenha olmak.
- fark atmak ileri gitmek, oldukca üstün gelmek.
- fesini havaya atmak sevinmek.
- fırça atmak paylamak.
- fink atmak hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek.
- fişek atmak 1) ortalığı karıştıracak bir söz söylemek; 2) kaba cinsel birleşmede bulunmak.
- format atmak biçimlendirmek.
- gerize taş atmak edepsiz bir hiç kimseye edepsizliğini göstermeye fırsat vermek.
- gır atmak konuşmak, söz atmak.
- gol atmak topun karşı takımın kalesine girmesini sağlamak.
- göbek atmak 1) karnını hareket ettirerek oynamak; 2) mecaz oldukca sevinmek.
- gövdeye atmak teklifsiz konuşmada oburca yiyecek.
- göz atmak kısa bir süre, fazla dikkat etmeden bakıvermek.
- güm güm atmak kalp heyecanla çarpmak.
- gün atmak halk ağzı 1) davayı ileri bir tarihe bırakmak; 2) güneş doğmak.
- han kapısından teğelti atmak defetmek, kovmak.
- harf atmak tanımadığı bir hanıma uygunsuz sözler söyleyerek yaklaşmaya çalışmak.
- hariçten gazel atmak teklifsiz konuşmada 1) bir mevzuyu iyice bilmeden görüş ve fikir ileri sürmek; 2) bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.
- hava atmak herhangi bir üstünlüğünden dolayı şişinmek, gösteriş yapmak.
- havlu atmak 1) spor çalıştırıcı, sporcusunun karşılaşmayı terk ettiğini bildirmek için ringe havlu fırlatmak; 2) başarısızlığını kabul edip mücadeleyi bırakmak, pes etmek.
- içine ateş atmak aşırı acı, sorun yada üzüntü verecek davranışta bulunmak.
- içine atmak 1) sıkıntısını hiç kimseye belli etmemek; 2) meydana getirilen bir kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber bunu unutmamak.
- içeri (yada içeriye) atmak hapsetmek.
- karacılık atmak karacılık etmek.
- iki tek atmak mecaz içki içmek.
- ilmik atmak ilmik yapmak.
- (bir şeye) imza (yada imzasını) atmak imzalamak.
- işkembeden atmak teklifsiz konuşmada uydurarak söylemek.
- jilet atmak 1) jiletle istila etmek; 2) kendini jiletlemek.
- kafa atmak kavga esnasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir şekilde kafayla vurmak. kafasından atmak bir şeyi unutmak yada ondan caymak.
- kafasının kontağı atmak oldukca sinirlenmek, hiddet ile dolmak.
- kafadan atmak bir mevzu üstünde araştırma yapmadan rastgele konuşmak, uydurmak, yalan söylemek. kahkaha atmak yüksek sesle gülmek.
- kamış atmak argo birine oyun etmek, arabozanlık etmek.
- kancayı atmak bir kimsenin kötülüğü için uğraşmak.
- (bir şey) kapak atmak aşırı, tıka basa dolmuş olmak.
- kapağı atmak sıkıntısız, rahat bir yere sığınmak, kaçıp kurtulmak.
- kapı dışarı atmak kovmak, dışarı atmak.
- kaşık atmak iştahla yada acele yiyecek.
- kazık atmak aldatmak, kazıklamak.
- keçeyi suya atmak ar ve namusu hiçe saymak.
- kelek atmak argo birisini beklemediği anda hile ve dalavere yaparak zarara sokmak.
- kement atmak kemendi bir ucu elde duracak şekilde ileri doğru fırlatmak.
- kemik atmak hakaret yollu susturmak, oyalamak için birini minik bir şeyle avutmak.
- kenara atmak bir şeyin üstünde durmamak, önemsememek.
- kendini ateşe atmak bile bile tehlikeli bir işe girişmek.
- (bir yere) kendini atmak zaman geçirmeden derhal gitmek.
- (bir yere) kendini dar atmak güçlükle ve çabuk olarak bir yere sığınmak, kaçmak.
- kendini sokağa (yada dışarı) atmak sıkıntıdan dolayı rahatlamak amacıyla açık havaya çıkmak. kesip atmak 1) uzun uzadıya düşünmeden kati yargıya varmak; 2) kati olarak çözmek, bitirmek. kestirip atmak detaylı düşünmeden kati yargıya varmak.
- kıç atmak 1) çifte atmak; 2) teklifsiz konuşmada oldukca istemek.
- kıçına tekmeyi atmak kaba birini kovmak.
