Rahatsız edici olduğumu düşündüler mi?
Muhabbetim bunaltıcı mıydı?
İyi zaman geçirdiler mi?
Arkadaşlarınızla yaptığınız bir sohbetin yada katıldığınız bir partinin peşinden yukarıdakine benzer sorularla boğuşuyorsanız yalnız değilsiniz. Ruhsal açıdan bakıldığında bu sorular can bunaltıcı düşüncelerden öte bir ehemmiyet taşıyor. Bu tür düşünceler, insan türünün, başkalarının neler düşündüğü ve hissettiği üstüne düşünme becerisinin ne kadar gelişmiş bulunduğunun bir göstergesi. Ne var ki beynimizin antik korku merkezi kimi zaman bu kaygılarımız üstünde gereğinden fazla söz sahibi olabiliyor.
Kısa sürede piyasaya çıkan bir araştırmada insan beyninin sosyalleşme için kullanılan daha kısa sürede evrimleşmiş ve daha gelişmiş kısımlarının, korkuyu işleyen daha antik kısımla kuvvetli bağlara haiz olduğu ve devamlı devamlı kontakt kurduğu görüldü. Bulgular 22 Kasım tarihinde Science Advances dergisinde yayımlandı.
Beynimizin toplumsal etkileşimleri denetim eden kısmına toplumsal beyin yada toplumsal bilişsel ağ adı veriliyor. Burası beynin daha kısa sürede evrimleşmiş bir bölgesi. İnsanlar başkalarının tepkilerini ve duygularını çözümleme etmek için epey vakit harcıyor ve bu durum kimi zaman zararımıza sonuçlanabiliyor. Bilişsel davranışsal terapi esnasında terapistler, hastalarıyla “zihin okuma” fikri üstüne çalışıyor. Zihin okuma karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü kati olarak bilemesek de bildiğimizi varsaydığımız o bilişsel çarpıtma anlarına deniyor.
Araştırmanın Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Okulu’nda nörobilimci olarak vazife meydana getiren yazarı Rodrigo Braga, “Beynin bunu yapmamıza müsaade eden kısımları, beynin evrim sürecimizde daha geç dönemde gelişen bölgesinde içeriyor. Bir başka deyişle bu nispeten yeni gelişmiş bir süre. Özünde kendinizi başka birinin zihnine yerleştiriyorsunuz ve aslen bilmenize imkân olmasa da o kişinin ne düşündüğüne dair çıkarımlar yapıyorsunuz” dedi.
İlkel bir sürüngenden oldukca daha fazlası
Toplumsal beyin, insan beyninin amigdala isminde olan oldukca daha azca gelişmiş ve daha eski bir bölümüyle devamlı etkileşim halinde. Ara sıra “kertenkele beyin” olarak da adlandırılan amigdalanın öncelikli görevi tehditleri fark etmek ve korkuyu işlemek. Mesela bir yılan ya da örümcek gördüğümüzde verdiğimi fizyolojik ve duygusal tepkiler (irkilme, avuçlarda terleme, kalp atış hızında artış vb.), amigdalanın iş başlangıcında bulunduğunun işaretleri. Sadece Braga’ya gore, amigdalamız aslen bu “kertenkele beyin”den oldukca daha fazlası.
Braga, “Mesela, amigdala ebeveynlik, çiftleşme, agresiflik ve toplumsal dominasyon hiyerarşilerinin idaresi şeklinde toplumsal davranışlardan görevli. Geçmişte meydana getirilen çalışmalarda, amigdala ile toplumsal bilişsel ağın beraber hareket etmiş olduğu bulunmuştu sadece bizim çalışmamız iletişimin devamlı yaşandığını göstermesi açısından bir ilk” ifadelerini kullandı.
Yeni araştırmada, uzmanlar insan beyninin yeni ve eski kısımları arasındaki bağın, amigdalada bulunan hususi bir kısım olan medial çekirdekte yattığını ortaya koydu. Burası amigdalanın mühim bir kısmı şundan dolayı beynin agresiflik şeklinde toplumsal ipuçlarını anlamasına destek oluyor. Bu bağlantı, amigdalanın duygusal açıdan mühim uyaranları işlemesindeki rolüne erişmesini sağlayarak toplumsal bilişsel ağın fonksiyonunun şekillenmesine destek oluyor. Araştırmacılara gore, bu emek harcama yardımıyla ilk kez amigdalanın medial çekirdeğinin, beynin öteki kişiler hakkında düşünmeyle ilgili kısımlarıyla devamlı kontakt halinde olduğu yayınlandı.
Bu iletişimi gözlemleyebilmek için uzmanlar fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) teknolojisinden faydalandı. Bu yöntem kandaki oksijen düzeyindeki değişimlere bakarak beyin aktivitelerini ölçebiliyor. Çalışmanın yazarlarından Minnesota Üniversitesi araştırmacısı Kendrick Kay, 6 katılımcının fMRI verilerini inceledi. Bu yüksek çözünürlüğünde olan taramalar vasıtasıyla, uzmanlar, toplumsal bilişsel ağın daha düşük çözünürlüğünde olan beyin taramalarına yansımayan detaylarını da görmüş oldu. Uzmanlar aynı bulguları üstünde çalışmış oldukları her beyin için iki sefer tekrarlamayı da başardı.
Araştırmanın Northwestern Üniversitesi’nde doktora talebesi olan Donnisa Edmonds, “En coşku verici şeylerden biri, daha ilkin göremediğimiz ağ bölgelerini tespit edebilmemizdi. Bu durumun kıymeti bizim araştırmamızdan ilkin bilinmiyordu ve biz bunu yapmayı başardık şundan dolayı yüksek çözünürlüğünde olan verilere sahiptik” dedi.
Anksiyete ve depresyon, amigdalada hiperaktiviteyle ilişkikendiriliyor ve en ağır vakalarda tedavi olarak derin beyin stimülasyonu kullanılabiliyor. Sadece bu cerrahi müdahale oldukça invazif şundan dolayı amigdala beynin oldukça derin bir noktasında ve tam olarak gözlerin arkasında içeriyor. Söz mevzusu araştırmanın bulguları transkraniyel manyetik stimülasyon (TMS) isminde olan daha azca invazif bir işlemde ilerleme kaydedilmesini sağlayabilir. Bu işlem beyindeki sinir hücrelerini manyetik alanlar yardımıyla stimüle ederek, öteki tedavilerin etkili olmadığı majör depresyon vakalarında semptomları iyileştirmeyi amaçlıyor.
Edmonds, “Amigdalanın, bazıları hedeflenmesi daha kolay olan kafatasına daha yakın beyin bölgeleriyle bağlantılı olduğu bilgisi yardımıyla, TMS işlemini meydana getiren kişiler, bu bölgeleri hedef almak yerine amigdalayı hedef alabilirler” diye konuştu.
Popular Science‘ın haberini Sevin Turan Türkçeleştirdi. Fotoğraf: Pixabay.