James Webb Uzay Teleskobu, iki genç yıldızın çevresinde fazlaca mühim kimyasal bileşenler tespit etti.
Bilim adamları, gezegenimizden ortalama 1.5 milyon kilometre uzaklıkta bulunan teleskobu hemen hemen gezegen oluşturamayacak kadar genç olan iki protostarın etrafındaki kozmik bölgeye çevirdi. Doğal sonunda gezegen oluşumu gerçekleşecek. NASA neredeyse her yıldızın minimum bir gezegeni bulunduğunu tahmin ediyor.
Webb teleskobu işte bu gezegen oluşumu gerçekleşen bölgelerde, MIRI (Orta-Kızılötesi Enstrüman) cihazını kullanarak etanol (alkol) ve asetik asit (sirkenin bir bileşeni) benzer biçimde karmaşa organik moleküller (COM) tespit etti. Daha da önemlisi uzayda buz hâlinde olan bu bileşenler (organik molekülleri ve mühim materyalleri gezegenlere taşıyan büyük uzay kayaları vasıtasıyla) birgün güneş sisteminin bir parçası olabilir. Sözgelişi Dünya’daki suyun kaynağının asteroit çarpmaları olabileceği düşünülüyor.
Leiden Üniversitesi’nden gökbilimci ve yeni araştırmanın yazarlarından Ewine van Dishoeck yapmış olduğu açıklamada, “Tüm bu moleküller asteroitlerin bir parçası hâline gelebilir ve sonunda protostellar sistem geliştikçe buzlu materyal gezegen oluşturan diske doğru taşınarak yeni gezegen sistemleri oluşturabilir. Gelecek yıllarda daha çok Webb verisiyle bu astrokimyasal izi adım adım takip etmeyi dört gözle bekliyoruz” diyor.
Aşağıdaki ilk grafik Webb’in uzak protostar IRAS 2A’yı tararken yakaladığı değişik ışık spektrumlarını gösteriyor. Etanol değişik buzlu materyal gruplarında mevcut.
Bu bulgu astrokimyada uzun süredir devam eden sorulardan birine katkıda bulunuyor. Uzaydaki COM’ların kökeni nedir? Gaz fazında mı yoksa buzlarda mı oluşuyorlar? COM’ların buzlarda tespit edilmesi gök bilimcileri uzaydaki öteki, hatta daha büyük moleküllerin kökeninin daha iyi anlaşılması mevzusunda umutlandırıyor. Soğuk buzlardaki COM’ların moleküler bulutlardan gezegen oluşturan disklere taşınmasının sıcak, gaz hâlindeki moleküllere nazaran daha kolay olduğu düşünülüyor.
Webb teleskobu, spektrometre adında olan ve uzaktaki cisimlerin bileşimini tespit edebilen araçlara haiz. Spektrometreler bu nesnelerden gelen ışığı bir prizmaya benzer şekilde ayırıyor. Değişik elementler yada moleküller değişik ışık türlerini absorbe ediyor, böylece Webb hangi kimyasalların orada bulunduğunu ayırt edebiliyor.
Webb teleskobu, uzaktaki nesnelerin yada gezegenlerin atmosferlerinde olduğu benzer biçimde yerlerin bileşimini tespit edebilen spektrometre adında olan aletler taşıyor.
NASA, Webb teleskobunun alkole ek olarak formik asit, metan ve ‘büyük olasılıkla’ asetik asit tespit ettiğini deklare etti. Uzay ajansı, bunların ‘potansiyel olarak yaşanabilir dünyalar için kilit bileşenler’ bulunduğunu altını çizdi. Yaşanabilir bir dünya, yaşamı sürdürebilecek asgari koşulları barındıran bir dünya demek. Sadece bu orada yaşam olduğu anlamına gelmiyor. NASA şu anda yaşanabilir olabilecek, bir kısmı okyanuslarla kaplı Dünya’ya benzeyen gezegenleri bulmaya çalışıyor.
Webb teleskobunun öne çıkan özellikleri neler?
Webb teleskobu kozmosun derinliklerine bakmak ve kainâtın erken dönemleri hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarmak suretiyle tasarlandı. Teleskop hem de galaksimizi ve hatta Güneş sistemimizi gözlemlemek için de kullanılıyor.
İşte Webb’in benzersiz özellikleri:
Dev ayna: Webb’in ışığı yakalayan aynası 6,40 metre genişliğinde ki bu Hubble Uzay Teleskobu’nun aynasından iki buçuk kat daha büyük. Daha çok ışık yakalaması Webb’in daha uzak cisimleri görmesini sağlıyor. Teleskop 13 milyar yıl ilkin, Büyük Patlama’dan bir tek birkaç yüz milyon yıl sonrasında oluşan yıldızlara ve galaksilere bakabiliyor.
Kızılötesi görüntüleme: Hubble’ın aksine Webb bir kızılötesi teleskop, doğrusu kızılötesi spektrumda görüntülüyor. Kızılötesi daha uzun dalga boylarına haiz ve kozmik bulutların arasından daha kolay geçiyor. Böylece Webb, Hubble’ın ulaşamadığı noktalara erişebiliyor ve asla görülmemiş kozmik görüntüler sunuyor.
Dış gezegenleri gözlemliyor: Webb teleskobunun bu uzak diyarları kavrayışımızda çığır açacak spektrometre adında olan hususi ekipmanları var. Bu cihazlar ister gaz devleri ister ufak kayalık dünyalar olsun, uzak ötegezegenlerin atmosferinde hangi moleküllerin (su, karbondioksit ve metan benzer biçimde) bulunduğunu deşifre edebiliyor.
Mark Kaufman, Mashable’da editör. Ek kaynak: NASA