- kılçık atmak bir kimsenin işini karıştırmak, bozmak.
- kıtır atmak argo yalan söylemek.
- kıyıya atmak karaya çıkartmak yada sürüklemek.
- kirliye atmak yıkanmak için bir kenara koymak, bir yerde biriktirmek.
- kol atmak 1) bitkinin gövdesinden ayrılan bir dal bir yöne uzanmak; 2) mecaz çevreye yayılmak, genişlemek, ulaşmak, uzanmak.
- kontak atmak 1) elektrik donanımında karşı uçların birbirine dokunmasıyla elektrik akımı kesilmek; 2) mecaz dengeyi yitirmek, sinirlenip olağan dışı hareket etmek.
- koparıp atmak 1) koparmak; 2) mecaz ilgisini kesmek, ehemmiyet vermemek.
- köpeğin ağzına kemik atmak hakaret yollu karşı gelmiş olarak bağırıp çağıran birini susturmak için ona bir çıkar sağlamak.
- köprüleri atmak bir işten vazgeçme yada geri dönme imkânı kalmayacak şekilde kati bir davranışta bulunmak.
- kötek atmak dövmek, dayak atmak.
- kulaç atmak yüzerken kolları, sırayla üstten ileriye doğru atıp suyu arkaya doğru çekmek.
- kulun atmak kısrak yada eşek yavru düşürmek.
- kurşun atmak 1) silahla mermi atmak; 2) mecaz düşmanlık etmek.
- kurusıkı atmak argo korkutmak yada yıldırmak amacıyla aslı olmayan söz söylemek.
- külahını havaya atmak pek oldukca sevinmek.
- kündeden atmak 1) güreşçi, rakibini belinden kavrayıp kendi üstünden aşırarak arka üstü atmak; 2) mecaz aldatarak tuzağa düşürmek.
- söz atmak 1) söyleşmek, konuşmak; 2) uzaktan, dolayısıyla dokunacak söz söyleyip işittirmek; 3) sözle sarkıntılık etmek.
- lağımla atmak bir kayayı delip içine patlayıcı maddeler koyduktan sonrasında bu maddeleri ateşleyerek parçalamak.
- (birine) madik atmak argo dolap çevirmek, hile yapmak.
- mantar atmak argo yalan söylemek, martaval atmak.
- martaval atmak inanılmayacak sözler söylemek, yalan söylemek.
- maskesini atmak amaçlarını gizlemesini bilen kimse, bu tutumunu bırakarak gerçek kişiliğini ve amaçlarını açığa vurmak.
- mavra atmak 1) gevezelik etmek; 2) palavra atmak.
- mekik atmak 1) mekiği arışlar arasından hızla geçirmek; 2) mecaz hiçbir yerde duramayıp iki yer içinde gidip gelmek.
- mektup atmak mektubu postaya vermek.
- mendil atmak herhangi bir duyguyu, gizli saklı bir mesajı haberleşilen insana çeşitli anlamları olan renkli mendille bildirmek.
- menzil atmak tarih ok atma yarışlarında üstün derece elde etmek.
- ileti atmak cep telefonu yada Genel Ağ vesilesiyle ileti göndermek.
- meteliğe kurşun atmak parası kalmamak, asla parası olmamak.
- meydana atmak ortaya çıkarmak.
- meydan dayağı atmak birini kalabalık içinde iyice dövmek.
- (birini) minder dışına atmak ortadan kaldırmak, silmek, kovmak.
- nabzı atmak 1) kalp vuruşu sürmek; 2) mecaz ortaya çıkmak, görünmek, belli olmak.
- nara atmak yüksek sesle uzun uzun haykırmak.
- nişanı (yada nişanını) atmak hanım yada adam nişandan caymak.
- not atmak öğretmen, öğrencinin emek harcama durumunu not vererek değerlendirmek.
- söylev atmak uzun, can sıkan bir konuşma yapmak yada özden yoksun bir söylev vermek.
- ok atmak 1) oku fırlatmak; 2) halk ağzında miras kalan malları paylaştırmak için ad çekmek.
- olta atmak 1) balık yakalamak için olta takımını suya atmak; 2) mecaz tuzak oluşturmak.
- omzuna atmak ceket vb. şeyleri tam olarak giymeden sırtına koymak.
- on paraya on takla (yada taklak) atmak azca bir miktar kazanabilmek için bile onursuzca bir sürü şey yapmak.
- ortaya atmak söylemek, ileri sürmek.
- ortaya balgam atmak kaba konuşmada bir iş kıvamındayken, biri her insanın zihnini bulandıracak bir söz söylemek.
- Osmanlı tokadı atmak 1) bir hiç kimseye sert ve etkili bir şekilde tokat atmak; 2) mecaz sert ve etkili bir şekilde uyarmak; 3) mecaz bir hiç kimseye üstünlüğünü kabul ettirmek.
- önüne bir kemik atmak ağzına bir kemik atmak.
- pabucunu dama atmak kendinden üstün birini gözden düşürmek.
- paçasından tutup atmak hakaretle kovmak.
- palavra atmak (yada savurmak yada sıkmak) argo 1) abartarak konuşmak, başarılardan abartarak söz etmek; 2) uydurma, mesnetsiz bir söz yada haberi gerçekmiş şeklinde ortaya atmak.
- pamuk atmak yay ve tokmakla pamuğu ditmek.
- pandik atmak elle sarkıntılık etmek.
- parasını sokağa atmak kıymeti olmayan bir mala para vermek.
- parayı denize atmak parayı boşuna harcamak, israf etmek.
- parmak atmak 1) birini parmakla rahatsızlık etmek; 2) mecaz problem yaratmak.
- partal atmak yalan söylemek.
- pas atmak 1) spor bazı top oyunlarında bir oyuncu ekip arkadaşına top geçirmek; 2) argo karşı cinse ümit ve cesaret vermek.
- pençe atmak 1) yırtıcı hayvan ön ayaklarıyla istila etmek, vurmak; 2) mecaz gücüne güvenerek bir şeyi elde etmeye çalışmak.
- perende atmak havada çark şeklinde dönerek takla atmak.
- pıt pıt atmak korku, coşku vb. bir sebeple kalbi fazla çarpmak.
- posta atmak teklifsiz konuşmada birini korkutmak, gözdağı vermek.
- postaya atmak mektup, gazete, paket vb.ni gideceği yere erişmesi için posta kuruluşuna vermek, postalamak.
- remil atmak kumda bazı çizgiler çizerek fala bakmak.
- rengi atmak 1) solmak; 2) korku, coşku vb. sebeplerle benzi sararmak.
- saçı atmak gelinin başından çiçek, şeker, arpa, para vb. saçmak.
- safra atmak I 1) insana yada araca fazla yük olan malzemeleri atmak; 2) mecaz sorun veren bir kimseden yada bir şeyden kurtulmak.
- safra atmak II kusmak.
- salto atmak rakibe salto oyunu uygulamak.
- segman atmak aşınan segmanı değişiklik yapmak.
- servis atmak spor voleybol, masa tenisi vb. oyunlarda oyuna başlama vuruşunu yapmak.
- sırtından atmak başından savmak yada birinin, bir şeyin sorumluluğunu, yükünü üstüne almamak.
- sigorta atmak bir arıza sonucu sigortada elektrik akımı kesilmek.
- sigortası atmak argo oldukca sinirlenmek.
- tabanca atmak silahtan mermileri boşaltmak.
- silkip atmak her türlü ilgisini kesmek.
- silip atmak ilgi ve ilişkisini tamamen kesmek.
- çarpıcı söz atmak sloganı bağırarak söylemek.
- sokağa atmak 1) birini düşkün, yoksul duracak şekilde evden, iş yerinden uzaklaştırmak yada kovmak; 2) para, eşya vb.ni boş yere harcamak.
- solo yapmak bir müzik parçasını tek başına söylemek yada çalmak.
- sopa atmak dövmek.
- söküp atmak gözden çıkarmak, kıymak, feda etmek.
- söz atmak söz atmak.
- stres atmak bir etkinlikte bulunarak gerginlikten, sıkıntıdan kurtulmak.
- (birinde) şafak atmak 1) birden mühim bir durumla karşı karşıya bulunduğunu idrak etmek; 2) öfkelenmek; 3) korku ve telaşa tutulmak.
- şakakları atmak oldukca sinirlenmek.
- şamar atmak şamarlamak.
- şaplak atmak elin içiyle vurmak.
- şöyleki bir göz atmak özetlemek gerekirse bakmak.
- şut atmak topu sert ve süratli bir şekilde kaleye atmak.
- takla atmak 1) takla hareketini yapmak; 2) kaza sonucu taşıtlar devrilip yuvarlanmak; 3) mecaz oldukca sevinmek; 4) mecaz bir hiç kimseye yaranmak için onun hoşuna giden davranışlarda bulunmak, dalkavukluk etmek.
- tan atmak gün doğmaya adım atmak, şafak sökmek.
- tarih atmak bir şeyin üstüne tarih yazmak.
- taş atmak birine dolaylı olarak iğneleyici, dokunacak bir söz söylemek.
- tavla atmak tavla oynamak.
- tekme atmak 1) ayakla bir yere sertçe vurmak; 2) çifte atmak; 3) mecaz ihanet etmek; 4) mecaz yarı yolda bırakmak; 5) mecaz terk etmek.
- temel atmak 1) bir yapının temellerini halletmeye adım atmak; 2) mecaz herhangi bir işe adım atmak, girişmek, bir şeyin gelişmesinin, büyümesinin başlangıcını oluşturmak.
- temiz bir dayak atmak adamakıllı dövmek.
- tepesi atmak aniden öfkeye tutulmak, öfkelenmek.
- tepesinin tası atmak aniden oldukca sinirlenmek.
- ter atmak vücudu rahatlatmak amacıyla aşırı derecede terlemek.
- teyel atmak 1) dikilecek parçaları birbirine teyelle tutturmak; 2) kumaşın üstünde dikilecek bölgeleri teyelle belirtmek.
- tırpan atmak tırpanlamak.
- tokat atmak 1) el içi ile vurmak; 2) argo dolandırmak.
- tomruğa atmak tutukevine koymak.
- top (yada topu) atmak argo 1) batkınlığa uğramak, batkı etmek; 2) sınıfta kalmak.
- topu taca atmak 1) spor karşılaşmada topu yan çizgi dışına çıkarmak; 2) mecaz konuşulan mevzuyu saptırmak.
- tozunu atmak 1) bir şeyi silerek tozdan temizlemek; 2) teklifsiz konuşmada dövmek, hırpalamak.
- tundan tuna atmak bir kişiyi uzaklara sürüp dolaştırmak.
- tur atmak 1) dolaşmak, dolaşıp gelmek, dönmek; 2) şampiyon olunca yada galip ulaşınca ekip oyuncuları seyircileri selamlayarak sahada dolaşmak.
- tüfek atmak tüfekle ateş etmek.
- tüy atmak hayvan tüyünü değişiklik yapmak.
- uçara atmak uçmakta olan kuşu vurmaya çalışmak.
- üç buçuk atmak argo oldukca korkmak.
- üstünden atmak 1) bir şeyi ödev olarak kabul etmemek; 2) bir şeyin kendi üstünde bıraktığı etkiyi kaldırmak.
- üzerine atmak bir suçu birine yüklemek.
- üstünden atmak 1) sorun veren bir iş yada durumdan kurtulmak; 2) işi başkasına devretmek.
- (birinin) üstüne atmak üzerine atmak.
- vitesten atmak oldukca kızmak.
- volta atmak argo bir aşağı bir yukarı dolaşmak.
- yabana atmak ehemmiyet vermemek, önemsiz görmek.
- yakadan atmak savıp kurtulmak.
- yalan atmak yalan söylemek.
- yardan atmak kazaya uğratmak.
- yavru atmak hamile hayvan yavrusunu düşürmek.
- yazı tura atmak bir oyunda ilk başlamış olacak olanı saptamak amacıyla yada girişilen bir iddiada kazananı belirlemek için metal parayı havaya döndürerek atmak ve yere düştüğünde hangi yüzün üste geldiğine bakarak karar vermek.
- bitkinlik (yada yorgunluğunu) atmak 1) dinlenmek; 2) yapmış olduğu işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici bir netice almak.
- yumruk atmak yumrukla vurmak.
- yüksekten atmak yapamayacağı şeyleri yapabilirmiş şeklinde söylemek.
- zar atmak I 1) zarı hızla yuvarlamak; 2) mecaz yazgı ile oynamak, geleceği için plan uygulamak.
- (birine) zar atmak II 1) hemen hemen başarısını kanıtlamamış biri için evvel pozitif yönde fikir belirtmek; 2) birinin ağzından söz alabilmek için onun düşüncesindeymiş şeklinde konuşmak.
- zarf atmak 1) dolandırıcı zarf vb. kullanarak bir tür para sızdırmak yada çarpmak; 2) karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler söylemek yada bazı davranışlarda bulunmak.
- (birine) zifos atmak 1) sataşmak; 2) kara sürmek, karacılık atmak.
- zonk zonk atmak zonklamak.
- zulaya atmak bir şeyi gizli saklı bir yere koymak.
(Toplam: 1, Bugün: 1 )